DİYARBAKIR SAĞLIĞININ SON 15 YILI
Diyarbakır Gazi Yaşargil Eğitim Araştırma Hastanesine başhekim olarak atanan
Prof. Dr. Cengiz Demir göreve başladıktan 5 gün sonra istifa etti.
Prof. Demir Van Y.Y üniversitesi hastanesinde başhekimlik yapan tanınmış bir
hematoloji uzmanı idi.
Yaklaşık bir yıldır adı başhekimlik için geçiyordu. Bunca zaman hesaplayamadığı
ne vardı bilinmez, ancak istifa etmesi sağlık camiasında şok etkisi yarattı.
Biz ilimizin sağlık yönetimini yıllardır yakından izliyoruz. Sorunlarımız o kadar
çok ve yığılmış durumdaki, çözmek için el atan altında kalacak gibi.
Ancak birileri hep böyle kalsın ben yöneteyim derdinde iken bu sorunları
çözmek için kimsenin elini kaldırmaya cesareti ve takati kalmıyor.
Çıkar odaklı, rant odaklı, sömürü düzeni var oldukça bu sorunları çözmek için
kimsenin yapacak bir şeyi kalmıyor.
Üniversite hastanesinin hali ortada iken devlet hastanelerinin perişanlığı
halkımızı özel hastanelere mecbur ederken, nereye kadar gidecek bu düzen
diye sorgulamak maalesef bir çözüm getirmiyor…
Yaklaşık bir yıldır başhekim atanamayan hastanede 3-5 doktorun yönetimdeki
üstün gayretleri ile ayakta durmaya çalışıyordu.
Ancak hastanenin makus talihi bir türlü değişmiyor.
Sağlıkta yaşadığımız sorunlar ülkenin diğer tüm illerinden yaşanandan daha
fazla.
Sağlık sorunlarımız gittikçe katlanarak arttı.
Gelelim sorunun başladığı noktaya…
Diyarbakır’da Ak Parti öncesindeki hemen hemen tüm iktidarlar döneminde
adam kayırma, rüşvet, yolsuzluk ahlaksızlık ne derseniz deyin sağlık yaşanmadık
ucubelik kalmamıştı.
Hastaneler parselleniyor, kadrolar açıktan parayla satılıyor, ilimize atanan
gencecik sağlık personelleri üst yöneticiler ve onları o makamlara getirenler
arasında paylaşılıyordu.
Ahlaksızlık o kadar had safhadaydı ki tek başına bir bayan personel işine
gidemez durumdaydı.
2002 yılında Ak Partinin İktidara gelmesi ile beraber sağlıkta devrim
sayılabilecek gelişmeler yaşandı. Öncelikle liyakat sahibi kişiler ülkenin dört bir
yanında göreve gelmeye başladı.
SGK ve devlet hastaneleri birleştirildi, ilçelere hastaneler kuruldu, kadrolar
artırıldı, hekimlerin özlük hakları düzeltildi ve hatırı sayılır özel hastaneler
kurulmasına öncülük edildi.
İlimiz ise her zaman ki gibi tüm bu gelişmelerden bilinci bir şekilde uzak tutuldu.
Nasıl mı?
Anlatalım...
2002 yılında ilimiz siyasi açısından diğer kurumlarda olduğu gibi sağlık alanında
da çekişmelerin kurbanı oldu.
Siyasi troykanın henüz yeni kuruluş dönemiydi. Troykanın ilk ayağı olan kıymetli
büyük abi yeni yeni güç devşiriyordu.
Güçleri o dönem eski bakanımızın üstüne çıkamamış bu nedenle de sağlıktaki
yapılanmada etkili olamamıştı.
İl sağlık müdürlüğüne bakanımızın yakını atanırken Devlet hastanesi
başhekimliğine de sözde ordudan atılmış yani ‘’ mağdur’’ olmuş, gerçekte de
emekli olmuş bir abi atanmıştı.
İlimizin sağlığı bu ikiliye teslimdi artık.
Her ikisi de yine bakanımızın kayın biraderi olan ve spor kulübü yöneticisi olan
zata emanet edilmişti.
Onlara göz kulak olsun diye yanlarına da ordudan emekli bir vekil
görevlendirilmişti.
Bu muhteşem ikili yıllarca sağlık sistemimizi hiç hesap vermeden tek başlarına
babalarının çiftliği gibi yönettiler.
İlimiz Sağlıkta bir arpa yol ileri gidemedi tüm bu yıllar boyunca.
Her türlü katakulli, alış veriş, takke külah hikayesi döndü dolaştı.
Bu süreç boyunca Troyka da gittikçe güçlendi ve artık bunlarla da uğraşmaya
başladı.
Amaç hakkı savunmak değildi elbet. Bu işlerde artık bizimkilerde faydalansın
çabasıydı.
Hatta çocuk hastanesi başhekimi makamında vurulmuş! Onun yerine Troykamız
uygun gördüklerini atamıştı.
Ama kaynağın büyüğü il sağlık müdürlüğü ve devlet hastanesinde idi. Tüm
mücadele bu iki noktaya yoğunlaşmıştı.
İl sağlık müdürü ve devlet hastanesi başhekimi 10 yılının sonun da kendi
istekleri ile terfi ettirilerek görevlerini noktalamışlardı.
Herkes çok şükür artık ülkenin diğer kesimlerindeki sağlık yatırımları artık
ilimize de gelecek bunlardan kurtulduk derken Siyasi Troykamız hooop dedi…
Ne oluyoruz! Derken, başka ilden bir başhekim transfer edildi.
Başka bir ilde yine birilerinin referansı ile başhekimlik yapıyordu.
Herkes şokta idi.
Olup bitenden habersizdi.
