İÇME SUYU İSALE HATTI?!…

İkinci kez ihalesi yapıldı!.. Tarım Orman Bakanı Vahit Kirişci müjdeyi verdi..  "Diyarbakır'ımıza Dicle Barajı'ndan yıllık ilave 94,6 milyon metreküp içme ve kullanma suyu temin edecek, 31 km isale hattı ve içme suyu tesislerinin yapımını içeren toplam 815,2 milyon TL sözleşme bedelli projemizi başlatıyoruz. Hayırlı, uğurlu olsun..” 

***

Evet, hayırlı uğurlu olsun.. Denir ya iyi güzel de, 199 milyon liraya ilk ihalesi yapılan bu iş, 14 ay boyunca tek bir çivi çakılmadan öylesine bırakılmasına, sonrasında işin tasfiye edilmesine.. Akabinde, 4 katı fiyatına yeniden ihale edilmesine; kimse bir şey demeyecek mi?.. DİSKİ’nin nam-ı hesabına işi yüklenen DSİ 10. Bölge Müdürlüğünün “büyük bir basiret(!)” örneği sergilediği bürokrasisiyle oluşan zararın hesabı sorulmayacak mı?!..

***

Yetimin, öksüzün, 2 milyon nüfuslu şehrin 7’den 70’ine hakkının ve hukukunun bulunduğu.. Hatta, tüm Türkiye’nin vergisiyle oluşan bütçenin “zarara uğratıldığı” gerçeği karşısında; nasıl kabul edilecek?.. Daha önce yazmıştım!.. İlgili ve Yetkili zevata seslenerek; “ne bu hantallık, ne bu boş vermişlik” diyerek gündeme getirmiştim.. 14 Ay oldu, Diyarbakır İçme Suyu İsale Hattı, dönemin Valisi ve DİSKİ, DSİ 10. Bölge Müdürlüğü yetkilileri okkalı törenler tertipleyip, boru kaynağı yapmış.. Hatta böbürlenerek; “isale hattı içerisinden otomobil geçiyor” gibisinden laf edilip, resim verdiler..

***

Beyanlarında, “Diyarbakır 2055 yılına kadar içme suyu sıkıntısı yaşamayacak” laf ettiler.. Sonrası, malumunuz 14 ay süreyle; tüm kurumlar, tabi ki yüklenici firma da, “kış uykusuna” daldı.. Bir çok kez buradan dürtüklememe rağmen, kaldı ki DİSKİ’nin bir düzine yazışmasına, uyarılarda bulunmasına, “bizim iş ne oldu” sesini yükseltmesine rağmen “üç maymun koduyla” karşılık verildi…

***

Ve nihayetinde, iki yılda bitirilmesi gereken iş, 14 ay sonucunda yüzde 15’e gelmediği için “tasfiye hakkından” yüklenici firma yararlanmak istedi.. DSİ de “şıp diye” talebi kabul etti.. Aylar sonra, aynı iş tüm müştemilatıyla 199 milyon lira bedelden bakan Kirişci’nin ifadesiyle, 815.2 milyon liraya ihale edildi.? Tabi bitimi, ne kadar olur o meçhul!…

***

Bakalım, bu merhale de bir başka operasyonel “rant organizasyonuna” meyil eder mi?.. Öyle ya, Diyarbakır’ın Sağlık yönünde “hayati önem” içeren ve 2015 yılından beri “hayal edilip, siyasi ve bürokratik malzeme olarak kullanılan” Diyarbakır Şehir Hastanesi’nin “yapım hikayesini” yaşamaz.. Çünkü, o da 4 katına ihale edildi, ama aylar geçti, hala bir “kazma vurulmuş” değil.. Yani ihale yapıldı ama rafa kaldırma ihtimali var…

***

Neyse!.. Benim demek istediğim; Diyarbakır’a reva görülen 3-4 yıllık zaman.? Heba edilen yüzlerce milyon liralık maddi kayıp.? Tüm bunların, hiç mi, “idari yönden” hesabı sorulmayacak.. Ya da; deyin hele neden bu işler aksadı, denilmeyecek mi?.. Denilmesi gerekir.. Ama diyeceksiniz ki, nerde o “irade..” Ya da, kadim kentin vekilliğini alan siyasilerin hesap sormuşluk veya vermişlik felsefesi neredeeee?!…

***

HİÇ AYNAYA BAKARLAR MI?

