ULUSLARARASI BİR KOMPLO TEORİSİ! KOD ADI: AFRİN

ABD ve istihbarat servisleri ve MOSSAD yeni Dünya düzenini oluşturmak ve

asırlık hedeflerine ulaşmak için orta ve uzun vadeli planlar yaparlar.

Gerçekleştirmek istedikleri ekonomik askeri ve siyasi hedeflere ulaşmak için her

türlü yolu denerler.

Özelikle C.İ.A’ nın operasyonları bunun için en etkili yöntemlerdir.

İşgal etmek istedikleri veya tuzağa düşürmek istedikleri ülkeleri önce kod adı

verdikleri bir operasyon ile Dünya gündemine taşırlar.

Bunun için yoğun kamuoyu oluşturur ve sonuçta önceden belirlenen ve

hesaplanan bütçeler ile emellerine ulaşmaya çalışırlar.

Zaman zaman kurban seçtikleri Ülkeyi de farkına vardırmadan oyununa dahil

ederler.

11 Eylül saldırılarının CIA ve MOSSAD tarafından gerçekleştirildiği gerçeği,

herkes tarafından biliniyor artık.

11 Eylül, İslam dünyasını suçlamak ve Batılı güçleri Irak ile Afganistan’a

müdahaleyi tahrik etmek için planlanıp gerçekleştirilmişti.”

Bu gerçeği bir Gladio üyesi olan İtalya’nın eski Cumhurbaşkanı Francesco

Cossiga, 2007’de “Corriere Della Sera”gazetesinde açıkça belirtmişti.

Kod adı İSİS olan başka bir global operasyonu Rusya’ya sığınan NSA ve CIA’in

eski ajanı Edward Snowden “DAES’i; CIA, MOSSAD ve MI6 ile birlikte kurdu”

diyerek deşifre etmişti.

11 Eylül saldırıları döneminde adından söz edilen El Kaide, aslında CIA

operasyonunun kod adı idi.

‘’DAEŞ’’ de Irak ve Suriye’yi işgal etmek için kurgulanan CIA operasyonunun

kod adıdır.

Afrin bölgesi yedi yıldır devam eden Suriye iç savaşında çatışma yaşanmayan

nadir bölgelerden biri.

A.B.D’nin silahlandırdığı YPG’den nasibini almış gerek insan kaynakları, lojistik

ve silah destekleri ile iyice donatılmış bir uçak gemisi gibi.

Suriye genelinin aksine dağlık bir bölge korunaklı ve vur kaç savaşı yapmaya

müsait bir alan. Yaklaşık 1,5 milyon insanın yaşadığı bölgede mülteci sayısıda

oldukça fazla.

Kuzey Suriye hem A.B.D hem de Rusya’nın çekim merkezi. Adeta aralarında

bölüşemiyorlar, rejim dahi söz konusu bölgede söz sahibi değil.

T.S.K ve ÖSO Suriyenin kuzeyinde terör örgütü PKK ve bağlantılı YPG -SDF’ye

karşı büyük bir güç ile operasyon başlattı. Bu operasyon 13. Günde planlar

dahilinde devam ettiği bildiriliyor.

Ancak A.B.D ve ortaklarının planlarını ve geçmişte Osmanlı İmparatorluğu ve

ardından Türkiye üzerine oynanan oyunları bildiğimizden bu Afrin operasyonu

konusunda bir komplo ile karşı karşıya kaldığımızın emareleri görünmeye

başladı.

Operasyonun süresi ve zorlukları ortaya çıktıkça hangi global emelerin kurbanı

olmak üzere olduğumuzun bilinmesi gerekir diye düşünüyoruz.

Bildiğiniz gibi geçen ay A.B.D Başkanı Tramp Kudüs’ü İsrail’in başkenti olduğunu

onaylayan bir belge imzaladı. Ardından Türkiye konuyu Birleşmiş Miletlere

götürerek A.B.D’ye büyük bir hezimet yaşatmıştı.

Tüm Dünya A.B.D’nin düştüğü bu yalnızlık ve komik durumu konuşurken

Türkiye’de Afrin operasyonu gündeme geldi.

Amerikan başkan yardımcısı Pence, İsraile destek vermek için yapacağı geziyi

sürekli erteledi.

Afrin operasyonu başlayınca da İsrail ziyaretini gerçekleştirdi biliyorsunuz.

Bu karmaşa içinde geldiği Kudüs’te İsrail’in başkentinde bulunmaktan duyduğu

memnuniyetini açılıyordu. Tabi Kuzey Suriye gündemi nedeni ile islam alemi

bunun farkına bile varamadı.

