KATİL DEVLET HA(!)..
E be yuh yani!.. Bir bu kalmıştı; “deli saçmalığıyla”, zihinleri, afaroz etmek, kendilerini de “sütten çıkmış ak kaşık” ilan etmek!?.. Onu da yaptınız ya, helal olsun zihninize, fikrinize ve ortaya koyduğunuz siyasete!!!.. Neymiş; İstiklal caddesindeki “bombayı” devlet patlatmış.. 6 kişinin ölümünden, 81 kişinin de yaralanmasının sorumlusu ve faili devlet imiş!.. Tutmazsanız, AK Parti yaptı, diyecekler?! Ki diyen var.. Ya da Cumhurbaşkanı Erdoğan.. Vay ki vay, toprak başınıza demekten başka ne diyebiliriz ki; bu kadar aşırı zehirli aforizmaları icra etmeniz?!!
***
İyi de, devlet niye “kendini katil devlet” konumuna düşürsün ki.. Kaldı ki, “kendi insanlarının kanının akıtılmasını neden istesin, neden tevessül etsin, her şey güzel gitmeye başlarken!!..” Gerekçelerine bakar mısınız?… Ya da mevcut siyasal iktidara dair.. Neymiş; ”bunu mağduriyet” yaratmak için yapmış diye de gerekçe gösteriyorlar?!… Kendini oluşturan bir yapıya “bomba yağdırmak” nasıl bir mağduriyet yaratıyorsa bunlara göre devlet felsefesinde?!!.. Sanırsınız ki, millet devlete hasım, millet devlete zulüm yapıyor, onun için bu bomba, intikam odaklı mağduriyetini ortaya çıkarma adına patlatılmış.. Ki devlet mağdur görünsün!…
***
Ahali de, inansın sizin bi tezviratınıza!!.. “Biz bu devlete zulüm yapıyormuşuz, mağdurlar var” diyerek.. Ah ki ah, bu nasıl “kirli zihin ki” yüzünü ak göstermeye çalışıyorsunuz anlamak zor!!.. Deseniz ki, devletin içerisine çöreklenmiş güçler var, anlarız.. Onlar kendilerine “kurtarıcı libası” giyme adına, böylesi şeytani canilikleri yapmışlar anlarız.. Geçmişte yapılmadı değil.. Ama bugün yok.. Zaten, onlara diyecek bir sözünüz olmaz.. Ki sizinle dirsek temastalar.. Neyse siz baklayı ağzınızdan çıkardınız aslında!… Ama yok daha neler dedirtiyor bu baklanızın sonu!?.. Sizi zihin yoksunları, o bomba; “mağduriyet” yaratmaz.. Bilakis, mağdurlar oluşturacağı gibi, güvensiz ve itibarsız bir “devlet” tescilini yaratır Türkiye için..
***
Aynı zamanda, siyasal iktidar için de!.. Ülkeyi “yönetemiyoryar” konumuna getiriyor.. Baksanıza, dört bir tarafta bombalar patlıyor, bu iktidar gitsindir aslında tüm bu yaşanan “kaotik” hadise üreticiliği.. Hele ki, pusuda bekleyen “vesayet” sevicilerin hala kendilerini; kurtarıcı kimliğiyle üstün tuttuklarını düşünürsek.. Sizinkisi, “mağduriyet” libasında mazluma zulüm etmektir..
***
Evet ya ne diyordu, “geliyor gelmekte olan” zat-ı muhteremimiz(!!).. “Aman ha Türkiye’ye gitmeyin, can güvenliği yok, insanlar öldürülüyor, katliamlar var!… Kimse yatırım yapmaya gelmesin.. Yani; devlet katil imiş, bunları yapıp duruyor muş?!!!.. Şimdi bunlar deyip durulmadı mı? E yani, zihin kirli olduktan sonra, devleti de, milleti de, ülkeyi de; “o bakışla” kirli görmeye başlar ve o kategoride, anılmasını ister, hatta ilk fırsatta omuz dahi verir!!.. Yoksa salih bir niyete sahip olsa, “kendi devletine, katil devlet” yakıştırmasında bulunmazdı?.. Halkın seçtiği milli iradenin temsiliyeti alan iktidarı da; “terör yaratıcısı” diye göstermezdi?.. Birilerine de nedamet edip kurtarıcı çağrısında bulunmazdı?.. Ne yazık ki; aksi düşünce var!…
***
Dahası, saldırıyı kurduğu cümlelerle “sabotaj” libasının altına sokuyor.. Tıpkı, 15 Temmuz’a “kontrollü darbe” yakıştırmasında bulunulduğu gibi.. Sahi ya, bu devletin “cari açığını kapatmak için, uyuşturucu ticareti yapıyor” diyen de bu zat değil miydi?! Merkez Bankasından 27 milyar lira “hortumlayan” devlet ve hükümetten söz eden de o değil miydi?.. Ne bela bir siyasi anlayış be!..
