NİYE BİR OLAMIYORUZ?

Çünkü, insanlığımızı, vicdanımızı, merhametimizi, kaybettik!.. Yoksa, musalla taşındaki Narin’in naaşının başında İmam şöyle seslenir miydi?.. “Allah'a nasıl hesap vereceğiz? Vicdanımızı, insanlığımızı yeniden gözden geçirmemiz gerekiyor…” Ne yazık ki, hesap veremeyeceğiz!?

***

Küçük Narin’in vahşice öldürülmesi üzerinde bile bir olamadık.. Ne insanlığımızı, ne vicdanımızı ve ne de, merhametimizi, ortaya koyamadık!.. Şöyle, milletçe gözyaşı döküp, dizlerimizi dövüp, kahrolduk, kahrettiler bizi diyemedik?

***

Susmadık, sükuta yatmadık, feryat ettik mi!.. Siyasi ve ideolojik kutuplaşmaya girmeden, Narin için el birliğiyle, konuşup, sahiplendik mi?.. Bilen ses verdi mi?.. Bilmeyenler, merak edip hadiseye odaklanarak, soruşturdu mu?.. Yok!..

***

Irk, cinsiyet ve inanç ayırımına girmeden, doğulusu, batılısı, solcusu, sağcısı, muhafazakarı, seküleri!.. 86 Milyon, yekün şekilde acıda da, sevinçte de, maalesef bir olamadığımız gibi; birbirimizi de sahiplenmiyoruz!.. Bizi virane eden de bu; insanı, vicdani ve rahmanı duygudan ıraklaşmamızdır?!..

***

Yoksa, 8 yaşındaki Narin’in korkunç ve gizemli cinayeti üzerinden, siyasi, ideolojik, şahsi hesaplar peşinde koşarak, haysiyet cellatlığına birileri soyunmazdı?.. Ve o birileri mahut cinayeti çıkarına araç etmezdi?…

***

Ama yok!.. Bunu ne münferit trajedi olayda, ne de doğal bir felakette, deprem, yangın, sel!.. Terör ve terörizmi de dahi!.. Yapmadık, yapmıyoruz, yapma gibi bir düşünceyi de, sahiplenmiyoruz!.. Bilakis, ateşi körükleyen çok!..

***

Dünkü yazımda da aktardım!.. Ki, az sonra, kafamdaki deli soruları, yenileyerek, aktaracağım!.. Ama bu bir olamadığımız gerçeğine dair Narin mevzusundaki akbabalığa soyunmayı, özetlersek!..

***

Diyorum ki, Narin’in vahşi cinayetinde şu hakikat nettir!.. Biri-leri, Narin’imize kıydı, öldürdü. Biri-leri onu derede saklayıp, gömdü!.. Biri-leri, kendini suret-i haktan gösterip ihbarda bulundu…

***

Ama velakin biri-leri!.? Ki o birileri, kelli-felli, siyasi kimliğe,  partiye mensup!.. Kimi partiler de, düşünce olarak, dahil!.. Narin’in naaşından siyasi çıkar elde etmek adına enva-i söylem ve eylemle, leş yiyici akbabalara döndü!..

***

YANIT ARANAN SORULAR?

Gel gelelim, Narin cinayetindeki, derin, kirli, gayri ahlaki, ilişkiler yumağının, zihinlerde, ikmal ettiği sorulara?..  Tabi üretilen ürkütücü iddialara her gün yenileri eklenir, oldu?.. Olmaması da mümkün değil?.

***

Niye sorarsanız!.. Dünkü yazımda, aktarmıştım, soruşturmanın seyrini değiştirmeyecek, bilgi ve bulguların periyodik şekilde, kamuoyunun, bilgilendirilmesi gerekir.. Her aşamaya dair, açıklamalar yapılmalı!.. Ki, spekülasyonların önüne geçilebilsin?..

