TRAJİK BİR VAKIA!…
Ne demiştik; CHP geldiği nokta itibariyle vahim bir trajik vakıaya dönüşmüştür.. Artık dağılmayı, bölünmeyi, parçalanmayı bırakın, zillete sürüklenmenin zirvesini, yaşar hale geldi/getirildi?… Yani, tüm mevcudiyetiyle, iktidara karşı muhalefetin kısır, üretimsiz, başarısız kalışının da ana müsebbibidir CHP..
***
Eee, maya” bozuk olunca, hal-i vaziyet kaçınılmaz olur, boşuna denilmemiştir!.. Çünkü, kuruluş tarihi itibariyle CHP hiç bir şekilde; gücünü ve yetkiyi sandıktan, seçmenden, halktan almış bir parti değil.. Kaldı ki, halka rağmen, birilerinin nam-ı hesabına halkı yönetmiştir.. Ruhu, gizli oy, açık sayıma kurgulanmıştır..
***
CHP’nin tarihine bakılırsa hiçbir dönemde “iktidara oyla, sandıkla milli iradenin tecellisiyle, gelmiş bir parti olmamıştır.. İhtilalle gelmiş bir parti..” Bir kitle partisi değildir.. Tamamen bir; kadro tarikatıdır..! Gücünü, “tüm ruhunu nüfuz ettiği, kırmızı kaplı kitaptan” almaktadır.. Devletin işleyişindeki mekanizmadır onu diri tutan.. Asker ve Sivil bürokrasi…
***
Tek parti, şeflik ve dipçik dönemi!.. Ardından, 60 ihtilaliyle başlayıp, 61 Anayasasıyla, ruhunu enjekte edici şekilde, bugüne kadar gelmiştir.. Yüzde 20-25 kemik bir oya sahip.. Bunun özünde de, “Atatürk partisi(!)” olması yatıyor.. Ki geldiği aşama itibariyle artık Atatürk’ün partisi için, bin şahit gerekli..
***
Demem o ki, o günden bugüne her seçim döneminde kendini ifşa ediyor “kitle değil, bir zümre partisi” olduğunu.. 70 yıldır, “iktidara gelen partilerin hep sağ partiler olmasının” sebebi de CHP’nin kendisi değil, ruhunun yer aldığı devlet mekanizmasındaki işleyişe konulan tavırdır.. Ki kim bu sisteme ve rejime karşı çıkıyorsa; o iktidar oluyor..
***
İşte, AK Parti’nin 20 yılı deviren iktidar olmasındaki en büyük stepne, CHP’dir.. Büyük bir nimet, büyük bir şanstır.. Ne diyoruz.. “İktidar sorunu yok, muhalefet sorunu var?”.. Çünkü, iktidara alternatif olabilme adına yola çıkmış bir muhalefet ve muhalefet anlayışı yok!.. Sürekli kısır çekişme!..
***
Gel gelelim, kurultay sürecine!.. Muhtemelen Ekim’in sonu, ya da Kasım'ın ilk haftasında yapılacak.. Peki, liderlik koltuğuna dair yaşananların hal-i vaziyeti ve toplumdaki yankısı, nedir?!.. Her seçim öncesi yaşanan değişmez tablo görüyoruz ki, Genel Başkanlık makamı için de yine zillet havası solunuyor?
***
Peki, elde ne var?!.. Yenilgilere doymayan, Kemal bey!.. Bir de, taşra siyasetinin suyunu çıkarmış Kemal beyin de yetmesi olan ama bugün sen de mi brütüs kimliğini alan, Özgür Özel.. Tabi Özel’in bir de, baba ile yollarını ayıran ortağı Ekrem İmamoğlu var..
***
Tencere-kapak misali!.. İkisi de, popülist siyasetin fenomenleri.. Görünen o ki, ikilinin hırsı, Kılıçdaroğlu’nun yenilen pehlivan ihtirası, CHP’ye önümüzdeki zaman dilimi için, çok ama çok hayal kırıklıklara vesile olacak ortamı yaratacak?.. Peki sonuç.. Kayyum mu, gelsin dediniz?!.. Olabilir mi?
***
Doğrusu, teşkilatlar noktasında, CHP kayyum atamalarına yabancı değil.. Diyarbakır İl Teşkilatı yaşamadı mı?! İlçe teşkilatlarında vuku bulmadı mı?!.. Hatta, demokratik seçimi bile iptal ettirdikleri için, Açlık grevine giren Başkan bile oldu.. Nice partililerin başvurusuyla; “Parti il ve ilçe teşkilatlarına kayyum atandı?.”
