ŞEHİR İÇİN, MUHTEŞEM OLUR?..

Hade bakalım.. El birliğiyle, güç birliğiyle, mevzuya odaklanalım..  Ne diyoruz; Türkiye Süper Kupa final maçı, Diyarbakır’da oynansın..! Bir tarafta, Süper Lig şampiyonu Galatasaray.. Diğer tarafta rakip, Türkiye Kupası Şampiyonu Fenerbahçe.. Futbol’un iki büyük devi.. İkilinin karşılaşması, Türkiye derbisi denilse de, yankısı dünya derbisi kadar olur!..

***

İşte bu tarihi karşılaşmaya, Diyarbakır’ın ev sahipliği yapmasını istiyoruz!.. Ki böylesi, büyük organizasyonlara, her yönüyle hazır, nazır olduğumuz gibi; tecrübemiz de var.. Mesela ilki, 2000 yılında idi.. Galatasaray-Antalyaspor “Türkiye Kupası” finali, eski stadyumda oynandı.. Coşkulu, renkli ve kazanımı yüksek bir maç olduğu gibi; moral ve motivasyon açısından da, bölgeye yüz güldürdü!..

***

O yıl, Galatasaray özellikle UEFA ve Avrupa Süper kupalarını kazanarak, Türkiye futbol tarihinde bir ilki başarmıştı.. İşte bu başarıda, Diyarbakır’ın ev sahipliğindeki organizasyon ve karşılaşma; büyük ses getirmişti.. Kaldı ki, 2018’de, Diyarbakır’ın yeni stadyumunun açılış organizasyonunda; yine Türkiye kupası final maçı yapıldı.. Fenerbahçe ile Akhisarspor maçı!… kent adına; canlılık yaratmıştı!..

***

Ve geçtiğimiz yıl, Türkiye-İskoçya A Milli Takım maçı oynandı!.. Diyarbakır, ilk kez futbolda uluslararası müsabakaya ev sahipliği yapmanın heyecanını yaşarken, şehir muhteşem organizasyon ve misafirperverliğiyle uluslararası alanda gündem oldu. Tadı damağımızda kaldı dediğimiz güzel ve anlamlı bir organizasyondu.

***

İşte bir kez daha, tadı damağımızda kalan muhteşem atmosferi kent ve bölge insanı yeniden yaşamak istiyor!.. Ben kentin ekonomisine, ticaretine, turizmine ve spor alanına yapacağı etkiyi, getireceği katkıyı dile getirmeme bile gerek yok!.. Önem arz edici olan, Diyarbakır’ın sosyal yönde tanınması ve tanıtılması kadar sporda marka olmasını sağlamak!..

 ***

Peki ne yapmak lazım!.. Yapılması gereken, herkesin ama herkesin karınca misali, elinden geleni, azıcık efor sarf ederek, yerine getirmesi gerekir.. Siyasilerden, Sivil Toplum Örgütlerine kadar.. İş dünyasından, spor camiasının bileşenlerine kadar.. Ve kentin kendisine özgü, siyasal ve sosyal duruşu ve güç ile etkisini, lobi odaklı, kullanması gerekiyor..

***

Diyorum ki, beyler buyrun size, kadim şehir Diyarbekir’i sevdiğinizi ve sevmekte olduğunuzun delili noktasında, bir fırsat!.. Henüz, Süper Kupa maçının gün, saat ve yeri noktasında, Federasyonun belirlemişliği yok.. Güçlü bir lobiyle; biz bu işin üstesinden geliriz.. Salt Diyarbakır değil, Güneydoğu ve Türkiye açısından; muhteşem bir kaynaşma atmosferi olur..

***

Tabi bu bizden bir öneri!.. Ve öyle inanıyorum ki, her kime bu öneri sorulursa 7’den 70’ine vereceği cevap nettir.. “Muhteşem olur?”..

***

Gelirsek kentin spordaki son durumuna!.? Ne yazık ki; hali perişanlık içerisinde.. Vahim bir boş vermişlik, vahim bir bezginlik, vahim bir iş bilmezlik!.. Ve de çok ama çok vahim bir de; spor otoriteleri noktasında; çekememezlik ve de haset.. Bilaistisna, herkes kerameti kendinde arıyor, ama kerametsizce!.. Biliyorum, birileri yine gocunacak!.. Olsun hakikat gözardı edilemez..

***

Bakınız, Diyarbakırspor’un çöküşünden sonra, Diyarbakır’da spor adına yerine konulabilecek bir, faaliyet konulabildi mi?!.. Ki Diyarbakırspor’un çöküşüne de, kerameti kendinden menkullerin iş bilmezlikleri neden oldu?!.. Bugün, 12 yıldır Diyarbakır Futbol adına gerilerde!..

