ÖZEL BİLİRKİŞİNİN ATANMASI VE HÂKİMİN TAKDİRİ!

Evet, sevgili okurlar.

Diyarbakır Söz Gazetesi olarak yıllardan beri hakkın ve hakkaniyetin savunucusu olup, daima kamuoyuna gerçekleri yansıtmakla yola çıkmıştır.

“Haksızlığa karşı susmak, Hakka haksızlıktır” sloganı ile yayın politikasını sürdüre gelen Diyarbakır Söz Gazetesi’ni her gün okuyan okuyucular 10 binleri aşmıştır.

Yüreklilikle olumsuzlukların üzerine giderek, kirlenmenin üstüne çekilen kirli şalları kaldırarak, tüm berraklığıyla kamuoyuna her şeyi deşifre etmeyi kendine şiar edinmiştir.

Diyarbakır Söz Gazetesi bölgenin ve Türkiye’nin bir yayın organıdır.

Bu durumda; siyasal, sosyal, yürütme ve yargı gibi tüm kamu kurum ve kuruluşlarındaki olup-bitenlerin takipçisi olmuş ve olmaya da devam edecektir.

Olumlu ve güzel uygulanan her şeyi destekleyici yayın politikasıyla yola çıkmıştır.

Kötü, maceracı tüm olumsuzlukların üzerine gitmiş ve deşifre etmiştir.

Zaten normal bir medya kuruluşunun yayın politikası da böyle olmalıdır.

Haksızlığın, makam ve mevkilerin etkisi altına girerek “Hatırı kırılmasın” diye düşünerek hiçbir zaman hakka ve hakkaniyete haksızlık yapmamıştır.

* * *

Evet, sevgili okurlar.

Diyarbakır Söz Gazetesinin sürmanşetten önceki gün “HSYK MASKESİNİ DÜŞÜRDÜ” başlıklı haberi ve “MANŞETTEN” yayınlanan yorumu birçok yönüyle yankı yapmıştır.

Bize gelen teşekkür mailleri, telefonları bu konunun daha detayıyla ele alınarak gazetede geniş yer vermemizi isteyen binlerce okurlarımızdan mesaj aldık.

Biz de bu paralelde bugün daha önceden söz verdiğimiz gibi, aynı o meyanda yola çıkarak bazı tespitlerimizi sizinle paylaşmak istiyoruz.

21 Şubat 2013 Perşembe günkü Yeni Şafak Gazetesinin 22 Gündem sayfasında yayınlanan “BÖYLE ADALET OLMAZ” başlıklı haberi size özetleyerek daha önceden açıklamıştık..

Hatırlama babında zihinleri tazelemek üzere bugün aynı haberi birkaç cümleyle özetlemek istiyoruz.

Şöyle ki;

Yargıtay Başkanı Sayın Ali Alkan Türkiye’de son zamanlarda adalet sisteminin yetersiz kalan ve aksiyon yönlerini düzenlemek ve günümüzün ihtiyaçlarına cevap verebilecek hale getirmek için mevzuatta bu bağlamda usul yasalarında köklü değişiklikler yapıldığını anımsatmıştı.

* * *

Evet, inanıyoruz ki Sayın Başkan’ın bu görüşü paralelinde Türk yargısında daha çok önemli şeylerin değiştirilerek yenilenmesine ihtiyaç duyulacaktır ve kamuoyunun beklentisidir.

Başkan Alkan,  Yargılama hukukunda gerek hukuk mahkemeleri kanunu gerekse ceza mahkemeleri kanununda en önemli delillerden birinin bilirkişi delili olduğunu belirterek, böylesine önemli bir konunun projeye konu yapılmasının çok isabetli bir seçim olduğunu söylüyor.

Alkan “Bu ve benzeri çalışmalara Yargıtay olarak her türlü desteği verdiğimiz gibi, bundan sonra da vermeye devam edeceğimizi belirtmek istiyorum” dedi.

Aynı paralelde Danıştay Başkanı Sayın Hüseyin Karakullukçunun da “Yargı Sistemine İsyan Etti” haberini şöyle özetliyoruz;

“Polis, emniyet teşkilatımız savcı olmuş, bilirkişi de hâkim olmuş, mübaşir de yazı işleri müdürü olmuş, ondan sonra adalet diye bağırıyoruz, yok ya böyle bir şey olmaz..”

***

Doğrusu;

 Türkiye’de gerek Yargıtay Başkanı olsun, gerek Danıştay Başkanı olsun, görüşlerini net olarak açıklayan böyle hukukçuların var olduğu elbette sevindiricidir ve ümit vericidir.

