VEKİLLİK ZOR BİR SANAT MI?..
O’nu bilmem!.. Ama velakin “siyasetin icrası” zor bir zanaat!.. Ki, her kişinin de harcı değil; onu ikmale getirmek.. Onun da, kendisine özgü, “ehil ve liyakat” ölçüsü olduğu gibi; “niyet de” önemli.. Denir ya, “gayen ne, amacın nedir?”.. Siyasetin ruhunun mihenk taşı da burada kendini konumlandırır.. Zat-ı muhteremin arenaya dahilinde “neyi amaçlayıp, hedeflediği” gerçeği!!..
***
Sahaya çıkışta, vekil olabilme adına seçmeninden “rey isteyen” her kim olursa olsun, takdir edersiniz ki, ağzından dökülen sözcüklerin, sıralaması şöyle olur.. “Ben siyasete millete, halkıma, seçim bölgeme, hizmet için, sosyal, siyasal, ekonomik ve kültürel sorunlara çözüm bulup, eğitim, sağlık alanında projeler üretip, yatırımlar yapmak üzere girdim. Bu yolda vaatlerim var, seçerseniz yaparım..”
***
Peki, hakikat böyle mi?!.. Ne yazık ki hiç de öyle değil, “kazın ayağı..” Çok ama çok farklı!.. Dedik ya; “niyet halis mi?”.. Her meselede olduğu gibi siyasette de, ameller niyetlere göre değerlendirilir.. Ki toplumdaki ana fikir de burada kendini konumlandırıyor?”… Ya; “Vekillerimiz, dedikleri gibi çıkmadılar?” derler.. Ya da, “helal olsun, sözünün eri çıktı, hiç beklemiyorduk” deyip, hayıflanır..
***
Siyaset kulvarında, önem arz edici olan ana etkenlerden biri de, “partilerin amaç ve araç” olarak kullanılması!.. Kimi vekil araç kimi vekile göre de amaç.. Şöyle ki; bir Partinin listesinden seçime giren kişi, eğer ki amaç odaklı, dava misyonuyla siyasete dahil olmuşsa, ilkeleri tartışılmazdır.. O partinin görüşünü benimseyip, kabul ettiği için, bu görüşün rotasında, daha aktif olabileceğini, düşünerek savunur!…
***
Nitekim, siyasi hayatı ve siyaset arenasındaki varlığı ilkeler ölçeğinde “dava adamı, dava insanı” diye, anılır ve sahiplenilir.. Zaman sürecinde o kişi, “söz konusu partinin” mihenk taşına döner.. Partiyi ayakta tutan, kolon görevini alır.. Bir çok partiyi ayakta tutan “ilkeler ve düşünceler” kadar dava insanı olan bu şahsiyetler, “olmazsa olmaz” kimliğini kazanırlar… Yani akıl küpü!…
***
Ama bazıları var ki, işte onlar “siyasetin bukalemun ruhlu, fırıldaklarıdır?”.. Onlar için, partiler “birer basamaktır..” Yeter ki, “güç bende olsun?”.. Vatan mısır, milletmiş, devletmiş, parti imiş, hiç ama hiç önem arz etmez, onların “siyaset kitabında?”.. Varsa yoksa, kendi nefisleri, çıkarları ve menfaatleridir.. İşte bunlar vekillik vasfını alabilmek adına, aklınıza ne gelirse gelsin; ondan ödün vermeye hazırdır!..
***
Ne dava var, ne siyasi görüş, ne ideolojik bir tarafgirlik, ne de parti!… Kendi ihtirasları adına, koltuklarına, iş, ihale, rant, menfaat yönünde, kendine rey veren seçmeni de, partiyi de, hatta ve hatta doğup, büyüdüğü şehri dahi bozuk para gibi harcarlar!.. Ki, zerre-i miskal ne aldıkları vekâlete ne de oturdukları koltuklara pek tabi ki basamak olarak kullandıkları siyasi partiye katkı sağlamazlar…
***
En önemlisi de, seçmen nezdinde fırıldaklıkları bilindiği için de, oy sahibi de değiller!.. Tüm şahsiyetleri, hasbelkader birileri tarafından bir yere getirildikleri, geldikleri koltuk sayesindedir, aldıkları şahsiyet kimliğini!.. Yoksa, şahsiyet denilen karakter sıfırdır!.. Bugün burda, yarın bir başka partide, ya da siyasi kulvarda koşturduğunu görmek mümkün!.. Ahaliye bunlar, garip gelmezler …
***
Niye derseniz!.. Eee; etrafta çoklar.. Ki, vekillik ünvanı ellerinden gidince ya da alınınca, halk deyimiyle cıbıldak kalırlar.. Ne işleri, ne güçleri, ne itibarları ne de millet nezdinde, saygınlıkları kalmaz!.. Bazıları var ki, bunu bildikleri için, her türlü “oyunu, tezgahı, planı, kurguyu” ölümüne icra eder ki, bir daha o vekaleti alabilsin.. Her partiye, her safa koşmaya aday.. Bazıları da, çantacı siyasetçi kimliğini alır, seçimden seçime sahneye çıkar…
