DEVENİN BOYNU EĞRİDİR (!!!) (II)
Bilindiği üzre Türkiye, yeniden çok kirli bir atmosfere girdi.
İki yıldan beri Sayın Başbakanın iyi niyetle yola çıkarak, siyasal olarak büyük çaba gösterip hayata geçirdiği “Barış sürecini” hep birlikte yaşıyoruz.
İki yıl içerisinde kırsaldan herhangi bir cenazenin gelmemesi, yani asker ve PKK mensupları arasında durdurulan kavga ve netice olarak da dökülmeyen kan, kuşkusuz ki Sayın Başbakanın çabalarıyla olmuştur.
Keza İmralı’nın da “Zararın neresinden dönersen kardır” düşüncesiyle yola çıkarak, Abdullah Öcalan’ın da Başbakanın iyi niyetine paralel olarak gösterdiği çaba inkâr edilmez.
Ama ne yazık ki yıllardan beri devletin kendi bünyesinde barındırmış olduğu derin güçlerin ve bu derin güçlerin başını çeken de CHP anlayışı olmak üzere, askerin bünyesinde taşıdığı bazı dışa bağımlı darbeci, Ergenekon generallerinin de provokatif hareketleri şuan Türkiye’yi yeni bir kavga ve terör atmosferine sokmuş durumda.
Elbette ki bu olayların yeniden alevlenmesi, ABD’nin, İsrail’in ve diğer batı dünyasının, Türkiye’nin kendini yenileyerek güçlenmemesi için, gösterilen hain bir plandır.
Ve bu hain planların ne yazık ki uzantısı, başta anlatmaya çalıştığımız gibi, bazı siyasal partilerin ve liderlerinin anlayışlarıdır.
Bu kirli anlayış, özellikle CHP’nin anlayışı olarak, yapılan tarihi araştırmalar ve deneyimler hiç kuşkusuz ki bunun kanıtlayıcı delilleridir.
Fazla uzağa gitmemize gerek yok.
İşte 27 Mayıs 1960, 12 Eylül 1980, 28 Şubat 1997 ve 17 ile 25 Aralık tarihlerindeki hükümete yönelik kurulan kumpas…
Bunları görmezlikten gelmek, düşünmemek, akıl karı değildir.
İyi düşünen, iyi görendir.
İyi gören, olayları iyi tespit eden kimselerdir.
Tam tersine iyi düşünmeyen, gerçekleri göremez ve hedefine ulaşamaz.
Bu da tarihi bilimsel bir gerçektir.
* * *
Mesela; iki gün önce Diyarbakır’da 2. Taktik Hava Kuvvetleri’nin nöbetçi kulesinin taşlanması ve çocuk denilebilecek yaşta bir gencin bayrak indirmesi, bunlar kendiliğinden oluşa gelen olaylar değildir.
Bunların arkasında hain planlar vardır ve hıyanet erbapları söz konusudur.
Bunlar derine dayalı provokatif oyunlardır.
Günlük provokatif olaylar çıkarmak küçük de olsa bu provokatörlerin kar defterine yazılır, az olsun büyük olsun, sokak kargaşaları başta CHP olmak üzere onların tümüne hasenat ve kar olarak kaydediyor.
Düşünün, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, dün basın karşısına çıkıp “Biz Türk Bayrağının indirilmesine karşıyız.
Türk Bayrağının kırmızı rengi geçmişimizin kanlarından oluşuyor, hiçbir zaman bunu kabullenmiyoruz, kim bunu yapmışsa yanlış yapmıştır” diyor.
Devamla şöyle diyor;
“Başbakan çıksın konuşsun, bakalım buna ne cevap verecek” gibi laflar.
Adeta timsahın gözyaşlarını döküyor.
Ama öbür tarafta bakıyorsun ki bir haftadan beri CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun yardımcısı olan Sezgin Tanrıkulu Lice’dedir ve halkı ayaklanmaya, karakol ve kalekolları yaptırmamak için kışkırtıyor, hareketlendiriyor ve hiç de oradan ayrılmıyor.
Sormazlar mı “beyler bu ne hal?”
Bir yandan Türk Bayrağının indirilmesine yanıyorsunuz, bir yandan da Lice’de insanları çatışmaya teşvik ediyorsunuz.