***
Şimdi biri çıksa onların bu siyasi duruşlarına “cuk” diye oturan bir beyanda bulunsa.. Ve dese ki, 15 Temmuz akşamı tankların arasından sıvışıp, Kadıköy’e Başkanın evinde kahve içmeye gidip sonra da televizyonun karşısına geçip gelişmeleri takip etmeyle, İstiklal’e bomba koyan kızın Taksim kavşağını dönmesiyle bir ilişkisi, bir akrabalık bağı veya “birlikte yürüme” gibi bir hal-i durum var mı?.. Bunu söylerse, haksız mı olur?!..
***
Biliyoruz ki, zora gelince, bu kez “katil devlet” demekten vazgeçerler!!.. “Terör devleti veya devlet terörü” gibisinden laflar üretmeye başlayacaklar.. Öyle ya, terörün hedef aldığı tek siyasi lider o olduğu için, bu yönde genel istihbarata sahip ve bilgilidir kendileri… Artvin’de namlular ona çevrilmişti ya!!.. Her ne kadar kurşunlar ona değil, çeyrek kilometre ötedeki araca isabet ettiyse de, tecrübelidir bu yöndeki konuşmada zatı muhterem deyip uzaklaşalım!!!!..
***
İşin özü ve saadetine gelirsek!.. Zatın anladığı ve biat ettiği tek etken ve hakikat şudur ki.. “Terörün ve terörizmin” tüm alanlarının dışındaki, icra edilen faaliyetler onlara göre “birer terör faaliyetidir..” Eee, bu hükümet en güzel işi yapsa da kötü deriz diyenler onlar değil de benmişim?!.. Bu kapsamda, her kim, hangi icraatı yaparsa yapsın “devlet ise devlet terörü, parti ise parti terörü?” olarak gören gözlere sahip onlar değil mi?.. Başkentten İstanbul’a beraber yürüdüklerinde “Adalet istiyoruz derken, katil devlet sloganlarına eşlik edenler sanki bendim!!?”
***
Eee; ülkesine ve milletine hasım kesilmek bu değil mi?. Hele ki, müesses nizama her daim “selam” çakıp, hizmetkar kesilen!…Ya da uzantısı olma noktasında, dönemsel olarak misyon üstlenen!.. Neyse ki, toplum artık bu “kirli zihin ve siyasetin” peşinde gitmiyor.. Daha net bir ifadeyle; kimin ne mal olduğunu, kimin nam-ı hesabına ülkesine neleri feda ettirme gayretinde olduğunu biliyor ve tanıyor!.. Her şey açık ve net!.. Tabi gören gözler için, görmeyen her yer karanlık der!..
***
MİLLİ MAÇ’IN YARATTIĞI HAVA..
İşte, bu hava ülkede “kaostan” beslenen siyasi anlayışa, bir sille olsa gerek!.. İki gün önce, meseleyi kaleme alacaktım, ama “siyasi terörizm” el verdirmiyor.. Biliyor ki, insanların huzuru, güveni, istikrarı ve yüzleri güldüğünde, onlara bir “rant ve mama” kalmıyor?!.. Onun için de; kirli ruhlarının icraatlarıyla bizleri meşgul ediyorlar…
***
Evet, kadim Şehir Diyarbakır’ın Çarşamba günü, önemli misafirleri olduğu gibi; huzur verici bir sportif faaliyete de, ev sahipliği yaptı.. Öyle ya; “hak etmediği” halde yıllarca “terörün ve kaotik zihniyetin” cenderesindeki acıları yaşadı bu kent!.. Benlik kaybına uğradı, hafızasını yitirdi, huzuru, güveni, istikrarı, sulhu unuttu!..
