ÖĞRETMENE DAYAK MODASI!!!…
Galiba alışık olduğumuz öğretmenin “öğrencisini, tartaklama, azarlama, dövme” noktasındaki “şiddet modası” değişti.. İşler tersine döndü.. Yeni bir trend start aldı Milli Eğitim camiasında.. Şimdi, Velinin ve Öğrencilerin işbirliğiyle “öğretmeni darp edip, hastanelik etme” modası başladı.. Sınıfta, sokakta, makamda “kimin gücü yetiyorsa”, vur abalıya misali öğretmenler kan-revan içerisinde” bırakmak artık serbest!. Nasıl olsa; ceza yok, nasıl olsa sorgulayan yok!. İdare zafiyet içerisinde..
***
Eee, hani “bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesiyim” inancına mensuptuk!.. Hani öğretmene saygı, sevgi ve hürmet vardı?.. Hani öğretmen, anne ve babanın yarısı gibiydi?.. Hani okullar, ilim ve irfan yuvası; talebelerde gelecek neslin, meyveleriydi?!.. Yok arkadaş yok, kalmadı.. Artık, zerre-i miskal ikmal değil böylesi bir düşüncenin eğitim kulvarında hakim kılınması!.. Diyeceksiniz ki ne ara, bizi eğiten, bize bir şeyler öğreten, muallimi düşman beller hale geldik?!…Evet ya hani “eti senin, kemiği” benim, anlayışı vardı ya, okullarımızda velilerimizde, ailelerimizde o devran yok artık?!..
***
Çağdaşlık ve modernite anlayışı; “hepsini” buldozer misali ezip geçti!!.. Daha elit olduk.. Batı anlayışına odaklı, batıl eğitimle “gelişip, büyüdük ya(!)”… Karanlık çağı kapatıp, aydınlık çağa geçtik ya(!)… Ondandır bugünkü hal-i vaziyeti sınıfsal değişimi?.. Baksanıza, Yenişehir ilçesinde bir Lise’nin Müdür yardımcısı öğretmen; onlarca öğrencinin gözü önünde, okulu basan öğrenci velisi tarafından çocuğunu azarladığı iddiasıyla o biçim “haşat” ediliyor.. “Dövülüyor” hastanelik edilircesine kadar tartaklanıyor!..
***
Olayla alakalı, sendikalar tepki gösterdi.. Tüm “Eğitim Sendikalarının” birlikte hareket edip, protestoda bulunması anlamlıydı.. Dedikleri; “Öğretmene Koruma Kanunu” çıkarılsın.. Elbette ki, haklı bir istek ve haklı gerekçelere dayanıyor, dayanmaktadır… Ancak ne var ki, beni düşündüren bir gerçek var.. O da şu… Eğitim sistemi ve camiası ile toplumun geldiği noktadaki vahim halin “samimiyet ve ihlaslı” bir rotada, olmayışına kimsenin odaklanır olmamasıdır!!… Ne oluyoruz beyler, bayanlar diyen yok?..
***
Kendi nesli tarafından bir öğretmen “öldüresiyle” dövülüyorsa ve bunu ders verdiği öğrencinin velisi yapıyorsa; “ vay ki vay halimize?”..
Bir sistem ki; “öğrenci ve veliyi sorgu hakimliği düzeyine çıkarıyor..
Bir sistem ki; Öğretmeni de sanık koltuğuna oturtuyor..
Bir sistem ki, İdari makamda, “keyfiyet” arzıyla, “öğretmene sopayı” gösterip, mesleğini “sıradanlaştırıp, itibarsızlaştırıyor?..”
Mevcut hale söylenecek söz; “vaziyet” hakikatlere karşı “başı kuma gömmekten” öte bir hal içermemektedir…
***
İşte, Bağlar ilçesi Rihan Park’ta yaşanan “ölümcül” hadise.. Okuldan çıkan 5 öğrenci, “parkta” top oynuyor.. Seken top, “suça sürüklenen” bir grup, çocuğun bulunduğu alana geçiyor.. Ki bu çocuklar da okulda olması gereken çocuklar.. Ama değil.. “Vay sizin topunuz” denilip kavga ediliyor.. Bilanço bir lise öğrenci ölü.. 3 Öğrenci ise yaralı… Vuranlar; suça sürüklenen 5 çocuk… Suçlu ve kabahatli kim?! Parka top oynamaya giden çocuklar mı?.. Suça sürüklenen 14-16 yaşındaki çocukların rehavet ortamı mı?!. Yoksa, toplum olarak genel itibariyle biz miyiz suçlu?!
