İRAN NE YAPAR?
Soru şu?.. İran, bu suikasta yanıt olarak İsrail'e doğrudan askeri saldırılar düzenlemeyi tercih edebilir mi?… Edebilir.. Bu saldırılar, Hizbullah başta olmak üzere İran'a bağlı bölgedeki grupların eş zamanlı hareket etmesiyle, ikmal olabilir?.. İsrail'deki hedefler vurulabilir.? Ki böylesi bir saldırı, hiç kuşkusuz ki, büyük çatışmanın da, ateşini körükler?.. Ateş, yayılmacı olur…
***
İran'ın balistik füze kapasitesi malum, herkesin bildiği bir durum?!.. Ki, İsrail'in stratejik noktalarını vurabilecek potansiyele sahip!.. Lakin, bugüne kadar kullanabilmiş değil.. Hal-i durum nedir meçhul.. Ancak, ABD'nin de bölgedeki güçleri, olası böylesi bir saldırıda, devreye girme ihtimali yüksek.? Ki bu füzelerin en azından bir kısmını savunma sistemleriyle önleyecek kapasitesi de mevcut.
***
Bu durumda, ikmale gelen diğer bir soru da şu?.. ABD, İsrail'e yönelik bir saldırıya karşı Tahran'a doğrudan askeri bir yanıt verebilir mi?. Elbette, verebilir.. Ama riski yüksek.. ABD'nin her ne kadar, Irak, Bahreyn, Katar ve Suudi Arabistan'daki üsleri ve askeri varlığı söz konusu ise de!.. Bunların İran füzelerinin menzilinde olduğu düşünüldüğünde, böylesi bir saldırı, bölgede çok kan akıtır!…
***
Bu durum, açık ve aleni bir şekilde, 3. Dünya savaşını fiili olarak, başlatır… Ben O yüzden İsrail'in en büyük müttefiki ve kayıtsız şartsız destekçisi olarak görülen ABD'nin, geri vites yapacağını düşünüyorum!.. İsrail’in isteği doğrultusunda, hamleler geliştirmeyeceğini söylüyorum! Daha bir temkinli, riski düşük karşılıklar verecek?..
***
Tabi İran, uzun vadeli stratejik bir yanıt olarak nükleer programını hızlandırabilir ve nükleer silahlara sahip İsrail'e karşı caydırıcılık için kendisi de nükleer silah üretimine yönelebilir. Böylesi stratejik anlamı yüksek adımlar, uzun süredir, İran’ın iç dünyasında, atıldığı, konuşulduğu, ifade edildiği biliniyor…
***
Bu gayret, girişim bölgesel dengeleri yeniden şekillendirebilir!.. Beri yanda nükleer silahlanma yarışını da tetikleyebilir. Domino taşı misali sahiplenmeler bölgede tek nükleer silah sahibi olan İsrail'in, imtiyazını da kaybettirir… Hatırladığım kadarıyla yakın zamanda İran lideri Hamaney'e bağlı Dış İlişkiler Stratejik Konseyi Başkanı Kemal Harrazi dile getirmişti..
***
Harrazi bunu, İran'ın Şam'daki konsolosluğuna İsrail tarafından düzenlenen saldırı sonrasında dile getirmişti… Hamaney'in kitle imha silahlarının üretilmesini ve kullanılmasını yasaklayan fetvasının değişebileceğine işaret etmişti.. İsrail tarafından tehdit edilmesi halinde Tahran'ın nükleer silah üretimiyle ilgili stratejisini değiştirmek zorunda kalacağını söylemişti…
***
Sonuç itibariyle, İran'da şu anda caydırıcılığın korunması için İsrail'e gecikmeden güçlü tepki verilmesi isteği, 7’den 70’e herkeste hakim ve beklenti içerisinde!? Ortadoğu’daki bir çok ülke de, buna dair kendini konumlandırdığını görüyoruz.. Türkiye de dâhil olmak üzere…
***
Lakin, İran'ın İsrail'e yanıt stratejisi, bölgedeki güç dengelerine, ABD başta olmak üzere uluslararası baskılara ve ülke içindeki siyasi duruma göre şekillenebileceği gerçeğini de göz ardı etmemek lazım..
Beri yanda, dünya ülkeleri İran'ı frenlemeye çalıştığını da bilelim.. Gerilimin tırmanmaması için çok sert tepki vermemeye ikna etmeye çalıştığı da bilinen bir gerçek!.. Ama denir ya, burası Ortadoğu, kimin eli kimin cebinde belli değil.. Her an her şey olabilir!..
***
TÜRKİYE’NİN MÜDAHİLLİĞİ!
Gelirsek, İsrail’in soykırımına karşı Türkiye’nin Uluslararası Adalet Divanı’na, müdahil olma girişimi!.. Siz bu yazıyı okurken, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın beyanına göre, müdahil olmaya yönelik, dosya sunulmuş olacak!.. Çünkü bugün teslim edilir… Peki bu süreç nasıl işleyecek?.. İsterseniz, hukukçu dostlar ve diplomatik kaynakların beyanları doğrultusunda, göz atalım, müdahillik mekanizması nasıl işleyecek?!..
