15 TEMMUZ’A DAİR.

Sizce o kanlı ihanet girişimi, tüm teferruatlarıyla aydınlatıldı mı?

Yoksa hala karanlıkta çok ayrıntılar var mı?

Aslında soru basit.

Ve bunu, her 15 Temmuz’un sene-i devriyesinde olsun, her ihanet girişiminden söz edildiği an olsun, sorguluyoruz.

Ki her sorgulamada, kafamda deli sorular ikmale gelmiyor değil?

O da şu, ya darbe girişimi başarılı olsaydı ülkeyi kimler yönetecekti?

***

En basit ifadeyle; Cumhurbaşkanı kim olacaktı?

Ya da Başbakan?

Malum o dönemde ülke Parlamenter Sistemle yönetiliyordu. 

Meclis Başkanı kim olurdu?

Kabinede kimler yer alıp, bakanlık alırdı?

Hele ki, Genel Kurmay Başkanı.

İçişleri, Milli Savunma Bakanlığı.

Tabi, Maliye Bakanlığı koltuğunda kim oturup, ekonominin patronu olurdu!

MİT’in başına kimi getirirlerdi?

***

Diyanet İşleri Başkanlığına kimi getirirler sorusu kadar, iktidar ve muhalefetteki partilerin, liderlerinin, sözcülerinin, konumu ne olurdu?

CHP bir bütünlük içerisinde, parti olarak konumunu, korur muydu, ittifak mı ederdi?

HDP/DEM işin neresinde, kendisini konumlandırırdı?

AK Partinin varlığına, ne hüküm verilirdi?

Kapatma mı, Yassı ada zindanı mı?

Erdoğan’a nasıl bir muamele çekilirdi?

***

İşte bu deli sorular ve tabi ki isimler belirlenmeden, yanıt bulmadan!

Ki, o gecenin sabahında, kozmik odalara sızanların ellerindeki listeyi de hatırlayınca

der demez, insan soruyor.

Bu kadar uzun süre geçmesine rağmen hala bu isimler gün yüzüne çıkarılmadı,

Neden?

Bunların “maskeleri” düşürülmediği sürece; 15 Temmuz hiçbir şekilde aydınlandı, aydınlatıldı denilemez!

Sizce.

***

KİM DARBEDEN YANA?

Yeri gelmişken, CHP’nin devrik lideri ile hal-i hazırdaki Genel Başkanı arasında 15 Temmuz sorgusu yapılırsa, sizce  kim yandaş çıkar!

İsterseniz biraz açıklık getirelim.

Hani bir söz vardır, “yiğidi öldür, ama hakkını ver”.

O gece, Meclis’teki canlı yayında öne çıkan isimlerden biri, tartışmasız Özgür Özel idi.

Ve 15 Temmuz’a hep hain darbe girişimi diyendir.

***

Peki, Kemal Kılıçdaroğlu neler yaptı?

Darbe gecesi tankların arasında sıvışarak, kaçtı.

Sonra Belediye başkanının evine gitti, orada kahve içip, televizyondan canlı canlı darbe girişimini izledi.

Tek bir tepki, beyan, açıklama yapmadı!

Nihayetinde çıktı, 252 kişinin ölümüne, binlerce kişinin yaralanmasına neden olan ihanete kontrollü darbe dedi.

***

Garip olan da şudur!

Kılıçdaroğlu dışında, kontrollü darbe kelimesi, kimsenin ağzından çıkmadı.

Hatta Darbe Girişimi Araştırma Komisyonunda yer alan, partili üyeler dahil.

Bilakis tam bir fikir birliğiyle, irdeleyerek sorguladılar, o ihaneti…

Ne zaman ki, rapor hazırlanıp, bütünlük alınca, tek kelimelik bir muhalefet şerhi konuldu o da kontrollü darbe.

***

O gün, CHP’nin kudretlisi kimdi?

Elbette ki Kılıçdaroğlu.

Bu dersin, sözün, beyanın hikmetini(!) kimden almıştı derseniz. Hamburger yemeye gittiği yerden almıştı?

Neyse, işin özü itibariyle bir hatırlatma bizimkisi.

Tabi merak etmiyor değilim, Pazartesi günkü etkinliklerde kimler nasıl bir saf alacak, ihanete ne diyecekler diye? 

***

BİZİ DE FİŞLEMİŞLERDİ

Mevkutelerinde biz de fişlenenler kategorisindeydik?!

Olmaz mı?

Neyse, hiç şaşırmadım.

Niye derseniz; 28 Şubat’ta da andıçlamışlardı.  

Makam, mevki, iktidar gücüyle oluşan her türlü hukuksuzluğa alışkın bir kere!

Ki her dönemin kendisine has cezasızlık hakimiyeti var olunca, hakikatler tu kaka edilir.

Ne hak, ne hukuk, ne de adalet işler!

Yasalar var, lakin uygulayan yok.

Ötesi, malumunuz…

***

BU KENTİN HUZURUNU BOZAMAZSINIZ!

Birileri yine, birilerinin nam-ı hesabına mıdır?

Yoksa kendi hesaplarına mı?

Veyahut siyasi, ideolojik bir gayretin ateşi mi?

Yahut, rant odaklı bir gayret mi?

Her ne ise bilmem.

Ama; şeytani hesapları icra etmeye başlayan bir grup yapı, kendini gösteriyor!

Ki önceki gece peş peşe tarih Sur ilçesinde, “ses bombalı ve silahlı” saldırının yaşanılır, olması, bu minvalde manidar!

Bu ve benzer hadiselere geçmişte aşinaydık!!

Ama son yıllarda, sağlanan huzur, güven ve istikrar ortamıyla, pek sıradan gelmiyor bu olay artık bize.

İlla ki ileriye dönük bir hesap var!

Tabi bu olayların odak noktası ise; kentin huzurunu, güvenini bozmak.

Özellikle de tam da turizm mevsiminde, vuku bulur olması çok yönlü bir terörizmdir diyorum!

Vurdulu, kırdılı bir macera değil..

***

Kim ve kimler, hal-i hazırda meçhul!

Her ne kadar, kent efsanesi söz konusu ise de, gizemli!

Siyasi mi, rant mı, çete çökmesi mi?

Hepsi var diyen de var, tek tek sıralayan da var?

Her ne ise, lanetli bir şekilde, kent dinamikleri olarak, tavır ortaya koymamız gerekir böylesi, kirli hesaplara!

Ve şunu haykırmalıyız; “bu kentin huzurunu kimse bozamaz” diye…

Tavır net olmalı.

Umarız tez elden failler yakalanır, olaylar aydınlatılır.

Ve bir daha yaşanmaması adına da, caydırıcı bir ortam tesis edilir.

Aksi durumda kaybeden şehir olur.

Özellikle, kent imajına yönelik çekilen operasyonel yıkıma, geri dönüş olur ki, maazallah, hiç kimse tasvip etmez!

Geriye dönüp baktığımızda…

***

VALİ ZORLUOĞLU GELDİ.

Vali, Murat Zorluoğlu hızlı geldi.

Doğrusu gelişi, haftaya bekleniliyordu.

Ama dün, öğleden sonra, Diyarbakır’a intikal etti.

İntikaliyle birlikte, Diyarbakır valiliği mesaisine start vermiş oldu?

Zor bir süreçte, zor bir görev.

Her anı, denge hassasiyetine sahip.

Kolay gelsin.

Bizde hoş geldiniz deyip, hayırlı mesailer dileyelim.

***

GÜNÜN SÖZÜ…

Hükmü duygularınla verirsen, “ya incitirsin, ya da incinirsin” sen aklınla ver.