***
Kim suçlu, herkesin malumudur?.. Sonuç itibariyle; toplum tüm temel değerleriyle “travmatik” bir ruh haliyle, “şiddete” meyilli zihnin tahakkümü altında; kendi kendini yiyor.. Özetle, ne hayat ne de hayatın yaşam alanları kendi psikolojik karakteriyle “tekin” değil. Olacak gibi de görünmüyor?…
***
Dün, öğretmenin dövülmesi, öğrencinin parkta katledilmesi olaylarına ilişkin ve benim dün kaleme aldığım “Milli Eğitim Kazanı” başlıklı yazıya ilişkin, Diyarbakır İl Milli Eğitim Müdürlüğünden “bir iki kelam” yazılı açıklama olur mu diye bekleyip durdum.. Yazıyı kaleme aldığım saate kadar “hala” bu yönde ketumluğuna devam ediyordu.. Ama ketum olmadığı tek şey vardı; “Öğrencilerimiz için eğlenceli bilim etkinlikleri?”.. Öyle ya, “kim ölmüş, kimin canı yanmış, neyime gel keyfim gel?” Ne diyelim; bizi bildiği gibi yapsın..
***
SADİZM KOL GEZİYOR…
Ne yazık ki; cahillik ve aptallık olduğu kadar "sadizm" de, artık günlük hayatımızın bir parçası haline geldi; çağdaşlık ve modern düşünce olarak gelişiyor!.. Her kulvarda, kol geziyor. Hem sadizm, hem de onun zıttı ama ayrılmaz parçası olan mazoşizm... Bir paranın iki yüzü gibidirler. Hem acı vermekten hem de acı çekmekten zevk alırlar…
***
Gücünün yettiğini ezer, gücünün yetmediğinde ise ağlamaya koyulur. Evde de bu böyledir, okulda da. Dayakçı ana babadan başlar, öğrenci dövmekten, öğretmene dayak atmaktan zevk alan neslin üyelerine kadar gider. Büyüyünce bu sapıklığı kontrol altına almayı kısmi olarak başarabilme imkanı olsa da fırsatını bulunca o dehşetli ruh hali, hemen su yüzüne çıkar… Canilik…
***
Sonra “mı, sosyalleşme" gelir gelir bir noktada foslar. Dürtüler engel olamaz... Ha, bir de yaşlıların gençlere ettiği manevi eziyet var tabii, kocakarı fütursuzluğuna … Sahi ya, ruh sağlığı bu kadar “üstün zekayı(!)” doğuran toplumun gideceği yer neresi olabilir?!.. Sizce..
***
NE İŞ YA…
Evet ya ne bu, ABD hayranlığı.. Bayram değil seyran değil, eniştem misali!… Bizdeki siyasilerimiz “içte” değil, okyanuslar ötesinde, “cirit atar?” Hale geldiler… Baksanıza biri gidiyor, biri geliyor..
***
Sizce, bir tesadüfi durum mu var?!… Sanmıyorum!.. Galiba olan şu!.. Bizdeki siyasi heyetler, ABD’yi “yeniden keşfetmeye” çalışıyorlar.. Yoksa mevcut halin, başka da tarifi olabilir mi!?..
***
Ne yani; ABD’ye “Biden’i” sorgulamaya mı gittiler?.. Sorgulama değil de, hatırlatma!…Hani, Biden iktidara gelirsek, “vaadi vardı ya” onun için.. Bak biz 2023 seçimlerine giriyoruz, haberiniz olsun!..
***
Eee; biri gitti ya yetmedi mi, hatırlatma işi için!?!.. Yok ya, O başka iş için gitti?.. 8 saatlik kaybın peşinde!?. Aman ha ikinci heyetin de, “kayıp zamanı” oluşmasın..” Neme lazım; işimiz gücümüz var, arayacak halimiz yok!..
***
GÜNÜN SÖZÜ
Hayat gerçekten çok basit ama biz hayatı karmaşık hale getirmek için ısrar ediyoruz.