Nerdeee?.. O cesaret var mı?.. Lakin baksa da bir önem arz etmez.? Yüzleri binbir surata rahmet okutuyor.. Değişen bir şey olmaz, aynaya baktıklarında.. Görecekleri yüz yine yüzleri olur.. Evet, ortam öylesine politize, öylesine, iki yüzlü, öylesine riyakarca olmuş ki; kime ne diyeceksin ki?.. Basın mı, medya mı, gazeteci mi, yazar mı, muhabir mi, temsilci mi?.. Mahallede bir kesim var ki, “zihni arka plan en basit hadisede bile, anında deşifre oluyor..”

***

Oturdukları yer ve masada, mangalda kül bırakmazlar!.. Kendilerini öylesine “tarafsız, bağımsız, objektif, demokrat ha bir de yurtsever olarak, tanımlarlar..” Böbürlenip, böbürlenip de, bunu “duygu atmosferi” içerisinde de, pazarlarlar.. Mahirdirler, tezgah kurmakta.. Ve de bulundukları, ya da işgal ettikleri alanda da prim yaparlar, kazanırlar, itibar da görürler.. Bakıyorum, bunların alayı son zamanlarda CHP’nin sokaklarını aşındırıyorlar..

***

Ha aşındırıyorlar derken “aş da getirmiyor değiller!..” Eee, ruhlarında sofraların süsleri var ya!.. Dönemsel yetmeler dersek yerinde olur.. Çünkü, bunlar “farklı düşünenleri, onlar gibi hareket edip, fikri beyan ve düşünce sarf etmeyenler hep hasımdır, hasıl bellenmiştir.” Hasımlıklarına da giydirdikleri libas “yandaşlıktır..” Kendilerine özgü oluşturdukları alanda; “izole etmek, sıkıştırmak, hareket alanını kısıtlamak..”

***

Eee, abilerinden görmüşler ya!.. Ne diyorlardı abileri.. Ya da, alnı secdeye gitmeyen, ak sakallıları.. Zeliha ablaya, Ahmet dayıya, Ebubekir abiye.. Ya da çiftçi Hasan’a.. Söze bunlar mı diye girerlerdi.. Yaldızlı iki cümlenin ardından, “arka plandaki zihinleri”, söze girerdi… “Bunların alayı bidon kafalı, göbeğini kaşıyan, cahiller, eski kafalılar” deyip durarlardı..  Şimdi onlar bayrağı alıp, sallıyorlar onların nam-ı hesabına!…

***

Onlar için, hakikatin, gerçeğin, doğrunun önemi olmadığı gibi, yanlışın da, kötülüğün de, kıymeti harbiyesi yok!.. Ülkenin, milletin, birliği mi, dirliği mi, sulhu mu, barışı, kardeşliği mi, hiç önemli değil?.. Var olan; “kendi politize olmuşluklarının” içerdiği, kulvar.. Ya bizdensin, ya da yoksun.. “Taraf olmak ile taraftar olmak” arasındaki hassas çizgiyi zihinleri, alabora ettiğinden, mevcut kitaplarında artık yazmıyor..

***

Özü itibariyle, kim kime gerçeğin değil yalanın penceresinden bakıyorsa.. Ve ne söylüyorsa… Hangi yakıştırmada bulunuyorsa.. Kurduğu cümleler, dile getirdikleri her ne ise, özündeki hakikat “bizatihi kendi şahsi özelliklerini” ifade ediyordur.. Bu da, CHP’nin 80 yıldır neden  halkın gönlünde “halkın temsilcisi” ve “hak yolunda, hakkı savunan” olamadığının, bariz örneği olsa gerek.. Bi aynaya baksalar…

***

GÜNÜN SÖZÜ..

Siyasetin DNA’sının formülü; “ laf ola beri gele..”