BAŞSAVCI KAVAK’IN IZDIRAPLARI (!)
Hatırlayacağınız gibi;
Bu köşede sık sık dile getirip, dokunduğumuz konulardan birisi de “Çoğulcu demokratik bir sistemde adil olmak lazım..”
Ve bir de;
“Çarpık, yamuk anlayışlara devlet mekanizması hiçbir zaman teslim edilememeli” demiştik!
Evet, sevgili okurlar.
Diyarbakır Söz Gazetesinin vermiş olduğu demokratik mücadelede hakka ve hakkaniyet uğruna attığı adımlarda sıkıntılı günler yaşamış ise de!…
Sonuç itibariyle her daim bizi haklı çıkaran tarihi gerçekler zaman süreci içerisinde, kendini göstermiştir.
Tarihsel bir deyim var; zaman en büyük müfesirdir!
***
Hakka ve hakkaniyete dayalı mücadelemizde tarih daima tezlerimizi tasdik ederek kabullenilmiştir.
Bu da bizim için, toplumumuz için müjdeleyici baharlar yaşatmıştır.
Her zaman değindiğimiz gerçek şudur ki;
Hukuksal alanda insanlar eşittir.
Eşitlik seviyesi ise bir tarağın dişleri gibidir.
Tarihte hukuka saygılı olmayan nice Karunlar ve Firavunlar her zaman için “Geda” ve “Uşak” görünen insanlardan daha aşağı düşmüşlerdir.
Zira kendini hep üstün tabakada görmüşler.
Makam, mevkii, unvan, hatta devletin onlara vermiş olduğu diplomalarının gölgesinde yaşayarak, kendi mesleki kariyerini istismar ederek, suçlu bulundukları halde kendilerini sureti haktan göstermeye çalışmışlardır.
Ama velakin;
Geçici de olsa, onları koruma pahasına da olsa, zaman lehine gelişmeler içermişse de sonuç itibariyle onların yaptıkları "yanlarına" kar kalmamıştır.
Maskeleri düşmüş,
Skandal mevzuuları ortaya çıkmış, tabiri caizse "ipleri" pazara çıkmıştır..
Ve neticede hak ettiği "cezanın" şamarını yemiştir.
Çünkü unutulmaması gereken;
Adli ilahinin varlığıdır ve hakkın tecellisidir.
* * *
Bu nedenle diyoruz ki;
Hiç kimse, ahlaki kirliliğini ve layık olmadıkları halde kendini süret-i haktan göstermesin.
Necip Fazıl’ın;
“Sana seviye diye bir kavram veremem, ancak çukursun, çukur” demesi sıradan bir ifade değil..
Derinliği büyüktür.
Bu da, bizim her daim "hakka ve hakkaniyete" ilişkin mücadelemizde tespitlerimizi onaylamıştır!
* * *
Hatırlarsanız;
Bundan iki gün önce de buradan şu ifadeleri kullanmıştık.
Zulmün ve hukuksuzluğun başına adalet serpuşunu giydirmek, kurta kuzunun postunu giydirmekle, bir çırpıda haklar alt üst edilmiş bir sistemde hakkı aramak hakka haksızlıktır.
Zaten hak kendiliğinden zaman merhaleleri içerisinde olsa bile tecelli edecektir.
Hiç kimsenin kuşkusu olmasın.
Ama bize göre toplumu endişelendiren, kamuoyunu tersyüz eden olay şudur ki;
Sistemin; çağımızın Firavun ve Karun anlayışını hep haklı göstererek, koruma altına alması ve adalet mekanizmalarının meslek taassubu uğruna kullanılması, toplumsal bir dengesizliktir ve hukukun, hakkaniyetin çiğnenmesinden başka bir şey değildir.
* * *
Evet, sevgili okurlar.
Başınızı fazla ağrıtmayalım.
Dün, İzmir mahreçli haber Cihan Haber Ajansı’ndan düştü..
Habere göre;
İzmir Cumhuriyet Başsavcısı Durdu Kavak’ın HSYK yaz kararnamesiyle Manisa Cumhuriyet Başsavcılığına atanmasıyla ilgili adliyede veda törenindeki konuşmasında birilerini adeta suçluyordu.
