HİÇ DE SIHHATLİ DEĞİLİZ!…

Farkında mısınız!..

Toplum olarak, sürekli geriliyoruz, kavgacı, şiddete meyil edici hale geldik!..

Travma yaratıcı hadiseler, yaşam dünyamızda hız kesmiyor..

Biri bitiyor, diğeri başlıyor..

Yükselen tansiyon her an beyin kanamasına meyil edici ölçüde, bireyden topluma her kesimi, aşağı indirebilir..

Ya mevta, ya bitkisel hayat!..

Sıhhatli bir gün geçiremez hale geldik…

Geçirilmesine dair; efor sarf eden de maalesef yok!?..

Sosyal, siyasal, ekonomik, kültüre çürümüşlüğün, bağnazlığıyla, “üstünlük” adına birbirimizle boğuşuyoruz!l!..

Eller tetikte, yumruklar sıkılı, kaşlar çatık!.. 

***

Yaşamın her alanı, aynı girdap içerisinde üstünler egemenliği altında inim inim inleniyoruz!.. 

Kendine has kurtuluş arayışı içerisinde olsan bile çırpınışlar nafile.. 

Güven yok!..

Hak, hukuk, adalet, eşitlik, özgürlük, birlik ve dirliğe inanan kalmadı!!..

Egemenlik güçler otoritesi elinde!..

Denir ya sonumuz hayır eyleye!..

Son zamanlarda yaşanan ve yaşatılanlara baktığında ruh haliniz, cinnetliğin de ötesine geçiyor!!..

Hayat pahalılığı, gelir düzeyindeki dağınıklık, adaletsizlik, iş, aş, ekmek, zam, elektrik, su, doğalgaz, ev kiraları serbest piyasa libasıyla  kim kimi nasıl kazıklar, söğüşlerin peşinde!!..

***

Emekli, işçi, dul yetim aylıklarına gelince siyasal iktidarda beş kuruşun hesabı yapılıyor!…

Ama iş kendilerinin harcamalarına gelince, bonkör kesilip, israf o biçim boca ediliyor..

Tabi muhalefet de öyle..

İşte belediyelerde vuku bulan hadiseler zinciri..

Al birini vur ötekine..

Bunların ekstrası olan “benim adamım işini bilir" realitesiyle, deveyi hamuduyla götürmeleri, yutmaları, hiç etmeleri!..

Yolsuzluk, usulsüzlük, rüşvet, ihale peşkeşi, milyarlık-milyonluk vurgunlar!..

Devlet malı deniz yemeyen bilmem ne ahlaksızlığıyla arazilere çökmeler.?

Makam ve mevki ihtirasıyla, menfaat çarkı kuranlar..

Yandaş mı, candan mı kesimine rant hortumu bağlamalar!..

***

 

Her sektörün kendi kulvarında oluşturduğu suç örgütlerinin kendilerine özgü sağladıkları egemenlik alanları!!!..

Her gün, her sabahın ilk saatlerinde; İçişleri bakanlığının bülteninde şu kadar örgüt çökertildi, bu kadar üyesi gözaltına alınıp tutuklandı!..

Gariplik o ki bu illegal yapılarla iş tutan, siyasi kimliklerin her daim var olması!!..

Dokundun mu muhalefet bağırıyor, dokunmadın mı iktidar suçlanıyor!…

***

Tezat hal ise, vicdan, merhamet, dürüstlük, şeffaflık, namus ve şeref, haysiyet kavramı deseniz; herkes racon kesici oluyor!..

Ama gel gör ki fiiliyatta zerre-i miskaline rastlanılmaz!..

Varlıklarında tanımaz-bilmezler!..

 “Toplumsal çürümüşlük” gırtlağa dayanmış, artık boğuyor…

***

İşte son yaşadığımız acı olay..

78 insan cayır cayır yandı!!..

Ölenlerin çoğunluğu da çocuk..

Bir otelde çıkan yangın sonucu; bu hadise yaşandı..

Soruşturma, tahkikate baksanıza neler ifşa olmuyor ki?..

Korkunç bir iç çürümüşlük var..

Ama kimsenin kılı sorumluluk noktasında kıpırdamıyor..

Bilakis, birbirlerini suçlayan siyasi ahlaksızlık var..

Toplumla, acıyla boğulan ailelerle alay edercesine, siyaset devşirme gayretinde bulunuyorlar...

Hesap veren yok!.. 

Korku tünelinde yaşıyoruz!…

Amerika’daki uçak kazasından söz etmiyoruz bile..

Dün sabah haber bültenlerine düştü..

İstanbul Eyüp'te, bir genç, annesini, babasını, kardeşini ve babaannesini öldürüyor!..

Hiç bir şey olmamış gibi de; kaçıyor..

Ki bir önceki gün de aynı acı hadise..

