İSRAİL’İN PSİKOLOJİK HARP YÖNTEMLERİ
Siyonist İsrail devleti işgal ettiği Filistin topraklarında tutunmak için her türlü
teknik ve psikolojik yöntemi uyguluyor.
Bu yöntemlerin içinde İleri düzeyde gelişmiş silahlar, uydu takip sistemleri,
istihbarat ve istihbarata karşı koyma yöntemlerini, zırhlı teknik araçlar ve
yüksek ateş gücüne sahip hava ve kara araçları ne derseniz hepsi var.
Ancak tüm üstün teknolojik güç tek başına savaşı kazanmaya, yeni yerleşim
birimi açmaya ve saldırılara karşı korunmaya yetiyor mu?
Hayır yetmiyor.
Çünkü Yahudiler ve Filistinliler hem içi içe hem de komşu olarak yaşıyorlar. İsrail
parlamentosunda Arap milletvekilleri var. Gazze hariç açık hedef olabilecek
müstakil bir bölge yok.
Yok, çünkü; Batı Şeria ve Doğu Kudüs tamamıyla işgal edilmiş vaziyette. Yeni
yerleşim birimleri ile kim nerede yaşıyor belli değil.
O halde İsrail bu şartlarda işgalini nasıl sürdürebiliyor ve ciddi bir direniş
olmadan nasıl yaşayabiliyor?
Bunun cevabı İsrail’in işgal siyasetinde saklı. Yani işgalin psikolojik ve sosyal,
siyasi hazırlık ve uygulama biçiminde gizli. Bu psikolojik harp yöntemlerinde
birçok metod uygulanıyor.
Bunlardan birincisi; Eylemlere karışmış ailelerin çocuklarını büyüklerle aynı
maddeden yargılamak. Yani taş atan bir Filistinli çocuğa müebbet hapis
verilebiliyor.
İkincisi; Eyleme katılan gençlerin evlerini tespit edip yıkmak. Batı Şeria’da
buldozerlerle, Gazze de ise önce İHA ile uyarı fişeği atıp sonra hava
bombardımanı ile yıkıyor.
Üçüncüsü; Direnişe katılan gençlerin anne veya babalarını gözaltına almak
Dördüncüsü; İşlettiği dükkanı veya tarlasını yakmak, aç ve işsiz bırakmak.
Beşincisi; Filistin direnişine sembol olan çocuk dahil her kim var ise mümkün ise
öldürmek değilse tutuklamak.
Ahed Tamimi, çocukluğundan beri birçok defa İsrail askerleriyle karşı karşıya
gelmiş bir isim. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından da kabul
edilmiş ve Filistinli kahraman olarak ilan edilmişti. Rejim tarafından gözaltına
alındı belki de hapis cezası yiyecek.
Tekerlekli sandalyedeki vücudunun yarısını Siyonist rejim ile savaşırken
kaybetmiş olan Ebu Süreyya’yı alnından vurularak şehit edildi.
Direnişin sembolü olan Hamasın eski liderlerinden yaşlı ve tekerlekli
sandalyedeki Şeyh Yasin’i İHA ile öldürdüler.
Altıncısı; Silahsız eylemlerde gerçek mermi kullanıp kameraların önünde
Filistinlileri katletmek.
Yedincisi; Filistinli gençlerin çelişkilerinden faydalanarak para veya başka
vaadlerle ajanlaştırmak.
Her yıl onlarca Filistinli İsrail’e ajanlık yaptığı gerekçesi ile infaz ediliyor.
Sekizincisi; Filistinli ailelerin evlerini yüksek fiyatta satın almak. Siyonist rejim
Onları dış ülkelerde yaşamaları için ikna edip vize ve vatandaşlık imkanı sağlıyor.
Bu büyük bir trajedi çünkü evsiz aç ve muhtaç durumdaki gençler zindandan
kurtulmak için bu yolu seçmek zorunda kalıyor. İsrail hükümetleri bunun için
oldukça önemli bir mali kaynak aktarıyor.
Bu psikolojik harp yöntemlerinde Filistin halkını sindirilerek ve umutsuz
bırakılıyor ve direniş heyecanı ve gücünü kırıyor.
Bu yöntemleri kullanan Siyonist rejim şunu demek istiyor.
Biz vazgeçmeyeceğiz ve bu toprakları size geri vermeyeceğiz bunun için kim
olursa olsun herkesi öldürebiliriz.
Bu korkak olan mahlukatın yaptığı bir yöntemdir. Kendini olduğundan fazla
büyük ve güçlü göstermeye çalışan hayvanların kullandığı bir taktiktir.
Bu yöntemler her an yıkılacağı endişesi içinde olan ahlak yoksunu yapay bir
devletçiğin var olmak için uyguladığı taktiklerdir.
Emin olun Siyonist rejimin tüm varlığı, Ebu Süreyya’nın üstünde şehit olduğu o
metal sandalye kadar değerli değildir.
Her kes Filistinlileri eleştiriyor bir avuç Yahudi ile nasıl baş edemiyorsunuz diye!
Halkının yarısının resmi asker olduğu bir acımasız korkak rejime kullandığı
psikolojik taktik ve uygulamalara karşı siz olsaydınız ne yapardınız?
Diren demek kolay, madem bu kadar önemli Kudüs ve Filistin, onların şehadet
yürüyüşüne ve direnişine turist olarak değil gerçek bir mücahit olarak katılmaya
ne dersiniz?
Çünkü Kudüs gidiyor ve Filistin halkı ölmeye devam ediyor.
Cevabınız evet ise buyurun…
Değil ise siyaseti bırakalım ve elimizden ne geliyorsa onu yapalım…