ÇÖZÜM SÜRECİ, KARANLIK BİR DEVRİN KAPANMA SÜRECİDİR! (IX)
Evet, sevgili Söz okurları…
Gerçekten, karanlık dönemlerin kapanma süreci Türkiye genelinde büyük aktiflikle devam ediyor.
Akil insanlar.
Türkiye genelinde yayılan bu sürecin akıl erbapları olarak büyük bir teveccüh görüyorlar.
Nereye gidiyorlarsa memnuniyetini ifade eden halk kesimi var.
Şuan sürece yüzde seksen/yüzde seksen beş gibi büyük bir potansiyel destek veriyor.
Elbette ki bu ümit verici!
Toplumsal olarak gönül rahatlığı içerisinde herkes derin nefesini alıp vermeye başlamış durumda.
Fakat her zaman değindiğimiz gibi dün de aynı bu köşede vurgulamak istediğimiz olay yalnız "süreç suri ve şekilcilikte" kalmasın.
Mana derinliği ifade edilsin.
Bu da yıllardan beri yani cumhuriyetin kuruluşundan buyana tek parti şeflik döneminin bu toplumun, bu ülkenin üzerine yağdırdığı mezalimdir.
Marksist, Leninist, inkârcı anlayışın zorbalığıyla devletin birçok önemli kurum ve kuruluşları adeta işgal altına alınmıştır.
Palazlanan yapı adeta bugünkü Suriye’nin ve Irak’ın baasçı rejiminin paralelinde Türkiye'yi mecrasından saptırmıştır.
Tüm değerleri erozyona uğratılmıştır.
***
Onun için;
Sürecin karanlık döneminin kapanmasına yönelik barış süreci söz konusuysa ve bunu radikal bir biçimde zaman kaybetmeden gerçekleştirilmek isteniyorsa…
Özellikle ve öncelikle eski rejimin yani tek parti şeflik döneminin kalıntıları temizlenmeli.
Tabiri caizse; "devletin tüm mekanizmaları" sterilize edilmelidir.
Ve o kalıntıların yerine yeni bir devlet yapılandırılması şart.
İşte o zaman bu millet "sürecin" hakikatine hem inanır, hem güvenir, hem de rahat nefes alarak destek verir.
Bunun da yolu her zaman ifade ettiğimiz gibi önce TBMM’deki muhalefetin, özellikle ana muhalefetin savunduklarını hükümetin gözden acilen geçirmesi gerekir.
Ana muhalefet partisi lideri Kemal Kılıçdaroğlu ve onun etrafını saran grup milletvekilleri hala İsmet Paşa’nın dipçik döneminin yaratılması gayretindedirler.
***
Marksist, Leninist, Baasçı Suriye lideri, megalomanyak ve ne yaptığının farkında olmayan bir diktatör kefere olan Esed, halkının ve ülkesinin başına İsrail’in yıllardan beri yapamadığını o şimdi yapmaktadır.
Ve hala da bugünkü yaptıklarının ana hedefi de Türkiye’ye uzanması ve Türkiye’yi Nusayri bir mezhepçilik paralelinde Kemal Kılıçdaroğlu’nun Alevilik basmakalıpçılığı atmosferine sürükleme gayretidir.
Bize göre yıllardan beri Türkiye’de yaşanmakta olan keşmekeşlik, derbederlik, terör odaklarının varlığının kökeni CHP’dir ve onun kurmaylarıdır.
Bu da her ne kadar Kemalizm’e ve demokrasiye, cumhuriyete, lâikliğe sarılıyorsa da hiç de gerçekçi değildir…
Diyoruz ki; şeklidir ve bunu bir basamak olarak kullanıyor ve bozgunculuk yaparak ilerleme gayretkeşliğidir.
* * *
Başta değindiğimiz nokta;
Süreç eğer karanlık bir dönemin sonuysa.
Ve bir daha geri dönmemek üzere kapanması isteniyorsa, başta bu karanlık anlayışa sahip TBMM’de zırvalayan birçok kirli anlayışın susturulması lazım.
Bu da anayasanın değişiminden geçiyor.
