NEYİN MEŞRULUĞU BU?!..
Yok arkadaş, yok!.
Ne şiddetin, ne tacizin, ne tecavüzün, ne de uyuşturucunun?..
Tabi ki, rüşvetin, ihale peşkeşinin, yolsuzluk ve usulsüzlüğün?..
Adam kayırma da dahil olmak üzere hiçbirinin, meşruluğu olmadığı gibi toplumsal bir karşılığı ve sahiplenilişi de olmamalıdır…
Ama gel gör ki, çok şirretli bir hale geldiğimiz için artık, saflar oluşturur hale geldik!?.
***
Baksanıza, sözünü ettiğim gayri meşru hallere karışan herhangi biri olduğunda, “sebep-sonuca” odaklanmadan, hükmünü veriyoruz!?..
Ve diyoruz ki, “bunların alayı, böyle şerefsiz, haysiyetsiz, namussuz…” Cellat kesilerek, dar ağacı dikiyoruz.. Yetmiyor bir de, sağına soluna, çevresine, gerisine, berisine girerek, o kişinin yedi sülalesini de, sorgulayarak, mevzuya dahil ediyoruz…
***
Ancak böylesi şeytani ruha sahip kendi mahallemizde biri çıkıp, gayri meşru bu işleri yaptığında, ne yazık ki hemen savunma kalkanı, ikmal diyoruz..
Ve başlıyoruz, söylenmeye..
Şiddetin, tacizin, tecavüzün, uyuşturucunun, namussuzluğun, şerefsizliğin, haysiyetsizliğin partisi ve ideolojisi ile toplumu olamaz..
Suç şahsiyi kapsar, aileyi, çevreyi bağlamaz!..
***
İşte bizi toplumsal yönde kemiren, çürüten, değer kaybına uğratan, insani ve vicdani duygularımızı asimile edip devşirten bu çifte standart anlayışımız var ya son dönemlerin en meşru müdafaası haline geldiğini görüyoruz!..
Bu da bizi hayli hasım ediyor..
***
NE TEZAT BİR DURUM..
Hala aynı, kısır döngü.. Neymiş, “seçimi kaybeden” Kılıçdaroğlu denilip, duruluyor.? Ki üzerinden aylar geçti, mazide kaldı.. Ama “suçlu arama” devam ediyor, tek suçlu da, Kılıçdaroğlu denilip, duruluyor.. Peki, suçlu Kılıçdaroğlu mu?..
***
Yoksa!.. Evet yoksa, bilaistisna “muhalefet cephesi” birlikte mi, kaybettiler!.. Tartışma anlamsız!.. Ki ileriye dönük, zihinleri kilitleyen, faydasız bir meşguliyet.. Aslında, seçimi kim kaybetti sorusunun yanıtı çok basit!..
***
Sormak istiyorum!.. Ve tabi ki, kıvırtmadan da yanıt gelsin.. Siz şu soruya yanıt verebilir misiniz?.. Eğer ki, “seçimi kazanmanız” halinde, ne diyecektiniz?.? Kılıçdaroğlu kazandı, der miydiniz?.. Siz önce bu soruya cevap verin, mevzuyu kapatalım!?.
***
KAYNAMIŞ KİTLEYİZ!..
Evet ya, öylesine kaynamış kitleyiz ki, bizi kimse yıkamaz(!)..
Onun için meseleyi çok uzattık diyorum..
Kısaltalım.?
Ve özetleyelim bitsin bu mevzu!..
Biz, kökten demokrat insanlarız?
Bir tarafta abiler partisi var..
Diğer tarafta abla partisi..
İlerisinde, babadan oğula veraset partisi..
Trenden inenlerin, partisi!..
Sonrası kaynaşmayla, buluşmayla, ittifakla oluşan partiler de var!?..
Hal bu iken var mı bizim gibi, “kaynamış bir kitle” olan toplum!.. Sizce!!!..
***
BANA MÜSADE..
Tabi ki izninizle!.. Bir kaç hafta, sizinle hasbi hale ara veriyoruz.. Yoğun bir iş maratonu dönemi geçirdik.. Ki hal-i hazırda, herkes “sosyal, siyasal, ekonomik ve hatta kültürel yönde, fena şekilde, yorgun, stresli ve de tepkili.?”
***
Ve biliyorum ki, yine sizler de benim gibi; “ah ki ah şu ortamdan bir dakika olsa da uzak kalsak, nefes alsak, kimse bir şey istemesin, sormasın..” Öyle değil mi?…Zaten, iklim değişikliği, çok isimli sıcakların etkisi “ruh alemini alabora etmeye yetiyor?..”
***
Neyse!.. Zihni azıcık rolantiye alıp, yoğun bir oksijen alma fırsatı verme adına, “yıllık izin” bahanesiyle, mola diyoruz.. Tabi sadece, köşede olmayacağız.. Diğer gelişmelerle hep mesai yapacağız.. Malum Eylül ayının başıyla, ülke yepyeni bir siyasi sürece giriyor..
***
Yerel seçimler!.. Belediye Başkanları.. Belediye Meclis Üyeleri.. Ki Muhtarlar da.. Yani, hummalı ve de çekişmeli seçim sürecine, “yorgun değil, daha bir dinç” girmek gerekir.. Biz de bu niyetle, güç depolamaya gidiyoruz.. Hasılı kelam; gidipte gelmemek, gelip de görmemek var, diyerek hakkınızı helal edin.. Şimdilik hoşçakalın.. İki hafta sonra, görüşmek üzere..
***
GÜNÜN SÖZÜ
Değişim mi, kim kimi neye karşılık değiştiriyor?!..