***

Yoksa, enva-i deli, itici, ürkütücü, şüphe uyandırıcı sorular gelmezdi?.. İşte cevap aranan ve sorgulanılması istenilen, sorular silsilesi?…Ki kimi soruları ilk gün dile getirmiştim; soruşturmanın derinliği açısından?..

***

* Tutuklu amca Sami Güran’la, Narin’in annesi arasında “gayri ahlaki” bir ilişki var mı?..

***

* Anne ve amcanın uygunsuzluğunu Narin gördüğü için mi, öldürüldü?

***

* Bu yasak ilişkiden babanın haberi var mı, yok mu?. Abileri biliyor mu?

***

* Cinayetin işlendiği gün, Narin’in ağabeyi ve arkadaşlarının evlerinin arkasında bir köpeğe tecavüz ettikleri doğru mu, bunun için mi, küçük kız öldürüldü?

***

* Narin’in babası ile Amcasının arasındaki anlaşmazlık arsa yüzünden mi, yoksa iddia edilen yasak ilişkiden mi kaynaklı?

***

* Amca, Narin’in babasına, “Sana öyle bir acı yaşatacağım ki, unutmayacaksın” dedi mi, dediyse neden dedi?…

***

* Narin’i kim öldürdü?.. Amca ben öldürmedim, itirafçı Nevzat Bahtiyar cesedi teslim aldım diyor, Narin’i öldüren, üçüncü kişi kim?

***

* Narin’in bedeninden ayrılan sol bacağının sırrı nedir?.. Darbeden dolayı mı, çürümeden mi?..

***

* Tavşantepe köyü sakinleri, neden sessiz ve ketum kesilerek, tek bir laf etmediler?.. Cenazeye neden kimse katılmadı?

***

* Bakanlar ve kimi siyasiler, aileye başsağlığı dileğinde bulunmamalarının nedeni; “yasak ilişkinin, öldürmenin netleşmesinden mi?”

***

* Güran ailesinin siyasi geçmişi, Partilerle olan ilişkileri yüzünden mi, baskılar suskunluğu, tercih ettirdi?

***

* Narin’in ablası Tülin’in merdivenden düşerek ölmesi de, görülmemesi gereken bir şeyin görülmesinin sonucu mu?..

***

* Soruşturmaya dair, zaafiyet var mı yok mu?.. Tanık ifadeleri ile kamera görüntüleri arasındaki çelişkiler, neden konuşuluyor?..

***

Bu ve benzer nice deli soruların ikmal olduğu veya edildiği, Narin cinayetindeki şeffaflığını, elzemliğini bundan dolayı istiyorum?.. Belki iddiaların, yazılan, çizilen, konuşulan, söylenenlerin seri şekilde vücuda getirdiği sorulardaki ithamlar yalan da, iftira da olabilir, gerçek de olabilir?..

***

Ama bir halk deyimi var!.. Denir ya, “gerçek eve kapanınca, yalan sokağa kendini salar?..” Ne hazindir ki, Narin’in vakıasında da, benzer bir durum vaki gibime geliyor?.. Ne diyoruz; dilsiz şeytanların, dile gelmesini sağlamak gerekir ki, hakikatler sokakta hakim olsun?..

***

BATTANİYE NERDE?..

Aslında gözden kaçırılan bir ayrıntı var!.. Bilemiyorum pek konuşulmadı.. Soruşturma ekibi bu alanda yönelmiş mi,  yönelmemiş mi?.. Küçük Narin’in cansız bedeninin sarıldığı itiraf edilen battaniye nerede?

***

Özellikle, o battaniye kime ve hangi eve ait?.. Üzerindeki DNA örnekleri, cinayetin kimin işlediğine, ne zaman işlendiğine, işleniş biçimine dair, önemli ip uçlarını verebilir?…

 

***

İDAM’I TARTIŞMAK GEREKİR?…

Narin cinayetiyle idam gelmeli tartışması yeniden, alevlendi!.. Tabi bu tartışma, bugüne özgü ya da Narin cinayetiyle, sınırlı değil.. Her toplumsal travma üretici, olaylarda ikmale geliyor!.. Ki, bir çok ülkede de, tartışılıyor!..

