SAMİMİYETSİZLİK…

Ne yazık ki, 15 can kaybetmişiz! Ki hala, toprağa verilmemiş cenazelerimiz var. Yaşam savaşı veren bir o kadar yaralı var. Virane olmuş bir bölge! Ama hala acının yürekleri dağlayan hali, paramparça ettiği bu evrede; samimiyet karinesi içerisinde, acıyı bile paylaşmaktan imtina eder haldeyiz!

***

Vahim ve korkunç bir politize olmuşluk içerisinde, devşirmelerde bulunuyoruz..! Ne muhalefet, ne de iktidar tarafı, acıdan, yaşananlardan kendi siyasetine malzeme çıkarma adına gayret sarf ediyor! Aman eksi gelmesin de, artılar olsun!

***

Tarafsız, objektif, şeffaf, bir samimi yaklaşım ve yorum yok! Soğukkanlılık deseniz, zerre-i miskal, eden yok. Bilgiye, birikime, sahadaki güvenirlik ölçülerine, dayanan ve yaklaşım gösteren de yok! Kimsenin meseleyi teferruatlı öğrenme gibi bir çabası da yok!

***

Yangınla alakalı, olumlu veya olumsuz yönleri, aynı anda ortaya koyup, adil bir terazi tutan da yok! Konuşulan ne? Birileri yangın sabotaj! Bir taraf da, anız diye söyleniyor.. Diğeri, DEDAŞ’ı adres gösteriyor. İşi bölgenin stratejik konumuna getirip, askere bile yükleyip, bilinçli bir organizasyona götüren de var!

***

İşin bir de sosyal medya yönü var ki fecaat! Irk ve kimlik üzerinden, akla ziyan bir şekilde, ötekileştirilen dillerin, cirit alma hali! Ölümler üzerinden, kutsallara yapılan saldırılar... İşte bu samimiyetsizliği ikmal eden ortam var ya, Diyarbakır ve Mardin’i alev topuna döndüren, yangından daha beter!

***

KOORDİNASYONSUZLUK…

İşte bu yaşanan acı tablonun ihmaller zincirinin, imamı gibi!! Denir ya en vahimi! Ne yazık ki, hem Diyarbakır hem de Mardin’de, merkezi ve yerel iktidara bağlı, kurumlar büyük bir koordinasyonsuzluk içerisinde, ben ağa, ben paşa, ben kral hesabını güttü!

***

Ne seçilmiş, Belediye Başkanları... Ki Büyükşehir ve ilçe belediyeleri, dahil. Ne de, Vali ve Kaymakamlar. Hiç bir şekilde kimse kimseyle görüşmediği gibi, yangına müdahale etmede de, birlikte hareket edilmedi. İki şehrin seçilmiş milletvekilleri de, aynı tavır içerisinde, birbirlerinin açığına odaklanıp, kollamada bulundular.

***

Tabi, kent bileşenleri diye tanımladığımız, sivil toplum örgütleri de! Onlar da, bu yangın faciasında ilk anlarda ırak bir tutum sergilediler. Ne hikmetse! Oysaki Deprem felaketinde anında koordinasyon sağlanarak, müdahale edilip, hayat kurtarma adına, cansiperane tutum sergilenmişti! Ancak öyle olmadı, koordinasyonsuzluk, dibe vurdu!

***

YANGINI KÖRÜKLEDİ

İşte bu samimiyetsizlik ve ben ağa, ben kral politik anlayışıyla ikmal edilen koordinasyonsuzluk, yangını körükleyen, etkenlerin başında geldiğini haykırmak gerekir. Ki, fırtınalı ortam, rüzgârın etkisi, dile getirilen bir dizi spekülasyonların da karışımıyla oluşan kokteyl yangını gürleştirerek, yaydı!

***

Yangına geç müdahale, helikopterlerin gece görüşüne sahip olmaması, yangın uçağının sabah saatlerinde sahada olması, havadan müdahalenin yapılmayışı, geç yapılması... Arazi koşulları, araç ve ekipmanların sahanın konumuna göre konuşlandırılmaması… Büyük bir koordinasyonsuzluk!

***

Ve en vahimi de, Mardin ve Diyarbakır İl sınırları içerisinde kalan, yangın bölgesine müdahalede, bürokratik tavırların öne çıkması! Sizin sınırınız, bizim sınırımız... Her şey yekun şekilde yangını söndürmede zafiyete düştü, bu yüzden insanlar cayır cayır, yanarak öldü, hayvanlar da telef oldu! Bu minvalde, kimse ben masumum diyemez diye notumu düşüyorum!

