Emirdağı Hayatı Devamıdır-27

Merhum Hasan Feyzi, Nurlardan aldığı hakikat dersini, Nurlara işaret ederek güzel tanzim etmiş. Lâhikaya girsin.

Said Nursî

 

Güzel oku, her zerrede coşkun birer mânâ var,

Dert ehline bu mânâda canlar sunan eda var.

Vermek için parlaklığı, gamlı gönül evine,

Bir bak hele, her cilâdan üstün olan cilâ var.

 

Derin, güzel düşünceyle incelersen bunu sen,

Zayıflamış ruhlar için dağlar gibi gıda var.

Hem dilersen tükenmeyen sermaye-i serveti,

Aç gözünü, Nurlara bak, işte sana tufan gibi gına var.

 

Beni tanı, yürü kulum, yürü diye bizlere,

Her nefeste şefkat ile Rabbimizden nida var.

Duymuş isen bu nidayı her zerrenin dilinden,

Müjde olsun, artık sana Cennet denen safa var.

 

Uzaklara bakma, "Nurlara bak yürü", âlem onun ayinesi.

Görmez misin, her yüzünde aynı renkte ziya var.

Bir güneştir her zerrede cilve yapıp parlayan,

Bilmez misin, sende dahi o edadan eda var.

 

Eller açıp yürü, bugün kana kana Risale-i Nur'dan ışık al

Aşka uyan, nura kanan her zerrede reha var,

Hüner değil dostu düşman, yârı ağyar eylemek,

Yadı biliş yapasın ki, ancak dostta vefa var.

 

Hünerdir ki, yaprak atlas, toprak elmas olmalı.

Çünkü bir bak, ne yaprakta, ne toprakta beka var.

Kısa görüp denizleri, damlalara çevirme,

Hakikatte, her damlada gizli birer derya var.

 

Damla iken aslın senin, dağı taşı aşarsın,

Hem gökleri keşfedersin, sende ey Nur, böyle deha var.

Bir noktayı cihan yap, o cihana hâkim ol,

Zira senin bir noktanda, güneş kadar zekâ var.

 

Her zerrenin kâbesidir kalbi, yine kendine,

Dikkat eyle, herbirinde yine ancak hüda var.

Sakın, Feyzi, sen gözünü Hak yüzünden ayırma,

Hakkı gören gerçeklere, hakkı kadar atâ var.

 Denizli kahramanı merhum

 Hasan Feyzi

 

 

(Mekteb-i fünunda ve ulum-u İslâmiyede gayet müdakkik ve kıdemli muallimlerden Hasan Feyzi'nin bir şiiri)

 Hazretinize buradan ayrılık söylemiştim

 

Çekilip nur-u hidayet yine zindan olacak,

Yine firkat, yine hasret, yine hüsran olacak.

Yine sen, yaş yerine kan akıtıp ağla gözüm,

Çünkü hicran dolu kalbim yine hicran olacak.

 

Yine göç var diye Mecnuna haber verme sakın!

Yine matem, yine zâri, yine efgan olacak.

Açılan ol gül-ü tevhid, sararıp solsa gerek,

Kapanıp kâbe-i irfan, yine viran olacak.

 

Haber aldım ki yarın yad olacakmış bize yâr,

Ne büyük yâre ki, kimler buna derman olacak?

Bu büyük derd-i elemden kime şekva edeyim?

İşiten nâlemi, hep ben gibi nâlân olacak.

 

O şifa-bahş olan envarını sen çeksen eğer,

Bana kim nur verecek, kim bana Lokman olacak?

O temiz pak nefesin, âb-ı hayatı bu çölün,

Onu dûr etme ki her fert ona reyyan olacak.

 

Hele ol nur-u şerifin kime değmişse eğer,

Küçücük zerre de olsa, meh-i tâbân olacak.

O lütufkâr, o keremkâr eli öptükçe benim

Bu küçük kalb-i hazînim yine handan olacak.

 

Bab-ı feyzinden ırak olmayı asla çekemem,

Dahi nezrim bu ki canım sana kurban olacak.

Nazarın erse garip başıma ey nur-u Hüdâ,

Bugün artık bu hakir bendede umman olacak,

 

Bu anasır, yüzüne her ne kadar çekse hicab,

Yine haksın, buna şahit yine Kur'ân olacak.

Kab-ı Kavseynden alıp dersimi bildim ki ayân,

O güzel nur-u bedi', mânevî sultan olacak.

 

Sakınıp, Feyzi-i biçareye bahs açma bugün,

Yeni baştan yine şeyda, yine giryan olacak.

 

 Biçare talebeniz

 Hasan Feyzi