***

Ki, Süper ligde mücadele etmiş ve müdavim olmuş bir kent, şimdi eski tabirle 2. Lig olan, 1. Lig’e bile hasret!.. İşte, Amedspor.. İşte, Diyarbekirspor.. Ve Amatördeki, Diyarbakırspor.. Kentte yaşayan bir nesil; her yönüyle futbolun başarısına aç ve susamış yaşıyor, yetişiyor!..

***

Velhasıl, kentin aslında başarı potansiyeli yüksek!.. Yeter ki; o dağınık, o kendine buyruk, o gücün kendinde olduğunu sanan, kerameti kendinden menkul fikriyata sahip, anlayıştan, siyasi ve ideolojik kutuplaşmadan, kendini arındırabilsin!. Çünkü başarının önündeki en büyük engel; bu anlayıştır!..

***

Daha önce de altı çizili bir şekilde; ilgili ve yetkili zevata seslenmiştim!.. Ve demiştim ki ey spor bileşenleri siyasi ve ideolojik fikriyatınız her ne ise onu bir kenara bırakıp kent için, kent ahalisi için; kent milliyetçiliği ruhuna, sahip olun!.. Birleşin, bütünleşin ki “iri olasınız?”..

***

Ve bilesiniz ki, sizin bu iriliğiniz.. Kentin, sosyal, ekonomik, kültürel ve sportif faaliyetleri kadar, inanın ki, “siyasal yönde de” çok şeyleri başarır, kazanır ve elde edersiniz!.. Yeter ki; kısır çekişmelerin ve bencilliğin küçük hesaplarında boğulmayın!.. O zaman başarı kaçınılmaz olur..

***

KEMAL BEY TATİLE ÇIKSA!

Ne iyi olurdu?!.. Çok değil, biliyoruz koltuğu bırakmaz.. Ama siyasetin, bozulan ruh dengesi açısından; şifa verici olur bir haftalığına siyaset, alanında uzak kalması!.. Şöyle bir inzivaya çekilse, kafayı dinlendirse, yüzünü eksiltse!…

***

Özellikle de, Ümit Özdağ’la yapılan ve her kesimin “öfkesini” alan protokolü akıntıya bıraksa!.. Bununla alakalı tek bir soru almazsa, o da yanıtlamayıp, kendini kayıplara salarsa, belki unutulur.. Ve de, ikide bir seçim de seçim, sandık da sandık cümlesinden uzak kalsa!..

***

Hem kendi siyasi hayatı ve sağlığı açısından şifa bulucu olur.. Hem de, Türkiye’nin içinde bulunduğu sosyo-ekonomik mevzular daha bir net konuşulup, tartışılır, hissedilir hale gelir?!.. Yani şu an; hem ülke, hem millet, hem de devlet açısından risk içeriyor Kemal bey!.. Sizce..

***

TEŞEKKÜRLER..

Dün, 24 Temmuz “Gazeteciler ve Basın Bayramı” günüydü!.. Türkiyemiz dahil, dünyada Gazetecilerin ve Basın Kuruluşlarının içinde bulundukları, sosyal, siyasal ve ekonomik, koşullar hiç de sağlıklı olmadığı gibi, demokratik bir havayı da soluyor değiller..

***

İşsizlik mi, sansür mü, oto sansür mü, davalar mı, gözaltılar mı hırla?. Ve tabi ki, mesleği “ticari kazanca, ranta ve de siyasi kazanıma” çevirenlerin de, varlığı da en büyük devşirme?!.. Bir yandaş, bir fondaş gibi kavramların da, baş döndürdüğü bir ortamda, demokrasinin temel taşı olan basının hal-i perişanlığı ağıt yaktırıyor!..

***

Her şeye rağmen, şeffaf, doğru, ilkeli, tarafsız kimliğiyle bütünleşen, basın ve düşünceyi ifade özgürlüğünün dokunulmazlık kimliğiyle buluştuğu bir 24 Temmuz’u bayram olarak yaşamak dileğiyle.. Dün, gün boyu çiçek gönderen, telefon açan, mesaj gönderen, sosyal medyada paylaşımda bulunan, dilek ve temennilerini ileten tüm okurlarıma, dostlara, meslektaşlara teşekkür ediyorum!.. İyi ki varsınız ve iyi ki biz büyük bir aileyiz!…

***

GÜNÜN SÖZÜ..

Sabırlı ve azimli olanlar, er ya da geç hedefine ulaşanlardır..