KINAMA YETMEZ!..

İslam’a, Kur’an-ı Kerim'e ve Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (S.A.V)’e son yıllarda Batı ve batıl anlayışın çirkince, aşağılık karakterle saldırıları yaygınlaşmaya başladığı artık tartışılmaz hale geldi!!!. İşte son çirkin saldırı; İsveç’te yaşandı!.. Ki daha bir kaç ay önce de; benzer durum İsveç parlamenterinden parti başkanından geldi!..

***

Stockholm’de Kurban Bayramı’nın ilk gününde bu vakıa gelişti.. Ateist olduğu beyan edilen  Irak asıllı bir Süryani…Salwan Momika,.. İsveç polisi himayesi altında; Kur’an-ı Kerim'i ulu orta yakıyor ve kimse de ona müdahale etmiyor!.. İslam dünyasında büyük tepki gördü, infiale yol açtı diyebiliriz!..

***

Tabi bu aşağılık saldırıların batı hukukunda ve demokrasi anlayışında; 2 milyar Müslümanın kutsalına, hassasiyetine, inancına ve değerlerine, sinir uçlarına dokunan böylesi aşağılık, böylesi ahlaksızlıkların “ifade özgürlüğü” kapsamında, görülmesi!.. Bunu ifade edenler de, ülke yönetimleri de dünya kamuoyu da biliyor ki; “öyle değil?”..

***

Vaziyet her yönüyle zıvanadan çıkmış bir hal içeriyor.. Onun için de, lafla, beyanla, miting ve organizasyonlarla topyekün, kayıtsız ve şartsız bir şekilde; İsveç’teki iğrenç provokasyon, kınanmalı, telin edilmelidir.. Kaldı ki, bu rezillik hiçbir şekilde kişisel eylem statüsünde olmadığı gibi, korunup kollanıyorsa bu devletler nezdindeki bir iki yüzlülüktür!…

***

Ve şu da nettir? Stockholm’de Kur’an-ı Kerim yakanın kimliği önem arz etmiyor.. Önem arz edici olan, son eylem dahil, daha önceki benzer eylemlerin her birinin yaşandığı ülke ve o ülkenin de güvenlik güçleri tarafından eylemcilerin güvenliğinin sağlanması, doğrudan kendini sorumlu kılar.. Ki, burada doğrudan İsveç hükümeti sorumlu.

***

Resmi olmayan bilgilere göre, aşağılık Momika, Haşdi Şabi adlı Şii milis grubu çatısı altında yer alan bir terörist ve  işlediği suçlar sebebiyle Irak’ta aranan bir isim. Irak yargısı, söz konusu şahsın yargılanmak üzere ülkesine iade edilmesi için harekete geçse de teröristleri koruyup kollayan İsveç’in sicili temiz değil…

***

Kur’an-ı Kerim yakmasına izin verdiği kişiyi Irak’a teslim etmesini beklemek abesle iştigal olur.. Çünkü, o ruhu kendi yönetimi yaşıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan, yaşananları sert bir dille kınayarak Türkiye’nin en güçlü tepkiyi vereceğini söyledi.  “Ülkesinin hiçbir zaman tahrik ve tehdit siyasetine boyun eğmeyeceğini” dile getirmesi, Ankara’nın olayı “İsveç’in NATO’ya üyeliği konusunda Türkiye’nin tavrını değiştirmeye yönelik şantaj” olarak gördüğüne işaret etmesi dikkat çekici!..

***

Türkiye’nin tepkisinin, mevcut koşullarda İsveç’in NATO üyeliğine yeşil ışık yakması beklenilemez!…Nitekim, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan da İslam karşıtı protesto gösterilerine, ifade özgürlüğü bahanesiyle izin verilemeyeceğini söyledi.. Alçak saldırıya Arap ülkeleri de tepkili..

***

Gerçek şu ki!… Alçakça saldırıyla alakalı sözlü, yazılı beyanlar, ya da telin mitingleri, İsveç’in aşağılık anlayışına ve İslam hasımlığına geri adım attırması, beklenilemez!.. Kaldı ki böylesi tavırlarla, İslam’ın özüne sahip çıkıldığımız da gösterilemez.. Ki o kadar telinler yapıldı, değişen bir şey oldu mu?.. Hayır.. Peki biz de bir değişiklik oldu mu?.. Hayır..

***

Demek ki, 2 milyara ulaşan Müslümanlar!.. Ve O müslümanların, İslam ülkeleri.. Birlikte, diri ve iri şekilde, İslam’ın özüyle, ruhuyla, somut bir tavır ortaya koymadıkları için; değişen bir şey olmuyor.. Önce o ruhu hayata geçirmemiz gerekir.. Bir kampanya var.. İsveç ürünleri boykot edilsin.. İsveç’in her yönüyle izole edilmesi lazım!.. Ekonomik tüm iş ve işlemlerini askıya alması gerekir..