* * *

Evet, sevgili okurlar.

Bu paralelde bugünkü yazımıza “ÖZEL BİLİRKİŞİNİN ATANMASI VE HÂKİMİN TAKDİRİ” olarak atıdığımız başlık elbette ki manidardır.

Demek ki hiçbir hâkim, hiçbir mahkeme hukuku zorlayarak “Tâkdir”in gölgesine sığınarak keyfiliğe dayalı karar veremez ve vermemelidir de.

İşte bunun için diyoruz ki;

Diyarbakır’daki adalet mekanizması bünyesinde yıllardan beri yaşana gelen hukuk dışı çok önemli olumsuzluk ve skandalların yaşandığı gerek adalet camiasında olsun, gerek kamuoyunda olsun herkesin malumudur.

Medya yıllardan beri zaten deşifre etmiştir ve etmeye çalışıyor.

Ama en büyük şanssızlık şudur ki geçmişe yönelik solcu, inkârcı, Marksizm’e ve mezhepçiliğe dayalı bir anlayış, ne hazindir ki Adalet Bakanlığı bünyesinde ve eski HSYK bünyesinde hâkim olmuştur. Bu sayede YARSAV gibi bir kuruluşun örgütlenmesi gerçekleşerek zamanla büyümüştür ve bugün Türk adaleti kendini o anlayıştan bir türlü sıyıramamaktadır.

Ama şimdi “Görünen köy kılavuz istemez” misali yavaş yavaş taşlar yerine oturmaya başladı.

Eğer örnek gerekirse rahatlıkla şunu diyebiliriz;

Diyarbakır 1. İş Mahkemesi’nde bir hâkime hanımın eşinin Dicle Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde görevli olduğunu ve beraberinde çalışan (N. T) adındaki bir meslektaşının, iş hukukuyla uzaktan yakından alakası olmadığı halde özellikle mahkeme sözde “Takdir” kullanarak, isimlendirmek suretiyle, bazı önemli tazminat dosyalarını kendisine göndermesi ve kendisinin de çok astronomik bir hesapla acımasız bir şekilde hesap çıkarması akla durgunluk vermektedir.

Nitekim anılan Fakültenin iş hukuku uzmanları varken her nedense onlara dosyayı göndermeyip veyahut içinde iş hukuku uzmanı bulunan bir heyete değil de sadece bireysel olarak olayın uzmanı olmadığı halde ancak eşinin mesai arkadaşı olduğu için (N.T) beye göndermesi gerçekten dikkat çekicidir.

Hukukun böylesine gukuka çevrilmesi, hukuka ve hakkaniyete haksızlık olması gerekir.

Hatta “Takdirini” bile yanlış kullanarak bir davada manevi tazminatın çok cüzi düşük bir rakam olması gerekirken, yüksek bir rakamla çıkarması ve Yargıtay’ca dosyanın bozulmasına neden olması da ayrı bir hukuk skandalı olsa gerek.

Dahası hâkime hanımın, Malatya’da bir dosyada taraf olması gerek davalı ve davacı olma şekli, her nedense aynı kişi yani Dicle Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde görevli olan sözde o bilirkişi mahkemeden veyahut hâkimden herhangi bir talep olmadığı halde hâkime hanımın taraf bulunduğu dosyaya hâkime hanımın lehinde mütalaa vermesi elbette ki calibi dikkattir.

Aynı dosyada karşı tarafın avukatları tarafından ağır bir şekilde eleştirilerek bu bilirkişiyi şikâyet etmesi elbette ki boşuna değildir.

Burada bu hukuk skandalı denilebilecek olayı kamuoyuna yansıtmak isterken, elbette ki yeni HSYK’nın da bilgilerine sunmak üzere ithafen arz ediyoruz.

* * *

İşte Türkiye’nin ve bu halkın ızdırabı, yıllardan beri çekmiş olduğu cefalar hep hukuksuzluktan kaynaklıdır…

Yanlış insanların yanlış uygulamaları nedeniyle devlet bir türlü iki yakasını bir araya getiremiyor.

Hukuk mekanizmasını, yargının müspet düzenini, kendi ideolojik ve çıkarı doğrultusunda kullanan her kim olursa olsun, nerede olursa olsun, bir an evvel kamu kuruluşlarının önemli mevkilerinden alıp yerlerine tertemiz, pırıl pırıl vicdanları berrak, kalpleri Allah korkusuyla dolu, yüzleri nurlu bürokratların atanması gerekir.

Ki devlet kendini bu tür skandallardan arındırabilsin.

Saygılarımızla.

Diyarbakır Söz Gazetesi