SİYASETİ DEĞİL, KENDİMİZİ!
Bugün, siyaset konuşmak istemiyorum!.. Ve de, ekonomik girdabı.. Asgari ücretin azlığını da ağzıma almak istemiyorum!.. İki gün konuştuk!.. Hayat pahalılığından yakınmayan yok zaten!.. Bunlara takılmadan.. Şöyle pazar yazısı niyetiyle, hasbi hal etmek istiyorum.. Malum, bugün Cumartesi.. Ki, resmi yönde tatil.. Kahvaltı masasında çay yudumlarken biraz özeleştiri, biraz ordan, burdan, biraz da toplumsal, hal-i ikmali konuşup, sorgulamak istiyorum!..
***
Laf ola beri gele!.. Hani çok konuşup, yazıp, çiziyoruz ya!.. Salt ben değil, alayımızı kast ediyorum!.. Yaşadığımız çağ!.. Çevresel etki.. Aile müessesesi.. Beri yanda, yaşamın diğer kulvarlarına harman yaparak!.. Soralım, ahlaki, vicdani, rahmani ve de insani yönde bugün kullandığımız dil, icra ettiğimiz hal ve hareket bizi ne kadar ulvi değerler hanesinde tutup, kıymetlendiriyor…
***
Ne diyoruz!.. Güzel Ahlak.. Peki sıhhatli ama bir o kadar da hesap sorucu noktada, mevzuyu masaya yatırıp, konuşursak, güzel olmaz mı?… Mesela bireyden, topluma kadar.. Derecemiz nedir!.. Öncelikle ifade edeyim ki günümüz verileri bize güzel ahlaktan söz ediyorsunuz, derken siz önce ağzınızdan çıkanı bir duyun diye haykırıyor!.. Yani diliniz ne diyor ondan bir başlayın!..
***
İşte bu dil var ya!.. Vecize ve tarihi öneme sahip bir deyimi var; denir ya dilin kemiği yok.. Çok doğru bir söz.. Hele ki bugünkü yaşanan ve yaşatılanlara baktığımızda dil yarası zehirli, hançerlere rahmet okuturcasına, ağızda hareket ediyor.. Kirli, çirkin ve de futursuzca kendinden söz ediyor.. Onun için, öncelikle def edilmesi gereken acı gerçeğimiz, çirkince kullanılan dildir..
***
Etrafımıza bakalım!.. En basit, en sıradan, çekirdek kabuğunu doldurmayan hadisede o çirkin dil nüfuz alıcı şekilde enva-i şirretliği, ahlak denilen olguya tecavüz edici şekilde boca ediyor karşısındakinin üzerine!.. Hakaretin bini bir para.. İşte siyasilerimiz.. İşte günlük yaşantımız ve yaşadıklarımız.. Kimi çevirip sorsanız, en güzel ahlak sahibi benim der?.. Peki inanalım mı?..
***
Ha bir de, hitapta üstünlük taslayanlar var.. Bunlar genellikle ahalinin gerisinde iseler de kendilerini öncü kılıp, biz elitiz derler?!.. Ağızlarından dökülen ilk salya da; en güzel ben konuşurum.. İyi de, ağzından çıkan sözcüklerin muhtevası, hiç de ahlaki değil.. Tamamen yıkıcı.. Haset var, hakaret var, ihanet içeriyor.. Küfür derseniz, her cümlenin nüfusunda kayıtlı.. Burdan güzel konuşmak, güzel ahlak mümkün çıkar mı, ya da denilebilir mi?..
***
Özeleştiriyi biraz daha derinleştirelim!.. Güzel ahlak güzel konuşmayı bir kenara bırakalım.. Biz doğrunun peşindeyiz, dersek ne olur gerçekçi bir duruş sergiler miyiz?.. Elbette ki, güzel olur, olması gerekendir.. Lakin doğru, kime göre doğru ve kim o doğruyu söylüyor!.. Hani bir söz vardır.. Bir lafa bakarım laf mı diye, bir de söyleyene bakarım adam mı diye!
***
Ne hazindir ki, laf da, adamlık da, kişinin diline, ahlakına uyarlı!.. Ama cibiliyekindeki DNA yalanlarla ikmal edilmişse, doğrusuna, güzel diline ve konuşmasına kim inanır ki?!.. Siz inanır mısınız!… Sizi bilmem!.. Ama ben inanmam!.. Hele ki, o doğru diye kendince iman edici şekilde, sarılıyorsa!.. Ardından da pervasızca, kalp kırmak, ağızdan köpürte köpürte küfürler yağdırmaksa yok!..
***
Demezler mi?.. Yakansın, yıkansın, dökensin, bilmem ne yapansın?.. Sonra da çıkıp, hiçbir şey olmamış gibi; ben doğruların peşindeyim, ben doğruları söylüyorum diyeceksin!.. Şimdi böylesi bir zevata demez misiniz, hadi ordan sen de; adam mısın diye!?. Ben derim diyenlerden misiniz?..
