VAATLERİNİZ NEDİR BEYLER?…
Milletvekili adayları ne yapıyor?… Hal-i hazırda seçime odaklı “saha hakimiyetine” odaklanmış vaziyetteler.. Ziyaret turları, arttı.. Seçim büroları da peş peşe açılıyor.. İftar yemekleri deseniz, kesintisiz, şaşalı devam ediyor!.. Konuşma kürsüleri ve uzatılan mikrofonlara vekil adaylarının okkalı beyanları var… Basına servis edilen bültenler de süslü…
***
Lakin, dikkatimi çekiyor.. Bilaistisna tüm adaylarda Diyarbakır’ın özeline ilişkin bunu açık ve net ifade ediyorum.. Klasik, vasat bir ruh hali var.. Seçmeni heyecanlandırıp, peşinden koşturan, yaşadığı kent adına seçmenin kendisini “tercih etmesi” için bir efor sarf etmediğini görüyorum…
***
Önceki seçimlerde durum böyle değildi!.. Milletvekilleri, “seçim vaatleri” noktasında hayli mahir, maharetli, sözü edilen, konuşulan, kentin gündemini meşgul eden, “sosyal, ekonomik ve kültürel” projelerden, söz ederdi?!.. Ben seçilirsem bunu yaparım vaadini sunardı..
***
Gazetelerde, çarşaf çarşaf görseller yayınlanırdı.. Kendilerine özgü sloganlar geliştirirlerdi.. Her gittikleri yerde, buluşmada, ziyarette “size sözümüz var” deyip, vaatlerini dile getirirlerdi.. Broşürler dağıtılırdı.. Ama gel gör ki, 14 Mayıs’a dair seçim sürecinde bunu, pek görebilmiş değiliz..
***
Ne iktidar kanadında ne de muhalefette!.. Ağzı iki kelam eden var ise de, “Parti Merkezi ile Liderinin ağzından dökülen söylemlerin” ötesinde bir cümle kurmuşluğu yok.. Papağan misali, liderin dediği tekrar ediliyor.. Kendinden kattığı bir şey de yok.. İşte AK Parti, işte CHP işte Yeşil Sol Parti..
***
Oysa ki, Diyarbakır’ın devasa çözüm isteyen katmerli sorunları var.. İş, aş, altyapı, üst yapı.. Sağlık, eğitim, tarım.. Kamu kurum ve kuruluşları.. Yerel yönetimler.. Hepsi kendi mecrasında, sayfalar dolusu “sıkıntılı mevzular” içerdiği gibi, çözüm isteyen sorunlar yumağına sahip!.. İşte bunlara odaklanılması, çözüme dair kafa yorulması, projelerin üretilmesi gerekirken, tınlayan yok..
***
Tabi proje üretmek, sorunlara vakıf olma noktasında çok da efor sarf etmelerine gerek yok diyorum!.. Sadece bu sütunlara ve arşivdeki yazılıp-çizilenlere odaklansalar; yeter de artar onlar için!!!.. Ne demiştim bir önceki yazımda.. Hem iktidar hem de muhalefetteki adaylar için; ne olur, kent ahalisini coşturan “örnek bir projeyi” gündemleştirin.. Biz ya da ben seçilirsem; “yapacağımı taahhüt ediyorum” deyin de kent halkı beklenti içerisine girsin..
***
Odaklanın lojistik merkezine.. Odaklanın raylı sisteme.. Odaklanın tarihi Sur’un çevresinde turizm patlaması yaratmaya dair restorasyona.. Odaklanan, Dicle akar, Diyarbakır bakar zincirini kırmaya.. Odaklanın, Kırklar Dağı’na, iki ağaç dikmeye.. Odaklanın, işsizliğin, yoksulluğun, geri kalmışlığın belini kırmaya?.. Odaklanın yerel yönetimleri, şeffaf anlayışla dizayn etmeye!..
***
Odaklanın Şehir Hastanesinin inşaatının seri şekilde bitirilmesine.. Odaklanın, “yılan hikayesine” dönen Silvan barajının meçhul akıbetine.. Odaklanın, Diyarbakır 2. İçme Suyu hattına.. Ve tabi, tarım arazilerini sulayacak olan, sulama kanallarının bitimine!.. Ve daha sayabileceğimiz kadim şehir Diyarbakır için, nice hayati öneme sahip “iş ve istihdam” yaratıcı, “varlık içerisinde yokluğu yaşayan” kentin zenginliğine odaklanmayı!..