Dedesini ve babaannesini öldüren torun; babamın ruhunu taşıyorum diyerek kendini savunuyor..

***

Şiddetin enva-i hali artık sıradanlaştı!..

Çarşıda, pazarda, işte, evde; insanlar, aileler tavuk kesilir misali katlediliyor..

İşte bu cinnet hali, az önce yukarıda sıraladığım etkenlerin, sonucu olarak karşımıza çıkıyor..

Çünkü, ülke ve toplum olarak, özümüzü, değerlerimizi, medeniyetimizi, kültürümüzü, hatta ve hatta siyasi ilkelerimizi yaşamıyoruz!..

Dışa bağımlı!..

Diyeceksiniz ki çare, kurtuluş, çözüm yok mu?!..

Her zorluğun arkasında bir ferahlık illa ki vardır..

Bu günler geçecek..

Elbette ki çare vardır..

Ama önem arz edici olan, bu korku tüneli ve yaratılmak istenilen iklimde, hakikatlerin idrakine varılarak, tarihimize, medeniyetimize, sarılmamız lazım..

***

Dün de ifade ettim hem de lanet getirerek dedim ki; “bizi bizden eden kültüre lanet olsun..” 

Çünkü bizi bizden eden o kültüre, siyasi ve ideolojik egemenliğe özümüzü öne çıkararak, demokrasinin nimetiyle, yeter demeliyiz!..

Bunun yolu da, sandıktan, seçimden, siyasal tercihten geçer!..

Hep demişimdir; muhalefetin muhalefetsizlik ruhuna dirlik, birlik, siyasal iktidarın alternatifsizlik egemenliğine de, alternatifin halk olduğunu hissettirip, hatırlattığımızda, içine düştüğümüz toplumsal çürümüşlük bataklığından kurtuluruz..

Herkes haddini bilir..

Aksi takdirde, “sağırlar birbirlerini ağırlar” gerçeğiyle, mevcut hal beterin beteri iklimiyle bizi egemenliği altında, tutmaya, inim inim inletmeye devam eder!..

***

TABAN KİME ROL VERECEK?..

CHP’de Cumhurbaşkanı Adayını belirleme süreci, başladı..

Özgür Özel’e göre adayı parti üyeleri belirleyecek.?

Yani taban…

Ön seçimle mi, eğilim yoklaması mı?..

Hangisi tercih edilecek, henüz belli değil..

Ancak önem arz edici olan; CHP’nin tarihinde örnek teşkil edici olması..

Parti üyelerine söz hakkı!..

***

Malum, Ekrem İmamoğlu ile Mansur Yavaş..

Hal-i hazırda bu iki isim önde..

Ancak, “torbadan çıkabilecekler de yok değil..

Özgür Özel’den son bir hamle..

Kemal Kılıçdaroğlu’ndan bir çıkış..

Muharrem İnce’den partiye dönüş?..

***

İmamoğlu ve Yavaş cephesinden, parti üyeleri üzerinden aday belirlemede, avantaj kimden yana derseniz!..

İmamoğlu çıkıyor..

Çünkü CHP’nin hal-i hazırda, 1.5 milyonu bulan parti üyesinin ekseriyeti, İstanbul!…

İmamoğlu için ön seçim veya eğilim yoklaması, çantada keklik..

Diyeceksiniz ki, bir ve ikinci çıkanlar için, şu formül olsun..

Eee altılı masa politikası..

Cumhurbaşkanı..

9 da yardımcısı

Burda da İmamoğlu aday, Yavaş yardımcısı..

Kaldı ki dün İstanbul Adliyesinde buna razı bir profil çizildi?

Sizce..

***

HİÇ ŞIK OLMADI!..

AK Partili Özlem Zengin’in kırdığı pot!..  

Hele ki, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bulunduğu, bir törende icra etmesi!..

En önemlisi de, “Adli Kura” toplantısında “torpili çağrıştıran” sözleri…

Kısacası Savcı ve Hakimlerin atamasının yapıldığı bir kura etkinliğinde, ikmal ettikleri hiç ama hiç şık olmadığı gibi, bu nasıl bir akıl tutulması ve öz güvendir ki, kura çekimlerinin yapıldığı esnada ismi çıkmayan yeğeninin adını zikretmesi..

İnşallah ekranda görürüz sözlerine ek olarak;

Cumhurbaşkanına bir selam vermesini istemesi…

Vay da vay arkadaş!..

Bu yersiz ve anlamsız, enva-i algı üretimine neden olabilecek hal ve hareketin, icrası kabul edilemezdir diyorum!?.  

Savcıların, hakimlerin isimlerinin son günlerde farklı şekillerde telaffuz edildiği bir zamanda, yaşatılması; davaya her yönüyle yıkım getirmektedir…

***

GÜNÜN SÖZÜ..

Toplumları diri tutan panzehir, özünü yakalayabilmekle mümkündür!..