Kim Ahlaksız?

Geçenlerde bir yazımızda 15 yıl boyunca ilimizdeki "Siyasi Troyka" yapısı ve

icraatlarından bahsederken, konuyu yapılmakta olan "Merkez Camisine" getirmiş

merak ettiğimiz bazı soruları okuyucularımızla paylaşmıştık.

Merkez Cami fikri Sayın Cumhurbaşkanımızın büyük görkemli ve örnek bir

ibadethane kompleksinin ilimize kazandırmak istemesi ile başladı.

Bunun için "devlet arazisi tahsis" edildi.

Bu kompleksi yapmak için kimseye ihtiyacı yoktu Sayın cumhurbaşkanımızın.

Çünkü Ülkenin birçok şehrinde böyle büyük "dini komplekse" öncülük etmiş ve

zengin bir ülke olarak kaynak noktasında asla sıkıntı çekilmemişti.

İş Diyarbakır’a gelince kanaatimiz o ki ilimiz "Siyasi Troyka üyesi Abimiz..?" devreye

girip bu işin sorumluluğunu üstlenmek istemişti.

"Efendim benden daha büyük hayırsever bulunmaz bırakında ben yapayım" diye

sayın Cumhurbaşkanımıza yalvarmış olmalı.

Aslında Sayın Cumhurbaşkanımız işaret etse idi ilimizde bu sorumluluğu alacak

çok zengin hayırsever insanımız vardı.

Kimse bulunmasa dahi Sayın Cumhurbaşkanımız maaşıyla dahi olsa bu camiyi

yaptıracağından kimsenin kuşkusu olmazdı.

Kaldı ki devlet istese zaten kimseye ihtiyaç olmadan bu mabed yapılırdı.

Yasalar gereği ibadethaneler için devlet yer tahsisinde bulunur ancak inşaatı

cami dernekleri yapar.

***

Bizim Merkez Cami içinde bir dernek kuruldu.

Ancak dernek olsa da "Bu Abimiz" bunu kendine mal etmek istedi.

Normalde ne yapması lazımdı peki?

Cami derneği üyeleri bir veya birkaç bankada hesap açar.

Üyeler veya başka bağışçılar kaynağı belli olan bir parayı yasal yollardan yani

banka havalesi ile dernek hesabına aktarır

Aktarılan para cami yaptırma derneğinin defterine işlenir.

Cami yapmak için "ihale açılır, sağlam güvenilir bir firma belirlenir" ve böylece inşaata başlanır.

Tüm ödemeler resmi evrak üzerinden faturalı olarak yapılır.

***

Gelelim Merkez Camisine:

İlk dernek kurulduğu dönemdeki üyeler kimler mesela?

15 Temmuzdan sonra üyeler değişti mi ya da yeni üyeler eklendi mi bilmek

isteriz?..

Limak ve Ceylan’nın resmi bağışının makbuzu ve banka havale kaydı vardır

bundan bir kuşkumuz yok.!

Soruyoruz o halde:

Bağışladığını belirtiği 19 milyon TL para, Cami  Derneği hesabına aktarılmış mı?

Bu paranın hangi hesaptan aktarıldığı belli mi?

Bu para hangi şirketin hesabından aktarıldı?

Bunun banka kaydı veya belgesi var mı?

Bu para miktarı kadar mal alınmış ya da hizmet bedeli ödenmişse bu ödemeler

hangi hesaptan ödenmiş?

Açıktan yani elden ödenen ve alınan para var mı?

Bu camiyi yapan yüklenici şahıs yada firma sahibi kim?

Diyarbakır’da FETO yada KCK nedeni ile yargılanan yada soruşturması devam

eden işadamlarından para alındımı?..

Cami inşatında iş yaptı mı?…

Bir Müslüman olarak para hariç en kutsal değerleriniz üzerinden ( ki bizim

kutsalımız Kuran ı Kerimdir) yemin etmeye hazır mısınız?

***

Burada Cami için mecburi olarak para bağışı yapmak zorunda kalan

işadamlarının isimlerini vermek istemiyoruz ancak gerekirse vermeye hazırız...

Şimdi gelelim sözde ‘’münafık’’ ilan ettiğimiz iddia edilen Cesur yürekli

yardımsever abimize ver yansımıza…

Yahu bu Camiyi yapmak için Sayın Cumhurbaşkanımızın ismini kullanıyorsunuz

ve bizi onun ismiyle tehdit ediyorsunuz da onun başlattığı bir hayır işine haramı

karıştırmak size yakıştı mı?..