***
Şöyle bir örnekleme yapsak!!!.. Kelli felli bir adam.. Çok ünvanlı.. Fiziki görüntüsü bilge diye, kendine özgü fışkırıyor.. Ama gel gör ki, vicdanı da, ruhu ve kalbi de zerre-i miskal insani değil.. Kibir abidesi.. Çok bilmişlikle, siyasi ve ideolojik takıntısıyla, benim doğrum, benim ahlakım, benim kültürüm diyerek caka satıyor!.. Ama yalan.. Ne var ki, satışı da para etmiyor değil!..
***
Bakıyorum bu zat-ı na muhterem her ağzını açtığında salya akıtarak memlekete, devlete, millete, ahaliye alayınıza deyip, sallıyor!… Ne geçmişi bırakıyor, ne geleceği.. Ne de, bugünü.. Herkesi aşağılıyor.. Kustukça kusuyor.. Bu millet cahil, devlet cahil, toplum cahil.. Vahim ve garip olan şuurdan yoksuncasına; buna alkış tutanların var oluşu!..
***
Neyse!.. Meramımızı toparlarsak siyasetçimizden, bürokratımıza, akademisyenimizden, ilim adamımıza, esnafımızdan iş adamına, çarşı pazardan, evin ahalisine kadar!.. Ahlaki erozyona karşı, dik bir duruş sergilemediğimiz sürece!.. Birer ergen, sevgisiz, ruh aleminde insani, vicdani ve rahmani duygu olmayan, medeniyet kültüründen ıraklaşan, yaratıklar olmaya devam ederiz!…
***
Acı bir gerçek!.. Son sözümüz olsun! Ahlaktan söz edip, ahlaksızlaşarak, ahlaksızları aynı masada oturtup, onların harmanından çıkanlarla, siz ne güzel ahlaktan, ne tatlı dilden, ne de rahmani bir kalpten söz edemeyeceğiniz gibi!.. Siz ancak onları toplumsal çürümüşlüğün abideleri olarak, sunabilirsiniz!..
***
Velhasıl, sohbeti burada noktalayalım!.. Çünkü, çay hayli soğudu.. Mutfaktakiler sesleniyor; yazıyı bitirmedin mi?.. Hava yağışlı.. Kar rüzgarı esiyor, fırtına da var… Güzel ahlak, tatlı dil, doğrular gerçekçiliğin ve hakikatin, kimliğidir!.. Özeti lafı güzaftı önemli olan; hatadan dönmektir!..
Dünkü Cuma hutbesinde, imam ne diyordu.. Söz ve davranışlarımızla ailemizi incittiysek; tertemiz fıtratla yaratılan çocuklarımızı kötülerin insafına terk ettiysek; ‘öf!’ bile demenin yasak olduğu anne babamıza saygısızlık yaptıysak Allah’tan bağışlanma dileyelim.
***
Gıybet, dedikodu ve hakaret gibi kötülüklerle dillerimizi kirlettiysek; kibir, gurur ve haset gibi fenalıklarla kalplerimizi kararttıysak; alkol, kumar, faiz, kul ve kamu hakkı gibi haramları kursağımızdan geçirdiysek; rüşvet, stokçuluk ve karaborsacılık gibi günahlarla haksız kazanç sağladıysak hiç vakit kaybetmeden tövbe edelim.
***
ZULMÜ ALKIŞLAYAMAM
Zulmü alkışlayamam, zalimi asla sevemem;
Gelenin keyfi için geçmişe kalkıp sövemem.
Biri ecdadıma saldırdı mı, hatta boğarım! ...
-Boğamazsın ki!
-Hiç olmazsa yanımdan kovarım.
***
Üçbuçuk soysuzun ardından zağarlık yapamam;
Hele hak namına haksızlığa ölsem tapamam.
Doğduğumdan beridir, aşığım istiklale;
Bana hiç tasmalık etmiş değil altın lale!
Yumuşak başlı isem, kim dedi uysal koyunum?
Kesilir belki, fakat çekmeye gelmez boyunum!
***
Kanayan bir yara gördüm mü yanar ta ciğerim,
Onu dindirmek için kamçı yerim, çifte yerim!
Adam aldırma da geç git! , diyemem aldırırım.
Çiğnerim, çiğnenirim, hakkı tutar kaldırırım!
Zalimin hasmıyım amma severim mazlumu...
İrticâın şu sizin lehçede ma'nâsı bu mu?
***
Merhum Mehmet Akif Ersoy’dan bir şiir.. Ebediyete intikalinin 88. yılında rahmetle anıyoruz…Mekanı cennet olsun..
***
Pazartesi günü görüşmek dileğiyle!..
***
GÜNÜN SÖZÜ..
Özünden sapanın, ahlakından sual sorulmaz!…