***
Önce, müdahilliğin dayanağı nedir.. Türkiye bu yolda, hangi gerekçeleri sunacak ki, müdahilliği, kabul görsün.. Mevcut beyan UAD’nin statüsünün 63. Maddesine, dayanıyor?.. Peki bu ne diyor bu madde?..
***
Uyuşmazlığın taraflardan başka devletlerin de katıldığı bir sözleşmenin yorumlanması söz konusu olduğu zaman, yazman bu devletlere hemen durumu bildirir. 2. Bu şekilde bilgilendirilen her devlet davaya müdahil olma hakkına sahiptir; ancak bu hakkını kullanırsa, kararla verilen yorum kendisi için de eşit derecede bağlayıcı olacaktır."
***
Hukuki süreç nasıl işleyecek?.. Kurallara göre Divan, müdahillik beyanını görülmekte olan davanın tarafları olan Güney Afrika Cumhuriyeti ve İsrail'e bildirerek yazılı gözlemlerini isteyecek. Divan, kabul edilebilirliğe ilişkin kararını, gerekmesi halinde sözlü duruşma tertip ederek verecek. Davanın tarafları müdahillik beyanına ilişkin gözlemlerini yazılı olarak sunabilecek, yazılı taraf gözlemleri alınması halinde, Türkiye'nin, karşı gözlemlerini yazılı olarak sunma hakkı saklı bulunuyor.
***
UAD'deki Güney Afrika-İsrail başvurusuna diğer ülkeler müdahillik talebinde bulunabilir mi?.. Şuna kadar, Nikaragua, Kolombiya, Libya, Meksika, Filistin ve İspanya müdahillik talebinde bulundu. Ancak divan şuna kadar, yapılan bu başvuruların kabulü veya reddiyle alakalı, herhangi bir karar vermişliği yok!..
***
Gerek 63 madde içeriği ve gerekse de daha önce divanda görülen davalarla alakalı, müdahillik girişimleri, ne kadar karşılık buldu?… Buna bariz örnek, elbette ki en sıcak çatışma olan, Ukrayna ile Rusya Federasyonu arasındaki, savaş.. UAD 32 ülkeden gelen müdahillik beyanını kabul edilebilir bulmuştu. Bunun yanı sıra Gambiya ve Myanmar arasındaki başvuruda, Divan 7 ülkenin müdahillik talebinin kabul edilebilir olduğunu kararlaştırmıştı.
***
En çok merak edilen, İsrail’in giriştiği soykırımın Uluslararası Adalet Divanında, ne zaman mahkum edileceği!.. Yani, bu dava süreci, ne zaman son bulur?! Tabi öngörüde bulunmak zor.. Tarih ve gün, yıl vermek zor.. Genel içtihadına bakıldığında, dava sürecinin 4-5 yıl sürebilir… Bir halk deyimidir; geçiken adalet, adalet değildir?…
***
ERDOĞAN’IN RESTİ!…
Elbette ki Erdoğan!.. Ama yekun şekilde, her ne kadar çatlak sesler vaki olsa da, Türkiye’nin, tavrı net!.. Güçlüden yana değil, haklıdan, mazlumdan ve mağdurdan yana!.. Nitekim Erdoğan dün kabine sonrasındaki açıklaması da bu minvaldeydi; “Filistin ve Gazze halkı için, her şeyi yaparız, yapmaya nazırız..”
***
Yukarıda da aktardım, Ortadoğu hızla, savaş atmosferine fiili olarak, sokuluyor.. Artık cepheler de, saflar da, kendilerine özgü, netleşiyor!.. İşte bu rotada Türkiye’de, kendini konumlandırdı.. Israrla barışın, uzaylısın sesi olmaya gayret gösteriyor.. Ama İsrail ve ABD bu işin, şeytanı ruhuyla, meşgul!.. Eğer ki bu hamleler karşılık bulsaydı, Fidan’ın yürüttüğü diplomatik aksiyonel görüşmeler tarihe büyük barış olarak geçirdi!..
***
Ama diyeceksiniz ki, şeytan bu imana gelmez ki?.? Görünen o ki, İsrail hiç ama hiç razı değil, barışa ve barışın elini tutmaya!.. Onun tasmasını elinde tutanlar da, aynı fikriyat içerisinde.. Geriye kalan tek şey, o da dişe diş mi?.. Görünen o ki, gidişat hızlı bir şekilde bu kulvarda, eşeliyor!.. Doğru, Devlet Bahçeli’nin son çıkışı bir şeyler söyletmiyor değil; “Kudüs Paktı.?”
***
Ne demek bu?.. Irak, Mısır ve Suriye’nin dahil edildiği, yeni bir oluşumla, yaşanan ve yaşatılan çatışmalara karşı, dik duruş tavrı!.. Netice itibariyle, Ortadoğu’ya göz diken, musallat kesilenlere karşı verilecek mücadele celladından merhamet dilemek yerine, komşularla ihtilafları bırakıp, ortak mücadelede saf tutmak gerekir… Gün haset değil, güç birliği günüdür..! Haklı olduğunuz meselede, güçlü olmak için, elzemdir komşunun, işbirliği!… Sizce…
***
GÜNÜN SÖZÜ…
Elin merhametine değil, komşunun şefkatine meyil et!…