***
Ama nerdeee… Önemli bir ayrıntıya dikkat çekmek istiyorum!.. O da, kentin giderek zayıflayan, güç kaybına uğrayan, bir türlü samimi ve ihlaslı bir kimlik kazanamayan; “kent milliyetçiliğine” odaklı lobimizin icraatsız hale düşmesine!.. Son dönemlerde, çok yönlü bir şekilde, STK’lar, kanaat önderleri, odalar, mesleki örgütler asli misyonlarını kaybederek, adeta “kabahatlar” arenasına evrilmiş gibi…
***
Gerek kendi kulvarlarında, gerekse dışardan bakanlar bilerek veya bilmeyerek “kabahatlar” körüğünü, ellerinden bırakmıyorlar.. Onun için de, yatırımcı, müteşebbis ve insan kaynağı noktasında, kentte “sinerji yaratılamıyorlar, yaratma adına misyon üstlenen olmuyor”.. Bütünlük arz edilmiyor.. Sanırım bundandır, milletvekili adaylarının kentin geleceğine dair düşünce üretemeyişi!… Vaatler istiyoruz beyler, vaatler…
***
OKUR SORGULAMASI?..
Diyor ki, “hani ithal aday istemiyordunuz?!..” Hani, liste başı “şehir çocuğu olsun” diye, kızıl kıyamet koparıyordunuz?.. Hani, mangalda kül bırakmayarak, “Parti Yönetimlerine” verip, veriştiriyordunuz?.. Teşkilatlara “bu nasıl bir sinmişlik, kabullenmişlik, dilinizi mi yuttunuz?.. İki kelam etsenize?” diye posta koyuyordunuz?..
***
Deyin hele?.. Nedir bu “dut yemiş bülbül” misali, suskun kalışınız.. Dilinizi mi yuttunuz, yoksa korkuyor musunuz?.. Öcü mü var?.. AK Partinin listesinin başına “Bakan ve eski Bakan” gelecek diye, yapılan lobilere bayrak açtınız!?. Günlerce etmediğiniz laf, söylenmedik söz kalmadı, istenilmeyen adamlar ilan ettiniz?..
***
CHP’nin 4’lü ittifaklı listesine bile laflar düzdünüz!.. Liste başı, ya da adaylar yekün şekilde, Diyarbakır’ın havasını soluyan, çamurundan, tozundan, derdinden haberdar olup, yaşayan olsun dediniz?.. Kent insanıyla entegre olmuş, bilinen tanınan kişi olsun, deyip durdunuz.. Yani ağzınıza geleni söylediniz bunun için?..
***
Peki, niye HDP’nin omuzladığı Yeşil Sol Parti’nin Milletvekili aday listesine “iki kelam edip, itiraz etmiyorsunuz..?” Yerlilik adına, nedir bu iticilik haliniz demiyorsunuz?!.. Parti yönetimine, teşkilatına eleştirisel, yaklaşım göstermiyorsunuz?.. Diyarbakır’da liste başı “abilik yapacak bir şehir çocuğu yok mu da ithal getirdiniz” lafını etmekten kaçınıyorsunuz?!..
***
Vallahi sizi bilmem!? Ki kim ne derse desin, okurun bu eleştirisel tavrına sonuna kadar katılıyorum, altına da imzamı atıyorum! Yerden göğe kadar haklı.. Ki önceki yazılarımda da, değinmiştim; “benim kent milliyetçiliği damarım, bunu içine sindiremiyor, tepki veriyor?..” Eğer ki bir temsiliyet, bir irade sözcülüğü var ise, “şehir çocuğu olsun?”..
***
SEN BÖLENSİN..
Denir ya, hayda!.. Sen değil, “ben bölenim ha..” Sana her şey mübah.. Aday olma hakkın var.. Fikrin de, zikrin de, seçme ve seçilme yeterliliğin de, özgür ve serbest!.. Liyakat ve ehliyet söz konusu bile değil; siyasi kimliğine?..
***
Siyasi arenanın her kulvarı sana serbest ve özgürsün.. Her istediğin kişiyle, “ittifak kurabilirsin?”.. Fikrine ve zikrine ters olsa bile, masada oturursun.. Alayına, tavizler vermekten imtina etmezsin?!.. Örgütlerle de iş tutarsın!
***
Ama velakin, başkası olunca, o senin yaptığını yapınca “tu kaka” oluyor.. Onun siyasi tercihi yok.. Ne aday olabilir, ne de oy kullanabilir ne de siyasi bir özgürlüğü olabilir?!.. Baş kaldırırsa; “bölen ölür?”.. Hade ya!…
***
GÜNÜN SÖZÜ
Seni senden edeni değil, seninle yol yürüyeni tanı ki; gördüğünde kim olduğunu bilsin?…