ŞEHRİN, HAVASINI SOLUDUK!…

Gurbetteki kadim dostların sıkça sordukları sorudur: “şehir’de hava nasıl” diye.. Tabi havayı, meteorolojik yönde değil, sosyal, siyasal, ekonomik, kültürel bazda soruyorlar… Biz de, o an’ın hissiyatıyla aktarıyoruz, hava böyledir diye…

İşte bu sorunun rotasında bu kez, biz de sabahın ilk ışıklarıyla, kentin bir havasını soluyalım dedik “ne var ne yok?” diyerek… 

***

Malum, iki gün sonra Kurban Bayramı’nı idrak edeceğiz… 9 Günlük resmi tatil de, bugün başlıyor… Okullar da, yaz tatiline giriyor.. Her şeyin bir ahenk içerisinde denk gelmesiyle, Diyarbakır zaman ölçeğinde, büyük bir hareketliliği, iç dünyasında yaşıyor. Sosyal yoğunluk kadar, siyasi aksiyonel hadiseler de vaki.. İnsanı ve vicdani bir sorgu muhasebesi var!

***

Kentin, belli bölgesinde bayram hazırlığı ve hareketliliği var. Özellikle, tarihi Sur ilçesinde…  Dağkapı’dan, Balıkçılar başına uzanan cadde üzerinde sağlı, sollu tezgahlar açılmış, yoğunluk var… Alış-veriş merkezleri de ha keza!  Alım ve satış noktasında esnaf Hikmet’in, bayramlık almaya gelen Nimet ablanın anlattıkları “her şey göründüğü gibi değil” dedirtiyor!

***

“Bakın, çok alan az. Fiyatlar ise ateş pahası. Geçen yılın, 100 lira olanı bu yıl 200 lira..” İşporta tezgahını açan Metin de aynı şeyi söylüyor; “Bizim işler de gördüğünüz gibi… Eline alan, geri bırakıyor. İnsanlarda alım gücü kalmadı ki!” Bayram şekeri almak isteyen Sultan bacının, bizi görüp serzenişte bulunduğu gibi; “Ömer kardeş, şekerin hiçbir tadı kalmadı, baksanıza kilosu 200 liradan başlıyor..” Vaziyet; kuru kalabalık!

***

Hayvan pazarında durum nasıl?.. O’da az önce, Sur’da vakıf olduğumuz manzaradan ırak değil.. Küçük, büyük baş hayvanlar var, Satıcıları da var. Alma niyetiyle pazarı yoklayan da var.

Soruyorum; işler nasıl diye! Besici ve satıcı kimliğiyle alanda bulunanlar, müşteri bulamamaktan yakındı.. İşler kesat, satışlar yok. Umudumuz yarın ve arefe günü… Yoksa, zararına geri döneceğiz.

***

Eee, ne yapsın?.. Canlı etin kilosu, 400 liraya çıktığı şehir de en basit küçük baş hayvanın 15-20 bin liradan, en düşük büyükbaş hayvanın ise 150 bin liradan başladığını var sayarsak.?

Ki bu en ucuzunun da ucuzu!.. İşsizliğin, yoksulluğun, geri düzeninin düşük profilde olduğu hayat pahalılığının kemer sıktığı devletin emekliye tasarruf tedbirleri kapsamında açlığa mahkum ettiği zaman dilimi içerisinde!

***

Evet, hayvan pazarında bekleyiş hakim!.. Besicilerden İzzet, şöyle dedi; “İnsanımızın alım gücü düşmüş durumda. Bu fiyatları da görünce moralleri bozuluyor. Gelip kurbanlıkların fiyatlarını öğreniyorlar.  Fiyatlar yüksek olunca da kurban kesmekten vazgeçiyorlar. Henüz küçükbaş hayvan alan olmadı.  Eğer bayram arifesi ile bayram süresince satış yapamazsak perişan oluruz…”

***

Gerek bayram alışverişi, gerekse de kurbanlık noktasında hayvan pazarı, enflasyon canavarı karşısında yenik..!

En canlı hareketlilik, tek yönlü olarak Diyarbakır Şehirlerarası Otogar. Batı illerinden gelen çok. Büyük bir yoğunluk. Batıya ise, nadir yolcu var. Firma yetkilileri;  “geliş var, gidiş yok kadar az.”

***

Rötarlı uçuşlarıyla nam yapan Ajet’in uçuşlarında da benzer durum var.  Bu arada, uçak biletleri ile otobüs biletleri fiyat konusunda, birbirleriyle yarışır hale geldi!.. Daha önce bu konuyu dile getirdim, Ajet’in keyfiyetine, otobüs firmalarının rekabet organizasyonlarına, ciddi ve cezai müeyyide koyucu denetimler gerekli.

Şu emekliye yüzde 20’lik indirim uygulamasını, ciddiye alan yok. Otobüs firmaları pek aldırış etmiyor.. Soruluyor; havayolları da bunla alakalı bir indirime gitmez mi?…

***

Çarşı, hayvan pazarı, otogar derken, yol üzerinden çiftçilerin hububat alımlarıyla alakalı, son durumları nedin diye öğrenme adına, pazarlarına uğradık..

TMO’da alımlar var.. Ama sıkıntılı, randevu henüz netlik kazanmış değil, kısm-i bir hareketlilik var.. Bayram sonrası, canlılık artar deniliyor..

