AMASRA’DAN YÜKSELEN AĞIT…

Amasra’nın “acısı” büyük.. Elbete ki, Türkiye’nin de acısı bir o kadar büyük!!.. Kaybedilen 41 “ana kuzusu” var..  11 de ağır yaralımız var.. Teselli veren de; 58 emekçi işçinin “sağsalim” kurtarılması..  Cenazelerimizi kaldırdık, yaralarımızı kısmi olarak sarıyoruz..

***

Öncelikle, ailelerin ve ülkenin başı sağ olsun.. Onlar, Maden “şehitleri..” Çünkü “ekmeklerinin savaşını” verdikleri için, millet ve devlet için çalıştıklarından dolayı; şehitler!.. Allahtan rahmet, Ailelerine sabır, yaralılara da acil şifalar diyorum.…

***

Yürekleri “acıya boğan” faciadan sonra, devlet tüm imkanlarını seferber etti.. Tahliye ekipleri anında müdahale etti.. Acil üniteler oluşturuldu.. Ambulans uçaklar hazır edilerek, yaralılar Ankara ve İstanbul’a taşındı…Yüksek dozajlı bir koordinasyonla, 48 saat geçmeden “tahliye ve kontrol” işlemleri sona erdi.. Bunlar önemli aşamalar, tecrübenin sonucu..

 

***

Hükümet her şeyiyle seferber oldu.. Bakanlar tüm kurmaylarıyla, akın etti.. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Diyarbakır programını iptal edip, Bartın’a gitti.. Çalışmaları kendisi koordine etti.. Yani, o mazide kalan hantal, bezgin, iş bilmez anlayışı yaşanmadığı gibi, “ahalinin nerde bu devlet” söylemi ve eylemi de, mazide kaldı!… Malum, Soma’da çok şeyler vücut buldu..

***

Tabi, facia yaşandıktan sonra, ortaya çıkan acı tablo karşısında; ne yaparsanız yapın, pek anlam içermez.. Çünkü, kaybedilen canları geri getirmeniz mümkün olmadığı gibi, telafisi de yok.. Ama bir daha, aynı acıların yaşanmaması noktasında, çıkarılacak dersler olmalı.. Hal-i hazırda olay taze ama ikmale gelen çoklu koca, koca sorular yok değil?..

***

Kaza deniliyor.. Her kazanın da bir nedeni ve ihmalkarlığı vardır?.. Hiçbir kaza kendiliğinden vücut bulmaz.. Evet, “neden bu facia yaşandı, neden önlemler alınmadı, neden maden facialarında Türkiye birinci sırada bulunuyor.. Daha 301 kişinin toprağa gömüldüğü Soma faciasının acısı dinmezken, böyle bir acının yaşanması, kabul edilebilir bir şey mi?.. Soma’dan hiç mi ders-i ibret alınmadı?!..

***

Kısacası, 21. yüzyılda, her türlü teknolojinin hakim olduğu zamanda; yaşanmaması gereken, kahredici maden facialarını, ülke ve millet olarak “göz göre göre, canları kaybederek” yaşıyoruz?.. Yaşananlar Türkiye’ye yakışmıyor.. Artık bu acılar kaldırılamaz, kabulü söz konusu bile edilemez..

***

Burada, her kim olursa olsun, faciada sorumluluğu varsa, hesap vermesi gerekir.. Gerek idari yönde, gerek adli yönde ve tabi ki gerekse de siyasi yönde olsun bir hesap verilmişlik olmalıdır.. Çünkü, bugüne kadar “başımız sağ olsun” deyip geçiştirildiği için; “insana verilen” değer kıymetsizleştiğinden, “ihmaller serisiyle acılar” tekerrür ediyor…

***

Amasra faciasıyla alakalı, teknik ve akademik yönde, iş güvenliği uzmanları tarafından, çok şeyler anlatıldı.. Ki hala da anlatılıyor.. Devleti aliye de, anlattı.. Başlatılan soruşturmalar, tahkikatlar var. Görevlendirilen savcılar var?.. Ki Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ifade ettiği gibi;”İhmali olanlar mutlaka hesap vermeli. Hesap vermeli ki bir daha böylesi acılar yaşanmasın.?”