Netanyahu Birleşmiş Milletler Kurulu’nun 21 aralık 2017 tarihindeki Kudüs

Oturumundan sonra Makron ve Merkel ile Suriye, İran içerikli telefon görüşmesi

yapmış Hindistan ve en son Rusya’yı bizzat ziyaret etmişti.

Gelelim Afrin’e;

Bu operasyona ilk günden beri A.B.D’nin O bölge benim güvenlik alanımda

değil diyerek Türkiye’ye kerhen yeşil ışık yakmış oldu.

İngiltere, Fransa ve Almanya üstü kapalı destek verdi. En ilginç destek Hollanda

dan geldi.

Rusya hava sahasını açıp bölgede ki askerlerini çektiğini açıklas da İndepandant

gazetesi editörü ünlü gazeteci Robert Fisk bizzat Afrine gitmiş ve Rus

askerlerinin kent merkezindeki varlığına şahitlik yapmıştı.

R. Fisk'in bölge ziyareti sonra açıklayacağımız global kampanyanın bir parçası

olduğunu not etmek isteriz.

Batı yönetimleri bu operasyona adeta destek verdi.

A.B.D doğu hariç bu bölgede istediğini yap dedi.

Peki bu kadar rahat destek size garip gelmiyor mu?

Türkiye Afrin’e ne zaman biteceği belli olmayan bir savaşa girdi. Üstelik oradaki

halkın çoğunluğu kürt.

Ayrıca teröre örgütü olan YPG-PKK de kısm-i olarak Kürtlerden oluşuyor.

A.B.D ve istihbarat örgütleri en gelişmiş silah ve teknoloji ile donattıkları bu

örgütlere çatışma süresince de yardım ettiği haberleri yayılmaya başladı bile.

Türkiye 2019’da veya muhtemelen 2018’ de çok önemli seçimlere giderken

süreci beli olmayan bir çatışma alanına girmiş bulunuyor.

Bu operasyonu en çok Ergenekon operasyonuna karşı çıkan Perinçek gibi

Avrasyacıların heveslendiği ve sevindiği ortada.

Ak Parti iktidara geldiği günden beri önce Ergenekon türü oluşumların sonrada

dindar görünümlü FETO türü örgütlerin hedefi haline geldi. Aslına bakarsanız bu

fraksiyonların tümü aynı Üst Aklın figüranlarından başka bir şey değillerdi.

Ergenekon, yakamoz, eldiven kod adları ile darbe hazırlıkları yapanlar yine

A.B.D’nin başka bir operasyon birimi olan FETO eli ile diskalifiye edilmiş, yine

FETO 15 Temmuzda Recep Tayyip Erdoğanı öldürme kastı ile darbeye

kalkışmıştı.

Aslında ikisi de C.İ.A nin iki ayrı birimi idi. Biri laik diğeri sözde dinci.

Ergenekoncular ulusalcı Kemalist idi. Ayrıca ılıman İslam projesine karşıydılar.

Siyaset ve bürokraside de etkili değillerdi.

A.B.D onların yerine FETO ile çalışmayı tercih etti. Çünkü devlet bürokrasisini

ele geçirmiş halkın içinde de epey taban bulmuşlardı.

Operasyonel olarak daha aktifti çünkü polis gücünün yaklaşık %70’ini elerinde

bulunduruyorlardı. Orduda da oldukça etkili hale geldiler.

Ergenekoncular buna itiraz edince C.İ.A onların tüm arşiv ve bilgilerini FETO’ya

teslim ederek onları diskalifiye etti.

Çünkü 27 Nissan e-muhtırası ve akabindeki süreçte Ergenekoncular kendi

patronunun diğer dindar görünümlü kripto ekibini bitirmek istediler.

Hatırlarsanız A.B.D dış ileri görevlisi Mett Briza ve eşi Zeyno Baran, Ergun

Saygun’a dayandırdığı bilgiye dayanarak ordunun AK Partiye darbe yapma

ihtimalinin yüksek olduğu bilgisini ifşa etmişti. ABD’de gizli bir toplantıda

açıklamış ve bu bilgi basına sızmıştı.

Recep Tayyip Erdoğan sonrası iktidar paylaşımı konusunda birbirlerine

düştükleri için C.İ.A’nın iki grubu 2008 de yollarını ayrılmış birbirini tasfiye

sürecine girişmişlerdi.

Bu şartlar altında AFRİN isminin önemi bizim için bir Kuzey Suriye terör

operasyonundan daha çok aslında Recep Tayyip Erdoğan'ı iktidardan düşürmek

için yürütülen global kampanyanın kod adı gibi geliyor. En azından süreci

okumalarımızdan çıkarımımız desek daha doğru olur.