ÇKS’sı olanlar, ürünlerini TMO’ya teslim ediyor, olmayan ise her zamanki gibi un fabrikası ile tüccarlara koşuyor…

***

Tüccarlar derken!.. Nam-ı diğer allaflar.. Fiyatları düşürmüşler.. Eee, çiftçinin acil paraya ihtiyaçı var.. Bayram var, borçlar var, ödemesi gerekir.. Makarnalık sert buğdayın tonu 9 bin, yumuşak ekmeklik buğdayın ise tonu 8 bin liradan satıyor…

Şuan allarlar piyasanın en uğrak yeri.. Para peşin, ödeme hemen… Malum, TMO’nun randevu sistemi ve ürün bedelini 45 gün sonra ödemesi, eziyet!

***

Sistem doğal olarak çiftçiye karalar bağlatıp, allafların insiyatifine terk ediyor… Kısacası, hububat ekicisi ve besiciler sıkıntılı bir dönemden, ızdıraplı bir şekilde geçiyor…

 İşin bir de, bir ik ay sonra, ekim dönemi başlıyor. Çiftçi Hamza’nın dediği gibi “Milletin efendisi değil, eziyet çekeni olduk. Tarlayı, köyü terk eder hale geldik.”

***

Denir ya bir dokun, bin ah işit misali!.. Gelirsek, Toplu taşıma ücretlerine yapılacağı açıklanan zam!.. Yüzde 45 ila 50 arasındaki, zam henüz karara bağlanmış değil.. Ama kimi, minibüs ve otobüsler, raiç belirlenmeden, kendine özgü fiyat biçmiş durumda..

Uyarı alsalar da, rotaya girilmiş.. Belediye ve ilgili kurumlar, bu yazıyı kaleme alırken, görüşmeleri sürüyordu.. Umarım, ahaliye tabana kuvvet dedirtmezler!…

***

Okullar gün itibariyla, yaz tatiline girdi.. Salt Diyarbakır’da 400 bin öğrenci karne aldı.. Ülke sathında 20 milyon öğrenci, 1.5 milyon da öğretmen günlük hayatın içerisine dahil oldu…

Özellikle şehir içi trafikte, sürücü abilerin dikkatli sürüşler noktasında, hassasiyetleri, artmalı..

Sokak ve caddelerin, ara arterler!.. Parklar ve oyun alanları.. Tabi bir de, şehirler arası tatil trafiği de artıyor..

***

SİZ DEYİN, NEYİ SORGULAMALIYIZ?..

Alın size sorgulama becerisini ortaya koyabilme adına, iki örnek hadise!..

***

BİR… Eğer ki, sağlık alanında devrimler yaptığını söylüyorsanız.. Uluslararası standartları, geride bıraktığınızla, övünüp, duruyorsanız!.. Ancak sağlık sisteminizin işleyişinde, tatsızlık varsa!.. Şikayetler alabildiğine artmışsa.. Bir muayene olabilmek için, randevu bile alamıyorsanız.. Alma adına, araya hatırı sayılır, kartvizitli dostlar!? Ya da, akçeli yönlendirmeyle, muayene olabiliyorsanız!…

***

Dahası!.. Muayene, tetkik ve de, ameliyat!.? Tüm bu süreçler, o şahşahlı, devlet binalarını arıza-i durum gösterip, özel, ama çok özel sağlık, kuruşlarına, yönlendiriyorsa!..

Ve, en kazançlı, en kar edici, sadece ve sadece bu kurumlar oluyorsa, hele ki sigorta şirketleri bu kulvarda en memnun, keyfili, yüzü gülen kesim olarak, karşınıza çıkıyorsa!…

***

İKİ… Eğer ki “eğitim ve öğretim” alanında, Cumhuriyet tarihinden buyana, yapılmayan yapıldı, gibisinden iddialı laflar üretiyorsan.. Okullaşma oranı yüzde 90’ların üzerine çıktığından, bahsediyorsan..

Öğretmen, okul, derslik, akıllı tahta, teknoloji alanında, büyük gelişmelerle, Avrupa’nın çok ama çok, önüne geçtiğini söyleyip, devrimlerden söz ediyorsan!..

***

En önemlisi de, eğitim ve öğretiminde, yerli ve milli olabilme adına, uğraşlarda bulunuyoruz!.. Yeni bir eğitim müfredatı geliştirdik, diyorsan!..

Tüm bunlara rağmen, parası olan okur sözünü ikmale getiren bir anlayışla, özel ama çok özel, okullar mantar gibi, türüyorsa ve öğrenci akımı buralara, yönlendiriliyorsa!..

***

Okullarda şiddet kol geziyorsa!.. Öğrenci öğretmeni, öğretmen öğrencisi veli öğretmeni, şiddet sarmalı içerisinde, dövüyorsa, bıcaklıyorsa, öldürüyorsa!..

Özel okulların çocukları ile devletin gariban öğrencileri arasında; “her yönüyle” ayrımcılık giderek derinleşip, sosyal sorun haline geliyorsa!..

Getirenler kadar, körükleyenler de eğitim libası giyenlerse!..

***

Şimdi sadece ve sadece bu iki mevzuda; kim sorumlu ve tabi ki kimi sorgulayacağız!… Beni mi, yoksa beni yönetenleri mi, sorgulayacağız!?.. Siz deyin..

***

GÜNÜN SÖZÜ..

Hakareti özendiren bir hukuk işliyorsa, bilinmeli ki akıbeti sokaktaki adalet olur!..

  ***

HAYIRLI CUMALAR