6-8 EKİM VE HÜKMÜ?…
Hadiselerin başlangıç tarihi, iddianamenin hazırlanış evresi, davanın görülme süreci!.. Hepsi yekün şekilde, Türkiye’nin mevcut siyasetine iktidar ve muhalefet, muhatap ekseninde malzeme olarak, kullanıldığı ve edildiği gibi, hukuk işleyişindeki zafiyetlerin, keyfiyetlerin ve sorunların, ateşleme kriteri olarak da, üzerinde tartışılıp duruldu!?..
***
Bir kesim ki ekseriyetiyle “davayı siyasi gördüğü gibi” bunu da deklare ediyor.? “Bu dava siyasi bir intikamcı dava” diye.. Tabi gerekçeler farklılık arz etse de özü itibariyle konuşulan bu!.. Şahsi fikrim, çok malzeme edildi siyasete!.. Bir kesim, “adaletin tecelli edilmesi” gerektiğine, vurgu yapıp durdu!… Onların da gerekçeleri farklılık içerse de!..
***
Olaylarda öldürülen 52 kişi var.. Kimin siyasi görüşü neyi içerirse içersin; hep bu bir can ve bu ülkenin evladı.. Lakin bir kesim vaki oldu ki, tüm tarafları birbirine, nasıl kırdırıp, vurdurur hesabıyla; vakıayı öncesi ve sonrasında ateş körüğüne döndürüp durdu!.. İşte bu kesim, iki tarafı adeta siyasi yönde provoke edercesine, davayı sürüncemede bıraktı!… Böylesi bir atmosfer içerisinde davayla alakalı yıllar tüketildi..
***
..Ve… Ve önceki gün, Ankara Ağır Ceza Mahkemesi kararını açıkladı!.. Mevcut tablo değişti mi değil.. “Eski tas eski hamam” misali..? Hem hukuki hem de siyasi yönde; “arıza-i netice?”…
***
Her ne kadar, siyasetin normalleşmesiyle davayı siyasi görenler, içerdekilerin serbest bırakılacağı beklentisine sahip idiylerse de, o beklenti, netice vermedi!… Davanın mağdur tarafı olarak kendilerini görenler ise ceza hükümlerine kısmi destek verirken, karara evet ama ceza az diyerek, kendilerince hüküm verdiler..
***
Önümüzdeki günerlerde davaya ilişkin siyasi tansiyon nasıl bir döngü yaratır?!.. Beri yanda, Kürtlerin ekseriyetinin özellikle, DEM Parti’nin ortaya koyacağı siyasi söylem ve eylemler?.. Bölgede kısm-i yönde şu an olağanüstü yasak var.. Olup- biteni göreceğiz.. Siyasi havanın pek normalleşeceğini söylemek mümkün değil..
***
Ancak şunu da bilmek ve dikkate almak lazım.. Kobani davasında çıkan kararlar da, “bir bütünlük içerisinde, henüz kesinkes, kesinleşmiş değil.?” İşin, “istinafı var, temyizi var.. Yargıtayı var.. Uluslararası AİHM var.. Tüm bunların ekseninde sağduyu ve aklı selim, elden bırakılmamalı!…
***
Hatırlarsak, Kobani davasına neden olan hadiseler zincirinde işte o sağduyu ve aklı selim duruş ne yazık ki, rafa kaldırılmıştı… 52 insan yaşamını yitirdi… Yüzlercesi yaralandı.. Kim nasıl, neyle yaptı bilinmez denklem gibi oldu!… Hasılı, bekleyip görelim, bu gidişatın akıbeti, neyle bütünleşir diye!?!…
***
Ama her acı dolu hadisede olduğu gibi şiarım şu olmuştur!.. Adaletin terazisi, ne siyasilerin ve siyasetin üstünlüğüyle, ne de yargısal hükümlere ilişkin kanun ve yasaların vesayet üreteciliğiyle, tartılmamalıdır.. Her şey, toplumsal vicdan muhasebesinde olmalı!… Vicdan, vicdan ve yine vicdan!… Ve hiç bir suç cezasız kalmamalı!..
***
GİZLİ TANIK’IN İFŞA ETTİKLERİ?
Ankara’da patlak veren kumpas vakıası enva-i şekliyle, yutucu bir girdap!.. Aynı minvalde, sorguyalıcı!.. İşin uç noktası, gizli tanık, itirafçı denilen, örgütün iki numaralı ismi eksenindeki gelişmelerdeki sır perdesi!…
***
Hadise, ister darbe girişimi, organizasyonu olsun!.. İster, olmasın.. İster AK Parti’nin kilit isimlerinin tasfiyesi olsun.. İster olmasın!.. Veya, örgüt içi hesaplaşma, ya da Emniyet içerisindeki köstebeklerin deşifresi olsun!..
***
Gerekse de, İçişlerinin eski ve yeni bakanının çatıştırılmasına!.. Veyahutta, Ankara’daki gayri meşru alanların, farklı suç örgütlerine tahsis edilmesi veya elden alınmasına yönelik; örgütlerin Emniyet üzerinden, tepişmesi!…
***
Denir ya, her ne olursa olsun, işin en muammalı, sırları deşifre edici, maskeleri düşürücü olan, gizli tanık Serdar Sertçelik’in, gözaltı işlemi, emniyetteki sorgulaması, şartlı tahliye edilmesi, ve ardından da, sırra kadem basıp, ülke dışına çıkması!…
***
Şöyle ki!.. Bu Sertçelik denilen adam, Ayhan Bora Kaplan örgütünün iki numaralı ismi.. “Elektronik kelepçeyle” izlenen biri.. İkamet ettiği yeri 100 metre terk etmesi halinde,“alarm verici, ve Emniyeti uyaran bir sistemle, dışarıda!..