***
Niye!.. Genel Başkanlık koltuğuna da; böyle bir işlem yapılmasın?.. Vallahi, sürpriz olmaz!.. Tabi, dokunulmazlığı olmayan Kemal Bey hakkındaki hazırlanan onlarca fezlekenin, hukuki yönde, işleme girmesini de, not edelim.. Neme lazım, işi sağlama almak gerekir…
***
Malum, ilk çağrı yapıldı, “sanık sıfatıyla, ifadeye gelin” diye.. Peki, böylesi bir operasyonel organizasyon CHP’de ciddi bir ruh değişikliği yaratır mı?.. İşte biraz meçhul.. Zaman gereklidir.. Ancak, “hanedanlığın devamı için, hanedanlıktan gelenlerin, olması gerekir?” Dışarıdan, değil..
***
Özgür Özel’e dair, iki kelam edersek!?. Kendileri Özgür mü?. Çok özgür olduğunu sanmıyorum.. Olsa idi, ilk beyanında kendisine İmamoğlu adayı etiketini yapıştırmazdı..Bu etiket için, karşılıklı teşekkürler, değişim, değişimi getirir iltifatları yapılmazdı.. Özgür’ün ne özelliği ya da Kemal bey’den daha ne gibi, bir farkı var?!..
***
İkisi de aynı mayanın hamuru!.. Kılıçdaroğlu ne halt işlemişse, Özel de onun yanında, iş ortağı, aynı haltın içerisinde olmuştur… Geçmişe “sövemez, eleştiremez, kınayamaz, sorgulama da yapamaz..” Ne ederse, kendine eder… Ki kazanmış bir seçim başarısı da yok!.. Yazıldı, Muharrem İnce’nin ifade ettiği gibi; “o da yenilmiş de yenilmiş?”.. Hatta mahallesindeki delege seçimini bile kaybetmiş!?.
***
Kılıçdaroğlu!.. “Gel evladım” demezse, elinden tutmazsa, imtiyaz geçip onu partinin üst yönetimine getirmezseydi, bugün esamesi olmazdı!.. Ne sevileni olurdu, ne seçeni olurdu?!.. Neyse; Kemal bey’in baba oğul ilişkisinde evlatlar, velet olduğu” içindir ki; özleri de, sözleri de, ruhları da fırsatçılıkla yatıp, kalkıyor…
***
Bu arada, bir ses de, CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu’ndan geldi.. "2018'deki tüzüğün mimarı olanlar çıkıyor diyor ki 'partide değişim şart'. Kardeşim önce kendinizi değiştirin ya... Başka hiçbir şey söylemeyeceğim..”
***
Özü itibariyle, CHP’nin geldiği vahim trajik bir vakıa halinden, kurtuluşunun reçete nettir.. Eğer ki, geleceğe dair fikirlerin, düşüncelerin, hedeflerin özüne odaklanırsa, bir şey olabilir.. Kitlesine, kitle partisi olma güvenini sağlar.. Ama, sadece ve sadece “koltuk ile isimler” üzerinde zihinleri yormaya devam ederse; varacağı yer hep yenilmiş de yenilmiş olur..
***
OLMASI GEREKMEZ Mİ?..
Kamu’da mülakat” tartışmaları süre dursun, Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin Öğretmenlerle alakalı illa ki, olması gerektiğini, söylüyor.. Gerekçesi ise, öğrencilerin “niteliklerini, eğitim alanlarını” genişletme adına, reformlar organize ediliyorsa, “Öğretmenlerimiz için de, niteliklerini artırma” yönünde, adımlar atmamız gerekir..
***
Olması gerekmez mi?!.. Peki buna dair, stratejinin yol seyri nasıl olacak?.. Beyanına göre.. Atamalarda KPSS yüzde 50, mülakat yüzde 50 olacak. Kayıt altına alınan mülakatlarda adayın iletişim ve sorun çözme başarısı dikkate alınacak. Kimin kimin karşısına çıkacağı belli olmayacak. Sorular tamamen tesadüfi seçilecek. Böylelikle her türlü kayırmanın önüne geçilecek.
***
Peki, üstesinden gelinebilecek mi?.. Eğer ki samimiyet karinesinde, “nicelik değil de, nitelik” hedefleniyorsa.. Elbette ki, bunu ikmal edecek olanların da nitelikli ve samimi olması gerekir.. Aksi taktirde, mevzuat ne kadar katı kural taşırsa taşısın; kara delik açan çok olur!?.. Haydi hayırlısı…
***
GÜNÜN SÖZÜ
Geleceğe dair fikri olmayanın, zikri olmayacağı gibi, ismi her ne olursa olsun, kıymet-i harbiyesi yoktur!..