Tamam "Ailece Karun kadar zenginsiniz", burs veriyorsunuz, okul yaptırıyorsunuz,

iftar veriyorsunuz Allah kabul etsin de…

Madem cami yapmak için bu kadar hevesiniz vardı başka bir yeri neden seçmediniz?…

Yeryüzünde cami yapacak yer mi yok?..

Ülke dışında dahi işleriniz şirketleriniz var maşallah...

Allah daha çok artırırsın ancak bizden ne istediniz?...

Bu halk bu şehir sizden bir şey talep etmedi ki…!

Bari bunu bıraksaydınız da Sayın Cumhurbaşkanımız bir Karadenizli Müslümana

hayırsevere bunu yükleseydi de biz de gönül rahatlığı ile bağışımızı yapsaydık ve

de rahat rahat bu mescitte ibadet etseydik…

***

Gelelim iddialarınıza…

Yakınınıza ait gazeteye verdiğiniz sözde mulakat!…

Ve ısmarlama haberiniz...

Yazımızdan dolayı bizi ahlaksızlıkla suçlamışsınız...

Peki bakalım o zaman "kim ahlaksızmış okuyucularımız ve ahali karar versin" isterseniz…

Öncelikle geçmişe gidelim.

Mazbut dindar görünümlü, İslam hassasiyeti olan bir gariban adamdınız!...

İnsan hakları ile ilgili bir STK başkanı iken namınız "PKK'nın Zap kampında" teröristlerle

verdiğiniz bayraklı poz ile yürümeye başladı...

Doğru mu?..

O adam sizdiniz değil mi?..

Sonra Ahmet Bilgin'in Belediye Başkanlığı döneminde, ihale üstüne ihale aldınız ve zenginleşmeye

başladınız?...

Alınamayan ihalelerde komisyonların döndüğüne dair dedikodular da ayyuka

çıkmıştı o dönem?..

Doğru mu?

Eş zamanlı olarak öbür tarafla ilişkileriniz hep sıkı fıkı devam etti.

Hatta "hükümeti dizginleyip aktif operasyonel tavır içine girmemesi için"

politikalar oluşturdunuz...

Sonra iktidar ile beraber milletvekili oldunuz ve bu şehirde sizden izin

alınmadan kuş uçamaz hale geldi…

Şehrin tüm "ihaleleri geliri gideri sizden sorulur" oldu...

Akrabalarınız ve temsilcileriniz aracılığı ile alamadığınız ihaleleri iptal ettirip

yeniden yaptırdınız...

Yollar, köprülü kavşaklar, kamu binaları ne derseniz deyin sizden vize ve onay alınmadan, yapılamaz oldu.

Bu arada "Siz Holding" oldunuz?

Yurt dışına açıldınız, göl kenarlarında malik haneler yaptırıp oturdunuz...

***

AK Parti il, ilçe atamalarına karışıp teşkilatı bir birine düşürdünüz.

Ak Partinin oylarını nerelerden nerelere indirdiniz?...

Size gelip "hak, adalet, hakkaniyet ve ahlak" diyenlere "yol öncelikle ailem" dediniz.

Dava- mava, İslam, din, hak hukuk kavramları sizin için kum oldu...

Her şey sizin için para oldu.

Dünya hırsı, mal ve servet edinme arzusu yaşam kaynağı ve sebebiniz oldu.

Tabi ki çevre ve akrabalarınızda aynı şekilde faydalandı; "palazlanıp" zenginleşti…

Sizin ve akrabalarınızın bu dönemde artan malvarlığı ve kaynaklarını inceleyelim

mi dava adamı Müslüman kardeşim?..

Bakalım kim neyin hesabını verebilecek?...

Tüm bunları sizin Allah’ı haşa savcı yerine koyup dilekçe göndermiştiniz ya...

Bizde zerre kadar hak etmeden aldığınız bir dünyalık varsa aynen Allah’a havale

ediyoruz...

KCK ile aranızın ne kadar iyi olduğunu biz değil devlet arşivi ve kurumları bilir

bunu gündeme getirecek değiliz...

Ancak FETO iddiası için elbet söyleyeceklerimiz olacak...

***

Selahaddin-i Eyyubi Üniversitesi kurucu fikir babası ve mütevelli heyeti üyesi

olduğunuzu zaten itiraf ediyorsunuz..