***
Bir de vefasızlar var ki, onlar daha bir haşinler!.. Partileri onları bir daha aday göstermediği için, öylesine hasım, öylesine kindar bir konuma girerler ki; partilerine enva-i eleştiriyi yaparlar.. Partinin ve parti üyelerinin kuyusunu kazarlar.. Onların başarılı olmaması için, ellerinden geleni yaparlar.. Hiç düşünmezler, “yahu o partide olduğum için, bu halk bana oy verdi”. Aslında vefasızlıkları parti kadar seçmenidir de!…
***
Bunların alayı “iyi gün dostu, kötü gün düşmanıdırlar?”.. Bir de sivil hayatta bir baltaya sap olamayanların, hasbelkader teşkilatlarda varlık göstermeleri esnasındaki “dünyayı ben yarattım” şuursuzluğu.? Ve sonrasında, bulundukları koltuktan indirildiklerindeki “düşman bellenmeleri?”.. En küçük göz kırpmaya “ayran gönüllü aşık” misali, parti ve teşkilat değişimine girenler var…
***
Her seçim evresinde eleştiri oklarını yönelttiğimiz partilerin merkezleri ve liderlerinin de, “işlerinin ne kadar zor” olduğunu bu tablo göstermiyor değil.. Hani bir söz vardır, “sen de mi brütüs?”.. Öyle ya, yola çıktıkları arkadaşlarını kendileri belirlemekte ve bunların da doğal olarak sorumluluklarını omuzlarına almaktadırlar.. Yani kabahatin büyüğü kendilerinde, ama diyeceksiniz ki “kavun değil koklayasın?”…
***
Demem o ki; “siyaset zor bir zanaat” olduğu gibi, o zanaatın yönetmenleri de “aktörlerini” çok ama çok sık dokuyup, ince eleyerek, seçmeli!.. Kılı kırk yararak.. Çıkarını, menfaatini ve hırsını partisinden, düşüncesinden, çıktığı yoldan daha mübah görenlere, dikkat edilmeli.. En önemlisi de, dava yoldaşlarını da “bu menfaatperestlere” kurban edip, davaya küstürülmemeli!…Çünkü, davayı kutsal ve üstün kılan, dava uğruna bedel ödeyendir!…
***
Özü itibariyle, “siyasette ikbal peşinde koşanlara” aman ha aman dikkat edilmeli!.. Özellikle biz seçmenler olarak, bu misyonu tavizsiz yerine getirmeliyiz!.. Tüm bunları ifade etmedeki gayeme gelirsek!.. Diyarbakır’daki partilerin milletvekili aday listelerine, bir bakış atarsak, ne demek istediğimi anlarsınız!.. Listelere dikkat edilirse; “vefa mı, vefasızlık mı, dava mı, davasızlık mı, araç mı, amaç mı, niyet salih mi, çıkar mı” bir çırpıda, anlayabilirsiniz!.. Çünkü, yığınla “salihsizler” var..
***
BİR KASET DEDİKODUSU..
Yine bel altı vuruşlar, arz-ı endam ediyor!.. Bir kaç gündür, bir internet sitesinde konuşuluyor.. “Bir Partinin üst düzey, yetkilisi, milletvekilinin, cinsel yaşamıyla” alakalı kaset var diye!!.. “Eşcinsel” biri imiş!.. Yani Ankara okşanlarından… Kasetteki siyasi zat, muhafazakar bir partiye mensup!.. Akademik ünvanı da var.. İç Anadolunun popüler bir şehrindendir!..
***
Doğrusu mevzuya önceki gün, ziyarete gelen dostların anlatımıyla dahil oldum!.. Dün iktidarı destekleyen bugün hasım kesilen bir yazarın ağzından dökülenleri, dinletti bana!!.. Kim bu diye, de sorguladık kendimize göre!.. Tabi partiyi ve kişiyi de kendimize göre, tespit ettik.. İsim ve parti zikretmeyeceğim!.. Zaten giderek de deşifre oldu…
***
Tek kelimeyle “böylesi belden aşağı vuruşların ahlaki olmadığı gibi, yöntemi de örgütçü..” İğrenç ve aşağılık bir yöntem!?. Bir de bu “kaset üzerinden” rakip partilerin “kaset savaşı” gibi hallerin olabileceğini de, ima etmek!.. Denir ya, mevzuyu daha bir “ahlaksızlaştırıyor?”..
***
Kişinin özel hayatı, kişiyi bağlar!.. Ama siyasetçinin de özel hayatının, kalmadığını da bilmek gerekir!.. Netice itibariyle, seçim arifesinde “itibarsızlaştırmak” adına, böylesi ahlaksızlıkların vücut bulması, gerçekten iğrenç bir iş!.. Hatırlarsak, Kemal Bey’in CHP’nin başına geçişi de”Deniz Baykal’ın özel hayatına dair” kasetle, olmuştu..
***
Velhasıl, 14 Mayıs’a kadar bakalım daha nice ahlaksızlıklar, iğrençlikler, şeref ve namus yoksunu “kasetler, videolar” gün ışığına çıkacak?.. Kimler “itibar suikastine” uğrayacak.. Kimlerin de, “kirli çamaşırları” gün yüzüne çıkacak.. Ve tabi ki, kimlerin kozmik odalarında, ülke ve millet nasıl da “elin gavuruna” pazarlandığı!..
***
GÜNÜN SÖZÜ..
Aklın mihenk taşı çıkara odaklanmışsa, şeytan orada barınamaz!…