28 ŞUBAT’TA JİTEMİN JAKOBENLİĞİ!? (2)

Evet, sevgili okurlar.

Bugün tarihi bir gün yaşamaktayız.

12 yıl önceydi.

Maalesef bu şerefli ve inançlı çalışmamız neticesinde verdiğimiz tarihi mücadelenin faturası bize 12 yıl önce ağır ödettirildi.

Biz, bütün yayın politikamızla, aktif bir biçimde, bölgede bulunan devletten yana değişik terör örgütleriyle mücadele verirken maalesef karşımızda devletin yanlış güçlerini gördük.

Olayların başlangıcı olarak, 21 Haziran 1996 akşamı Altındağ Dinlenme Tesisleri’ne yapılan saldırı neticesinde 8 masum insanların hayatına mal olmuş ve iki misli insanların yaralanması ve gerek ailemiz olsun, gerek tesisimizin bünyesinde yapılan yatırım olsun, tamamıyla sarsıldı. Çok büyük bir terör vakasıyla karşılaştık.

Olay yeri jandarma bölgesi olması hasebiyle Jandarma maalesef o an o pozisyonda terörle mücadele yapmak için diyebiliriz ki, kılını kıpırdatmadı.

150 metre olay yerinden uzakta olan Jandarma Timine bağlı zırhlı araç bulunurken, teröristlerin kaçabilme şansı sıfır olduğu halde yerinden kıpırdamayan o zırhlı araç bize çok büyük endişe verdi.

Sonradan da elde ettiğimiz gizli bir istihbaratla Tim Komutanına Jandarma Alay Komutanlığı tarafından ikinci emre kadar kıpırdanmama emri verilmiştir, “teröristlerin peşine düşmeyin” denilmiştir.

Üstüne üstlük iki ay boyunca Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü terörle mücadele şubesi teröristleri yakalamak için büyük mücadele verirken İl Jandarma Alay Komutanı, Diyarbakır Emniyet Müdürüne ağza alınmayan hakaretlerde bulunuyor.

* * *

Evet, fazla başınızı ağrıtmadan, her zaman yazdığımız gibi bu bölgemizde JİTEM devlet hesabına değil, kendi hesabına gizliden gizliye, kökü dışa bağlı veyahut içten bozguncu bazı oluşumlara bağlı olmak hasebiyle çalışmıştır.

1996’dan sonra 1997 ile 2000 yılları arasında, hakkımızda tertip edilen fişleme, karalama ve İran yanlısı bir terör örgütüne mensup olma yaftaları tanzim ederek bizi gözaltına almaları ve bundan sonuç almayınca 15 gün sonra bu kez PKK terör örgütüne yardım-yataklıktan suçlandık.

Bundan dolayı çalışan, aktif şirketlerimizin elemanları gözaltına alınarak PKK’dan yargılanmaları ve bu doğrultuda, PKK adına yazılan sahte dokümanları tanzim etme ve bunları 7. Kolordu Komutanlığının imzasından geçirme, DGM Cumhuriyet Başsavcısı Nihat Çakar’ın kaşla göz arasında, herhangi bir araştırma yapmadan bu sahte belgeye iddianame hazırlatma gayretkeşliği..

Netice itibariyle dayanaksız, tutarsız kirlenmeden ibaret olan bir fişleme olduğu mahkemece tespit edildi.

Çocuklarımız hakkında beraat kararı veren mahkeme heyetinin HSYK’ya şikâyet edilmesi..

Ki bunlar da Şemdinli olayıyla ilgili Van mahkemesindeki hakim ve savcıların dağıtılması gibi, beraat kararı veren Diyarbakır 4 Nolu DGM Hâkim ve Savcıları tabiri caizse çil yavrusu gibi dağıtıldı..

İşte bunları yapanlar anlattığımız gibi aynı ekip, aynı güruh, aynı insanlardır.

***

Ki bu güruh kesim;

Sahte fişlenmeyle yetinmeyip 1994-1995’lerde Diyarbakır’da görev yapan İl Jandarma Alay Komutanı Albay Eşref Hatipoğlu’nun emekli olduktan sonra değişik tarihlerde 7. Kolordu Komutanlığı’na bizim ailemizi karalamak ve hain göstermek için ha bire karalama yazıları göndermiş ve bununla beraber geçici de olsa bir yerleri kandırabilmiştir.

Bununla yetinmeyip, değişik tarihlerde Jandarma Genel Komutanlığı’na “Kişiye özel” olarak “Gizli” damgalı 4-5 sayfadan ibaret el yazısıyla yazı yazmış.

Merhum Emin Altındağ’ı fişlemiş, hain olarak göstermiş ve bu doğrultuda nihayet 16 Eylül 1999 tarihinde dönemin Jandarma Genel Komutanlığı Harekât Başkanı Tümgeneral Mehmet Çavdaroğlu, benim ve oğlum Emin Altındağ hakkında adeta bir ferman yayınlamıştır.

***

Bakınız;

Yayınladığı  iki sayfadan ibaret olan gizli emir yazısının sonunda şöyle bir paragraf geçiyor;

“Diyarbakır DGM Cumhuriyet Başsavcılığı ele geçen belgeleri Diyarbakır İl Merkez Jandarma Komutanlığına göndererek adı geçen şahıslar hakkında gerekli soruşturmanın yapılması talebinde bulunulmuştur.

