VEKİLLERİMİZE BİR KAÇ NOT…
Seçim bitti.. Yemininizi ettiniz.. Meclisteki odalarınıza oturdunuz.. Ve artık “yasamayı temsil noktasında, görev başındasınız..” Tabi ki, seçim bölgenizle alakalı, sosyal, ekonomik, kültürel, hatta siyasi mevzular dahil olmak üzere; çözülmesi gereken, meselelere odaklanmanız gerekir!.. Ama önceliğiniz; seçim bölgenizde kuracağınız samimi ve ihlaslı diyalogdur..
***
İş yaparsınız, projeler üretirsiniz, kent adına önemli çalışmaların altına imza atarsınız!.. Bunlar önemli, takdire şayandır.. Ama onu taçlandıran, anlamlı ve kalıcı duygu oluşturan da, ahaliyle samimi iletişim kurmaktır.. Bunu yaparken de yapılanı özüyle anlatabilmektir, güvenin tesisi için.. Sen, ben, o yok.. Biz varız diyebilmek, her kesimle görüşebilmek!…
***
Geçmişte gördük, yaşadık ve çok da şiddetli tepki gösterdik.. Bir çoğunuzun da, Milletvekili olmadan aynı durumlardan muzdarip olduğunuzu biliyorum!.. Asık suratlı, burnu havalı, kendini beğenmiş, afralı, tafralı, kibirli siyasilerin karakterinden uzak durun.. Hiçbir işi, görüşmeyi dalgaya vurmayın.. En önemlisi de, spekülasyonlara meyil edici hal ve hareketlerden kaçının…
***
Uğraş verin, çalışın, mücadele edin, hatta yeri ve zamanı geldiğinde risk alın, ama velakin her ne yaparsanız yapın; o işte olumsuzluk noktanız, sıfır sorunsuz olsun!.. Denir ya; “kaş yapayım derken göz çıkarma” misali.. Ve tabi ki; çevrenizde olup bitenlere, sizlerin nam-ı hesabına kartvizit gezdirenlere aman ha aman prim vermeyin; çünkü en büyük kötülük onlardan gelir..
***
Şunu da iyi bilin ki, tüm olumsuzlukları, dedikoduları, spekülasyonları yenebilecek tek etken ve güç vardır.. O da, güler yüzlü, samimi onlara taç giydiren ihlaslı başarılı çalışmalardır… Ağlayan’a derdin ne, gülene maşallah demeyi bilmeniz lazım… Yasları, düğünleri, hastalıkları ve cezaevlerini unutma!.. Kapını kapatma, telefonunu da her daim açık tut; geri dönüşlere de önem ver.. Şimdilik bu kadar nasihat yeter, hade kolay gelsin..
***
KİM KİMİN PEŞİNDEN GİDERSE?.
Siyaset arenasındaki son gelişmeler gösterdi ki; “kendin değil de, başkalarının peşine düşüp, takılırsan” kaybeden sensin.. Ki kazanan da, arkasına takıldığındır!… İşte, size muhalefetten, bariz net örnekler verelim..
***
CHP…HDP’yle iş tuttu, Kandil’e laf etmedi, Cumhurbaşkanlığı için, her yol mübah deyip, yüzde 0.1 dahi potansiyeli olmayana takıldı.. Sonuç; mum gibi eriyip, kaybetti.. Hem Cumhurbaşkanlığını kaybetti, hem 40 milletvekilinden oldu, hem de parti içi taban tozduman!..
***
İYİ… Akşener, Kılıçdaroğlu’nun peşine takıldı, İmamoğlu ve Yavaş’la koşu bandına çıktı, oturduğu masaya “kumar masası” deyip kalktı, sonra geri dönüş yaptı.. “HDP ile yan yana gelmeyiz” restine ve çıkışına rağmen, aynı değirmene su taşıdı…Şimdi, tükenmişlik içerisinde, yükselişi inişe döndü..
***
HDP… Kendini inkar eden, asimilasyona uğratan, tarihsel celladı CHP’nin peşine düştü.. Hem de, hiçbir şart, koşul olmadan, beleş takıldı.. Yetmedi, Türk soluyla iş tuttu.. O da tabanda hiçbir karşılığı olmayan partilere kesesini açtı.. Kendisini var eden davayı bırakıp, kişiselleşti.. Sonuç; kaybeden oldu!..
***
Netice itibariyle, vaziyetin ikmali ders-i ibreti ihtiva ediyor… Kim ders alır, kim almaz onu da, 7 ay sonraki mahalli seçimlerde, belki görebiliriz..
***
SORUN NE?…
TİP’li Can Atalay’ın mevzusu ne ki, salıverilmiyor!?.. Siyasetin hayli konuşulan mevzusu.. Garip bir durum içeriyor.. Önceki dönemleri hatırladığımda; “siyasi yasağı” yok ise YSK kesin seçim sonuçlarını açıkladığı gibi; seçilen kişi serbest bırakılır..
***
Örnek vermek gerekirse.. Ahmet Türk var.. Hatip Dicle var…Enis Berberoğlu var.. Mustafa Balbay var.. Sebahat Tuncel ve Leyla Güven var.. Seçildikleri gibi serbest bırakıldılar.. Cezaları da, yargılandığı davalar da, rafa kaldırılır.. Ne zaman ki dokunulmazlıkları bittiğinde; aynı hüküm işlemeye devam eder…
***
Eğer ki, Atalay’ın “siyasi yasaklı” bir hükmü yok ise.. Ki, olsa idi İlçe Seçim Kurulu “Milletvekili adaylığına” onay vermezdi.. Verdiğine göre; “seçilmesine mani bir durum yok?”.. Hatay seçmeni de zaten bu yönde kararını vermiş evet deyip onu milletvekili seçmiş?…
***
Hal bu iken; neden hala “cezaevinde tutuluyor ve salıverilmiyor?” Geçmişteki gibi uygulama neden icra edilmiyor!.. Ya da icra etmede imtina edilen gerekçe nedir?.. İtirazlar var, dilekçeler verilmiş ancak atılan bir adım yok.. Vaziyet sessizlik içerisinde tutuluyor.. Kaldı ki, henüz “meclisin dokunulmazlığıyla alakalı bir oylaması ve kararı da yok iken..” Her ne ise; kapsamlı bir izahat gerekli olduğunu düşünüyorum..
***
GÜNÜN SÖZÜ..
Makama şeref kazandıran, oturulan koltuk değil, oturan zat-ı muhteremdir!…