Tek parti dönemindeki devleti ele geçiren zorba Marksist anlayışın bürokratları maalesef büyük bir hızla hala da işbaşında.
İştah kabartarak, süreci provoke etmektedirler.
CHP'de onları koruma altına almıştır.
***
Suçlu olduğu halde değişik yöntemlerle onlara kanat gererek, TBMM’ye taşınmasını sağlamıştır ve sağlamaya çalışıyor.
Bakınız.
Dönemin Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı Rafızî bir mezhebe bağlı anlayışla İlhan Cihaner devletin kilit noktasını ele geçirmişti.
Aynı zamanda Ergenekon darbeci görüntüsü kendine veren 3. Ordu Komutanı Saldıray Berk gibi.
Cihaner için dün de demiştik, “Zorla, yani polis zoruyla Yargıtay 11. Ceza Dairesinin kararıyla mahkemeye getirilmesi” memnuniyet verici.
Keza bize göre bu bireysel bir olay.
1997’den 2000’li yıllara kadar JİTEM’in burada, Diyarbakır’ımızda kol gezerek halkın üzerine zor kullanan bir tehdit aracı durumundayken, Nihat Çakar da aynı o paralelde DGM Cumhuriyet Başsavcılığı gibi önemli ve şerefli bir koltuğu işgal ediyordu.
Aynı mezhepçilik paralelinde yaptığı iğrençlikler, sahte iddianameler, JİTEM’in elemanlarını taşeron olarak kullanıp, para kazanarak halkı adeta tehdit altına almış bir insan.
Diyarbakır'ı tabiri caizse kasıp-kavuran bu şahsiyet, uzun yıllar görev yaptı.
Aynı zamanda;
Tüm bunlar alenice bilinip-yaşanırken, dönemin HSYK’sı sayesinde 11 sene Kadıköy’de kaşla göz arasında Cumhuriyet Başsavcılığı görevini yürütmüştür.
Ve hala da meslek taassubuna dayanarak, bazı mahkeme savcı ve hâkimlerine çok kirli iddianameler gönderiyor.
İşi rahat ve çok kolay, çünkü dönemin HSYK’sının himayesindeydi.
Aynı zamanda devletin o tek dönem keyfilik rejimine bağlı önemli kurum ve kuruluşların yolsuzlukları ve usulsüzlükleri ayyuka çıkmış olduğu halde hala da devleti sömürmekte oldukları da açıktır.
* * *
Bu nedenle diyoruz ki;
Gerçekten Sayın Başbakan, “bu süreç karanlık bir dönemin kapanış sürecidir” diyor ve mühim olan “bağcıyı dövmek değil, üzümü yemek” ise üzümün güzel yetiştirilmesi için terbiyeli, eğitimli bağcılara ihtiyaç vardır.
Bu bağcılar da, üzümü terbiye eden, bağı bağ yapan o dövülmesi gereken bağcıları alıp, buraya koyulması gerekir.
Hala da o rejimle, o anlayışla yaşayan devletin önemli bazı kurum ve kuruluşlarının başındaki insanların hakkında yazı yazdığımızda, onların kirli çamaşırlarını pazara attığımızda, iki de bir meslek dayanışma ve taassubuna güvenerek, bizi susturmak için enva-i türlü zorbalıklara başvuruyorlar.
***
Nitekim yıllardan beri Diyarbakır Vakıflar Bölge Müdürlüğü’nün peşkeşliğini deşifre ederek, önemli bazı yetkililerinin kirli çamaşırlarını piyasaya göstermemiz nedeniyle, iki de bir bizi yalanlamaya çalışma gayretinde bulunuyorlar.
İşte örneklerden birini kupürüyle beraber size sunmak istiyoruz.
Malatya 3. Sulh Ceza Mahkemesi Hâkimliği’nce tekzip talebi reddedilen Diyarbakır eski Vakıflar Bölge Müdürü Yakup Aktürk’ün birçok yönüyle olumsuzluklarını ve yanlışlıklarını kamuoyuna yansıtmış olmamızı içine sindirememiş, hemen bizi yalancı çıkarmak için Malatya’ya tayin olduğundan, orada 3. Sulh Ceza Mahkemesine başvuruyor.