Aslında olan şey şuydu, Troyka devredeydi.
Yeni Başhekim, büyük abi transfer etmişti.
Başhekim milletvekili büyük abiye oldukça yakındı çünkü yeğenlerini de etrafına
serpiştirmişti.
Yani anlayacağınız sağlıkta oyun yeni başlıyordu.
Bir de bu oyuna dahil olacak yeni bir sağlık müdürü lazımdı.
Bilirsiniz sağlık bakanlığı menzil tarikatına bağlı bürokratlar tarafından
yönetiliyordu.
Bu şahıs İlimize yeni başhekim olarak atandıktan sonra okul arkadaşı olan kişi de sağlık müdürü olarak atanı verdi.
O dönem duyduğumuz kadarı ile bugünkü il sağlık müdürü menzil tarafından
istenmemesine rağmen gizli bir güç bu atamayı sağlamıştı.
Bu gücün bir ayağında Troykamızdan olur veren bir bakanımızın olduğunu
biliyoruz. Ancak bu gücün dahi üstünde bazı odakların etkisinden hep
bahsedildi.
Çünkü bu asıl güç il sağlık müdürümüz olan kişi de daha önce Mardin’e müdür
yapmıştı.
Kendisine Diyarbakır için söz verilmiş olmasına rağmen eski müdür için
belirlenen süre bitmeden atamasını yapmamışlardı.
Bunun üzerine istifa etmiş ve Diyarbakır doğum hastanesine başhekim
yardımcısı olmak üzere geri dönmüştü.
Nihayet bakan yakını terfi edercesine deniz kenarında bir ile gönderildi ve yerine o şahıs
bu göreve atandı.
2002 yılında oluşturulan ikili gitmiş yerine yeni ikili gelmişti.
Yeni ikili eski okul arkadaşıydılar ve onları bu göreve atayan merkez aynı idi.
Kamu Hastaneler Birliği kurulduktan sonra bu ikilinin etkisi kırılmaya başlandı.
Çünkü başka aktörler devreye girmeye başlıyordu artık.
Cumhurbaşkanımıza yakın bir hocanın referansı ile bir K.H.B başkanı olarak
M.G.K atanmış ancak belli bir süre sonra hakkında çıkan bazı iddialar nedeni ile
istifa etmek zorunda kalmıştı.
Bu ara dönemde üniversite camiasının referansı ile atanan İ.U da, 17-25 Aralık
süreci ile ilgili yaptığı beyanlar nedeni ile görevinden alınmıştı.
Anlayacağınız sağlığımız bir top gibi elden ele fırlatılmış rant ve güç kavgalarına
aleni bir biçimde kurban gitmişti.
Sonra ne mi oldu?
Gizli el tekrar devreye girdi, o şahıs tekrar kurtarıcı olarak göreve çağrıldı. Hayatı
boyunca hep idareci olmasına rağmen mesleki olarak yükselmiş hem de
akademik paye almıştı.
Hayatı boyunca idarecilik yaparak hem yan dalda yükselen hem de akademik
kariyer yapan emsal ve taktire şayan bir kişi olarak tescil edilmiş midir?
Bilemeyiz, ama ‘’Müdürü ile beraber nereden koştuklarını’’ bilecek kadar da
tecrübeliyiz.
Geçen ay bir yazımızda belirtiğimiz gibi tüm vekillerimizin ve teşkilatların karşı
çıkmasına rağmen Sayın Said Avar bu sefer sağlığın tek patronu olarak tekrar atandı.
Kendileri uzman olmamasına rağmen Profesörlere, Doçentlere amirlik yapacak.
Kendine göre bir ekip oluşturdu ve tüm sorumluluğu üstlendi.
Ağır bir yükün altına bile bile girdi.
Yeni atanan hemşerimiz Prof. Dr. Cengiz Demir Van Y.Y. Üniversitesinde
başhekimlik yapan iyi bir bilim adamı olduğunu duyduk.
Bu nedenle İlimizin sağlıktaki 15 yıllık ihmal ve yanlış yönetimden kaynaklanan
sorunları görünce dehşete kapılıp apar topar geri kaçtığı iddia ediliyor.
Ayrıca Sait Avar’ın yönetim tarzını beğenmediğini ve uzman olmayan birinin
altında çalışmak istemediğini belirtiği söylentisi dolaşsa da, asıl problemin başta
belirtiğimiz müdahale anlayışı ve çıkar şebekelerinin tacizi olduğunu tahmin
ediyoruz.
Yakında tekrar il müdürünün partneri olan M.K ismini gündeme gelirse
şaşırmayın deriz.
Bu işler hep böyle yöntemlerle devşiriliyor maalesef.
Muhteşem ikiliyi bir araya getirmek isteyen o kadar çok kişi ve gizli güç var ki
tahmin bile edemezsiniz.
M.K geçen aylarda FETÖ kapsamında gözaltına alınmıştı. Dolaysıyla soruşturması
devam ediyor bu göreve gelemez dediğinizi duyar gibi oluyorum…
Sorun değil!
FTÖ soruşturması devam eden sayın Avar müdür olarak atanabiliyorsa, M.K
başhekim olarak neden atanmasın?
İlimizin sağlığı maalesef kimsenin umurunda değil.
Kimin adamı göreve gelecek, sağlıktaki rantı kim alacak, güç kime geçecek
kavgaları durmayacak gibi görünüyor.
Karanlık mahfillerde tevcih edilen, ya da el etek öperek, eğilip bükülerek
kazanılan makamlar geçicidir.
liyakat esaslı olmayan hiçbir görevlendirme başarı getirmez.
Halkımızın sağlığı velhasıl yine Allah’a emanet…
Sağlıkla ilgili yazılarımıza devam edeceğiz.
Selam ve dua ile