***
Kayıtlara göre, ev ve elektronik kelepçeli serbest bırakıldığı gün itibariyle, tam dokuz kez, ihlalde bulunmuş.. Ki bir kez ihlal edenin infazı yanar.. Kaldı ki, ihlallerin teknik takibi ve mobese kayıtlarında şahıs hep eğlence mekanlarında boy göstermiş!..
***
Zat, elini, kolunu sallaya sallaya gezmiş, dolaşmış!.? Hatta, çoklu araba ve badigartlarla, Ankara’nın tozunu dumanını atmış, kimi yerde racon kestiği de, söyleniyor!.. Nitekim eğlence mekanı sonrasında çorbacı çıkışında, kurşunlanmış, bacağından vurulmuş!..
***
Tüm bu aksiyonel icraatlara rağmen, ne soran, ne kontrol altına alan ne de, ne oluyor, ne bitiyor diyen olmamış!.. Ve daha da ötesi, Sertçelik tüm müştemilatıyla birlikte, Türkiye’den kuş misali uçup kaçmış!..
***
Baksanıza önce Ankara’dan İstanbul’a götürülüyor.? Sonra buradan deniz yoluyla Bodrum üzerinden Yunanistan’ın Kos Adası’na, akabinde ver elini Avrupa!… Vay da vay!.. Peki şimdi hangi ülkede, ya da kimin kontrolünde?…
***
İşte kumpas vakıasının en kritik, kilit ve çözüm isteyen noktası burası!.. Bu adam nasıl, tüm bunları başarabilmiş icra edebilmiştir!.. Ya da, bu işin sorumluları, muhatapları, iş organizasyonları ve arkalarındaki güç!.. Bunların açığa çıkarılması gerekiyor!.. Kuklalar değil, kuklacılar nerede!?..
***
Mevzu, adli ve idari yönde soruşturuluyor!!.. Çıkacak sonuç ne olur, şimdiden kestirmek mümkün değil.. Ama şunu net ifade edebilirim ki, vakıanın “kuklaları da, kuklacıları da” hal-i hazırda zikredilen, üç-dört kişi değil?.. Çünkü hesap çok ama çok bambaşka!..
***
Ve şu gerçeği herkesin çok iyi bilmesi gerekir!.. Böylesi durumların kime hizmet edeceği.. Malum, ortam gerilince, toz-duman olunca. Kafalar ayrı serüvenlere dalınca, göz gözü görmez, zihinler bulanıklaşacak, zayıf düşer.. Ki böylesi ortamlar tehlikeli!..
***
O BÖCEK NEREDE!?..
Dur hele, bir komşuya soralım..
Komşu komşu..
Hu.. Huuu!..
Oğlun geldi mi?..
Geldi..
Ne getirdi?..
İnci, boncuk..
Kime kime?
Sana, bana…
Başka kime?.
Kara kediye..
Kara kedi nerede?
Ağaca çıktı?..
Ağaç nerde?
Balta kesti..
Balta nerede?
Suya düştü…
Su nerede?
İnek içti..
İnek nerede?
Dağa kaçtı..
Dağ nerde?
Yandı, bitti, kül oldu!…
***
Bu tekerlemeyi niye aktardım!.. Muhtemelen yazı başlığından anladınız.. Mevzu, şu çok büyük muhterem(!), Afyon’un Belediye Başkanı Burcu Köksal!.. Hani “Kürtlere kapı kapatan”, CHP’li Vekil.. Ki artık Başkan..
***
Hatırlarsanız!.. Seçilir seçilmez kendisini sureti haktan gösterme adına, “odama böcek yerleştirmişler, beni dinliyorlar” diye, bomba patlatmıştı!.. Üzerinde çok tepinip durdu, ki günlerce yazılıp-çizildi; “böcek ve böcek koyucular nerde” diye?!..
***
O gün, Afyon Cumhuriyet Başsavcılığı res’en soruşturma açmış, ve konu mahkemelik edilmişti.. Yargı Köksal’a hele bi gel; “odana konulan böcekler nerede?.. Bi teslim et, çayını bilelim.? Ve de ifadenizi verin..”
***
Mikrofon karşısında kükreyen Köksal’ın yanıtı!.. “Efendim, cihazları gördüğümüz an imha edip attık.. Tutanak da tutmadık.. Böcekler yok.?” Denir ya gel de inan, gel de buna iki kelam etmeyip, “NE BÜYÜK BİR YALAN” deme?…
***
AYIP OLUYOR BEYLER!!!..
Diyarbakır OSB Yönetimi ile bir mahalli gazetemiz arasında “OSB’nin borçlarıyla alakalı yapılan haber” üzerine, gelişen karşılıklı söylem, eylem ve tepki dozajı giderek tatsızlaşıyor.. Kindarlığa doğru meyil edici!!..
***
Beyler bi kendinize gelin ya!.. Ülke ve millet neyle boğuşuyor, sizin kavganız neyin hesabı..? Niyetiniz ne!?.. “Üzüm yemek mi, bağcıyı dövmek mi?”.. Görüyorum ki, iki taraf da kendi mecralarında bağcı dövme gayretinde!
***
Eski çalışana olan erkin, alevini büyütmeyin!?.. Ne gariptir ki, çevrenin de körüklemesi yok değil yani!… Neye hizmet bilemiyorum.. Alevleri daha bir gürleştiriyorlar.. Hadiseye nokta koyarak, sağduyu davetiyle ayıp oluyor beyler diyorum…
***
GÜNÜN SÖZÜ
Kendi kendine inanmayanın söylediklerine inanılır mı?…