HUKUK GUKUK’A DÖNÜŞÜNCE?!!
Evet, sevgili okurlar.
Bugünkü Diyarbakır Söz Gazetesinde birinci sayfadan manşet olarak verdiği "tarihi bir adli vaka" haberi dikkatini çekmiştir.
Derler ya;
İnsanı dehşete ve tabi ki, "insan-i sorguya" çeken bir hukuk dışılık!
Haberde geçen olayın içeriğine bakıldığında;
Ortaya Türkiye’de özellikle bu coğrafyada özellikle Diyarbakır’da hukukun nasıl işlediğini, yargı mercilerinin özellikle icra mahkemelerinin ve icra müdürlüklerinin uygulamaları nasıl "çarpık" bir şekilde zaman zaman yerine getirdiğini görecektir.
Çok ciddi can alıcı davalar dahi senelerce sürüncemede bırakılarak adeta yılan hikâyesine dönüştürülmek üzere kitabına uydurulmaktadır.
Ama genellikle değil.
Zaman zaman, Yargının değişik mercilerinde birçok dava dosyasının "sürüncemede" bırakılarak, zaman aşımına uğratıldığı, bilinmektedir.
Üstüne üstlük, hele hele Diyarbakır'daki icra müdürlüklerine göz atıldığında, "neler" yaşanmıyor ve yaşatılmıyor ki?
Öylesine, icra dosyaları vardır ki "akıbeti" meçhul.
Bilindiği gibi;
Diyarbakır'da 7 İcra Müdürlüğü var. Burda, hepsini kast etmiyoruz.
6'ıncı İcra Müdürlüğünün yaptığı bazı keyfi işlemler, gözden kaçmamaktadır.
***
Şöyle ki;
Bugünkü haberde yazılan bir trafik kazası sonucu ölen 3 yaşındaki bir çocuğun ailesinin yürüttüğü hukuk mücadelesi.
Tam 10 yıldır kalpleri kırık, hala da gözyaşları dinmeyen bir ailenin, "ölen" çocuklarıyla alakalı yürüttükleri mücadele "netlik" kazanmış değil.
***
Bakınız;
Diyarbakır Asliye Hukuk Mahkemesinin suç işleyen iki firmanın müştereken ve müteselsilen suçlu bulunduğu halde büyük entrikalı oyunlarla ortak firması olan Aksoy firmasının ortadan fiilen silinmiş olduğunu, NETT Makinenin de bu işin içinde alakası olmadığını Diyarbakır İcra Mahkemesine itiraz etmek suretiyle böylece NETT Makine firması işin içinden sıyrılıyor.
Suç tamamıyla önceden silinmiş ortadan kaybolmuş Aksoy firmasına yükleniyor.
Ancak Aksoy firmasının da esamisi okunmuyor.
Mağdur ailenin avukatı tarafından İcra Mahkemesinin ve İcra Müdürlüğünün bu yanlış tutumuna karşı her iki firmanın aynı firma olduğunu gerek ortaklar olsun, gerek adres olsun, gerek ticaret sicil kaydı olsun, çalıştığı banka hesap numaraları olsun, aynı olduklarını tespiti neticesinde bu yanlış kararı temyiz ediyor.
Yargıtay’ca mağdur aile haklı bulunarak her iki firmanın aynı olduğunu gerekçeli kararla açıklıyor ve mahkemeye gönderiyor.
Mahkeme bunlara uyma kararı aldığı halde mağdur ailenin avukatı Zeynep Canoruç, bu her iki firmanın özellikle NETT firmasının tüm mal varlığına haciz koymak istiyor, banka hesaplarına ve gayrimenkullerine haciz koymak istediği halde aynı icra müdürlüğünce bu haciz reddediliyor.
***
Suçlu görülen firmayı adeta kurtarırcasına bu istek reddediliyor.
Ama sürüncemeli dosyada önceden Aksoy firmasına ait olan ve NETT Makinenin işyerinde bulunan makinesine önceden konulan haczin paraya dönüştürülmemesi için 40 Bin TL’lik teminat mektubu bulunuyor.
Avukat bu teminat mektubunu anılan 6 Nolu İcra Müdürlüğünden bankaya götürüp paraya dönüştürmek üzere istiyor.
Ancak “Avukatlara biz mektubu veremiyoruz, kendimiz götürüyoruz” diyor.
Haberde yazıldığı gibi;
17.07.2012 günü bu mektup Euro bank Tekfen Ofis Şubesine veriliyor.
Her nedense banka o gün para ödemiyor, ertesi güne bırakıyor.
Bugün git, yarın gel hesabı!
Yani 18 Temmuz 2012 gününe bırakılıyor.
Sabah faslı bankaya giden avukatlık bürosunun temsilcisi İcra Müdürüyle beraber anılan bankaya gidildiği halde yine mektubu paraya dönüştürmeden imtina eden banka “öğleden sonra ancak ödeyebiliriz” diyor.
Haydi, öğleden sonra olsun, denilir ve öğleden sonra olunca başlangıcından şimdiye kadar yılan hikâyesine dönüştürülen bu olay tam bir fiyaskoyla sonuçlanıyor.