A.B.D’de çok sayıda think-thank kuruluşu bu tür senaryo ihtimallerine karşı

hazırlık yapar. Bizim istihbarat örgütlerimizin bu tür karşı operasyonlara ve

planlamalara hazırlıklı olup olmadığını bilmemiz mümkün değil.

Ancak 15 Temmuz darbesinin çözümünü halka bırakacak kadar tedbirsiz

olduklarını görünce ister istemez bu senaryolara karşı kendi fikrimizi beyan

etme mecburiyetinde his ettik.

Eğer bu bir global operasyon ve tuzak ise bu plan nasıl işleyecek?

Bu işin iç ayağının içinde Avrasyacı Kemalistler ve CHP, Kemal Kılıçdaroğlu

bulunmaktadır.

K. Kılıçdaroğlu operasyonun ayrıca Suriye ayağını da üstlenmişe benziyor.

Alevi plan Esed’in desteklenmesi K.K’nun milli politikası haline gelmiş durumda.

CHP nin ÖSO konusunda ki siyaseti de bu operasyonun bir parçasıdır.

Bakın CHP hem operasyona destek veriyor hemde Türk ordusunun Recep T.

Erdoğanın zoruylu cihadist teröristlerle iş yaptığını tüm dünyaya yaymaktan geri

durmuyor.

Esad bu operasyonun diğer önemli ayağı.

Kendi bölgelerinden Afrin’e ha bire silah ve adam geçirtiyor. Bu operasyonu

Mihraç Ural yönetiyor. Mihraç Uralın sosyal medya hesaplarında bu açıkça fark

ediliyor.

Gelelim bu işin içinde Rusya ayağına.

En üyük oyuncu bunlar. Her numarayı yapıyorlar. Rus askerleri hala Afrinde

durmaya devam ediyor.

Soçi de Esada zafer bahşederken muhaliflerin protestosunu hafife almış

suriyedeki muhaliflerin temsiliyetini türkiyeye ile sağlayarak Suriyede ki

katliamları ileride türkiyeye bağlamak için zemin oluşturmuştur.

Ayrıca DHKP-C’li Terörist Mihraç Uralıda Türkiye ile beraber aynı masaya

oturtmuştur.

Soçi toplantısı gecesi Netanyahuyu ağırlayan Putin saatlerce süren Afrin

gündemli toplantılar yapmıştır.

Aynı saatlerde anlaşma gereği idlibe giden Türk askeri konvoyu kimliği belirsiz

kişiler tarafından saldırıya uğramıştır.

Bu işin içinde İran’ın parmağı var mıdır bilinmez! Ancak olursa şaşmamak lazım.

Kod Adı Afrin olan operasyon ile ne hedeflenmektedir?

Türkiye Sivil katliamı yapıyor,bebek öldürüyor, yasaklı silah kulanıyor, tarihi

yapıları yıkıyor,tabiata zarar veriyor algısını yaymak.

Türk ordusu hantal ve dağınık,Türkiye işgalci,Türkiye DAİŞ, El Kaide ve El Nusra

gibi cihadist terör örgütleri ile çalışıyor iddiaları sosyal medya ve uluslararsı

basında hızlı yayılıyor.

Tüm bu algılar ile ilgili öyle büyük bir kampanya var ki Türkiye cevap dahi

vermekte gecikiyor.

Bu algı ve bu kampanyalar destek bulmaya devam ediyor.

Bu operasyonu sonucunda askeri başarı elde edilecek bundan bir şüphemiz yok.

Ancak askeri başarı olmasın diye de herkes elinden geleni yapıyor.

Zamanla ÖSO’daki dağınıklık ve yanlış görüntüler, sivil kayıpların artması veya

orada çatışan unsurların desteklenmesi sonucu oluşacak kayıpların iç siyasette

kullanılma senaryoları hazır.

Ancak bu kadar büyük ve organize bir kampanya tek başına ypg-pkk ve

taraftarlarının yapabileceği bir iş değil.

Burada büyük bir ‘’Üst Akıl’’ var.

Tüm bu olanlar bir merkezden yönetiliyor.

Bu merkezin nerede olduğunu da az çok tahmin edebiliyoruz.

Bu Merkezi Kudüs olan C.İ.A, MOSSAD, KGB operasyonudur.

Operasyon, Recep Tayyip Erdoğanı düşürmek için global bir planın bir

parçasıdır…

Bu tuzağın KOD ADI AFRİN’dir…