***

Ben şahsen ilkesel ölüm cezasına karşıyım!.. Ama velakin, cezaların da caydırıcılık yönünün her suç ve suçluda, tesir edici olması gerektiğini de, haykıranım!.. Ki bir daha o suç işlenmesin?

***

Ki idam cezasının olması gerektiği yönündeki gerekçem de nettir?.. “Pedofili, çocuk katliamı, çocuk istismarı, toplu cinayet ve katliamlarda bulunan suç ve suçlulara idam, uygulanması gerekir.? Ki toplum vicdanı, huzur bulsun!…

***

Evet, Ceza İnfaz sistemimizin, toplumun ve ülkenin bugün geldiği, suç ve suçlu oranlarındaki fecaat haline baktığımızda, değişimini haykırıyor! Çünkü, “kimse işlediği suçun cezasını çekmiyor, ceza yatmıyor?”..

***

En önemlisi de, cinayet vakıalarında!.. Defalarca suç işlemiş, suça bulaşmış, cezaevine girip, çıkmış!.. Adam vurmuş, öldürmüş, yaralamış, gasp etmiş!.. Taciz, tecavüz, hırla!.. Ama grant bir giyimle, iyi hal indiriminden yararlanıp, bırakılıyor!..

***

En vahimi de, iktidar değişiklikleri ya da seçim evrelerinde, sürekli kısm-i diye başlayan, peşi sıra genelleşen suçlara yönelik, aflar silsilesi.. Bu da suça teşvikten öteye bir hizmet edicilik değil!.. Adaletin tecellisi hükmün caydırıcılığında, yatar!..

***

12 EYLÜL..

Ay itibariyle, Cumhuriyet tarihinin en sabıkalı ayıdır, Eylül ayı!.. Çevirirsek takvim yapraklarını, ne kanlı hadiselerin vücut bulduğuna şahit oluruz!..

***

16-17 Eylül 1961.. Önce İki Bakan’ı dar ağacına çektik.. Polatkan ve Zorlu.. 16 Eylül’ün ardından, 17’sinde ise, Başbakan Menderes idam edildi..

***

Ne adına, kimin namı hesabına!… Peki yıllar sonra, idam ettiklerimizin kabirlerinin başında, demokrasi şehitleri diyerek, gözyaşı döküyoruz!.. Ağlıyoruz, dövünüyoruz!..

***

Peki, onların katillerini sorgulayabildik mi, hesap vermelerini sağlayabildik mi?. Ya da ceza almalarına hüküm ettik mi?.. Yok.? Ki o katillerin uzantıları hala aramızda!..

 

***

Peki, 12 Eylül 1980.. Takvimin kapkara yapraklarından değil mi?.. Askeri darbe!.. Bu ki, teslimiyetçi siviller!.. Ve de, darbeye davetkar kesilen sözde aydınlar!.. Şapkasını alıp, giden siyasiler?..

***

Bugün, dövünüyoruz!.. Lanet gelsin diyerek, 12 Eylül’ü telin ediyoruz.. Ki, darbecileri de, cezalandırma adına girişilen hukuki ikmalle, övünüyoruz!..

***

Ne var ki, onların hazırladığı Anayasayla bugün yönetiliyoruz!.. Hükümleri de, tedavülde!.. İktidarlar değişse de, sistem aynı!.. Ne yaman ve bedbaht bir çelişki?..

***

Neyse Eylül ayının sicili kabarık.. Çok da, detaya girmeye anlatmaya gerek yok.. Sadece bu iki örnek, yeter!… ABD’yi Afganistan işgaline götüren, 11 Eylül’deki ikiz kulelere yönelik, kendi kurgulu saldırısını da unutmamak gerekir!..

***

GÜNÜN SÖZÜ…

Narin haykırıyor; “adaletin bu mu, ey dünya?”