***

Ve bu eylem; salt halk tarafından ya da iş dünyası tarafından değil!.. Hükümetlerin birer politikası ve stratejileri olarak; işlenmeli!. Bilmeliyiz ki, çıkarları darbe yiyen İsveç’in aklını başına alacağı ve kibrini bir yana bırakıp yola geleceği görülecektir.

***

Yeter ki, ihlaslı ve samimi somut bir eylemle, İslam’a düşmanlık belleyenlerin ağızlarının payları verilsin… Bu süreçte, müslüman halklar, bir yandan İsveç’i boykot etmeli, diğer yandan da, kendi hükümetleri etkili tepki koyması noktasında, baskı altına almalılar!?.. Aksi takdirde, iki sloganla ne İslam ne de Müslümanlar kendilerini böylesi aşağılıklardan kurtaramazlar!..

***

Belki yerelde kalacak!.. Ama, hakikatın da ifşasını içeriyor.. İşte Cuma günü gördük, Diyarbakır’daki “kınama etkinliği?” Katılımın düşüklüğü, sesin istenilen şekilde gür çıkmaması; İslam dünyasının geldiği durumun açısından, düşündürücü!.. Aslında, İsveç’teki hadisenin özüne inersek; İslam dünyası ve Müslümanların önce “kendi kendilerini” sorgulamaları lazım; “Biz İslam’ı ne kadar sahih şekilde yaşıyoruz?” Yani; gerçekten biz İslam’i yaşıyor muyuz?..

***

ETKİSİ NE OLUR?!..

Halk deyimidir!.. “Öküz öldü, ortaklık bozuldu..” Altılı masanın da hal-i vaziyeti böyle.. Seçim bitti, ittifak da bitti.. Eee, önümüzde yerel seçimler olacak?.. Peki, o muhteşem CHP’nin kazandığı 11 büyükşehirin akıbeti ne olacak?..

***

Öyle ya, buraları CHP tek başına kazanmadı!.. Ki kazanması da, mümkün değil.. O dönemde kim vardı; sağ ve sol destekçileri vardı?.. Bir tarafta İyi Parti diğer tarafta, CHP’nin her sofrasına kendini meze eden; Türk solu kumandalı HDP!..

***

Malum, oy oranları da hatırı sayılır cinsten.. İyi Parti o gün için, yüzde 10’larda idi.. HDP ise yüzde 8.. Tabi diğer küçük partiler de.. Kaldı ki, bu partilerin özellikle, İstanbul, Antalya ve Adana ile Ankara düzeyinde; oy yüzdelikleri ülke ortalamasının hayli üzerinde olduğunu, gözardı etmemek gerekir!..

***

Hal bu iken!.. Şayet öküz mevzusuyla, CHP 8-9 ay sonraki yerel seçimlerde, seçim kaybı noktasında halk deyimiyle; “tahtalı köyü” boylamaz mı?.. Seçimi kaybetmez mi?.. İstanbul da, Ankara da, Antalya ve Adana da elden pırrr diye uçup gitmez mi?.. Gider hem de öyle böyle olmayacak şekilde; gider!?

***

Dahası!.. Erdoğan’ın “adam yine kazandı” kodlu moral üstünlüğüyle buldozer misali yerel seçimlerde, ezip geçmez mi?.  Genel seçimlerde Ekrem İmamoğlu ile Mansur Yavaş’ın mevcut ağırlık ve karizmalarını çizdirmeleri nedeniyle; seçmen nezdinde kredi tüketimi de ayrı bir kayıp olarak, teraziye alırsak, dibe vurur?!..

***

CHP’deki “liderlik ve koltuk” kavgası!.. Kurultay’daki atmosfer.. Mevcut çekişmeler.. Baba-oğul arasındaki kopan ipler.? Özgür Özel’in çıkışı.. Tanju Özcan’ın resti.. Yani CHP mevcut haliyle yüksek dozajlı psikolojik bir vakıaya dönüşmüş durumdalar.. Çöküş yüksek dozajlı kaçınılmaz hale gelmiştir?..

***

Bu çöküşle, bir heyecan yaratması, moral ve motivasyonu yükseltmesi, zor gibi görünüyor!.. Ki ne mümkündür.. Onun için de şimdiden yerel seçimlerle alakalı “geçmiş be” diyorum ittifakın tüm üyelerine?.. Tabi, Cumhur cephesinde çok vahim hadiseler vuku bulmaz, moraller çökmez ise!…. Bunu da düşünmek lazım?..

***

 

 

 

GÜNÜN SÖZÜ..

Davanın sahiliği yok ise, samimiyet aramana gerek var mı?..