AH ŞU STATÜ VAR YA!…

Kişinin makam karakteri noktasında ne menem bir şey?..  Derler ya; “para adamı bozar” diye..  Kısm-i bazda, doğru!.. Amma velakin, ondan daha dehşetlisi olan “kapris merkezli statü” denilen, karakter sarhoşluğu!.. İşte o pır fena, insanoğlunu vahşileştirerek bozup gaddarlaştırıyor!..

***

Alıntı bir hikayeden yola çıkarak, sohbeti genişletelim!… Zatın biri, ahali nezdinde pek güçlü, tanınmış, bilinen bir simaya sahip, arkadaşıyla buluşmak üzere sözleşir!.. Yer, görmekli bir restoran!.. Adam içeri girer, etrafı gözetler, arkadaşını görmez!..

***

Mekana erken gelmiştir!.. Garson içeri giren adamı göz hapsiyle kılık kıyafetini süzer!.. Şahsın tanınmazlığıyla “ kim bu adam” öngörüsüyle alakadar olmaz, soğuk bir davranış içerisinde, “ne işin var der gibi..”

***

Buyrun der, adamı masaya oturtur!.. Ne servis açar, ne bir bardak su ikram eder, ne de istediğiniz bir şey var mı diye sormaz? “Yahu ne işin var burda, hadi kalk, buralar senin oturacağın yer değil” der misali, muamele görür!…

***

Sonra!.. Kapıdan belirir, beklediği ve randevulaştığı kişi.. Gelen adam, masada oturan arkadaşının sırtını hafiften sıvazlar.? Selam mahiyetiyle.. İşte o selam, o dokunuş, denir ya “sinirli değnek misali”, büyük bir değişim başlar salonda!…

***

Șef garson mu, mekanın sahibi mi, hepsi el pençe tek hiza!.. Önce menü, ikram, derken masa da donatılıyor.. Masaya odaklanan herkes o zatın kıyafetine, giyim kuşamına övgüler yağdırırlar!..

***

Sormak isterim; peki bu ani değişim tatmin edici midir?!.. Belki ilk etapta o an için, tatmin edicinin de üstesinde, bir hissiyat geliştirir!.. Ama sonrası!.. İşte o çok ama çok meçhuliyet içerir..

***

Aklı, düşünebilme kemaline ermiş olan bilir!.. Bu durumun hep böyle devam etmeyeceğini!.. Çünkü kendisi başka biri, randevulaştığı, görüştüğü, kişi bir başka kişi!. Ama restoranın sahibi de, çalışanları da hiç değişmeyecek kişi!…

***

Bunu niye aktardım!.. Özellikle, kamusal işleyiş, kamudaki zevat, makam, mevki sahibi zat-ı muhteremlerin, yaşantısındaki binbir kılığa dikkat çekmek adına!.. Yaygınlaşan, insanları da, kurumsal işleyişi de huzursuz eden statü manyaklığı artık; travma üretici!..

***

Kadim şehrin, en popüler, havalı, kendine toz kondurmayan kurumunda, hayli dirsek çürüten bir dostla, bu minvalde sohbet ediyoruz!.. Bir örnek aktardı, kendi yaşadığı ve şahit olduğu, kurumundaki servis anısını içeren hadiseyle alakalı!.. 

***

Mesleğe yeni başlamış, genç bir arkadaş!.. Belli ki, iş yorgunluğu, azıcık dağınık haliyle servis minibüsünde ön koltuğa oturmuş!.. Şoför mahalli dediğimiz yer.. Yanında da, bildiğimiz ve tanıdığımız bir zat-ı muhterem!.. İşi bozuntuya vermiyor!..

***

Ama!.. Yanımdaki minibüsün gerisindeki kimi, grant giyimli zevat, hayli sorgulayıcı.. “Of pof” çekip, nasıl olur da, “ön koltuğa o çömez oturur” der gibi!..  Derken, yine bildiğimiz ve tanıdığımız kıdemli bir çalışandan mesaj!..

***

Tabi gruptan, atılan bir mesaj!.. Herkes birbirine bakarak, ne oluyor, çünkü mesaj aynı anda, geldiği için; “şaşkınlık hakim..!” Mesajda, şöyle yazılı.. “Sevgili arkadaşlar bizim serviste öne oturmamız yasak. Çünkü, diğer kişiler kızıyor..!”

***

Bir hikaye, bir de yaşamdan örnek!.. Gelirsek, mevzunun meramına.. Yazı girişinde de aktardım, klişeleşen bir anlayışın girdabında der dururuz.. “Para insanı bozar” diye!.. Öyle de, para bir yere kadar!.. Sonrası “insan karakteri..”

***

O da; statü!.. Daha açık ifadeyle, makam, mevki.. Gelinen aşama bakalım; endişesi mi, arayışı mı, sarhoşluğu mu, vesayeti mi, kibri mi, ezikliği mi?. Bir statü kazanımı öncesi, bir de statünün kazanımı sonrası!.. Tabi bir de; “o makamın sona erişi..”

***

Ne yazık ki günümüz hayat serüveninde, asıl insanı bozan, garabete meyil eden bunlar!.. Şöyle bir hayat evrenizle alakalı ve de çevrenize saf bir bakışla, neler yaşadınız, nelere vakıf oldunuz ve gelinen noktayı, irdelerseniz?!.. Resim net bir şekilde; yüzünüze kaçamaksız çarpar!.. Tabi düşünebilirsek; neyin ne olduğunu?!

***

Bir kesimi hiyerarşik toplum düzeninin ayrılmaz parçası olarak görürüz, ki öyledir!.. Değer haneleri, kendileriyle ölçülür.. Ama bir tarafın da, bu işin körükleyicisi olduğunu söylemek lazım.. Sevme ve sevilme eksikliği!…

***

Neyse!.. Mevzuyu pazar yazısı mahiyetiyle, kaleme aldık!.. Tabi bu kulvarda seyir içerisinde yeni dahil olmuş ve yol yürüyen zat-ı muhteremlere de Diyarbakırlıların deyimiyle “duvarım sana, gelinim sen anla” arzıyla aktardık..

***

GÜNÜN SÖZÜ

Bir toplumda düzen var ise, düzenbazlar söz sahibi olamaz!..