***

Benim özetle, ifade edeceğim şu!…Olayda yekün şekilde, bir aymazlık, bir ihmalkarlık, bir insan hayatını hiçe sayıcılık, bir tamahkarlık, bir denetimsizlik, bir tedbirsizlik söz konusu.. Ve idari bir keyfiyet.. Peki somut noktada kim suçlu?!.. Benim vicdani ve insani kitabım der ki;

***

BİRİNCİ FAİL TTK.. Türkiye Taşkömürü Kurumu.. Ve tabi ki, Amasra Müessesesi.. Gerekçem; kendine özgü keyfiyet içerisinde “üretime” odaklanmış, iş güvenliğini hiçe saymış.. İndiregandi yapmak adına, güvenlik odaklı teknolojiyi önemsemeyerek, kalitesize odaklanmış.. Kurtarıcı önlemleri ve diğer sağlıklı çalışma ortamlarını gözardı etmiş.. Zehirli ve yakıcı “gruzi gazına” karşı alarm sisteminin yetersizliği… “Yasaklara” riayet etmede, imtina edilmesi.. Ne diyor teknik uzman; “cep telefonu bile, gazı tetikleyip patlama ve yanmaya neden olabilir?”.. Eee politize olmuş bir anlayışla kurum yönetiminin getireceği facia bu olur..

***

İKİNCİ FAİL SENDİKA.. Ne işveren noktasında TTK’yı “iş güvenliğine” ilişkin sorgulamış, ne de “işçinin can güvenliğine” yönelik, işçiyle birlikte hareket etme, bilgilendirme, mesleki eğitimde bulunma gibi ulvi görevleri ikmale getirmede imtina etmiş.. Eksikleri, ihmalleri, riskleri “raporlayıp” çözüme odaklı, sendikal faaliyetini icrada zafiyet göstermiş.. Ne itirazı ne de olmaz böyle şey deme noktasında, mücadele sergilemiş değil… İşçiden aldığı puantaja odaklı sendikacılık icra etmiş ki; ihmal ve zaafiyetler zinciri faciaya yol açmıştır?…

***

ÜÇÜNCÜ FAİL ENERJİ BAKANLIĞI… Kendi idaresinde bulunan müessesedeki üretim, iş güvenliği ve fiziki yapıyla alakalı, “denetim” mekanizmasını gözardı olacaktır ki?.. Daha üç hafta önce ziyaret ettiği kurumun eksikleriyle alakalı gelen şikayetleri, zamanında çözümlemeye odaklanmadığı içindir ki?… Teknolojik yönde, dünya standartlarına eğitim verilmediği ve Soma faciasından, alınan bir dersin istenilen şekilde sahada uygulanmadığı içindir ki; bu faciayla yüz yüze gelindi?…

***

DÖRDÜNCÜ FAİL ÇALIŞMA BAKANLIĞI… Amasra Müessesesinde, etkin bir denetimde bulunmasaydı?.. Kurumla alakalı sorumlular, yerinde eksiklikleri tespit edip, giderme yönünde, görev ifa etmemiş alsalardı ki?. Sayıştay’ın raporları dikkate alınsaydı? Sensör eksikliği, gaz izleme ve ikaz sistemlerinin “çalışıyor” yönünde denetimlerde bulunsaydı?.. Çözüm getirici mekanizmasını işletseydi, geçmişte verilen raporlar, göz önüne alınmış olsaydı, belki 41 can toprağa verilmezdi?…

***

Özü itibariyle, herkes ama herkes kamuoyunu temsil eden bizler dahil olmak üzere!.. Amasra’da yaşanan “maden faciası ve kaybedilen 41 canın ölümünden” sorumluyuz.. Çünkü, ne siyasi irade, ne muhalefet, ne kurum, ne sendika ve ne de bireysel yöndeki “vatandaşlık sorumluluğu” ilkesiyle, kimse “üstüne düşeni” yapmamıştır.. Yapmadığı için de; “bir numaralı failleriz..” Lakin,  İnsan hayatından değerli hiçbir şey yok. 

***

İşte geride bırakılan dramlar!?.. İzliyorum ekranda anlatılanlar.. Evet “ateş düştüğü yeri yakıyor?”. Ki öyle.. Biz belki bir kaç gün, facianın yarattığı duygusal, atmosferde olacağız.. Ama “maden şehitlerinden” geriye kalanlar, zamanın her anını, “o acıyla” geçirecekler.. Bakıyorum, “hayat hikayelerine”..

***

Anlatılıyor.. Kimi “arkadaşını kurtarmak” isterken “şehit” olmuş.. Kimi, “yeni evlenmiş, hatta bir haftası bile dolmamış.?” Evlat kokusunu alalı bir ay bile olmayan var.. Ekranlara yansıyan bir umutla, eşinin çizmesini yanında tutup, hastane koridorunda hekimden gelecek “müjdeli” bir haberi bekleyen gözü yaşlı eş.. Evet; hepsi yürek dağlayan birer acı hikaye… Yani sözün bittiği yerdeyiz!!!… Yapılması gereken, sözün bitme noktasına gelmemesidir!..

***

GÜNÜN SÖZÜ

Yere düşmeden tutun sevdiklerinizi, çünkü toprak aldığını geri vermiyor…