Sözde tekzibini yayınlamak için.
Hâkim vicdanına danışarak hemen fark etmiş ve bu isteklerini adeta yüzüne çarparcasına reddetmiştir.
***
Evet, o zatı namuhterem hakkında biz ne demiştik?
Biz demiştik ki Diyarbakır Vakıflar Bölge Müdürlüğü’nde peşkeş uygulaması var.
Bölge Müdürünün altındaki son model resmi araba ve bu son model cip, yere göğe sığdıramamış, eşinin üzerine veyahut başka yakınının üzerine tapulamış.
Gözler görmesin, büyük bir gaflet içerisinde kalınsın, Müslümanlar da gaflet uykusuna dalsın, diye bu hileli oyunu yapmıştı.
Biz bunları dile getirmiştik.
***
Evet, tekzibin yayınlanmasını reddeden 3. Sulh Ceza Mahkemesinin kararı şöyle:
“Cevap ve Düzeltme hakkının doğmasına yol açan yayının yayınına konu olan kişinin haysiyet ve şerefine dokunması gerektiği, yayının kişinin haysiyet ve şerefini ihlal edip etmediğinin, kişinin resmi ve hususi hal durumuna, örf ve adetlere, kişinin toplum içindeki yerine ve şahsi telakkilerine göre belirlenmesi gerektiği haber verme ve eleştiri hakları kullanılırken, hakkın sınırları içerisinde kalındığı durumlarda cevap ve düzeltme hakkının kullandırılmasının basın hürriyetinin sınırlandırılmasını sonucunu doğurabileceği, söz konusu haberin yürütülen soruşturmada yer alan bilgilere istinaden verildiği haberde yolsuzluktan iddialar şeklinde bahsedildiği, yapılan kamu görevleri nedeniyle yayınlarının haber niteliği taşıdığı, habercilik çerçevesinde resmi kurum ile kuruluşlar ile adli makamların işlem eylem ve açıklamalarına dayalı olarak, gerçekleştirildiği düzence ve ifade özgürlüğünün bir parçası durumundaki basın özgürlüğünün gerek ulusal mevzuata ve gerekse uluslar arası sözleşme mahkeme kararlarında sürekli olarak güvence altına alındığı hazırlık soruşturması müfettiş rapor ve soruşturma dosyaları ve Valilik açıklamalarına dayalı olarak haber yapıldığı, habere yapılan yorumlardan olumlu ve olumsuz yorumların birlikte yayınlandığı anlaşıldığından, yasal mevzuata uygun olmayan talebin reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM
Yukarıda açıklanan nedenlerle talepte bulunan vekilin, haberin yayından kaldırılması ve tekzip metninin yayınlanması talebinin reddine, kararın taraflara tebliğe, üç dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda kararın taraflara tebliğinden itibaren Malatya Asliye Ceza Mahkemesine itiraz yolu açık olmak üzere karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 24.07.2012”
* * *
Evet, sevgili okurlar.
Bu da kıssadan hisse olarak kamuoyunun dikkatine arz etmek üzere, devletin birçok önemli kurum ve kuruluşları ve onların başındaki kişilerin irade zayıflığına dayanmayarak yaptıkları usulsüzlükler ve yolsuzluklar ve çıkar karşılığında devlet malını peşkeş etme veya diğer yargı mercilerin başındaki kişilerin ideolojik ve meslek taassubuna dayanarak vatandaşı yanlış kararlarıyla mağdur etmeye teşebbüs eden insanları deşifre etmiş olduğumuzdan, zaman zaman hakkımızda böyle çirkin, nahoş savunmaları kamuoyunu gerçekten rencide etmektedir.
Hali âlem meydanda.
Bunun kupürünü siz değerli okurlarımıza buradan sunuyoruz.
Hiç unutulmasın, biz gazetecilik yapıyoruz.
Kimsenin kaşının gözünün hatırına hareket etmiyoruz.
Objektif bir gözle yayınımız devam ediyor ve yolsuzluklara da göz yummayacağız.
Saygılarımızla.
Diyarbakır Söz.