***

YANGIN NEDEN ÇIKTI, KİM ÇIKARDI?

Samimiyetsizlik karnesinde, aktardım! Bir dizi keramet kendinden menkullerin üreticiliği var. Tabi kim, kimler, neden ve nedenler, er ya da geç, yürütülecek soruşturmada, ortaya çıkacaktır.

***

Nitekim yetkililerin açıklamalarına bakıyoruz! Henüz kesinlik kazanmış, bir nedene dayalı bir beyan yok. İhtiyatlı bir dil kullansalar da, yangınların salt bir nedenden çıktığına dair, bir veri de ortaya konulmuyor. 

***

KIYAMETİ YAŞAYANLAR

Peki, küçük kıyameti yaşadıklarını, söyleyen köylüler, olup bitene ne diyorlar? İki evladını kaybeden, bir evladı da“yaşam mücadelesi veren, Mevlüde Demir! O kendi ana dili olan Kürtçeyle yaktığı ağıtlarsa isyanını dile getiriyor.. “Bize kıyameti yaşattılar

***

O’nu teselli eden, komşusunun şu ifadesi, müdahalelerdeki zafiyeti ve koordinasyonsuzluğu gözler önüne seriyor! Ne diyor? ‘Yanı ‘Başımızda, Göksü Baraj Gölü var. Havadan suyu alıp, buralara dökselerdi, yangını söndürürlerdi, ama gelen olmadı.”

***

Birileri siyasi ve politik kulvara çekebilir. Ama yükselen isyan sesinde, hakikatin beyanı! Bir kedi için ya da batı illerindeki bir yangın için helikopter, uçak aldırılarak havadan müdahale edilirken, “Buraya yapılmadı. Burası hububat deposu. Tek bir tamla, su havadan dökülmedi.“

***

Ne diyeceksin, acının ifadesiyle? Haksız değiller. 15 kaybedilen can var. Binlerce büyük ve küçükbaş hayvan. Beri yanda doğadaki canlılar; kuş ve yaban hayvanları. Ve, binlerce hektar ekili, bir yılın mahsulü olan, buğday ve arpa!…

***

Dikkat çekilen, Çınar bölgesindeki yangının anız yangını olmadığı yönündeki, ısrarcı tutum! Dile getirene tepki gösteriyorlar. Yangının çıkış noktası diye beyan edilen Taban Köyü… Bu köyden iki kişi, yangına müdahale ederken, hayatını kaybetmiş!

***

Onların dediklerine göre elektrik kabloları birbirine çok yakın geçtiği, rüzgarın ve aşırı sıcakların etkisiyle, sürtünme ve temastan dolayı, çıkan kıvılcımlar otlara ve ağaçlara ve ekili alanlara sıçramasıyla başlamış! Ki, Ziraat Odaları Koordinasyon Başkanı Cevat Delil bunu diyor; DEDAŞ’e dinletemedik?..

***

DEDAŞ ise!? Üst üste yaptığı açıklamalarla, kendini savunuyor. "Yaptığımız incelemelerde yangının elektrik iletim hatlarından kaynaklanmadığını belirledik.” Devletin henüz yangının neden çıktığını, belirlememişken, DEDAŞ’ın jet hızıyla sahada inceleme yapıp, tespitte bulunması o da ayrı bir vakıa, sorgulaması!

***

''Herkes kendi imkânıyla yangını söndürmeye gitti ama bir anda alevlerin ortasında kaldılar. Çoban, sürüsüyle yandı, alevlerin arasında kalan bir köylü elektrik direğine tırmandı ama alevler o kadar yükseldi ki daha fazla dayanamadı ve düştü.’’ 

Netice itibariyle! Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı yangının çıkış sebebini soruşturmaya başladı. Diyarbakır Barosu da, yangına geç müdahale edildiği iddialarına karşı, ''Birden fazla insanın ölümüne ve yaralanmasına sebebiyet verme'' suçlamasıyla, suç duyurusunda bulundu.

***

SON SÖZÜM!

Ümit ederim ki, yaşanan ve Demir annenin dediği gibi küçük kıyametin müsebbipleri, gün yüzüne çıkarılır, ihmali ve sorumluluğu söz konusu olan kişi, kişiler ve kurumlar hem idari hem de adli yönde, vicdanları rahatlatan bir bedel ödeme faturası, ikmal edilir. Aksi takdirde; vicdan ve izanlar bir kez daha, kanar! Böylesi hadiseler de, tekerrür eder! Nokta.

***

GÜNÜN SÖZÜ…

Zafiyet, yaşamdaki tüm olumsuzlukların, membasıdır!