Bu soru kamuoyu tarafından Kemal Kılıçdaroğlu’na sorulan bir sorudur ve yine kamuoyu Kılıçdaroğlu’ndan bunun cevabını bekliyor.
Aslında bize göre iktidarın başında olan Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın Kılıçdaroğlu’na cevaben çıkıp, demelidir ki:
“Ey Kılıçdaroğlu, artık yetmez mi sizin yaptığınız bu kışkırtmalar, tahrikler, darbe provokeleri ve senin döktüğün timsay gözyaşları, hep olaylar içerisinde görünüyorsunuz ve kendinizi ele veriyorsunuz.
Gel bakayım, kamuoyu önünde oturalım, ben sorayım sen cevap ver, sen sor ben cevap vereyim”
Başbakanın Kemal Kılıçdaroğlu’na karşı yüksek sesle bağırarak “Ey Kılıçdaroğlu, hodri meydan.
Senin böyle, böyle, böyle kirlenmelerin var.
Partinin bu tarihi kirlenmeleri yüzünden Güneydoğu Anadolu bir türlü size oy vermemiştir ve vermez de”
Siz de parti olarak bunu anlamışsınız, isim değiştirerek, renk değiştirerek 30 seneden beri kurmuş olduğunuz bazı bölücü fraksiyonların arkasına sığınmışsınız ve bunlara parti adını kullanmışsınız.
Bu da sizin için kurtarıcı bir yöntem değildir.
Zira o parti ne kendini kurtarıyor, ne de siz onu kurtarıyorsunuz.
Keşke Başbakan hareketlenip, böylesine seslenmiş olsaydı.
Bu da inanan bir toplumun kara talihi midir, diyelim.
Zira Menderes’ten tut, Erdoğan’a kadar gelip giden Cumhurbaşkanları olsun veyahut Başbakanlar olsun, CHP’ye karşı ciddiyet göstererek bir türlü dik durmamıştır, ötmesini kesememiştir.
Bu nedenle halk tedirgindir, Başbakanın CHP’ye karşı suskunluğu da apayrı bir tedirginliğin artmasına neden olmaktadır.
***
Evet, değerli okurlar.
Dün de yine “Manşetten” köşemizde yazdıklarımızın son bölümünde, kamu kurum ve kuruluşlarının bünyesinde yaşanmakta olan usulsüzlük, yolsuzluk, rüşvet şaibeleri, maalesef halkı derinden yaralıyor.
Karayolu Genel Müdürlüğü’ne bağlı Doğu ve Güneydoğu Anadolu’nun Bölge Müdürlükleri’nde yapılan ihalelerin önemli kısımlarını ve yüz milyonları aşan yüksek rakamlı ihaleleri tekeline alan, birkaç Bitlis, Van, Muş firmaları her nedense sıfır sayılacak bir tenzilatla aldıkları bu yol ihaleleri, kaşla göz arasında kayıt dışı büyük meblağlar karşılığında taşeron firmalara devretmesi, gerçekten çok ilginçtir, dikkat çekicidir.
Örneğin; Diyarbakır-Elazığ Karayolu üç-dört seneden beri bitmek bilmiyor, adeta yılan hikayesine dönmüş.
Allah’ın her günü trafik kazaları meydana geliyor. Bugüne kadar kaç insan hayatını kaybetti?
Sayısı çok..
Bir sene önce yapılan asfalt nerde ise yeniden sökülüp, dökülmeye ihtiyaç duyuyor.
Sormazlar mı; Devletin bu paraları nereye gidiyor, ne oluyor?
Bazı firmaların yapmış olduğu hak edişleri, bazı fedakar namuslu, dürüst, kontrol mühendisleri imzalamadığı için görevden alınıyorlar. Firmalar Genel Müdürlükle, "işbirliği" içerisinde, tabiri caizse dediğim dedik diyor.
Ve bu kontrol mühendislerini değiştirdikleri gibi, hatta görevden alınmaları tarihi skandallar içerisinde yer almaktadır.
Siz değerli okurlarımıza ve kamuoyuna bunları yansıtmak ve daha da çarpıcı olarak yansıtmaya devam edeceğimize söz veriyoruz.
Zira insanın kanına dokunuyor.
Bu memleket ne zamana kadar böylesi olumsuzluklara göz yumacak?
Ve birileri de haksız yere para kazanmaya devam edecek?
Yazık..
Saygılarımızla.
Diyarbakır Söz Gazetesi.