Bu üniversiteye ayrılan 500 dönüm hazine arazisi ve DSİ kompleksinin tahsisinin

de tarafınızdan yapıldığını da biz biliyoruz...

Ki bilmeyen de yok...

Silvan’da isminizin verildiği okulu nasıl yaptırdığınızı siz söylüyorsunuz.

Ayrıca kızınız ve damadınızın durumunu da biz değil siz söylüyorsunuz.

Evet Güneydoğu gerçeği bu biri evlat dağda, diğeri feto da olabiliyor.

Ama emin olun bunlardan hiçbirinin annesi veya babası holding sahibi olmuyor.

Milletvekili olmuyor…

Yargıdan muaf tutulmuyor..

Dokunulmaz da olmuyor..

Üstelik Cumhurbaşkanımız adına cami yaptırma cüretinde de bulunmuyor.

Biz şimdi size bir doktor göndersek ve bu arkadaşımız FETÖ'dan soruşturuldu

berat etti aklandı, ona referans olun da bir tayin işi var yardımcı olun desek

kesinlikle görüşmezsiniz bile…

Kapıdan kovarsınız..

Yani FETO veya KCK bağlantılı bir olayla suçlanmak ya da mimlenmek adeta

veba hastalığı gibi...

Kişiler izole ediliyor, çoluk çocuk, eş banka hesapları, okuduğu okullar, gazete

dergi aboneliği ne derseniz soruşturulmayan bir şey bırakılmıyor.

Hatta alınan okul bursları bile soruluyor...

Biz size ayda 1000-1300 kişiye verdiğinizi iddia ettiğiniz kişilerin kim olduğunu

sormuyoruz bile?…

Mütevelli heyetinde bulunduğunuz FETO üniversitesini…

Ki "görevinizi 17-25 Aralık sonrası değil de 15 Temmuz öncesi bıraktım" diye bir demeciniz var.

Bu üniversitelerde görev alanlar, kurucular yargılanıyorken "siz ifade verdiniz mi" merak ediyoruz?..

FETO ile ilgili tüm bu hayır işi görevlerinizden dolayı "Savcılarımız size karşı bir işlem yaptı mı" bilemiyoruz?…

Olmasını istediğimizden değil tabi ki...

Bu kadar karmaşanın içinde yapımını üstlendiğiniz Merkez caminin para

kaynakları konusunda da bu kadar iddia varken elinizdeki belgeleri açıklayacağınızı umarız.

Hak ve hukuka riayet etmeyen bu insanların bu cüreti nerden edindiklerini merak ediyorum diye soruyorsunuz.

Evet, "hak ve hukuk deyince düşünüp durun" deriz…

Bu kadar "zenginliğinizi hak ve hukuk içinde kalarak mı" elde ettiniz...

Önce iptal ettirip asıl sahibinden aldığınız akrabanıza peşkeş çektiğiniz köprülü

kavşağın ihalesinin vebalini, asıl sahibinin hakkını nasıl vereceksiniz mesela?...

Atattığınız bürokratların yaptığı işlerin, mağdur ettikleri insanların haklarını nasıl

vereceksiniz?..

FETO ‘nun ilimizde palazlanmasına verdiğiniz desteğin vebalini nasıl

ödeyeceksiniz?..

Hastane yolsuzluklarında yakınlarınızın karıştığı işlerin vebalini kul hakkını nasıl

ödeyeceksiniz.

Kayyumlara karşıyım ama iyi iş çıkarıyorlar diyorsunuz helal olsun...

Belediye yerleştirdiğiniz ve orada filizlenen manevi evlatlarınızın icraatlarının

hakkını çok güzel veriyorsunuz...

Peki Ak Parti seçimle belediyeyi alabilecekken şehri ve teşkilatı bir birine katıp

"oy oranlarını düşüren sorumlu abi kimdi" o zaman?..

"Bugün kayyumlar sizi dinliyor iyi hoş ama bugün bu kayyumların varlığının

müsebbibi siz değil misiniz?"

Ak Parti belediye seçimlerini kazanabilirdi teşkilatları birbirine düşüren ve hak

gaspı yapan zevat bu gün çıkıp hak hukuktan bahsedebiliyor ne acı…

Tüm bunlar sizin eseriniz.

Şimdi gerçek Ahlaksız kimmiş?..

Okuyucularımız karar versin diyoruz…

Ahlaksız iftiralara yanıt diyorsunuz ama görülüyor ki tüm iddialar ahlaksız iftira

değil, ahlaklı hakikatlermiş...