***
Ancak son dönemlerde kısm-i de olsa, huzura ve güven ortamına kavuştu!.. Bir çok kirli “ruhun” himayesinden ve belasından, kendini ırak tutuyor.. Nitekim barış havası kentte esiyor artık…Ki bunu ben demiyorum.. Gerek kentte yaşayan herkes ve gerekse de, şehre dışarıdan gelenler, gezip, görenler, havayı soluyanlar söylüyor.. Hem de sesli bir dille!..
***
Hal böyle olunca, kent ahalisi de “huzura” dört elle sarıldı.. Siyasal yönetimler değişse de; “huzuru” sanmıyorum ki, birilerine kurban etsin.. En küçük bir huzursuzluğa, “topyekün” karşı direnç göstereceğine inanıyorum.. Ki, kent sosyal ve ekonomik alanda canlılık kazanırken, turizmde de yüzler gülüyor..
***
Düne kadar, olmayan bir şey gerçekleşti Diyarbakır’da… O da Spor turizmi!.. İşte bunu ikmale getiren de, Çarşamba günkü, Türkiye-İskoçya Milli “hazırlık” maçı idi.. Maç öncesi ki bir hafta diyebilirim.. Şehir olağanüstü güzellikler yaşadığı gibi, gelenlere de yaşattı.. Hele ki, İskoç taraftarların bir hafta öncesinden, Diyarbakır’a gelmeleri..
***
İlginç giysileriyle sokaklara renk kattılar. Oteller doldu.. Tarihi Sur ilçesi, her yönüyle karnavala döndü. Maça yoğun ilgi vardı. Öyle ki yağmura rağmen maça dakikalar kala tribünlerde yer kalmadı. 30 binden fazla insan ellerinde, Türkiye bayraklarıyla adeta gövde gösterisi yaparak, hep birlikte “istiklal marşını” gönül huzuruyla okudu…
***
Rüya gibi bir hafta ve bir gece oldu diyebilirim Diyarbakır için. Çünkü, herkesin yüzünde huzurun ve barış ortamının haykırmasını ifade eden bir gülümseme vardı!. Huzurun ışıltıları işte bu dedirtiyordu. Dünyaya da bir ve beraber olduğumuzu, hep birlikte güçlü Türkiye olduğumuzu, Diyarbakırlılar “dost ve düşmana” gösterdi.. Özellikle de, Diyarbakır’ın adını duyduklarında “tüylere diken, yüzleri de şeytanlaşan” radikal tekçi anlayışın sahiplerine..
***
Evet, bu organizasyonda emeği olan herkesi, bu kentin bir yaşayanı olduğu kadar, tüm halkı adına tebrik ediyorum.. Ancak, bir gülle bahar olmaz!.. Bu iş burada bitmez, bitmemeli.. Çünkü, modern bir stadımız var her ne kadar yerel yöneticiler zafiyetlere kimi zaman heba ediyorlarsa da toplumsal duyarlılık, onları uykularından uyandırır.
***
Tabi bu maçtan sonra, Diyarbakır stadyumu, UEFA'dan uluslararası maçlara uygunluk belgesi de alacak. Bu tür organizasyonlar daha fazla yapılmalı. Şehir gücünü birleştirerek Diyarbakır'dan bir takımı Süper Lig'e taşıyarak orada kalıcı başarılara imza atması için de, kollar artık sıvanmalıdır.. Kadim Diyarbakır’da bu potansiyel fazlasıyla var. Yeter ki doğru işler yapılması yönde yola çıkılsın; arkasında kocaman bir Diyarbakır halkının olduğunu görür!… Tabi İskoçlar’ı yenmek daha bir güzellik kattı, neşe ortamına!.
***
GÜNÜN SÖZÜ…
Ey insan, ne kadar bilirsen bil, söylediklerin karşındakilerin anlayabileceği kadar önem arz eder…