“Hayatta en zor şey, dost bildiklerinizin size yaptıklarıdır”
“Dosttan gelen kurşun, gül hükmünde demek durumundasınız”
Demek anlaşılan budur ki;
Sayın Kavak bu son atamasından memnun olmamış, dost bildiği kişiler tarafından Diyarbakır’dan İzmir’e atanarak terfi ettiği zaman çok hoşuna gitmişti.
Zira onun için bir nevi terfi idi.
Ama Diyarbakır’da yaptığı gibi, İzmir’de de yapmaya çalışınca, kendini kurtaramadı.
HSYK’nın dikkatine sunulan bazı yanlışları nedeniyle hemen tenzil-i rütbeyle Manisa’ya atanması onu çok üzmüştür.
Demek ki onun dost bildiği kimseler, bu kez ona sahip çıkamadılar.
Hani demişler ya;
“Düşenin dostu olmaz” misali bu kez o düşünce dostları ona sahip çıkmamış!
* * *
Bilindiği gibi;
Diyarbakır eski Cumhuriyet Başsavcısı Durdu Kavak’ın İzmir Cumhuriyet Başsavcılığına atanması, kamuoyu nezdinde düşündürücü bir olay olarak algılanmıştı.
Ve o zaman da tespitlerimizi kamuoyuyla paylaşmıştık.
Başsavcı Kavak’ın, Diyarbakır’dan İzmir gibi büyük bir kente terfi etmesi…
Doğrusu onu tanıyan herkesin tuhafına gitmişti.
Zira Diyarbakır’da görev yaptığı müddetçe hakkında çok şaibe ve dedikodular oluşmuştu.
JİTEM’in ve Ergenekonun bu bölgede, özellikle Diyarbakır’da yıllar yılı yaptıkları karanlık işler..
Gâh terör örgütü, gâh JİTEM örgütüyle işbirliği yapan bazı şahsiyetler zımni ve gerçek olarak adaletin gölgesine saklarcasına korunup-kollanıyordu..
Durdu Kavak, bu alanda o dönemlerin 7. Kolordu Komutanlığı bünyesindeki bazı JİTEM ve Ergenekoncuların yapmış olduğu yasadışı, iğrenç oyun ve tezgâhlarını dört yıl gibi bir süreç içerisinde, şikayetlere rağmen adeta tozlu raflarda tuttu.
***
Üç büyük klasörden ibaret olan 19198/2006 Esas sayılı hazırlık dosyası..
Onun döneminde sürüncemede bırakılarak, takipsizlik kararı verildi..
Bu karar da adeta birilerini koruma altına almaya yönelikti..
Ki bunu bir çok kez ifade ederek, yazmıştık!
Doğrusu;
Durdu Kavak’ın özellikle Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı görevi süresince yaptığı yanlış ve olumsuzlukları sıralarsak sayfalar yetmez..
Hele ki bu sütüna sığdıramayacağımız gibi zaten zamanımıza da yazık olur.
Tek kelimeyle “Gerek olumlu, gerek olumsuz her ne olursa olsun, kim ne yaparsa yapsın, hak ettiğini bulur” ilkesine inanmak gerek.
Ama bu da bir gerçektir ki;
Veda konuşmasında işar-i yöntemlerle birilerine sitem ederek şöyle konuşuyordu;
"Dosttan gelen kurşun, gül hükmünde demek durumundasınız. Diğer taraftan şu güneşin bağrında burada bir araya gelmişsiniz. Sizlere iki laf etmeden, hitap etmeden gitmek edepsizlik olurdu diye bu konuşmayı yapmak durumunda kalıyorum. Farkındasınız, cümlelerimi çok düzgün kuramıyorum, boğazım düğümleniyor, çünkü hayattaki en zor şey arkadaşlar, dost bildiklerinizin size yaptıklarıdır. Allah kimseyi bir daha böyle bir şeyle karşı karşıya bırakmasın."
* * *
Bakınız, sevgili okurlar.
Diyarbakır’dan gittiğinde veda töreninde hiç de böyle sitem dolu sözler sarf etmemişti.
İşte der demez, “sitem ettiği dostlar kimlerdir?” diye sormamak, düşünmemek de imkânsız.
Siyasetci midir, iş çevresi midir, HSYK’daki bazı yetkililer midir?
Onu şimdilik çözemedik.
Saygılarımızla.