Gerek banka bakımından olsun, gerek icra müdürlüğü kaşla göz arasında işbirliği yaparcasına suçlu bulunan firmanın avukatı tarafından mektubun aynı firmaya ait olmadığını diğer üçüncü şahsa ait olduğunu ileri sürmekle yanıltıcı bir ifadeyle merci hâkimliğine başvuruyor.
Kaşla göz arasında nefes nefese aynı mahkemeden mektubun ödenmemesi için tedbir kararını alınıyor
* * *
Bizce Türkiye’nin yargısı kılı kırk ederek daima mağdurun yanında yer alması ve hukukunun takarrür edilmesi için büyük titizlik göstermesi gerekirken her nedense 10 yıldan beri aynı icra mahkemesiyle ona bağlı 6. İcra Müdürlüğü’nce sürüncemede bırakılıp, geciktirilen bir adalet hukukun neresine sığdırılıyor bilemiyoruz.
Ancak bizce bu olayın gerçek yüzünün ortaya çıkarılması için derhal bu dosyaya el konulmasıyla bir müfettişlik durumuna getirilmesi gerekiyor.
Hele hele Euro bank Tekfen Diyarbakır Şubesinin ne kadar görevini kötüye kullandığı da ayrı bir sorgulamak gerekir.
Bankanın mağdur vatandaşın hakkını çiğnercesine zalim, acımasız bir firmayı “müşterimdir” diye 24 saat icra müdürlüğünün mektubunu gerekçesiz, "sumen" altı ederek, paraya dönüştürülmesi istemini bekletiyor.
Neticede aynı mahkemeden mektuba tedbir kararını çıkarıncaya kadar bekletme suçunu işlemiştir.
Oysaki teminat mektubu demek her an için para demektir.
***
İcra ve iflas kanunu gereğince icra mercileri Yerel Asliye Hukuk Mahkemesinin gerekçeli kararıyla Yargıtay’ın net ve açık olarak kararını görmezlikten gelircesine “Efendim bu mektup Aksoy firmasına ait olmayıp üçüncü şahıs olan NETT Makine tarafından verilmiş” denilerek ileri sürülen teziyle mahkemeyi kolayca ikna edebilmesi çok düşündürücüdür.
Oysaki Yargıtay’ın gerekçeli kararında; NETT Makine ile Aksoy Makinenin aynı firma olduğunu belirtmektedir.
Ve karara bağlamıştır.
Bir kaziye-i muhkeme haline getirdiği halde bunu görmezlikten gelen İcra Mahkemesi veya 6. İcra Müdürlüğü bize göre adli bir skandal vakaya imza atmıştır.
Zira verilen mektup Yargı tarafından haklı bulunan mağdur ailenin müktesep bir hakkı durumunda olmuştur.
İcra daireleri hiçbir zaman temyiz mahkemesini beklemeden alacaklının borcunu tahsil etme cihetine geçmesi muhakkaktır.
Ama kural olarak dosyalar temyizden dönünceye kadar bir garanti olarak adından da anlaşıldığı gibi bir teminat mektubu verilir ve dosyaya konulur.
Temyizden dönen dosya eğer reddedilmişse zaten alacaklı herhangi bir hak iddia edemez.
Eğer onanmışsa, o mektup derhal kime ait olursa olsun tahsil edilmesi gerekir.
Bu tahsil etme olayı da elbette ki mektubu alan İcra merciine düşer.
Eğer bu icra merci bin dereden su getirip, olayı yılan hikâyesine çevirirse, mutlaka o dosyanın müfettişlik olması lazım.
Derhal Adalet Bakanlığının bu olaya el koyması gerekir.
Zira uzun uzadıya haberde yazılan olay gerçekten adli bir yanlışlığı gözler önüne sermektedir.
Bu mağdur aileyi daha mağdur etmemek için derhal Adalet Bakanlığı bu dosyayı derdest edip, inceden inceye üzerine gitmesi gerekir.
Biz Diyarbakır Söz Gazetesi olarak ilk yayın başlangıcımızdan bugüne kadar sloganımız ve hedefimiz bu olmuştur.
Diyarbakır Söz Gazetesi; bu halkın dilidir, gözüdür, beynidir ve gücüdür.
Her zaman mağdurun yanında yer almış ve mağdurun hakkı gerçekleştirilinceye kadar büyük tarihi bir mücadele vermiş ve vermeye devam edecektir.
Sonuç nereye dayanırsa dayansın, haksızlığa karşı susmayız ve kendimizi “dilsiz şeytan” durumuna da düşürmeyiz.
Bu köşede yazılan yorum bir nevi haberin özüdür ve özetidir.
Haber siz değerli okurlarımızca net olarak okunursa tüm çıplaklığıyla gerçekler ortaya çıkacak ve devletin imkânları nasıl kötüye kullanılıyor ve haklar hukuklar nasıl peşkeş ettiriliyor görülecektir.
Yorumunu siz değerli okurlarımıza sunuyoruz.
Diyarbakır Söz