“ARTIK İSLAM DÜNYASININ LİDERİSİN”

Evet, sevgili okurlar.

Malumunuz üzre Pazar günü AK Partinin 4. Olağan Kongresi yapıldı.

Dün bu köşede anlattıklarımız tekrar olmasın diye, hatırlatma babında birkaç cümle sizlerle paylaşmak istedim.

Başlık olarak koyduğumuz “Artık İslam dünyasının liderisin” ifadesi Hamas Lideri Halid Meşal’e aittir.

Kongrede konuşan Hamas lideri Halid Meşal, Başbakan Erdoğan’a övgüler yağdırırken, şöyle diyor;

“Ey kardeşim Erdoğan!

Allah’a şükret, sana çok verdi ve sen buna layıksın.

Sen sadece bir Türk lideri değilsin, artık İslam Âleminde de bir lidersin...”

Meşal’in bu sözleri kongre salonunda dakikalarca alkışlandı.

Gerçekten Meşal’in özetlemek istediği ifade Başbakan Erdoğan’da mevcuttur.

Fiilen her ne kadar Türkiye’nin bir siyasi lideriyse de, hükmen tüm İslam dünyasının lideridir.

Zira bize göre Devleti Aliye-yi Osmaniye’yi temsil ediyor.

Hem de ekibiyle beraber.

***

Hele hele son A takımı olarak seçip MKYK’ya aldığı isimler gerçekten şayan-ı dikkattir..

Zaten bu da demektir ki, Sayın Başbakan önünü gören bir liderdir ki bundan sonra emaneti güvenilir ehil insanlara teslim etmek istiyor.

Veyahut en azından mesai arkadaşları olarak görüyor.

Numan Kurtulmuş başta olmak üzere, Anayasa eski Raportörü Hukukçu Osman Can, Süleyman Uslu gibi mazisi temiz insanların oraya alınması partiyi yeniden yaşatmak demektir.

Ama tabii “Hatasız kul olmaz” misali...

Sayın Başbakan da elbette ki bazı siyasi rant peşine düşen, göstermelik olarak kendini makyajlayıp partiye lanse etmeye çalışanları da, gözden kaçırmaktadır.

Başbakan, özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu’nun siyasi olarak hiç kıymet-i harbiyeleri olmayan, kendi köylerinde dahi oy potansiyeli sıfır denecek kadar az olan insanları eskiden beri MKYK’ya yerleştirmesi, bize göre AK Parti için ve halk için bir şanssızlık eseridir.

Yoksa gerçekten Diyarbakır’dan MKYK’ya alınan Prof. Dr. Mehmet Akın, süper bir insan..

Geçtiğimiz genel seçimlerde Diyarbakırdan Milletvekili listesinde 7. sıraya konulması doğrusu apayrı bir yanlışlıktı.

Keza Sayın Necla Hattapoğlu hanımefendinin de eski MKYK’da olup, yeniden makamını muhafaza etmesi de çok sevindirici bir gelişmedir.

***

Ama Şanlıurfalı olup da hasbelkader Dicle Üniversitesi’nde fi tarihinde görev yapan Prof. Dr. Mazhar Bağlı gibi kimlikler hiç de partinin misyonuna yakışmayacak insanlardır.

Zira Diyarbakır’da görev yaparken kendisine yakışmayan bazı şaibelerden kendini kurtaramayan birisidir.

Ki yargıda “ahlaki” olmayan vakalardan dolayı soruşturma geçirmiş biridir.

Mazisi şaibeli geçen böylesi insanlar Başbakan’a kimler tarafından kabul ettirilmesi bize göre o da apayrı bir yanlışlıktır.

Daha burada isimlerini söylemeye gerek duymadığımız bazı yanlış insanlar yok değildir, ama genel olarak yeni alınan kadro inanıyoruz ki, büyük bir çabayla partiyi daha da güçlendirecek.

Ama gönül arzu ediyor ki, Sayın Başbakanımız ferasetli ve zeki bir insan olduğundan kimsenin şüphesi olmasın, en kısa zamanda etrafına bakarak yavaş yavaş bazı şeyleri tespit etmelidir.