Gönderilen belgelerde ERNK mühürlü bir notta Emin Altındağ ve Selahattin Altındağ’ın, terör örgütüne 350 bin Mark vergi verdiklerinin yazılı olması sebebiyle, aslen Diyarbakır İli Merkez ilçesi Yenişehir mahallesi nüfusuna kayıtlı Mehmet Ali Altındağ’ın oğlu 1965 doğumlu Selahattin Altındağ ile Ankara ili Çankaya ilçesi Büyükesat mahallesi nüfusuna kayıtlı Mehmet Ali oğlu 1958 doğumlu Emin Altındağ’a yasal işlem yapılmak üzere yakalanarak gözaltına alınmışlardır.

Adı geçen şahıslar hazırlık soruşturmasını müteakip Diyarbakır DGM Cumhuriyet Başsavcılığına sevk edilmiş 1998/1064 hazırlık kaydıyla tutuklanarak Diyarbakır E Tipi Kapalı Cezaevine konulmuştur, bilahare tutuksuz yargılanmak üzere tahliye edilmiş olup, mahkemeleri halen tutuksuz olarak devam etmektedir.

Anılan şahıslar, Ankara İstihbarat Grup Komutanlığına verilen emirle takibe alınmışlardır”

***

Evet, sevgili okurlar.

Emekli Albay Eşref Hatipoğlu’nun, Jandarma Genel Komutanlığına ve Kolordu Komutanlığına değişik tarihlerde el yazısıyla yazmış olduğu fişleme ve karalama yazısı, yalan, iftira ve birer yaftadan ibaret olup gönderdikleri bu yazılar doğrultusunda Emin Altındağ, onların yazılarında belirttikleri gibi 1999’da istihbaratın murakabesi ve takibi altına alınıyor.

Sonuç itibariyle;

2000 yılının 25 Nisan’ı 26 Nisan’a bağlayan günün akşam saatlerinde Bingöl ile Diyarbakır arasında, termal kameraların bulunduğu askeri bölgeden geçerken suikasta uğradıktan sonra trafik kazası süsü verilmiştir.

Netice itibariyle Jandarma Genel Komutanlığı adına emir yazısını yazan Tümgeneral Mehmet Çavdaroğlu, 7. Kolordu Komutanlığı Komutan adına Kıdemli Albay Erhan Tavşancı ile yine Kıdemli Albay Reha Şatana’nın Emin Altındağ hakkında yazmış olduğu emir yazıları doğrultusunda JİTEM yola çıkmıştır ve bir sene içerisinde Emin Altındağ’a pusu kurarak ölümüne sebebiyet vermiştir.

Bu oluşumlar neticesinde olayın ilk katilleri kim ve tali katilleri kim?

Biz tüm bu olup-bitenlerin "müsebbipleri" hakkında zaman zaman savcılıklara "suç duyurusunda" bulunduk.

Ancak şikayetlerimiz ve suç duyurularımız pek de netice vermemiştir. Hep geri bırakılıp, sumen altı edilmiştir.

* * *

İşte dünkü yazımda da belirttiğim gibi 28 Şubat, eski tarihe dayalı zorba engizisyon mahkemelerini bize hatırlatmaktadır.

Zorba engizisyon mahkemeleri Roma İmparatorluğu bünyesinde oluşarak, Haçlı Hıristiyanlık dünyasına bela olmuştur.

Ama ne çare ki, maalesef diyebiliriz ki, o anlayış bugün Türkiye’mizin yargı bünyesinde de var olduğunu görüyoruz.

Zira mağdurların, mazlumların hakkını ikinci planda tutan, güçlünün yanında tavır sergileyen bir yargı anlayışı olmaması gerekir.

Eğer varsa, memleketin yargı hakkındaki güvenini sarsar.

Evet, tarih bize şunu gösteriyor.

Zalim Neronlar gibi silahlarıyla akıttıkları mazlumların kanı ile nasıl boyandığını tarihten haberi olan herkes bilir.

Aslında bu tür olayları yakından öğrenmek için geçmişe yönelik tarihin derinliklerine kulak vermek gerekir.

Gerçekten tarihe göz atıp, dinlersek bir şeyleri göreceğiz ve duyacağız.

Malumunuz üzre tarihte engizisyon cemiyeti kendi toplumunu hukuk dışı sıkıştırmıştır, zalimin yanında tavır almış, daima mazlumu hiçe saymış.

Sıkıştırılan mazlumların ah û eninleri feryad û figanları yeryüzüne dağılmıştır.

Bu mezalim Roma İmparatorluğunda beş yüz seneye yakın hükümran olmuştur maalesef.

Bize göre o günün o vahşi anlayışı ve o haydut anlayışın destekleyicilerinin günümüzde de varlıklarını sürdürmekte olduğunu görüyor gibiyiz.

Hatta kendi antidemokratik hukuk dışı uygulamalarına gâh suret, gâh isim ve gâh da kılık kıyafet değiştirerek medeniyet ve siyasetin hile ve hurdalarıyla gerçek yüzünü göstermemek kaydıyla yola çıkmıştır.

Zamanımıza kadar uzantıları söz konusudur.

Nitekim tarihi İttihat ve Terakki Partisinin varlığı bize göre oraya uzanmaktadır.

Cumhuriyetten sonra da aynı uzantılar yer yer kendilerini göstermişlerdir.

* * *

Evet, bugün bizim için ömrümüzün en ağır günü.

Unutulacak gibi değil, amma Rabbimizden umudumuzu kesmeyecek ve şehitlerimizin kanını yerde bırakacak kadar da aciz değiliz.

Zalimler eninde sonunda hak ettiği adalet şamarını yiyecekler ve biz bu umudu taşıyoruz.

Ve tabi ki;

Zalimler için yaşasın cehennem, alçaklar için yaşasın alçalış, diyoruz.

Selam ve saygılarımla.