Sizin korkunuzun ve paniğinizin sebebi haram para ile yapmaya çalıştığınız sözde hayrın, Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından duyulma ihtimali olmasın?

Kim bilir belki duymuştur bile…

Duysaydı eminiz ki buna müsaade etmez camiyi yaptırmak için görevi gerçek hayırseverlere verir...

Duyarlar ise Cami yapımından çekilmeyi düşünür müsünüz?

Bu yazımızdan sonra duyacağını umut ediyoruz…

Sonuçta Allah’ın hakkımızda vereceği hükmü ikimiz de bekliyoruz diyorsunuz aynen katılıyoruz.

Bu hükmü biz halkımızın arasında başımız dik beklerken "siz göl kenarındaki malikhanenizde tek başınıza vicdan azabı ile bekliyor" olacaksınız…

Eğer zerre kadar vicdan kalmışsa tabi ki.

Belki de ileri ki bir dönemde bu Camiye ismininizi dahi vermek istersiniz...

"Mescidi Dırar" suçlamasının muhatabı sadece KCK ve FETO soruşturması geçirenlerden para toplayan kişilerdir.

Sayın Cumhurbaşkanımız ümmetin lideridir.

Cami yapma konusunda hassas olan gerçek mütedeyyin bir halk adamıdır.

Onun ismini muhatap kılmaya çalışan biz değil kendini kurtarmaya çalışan sizin Zat ı Alinizdir.

Bunun sizi bu iddialardan kurtaracağından da pek emin değiliz...

Buarada, gerçekten bir Müslümanın olarak kabul ettiğiniz ve herkesin saygı

duyduğu Sayın Mehmet Ali Altındağ’ın bu yazılanlarla bir alakasının olmadığını ifade etmek isteriz.

Başka bir Müslümana yani Zat ı Alinize gelince: "İslam dinin de Müslümanların alametleri bellidir."

Mümin olan bir Müslüman, ellinden ya da dillinden başka bir Müslümana zarar vermeyen kişidir.

Gerçek kabul ettiğiniz "bir Müslümana Ahlaksız ve İftiracı" demek, bir Müslümana yakışmayan ahlaki davranışlardır.

Münafık tabirinin sahibi ise biz değiliz.

Bu ithamı Zat ı Aliniz kendisine yakıştırmıştır.

Bu tabiri kendinize yakıştırdırdığınıza göre bize de hayırlı olsun demek düşer.

‘’Allah aşkına, babayı hangi vicdan suçlayabilir?

Hangimiz damadımızın yaptığından hesaba çekilebiliriz veya hangi damat kayın pederinin yaptığından

dolayı cezalandırılabilir?’’ Diyorsunuz..

Süren mahkemelerden ve idari takibatlardan haberiniz yokmuş gibi yukarıda serzenişte bulunuyorsunuz?

Haklısınız, şunu iyi bilin ki siz burada bir istisnaya tabisiniz...

Sizin yerinizde kim olsa bırakın Sayın Cumhurbaşkanımızın isminin geçtiği Cami kompleksini yapmayı,

FETO’cülerin kol gezdiği Silivri kompleksinde müdavim olurdu...

Ancak şansınızla beraber Allah c.c’ nin sevgili kuluymuşsunuz.

Herkes ile onun huzurunda hesaplaşmak istiyorsunuz.

Bu camiyi yaptırarak orada aklanacağınızı düşünüyor olabilirsiniz ancak şu an için bundan kimse emin olamaz.

Biz yine de Rabbimizden bu hesabı öbür dünyaya bırakmamasını diliyoruz...

Çünkü ahireti de bu dünyada olanlar; para, makam, mal, mülk, şöhret sevdalısı insanların en için büyük ceza dünyadaki kayıplarıdır.

Allah’ı düşünüp ondan korksalardı ahiret gününü unutup dünyalık için gerçek Müslümanlara hakaret etmezlerdi...

Diyarbakır'ın "Siyasi Trokya Üyesi Abi'nin" akrabasına ait yerel gazetedeki tezviratlarına diyoruz ki;

Biz doğru bildiğimizi hak olanı söylemeye korkmadan devam edeceğiz.

Size de Tekasür Suresini hatırlatırız...

Mal, mülk ve servette Çoklukla övünmek, sizi 'tutkuyla oyalayıp, kendinizden

geçirdi.'

"Öyle ki bu, mezarı ziyaretinize (kabre gidişinize, ölümünüze) kadar sürdü." (Tekasür Suresi, 1-2)

Vesellam…