Dostça tavsiyemiz olarak;

Partinin ön saflarında olan ve bugüne kadar mekanizmayı kendi ellerinde tutan bazı insanlar var, başta Diyarbakır olmak üzere diğer Doğu ve Güneydoğu Anadolu’nun bazı simaları partiden artık en azından geri plana atılmaları parti için yepyeni bir kimlik kazandıracaktır.

Yoksa 30 yıldan beri beyinleri yorulmuş, vücutları yorulmuş insanlar hala da partinin bünyesinde, kilit noktasında görüntü veriyorlarsa da o da yanlıştır.

Zaten Sayın Başbakanın sloganları da bizi kanıtlıyor.

* * *

“Hedef 2023, sonraki hedefimiz 2071’dir” diyor.

4. Olağan Kongre’de koltuğa yapışan genel başkanlardan olmayacağını belirterek, “Bu bir veda değil, bir moladır. Bu yorgunluğun molası değil, bir ilkenin bir vaadin yerine getirilmesidir”

Tüm bu gerçekler doğrultusunda hükümetin özellikle sevgili Başbakanımızın yapacağı en önemli iş varsa o da yepyeni ter-û taze bir anayasanın şart olduğunun unutulmamasıdır.

Milletin bölünmez bütünlüğü, ülkenin bekası ve devletin yaşaması için tek kelimeyle bu mevcut anayasayla değil, yepyeni genç beyinlerin tespitiyle yeni bir anayasa gereklidir.

Aksi takdirde yapılan tüm işler “Ke’en lem yekûn” gibi bir sloganla boşa çıkacaktır.

Zira Türkiye, bugün sistem olarak mevcut sistem yüzünden tünelin içine girip, ışık arayışı içinde yürürken bir türlü yürüyememek, geçmişe dayalı karanlık bir ekibin anayasaları tarafından tıkanmakta ve daha da tıkanmaya namzettir.

Bu nedenle vatan sevgisi milli birlik ve beraberliğin korunması için; kapsayıcı, genelleyici, koruyucu, demokratik hukukun üstünlüğünü bünyesinde taşıyan bir anayasa gereklidir.

Bu anayasa insanlar tarafından kanun koyucusu olmaktan fazla, toplumun inanç özgürlüğü başta olmak üzere ibadet özgürlüğüne kadar, vatandaşların günlük hayat akışları içerisinde muamelat alışveriş, banka, ticari ahlakının korunması için ve toplumun genel barış ve kardeşliği için adeta ilahi adaleti temsil eden bir anayasanın getirilmesi gerek.

Tabulaştırılmış, putlaştırılmış, insan temel hak ve özgürlüğünden uzak, insanları adeta bazı merkezlere yönelik, Allah’ın ubudiyetinden alıkoyup, birilerine köle ettirme, kul ettirme oligarşisinden uzak tutması gerekir.

Dosta düşmana, parmak ısırtacak kadar gerçek hukuka dayalı demokratik bir anayasa şarttır.

Aksi halde Sayın Başbakanın yıllar yılı bunca çabaları hep boşuna çıkmış olur ki, bundan sonra ne söyleseler inandırıcılığını koruyamaz.

Telafisi de mümkün olmayacaktır.

* * *

Bu nedenle diyoruz ki;

Halkın isteği paralelinde bir anayasa, partinin yıllardan beri bünyesine çöreklenmiş, kendilerine ve yakınlarına kişisel rant peşine düşmekten başka hiçbir amacı olmayan insanları denemek için olsa dahi, partinin kilit odaklarından uzak tutması gerekir.

Zira halk, bu tür insanlardan bıkmıştır.

Öyle inanıyoruz ki;

Sayın Başbakanın 11 yıl içerisinde attığı her adım müspet olmuştur, kaygan zemine değil, sağlam bir zemine oturtmuştur.

Bu itibarla diyoruz ki halkın en büyük bekletisi vardır; o da partinin etrafının temiz tutulmasıdır.

En derin saygı ve sevgilerimle.