28 ŞUBAT’TA JİTEMİN JAKOBENLİĞİ!? (8)

Evet, sevgili okurlar.
Bilindiği üzre, 28 Şubat olgusu ister Türkiye Cumhuriyeti hudutları içerisinde olsun, isterseniz dünya kamuoyunda olsun, artık herkesin beynine ve ruhi derinliklerine ne kadar kirli bir olgu olduğu gerçeği yerleşmiştir.
İnanıyorum ki her halükarda insanlık cevherini, karakterini taşıyan hiç kimse pozitif düşünceyle "bu çirkinliği" inkar edemiz.
Ve inanıyoruz ki nefretle karşılar.
Bünyesinde taşıdığı sayısızca sorular var.
Ki bu sorulara cevap yetiştirmek de her babayiğidin karı değildir.
Zira o kadar girift ki, o kadar karmaşık ki, kimin ne yaptığı, kimin kimin yanında ve nerede yer aldığı çok büyük belirsizlikler içerisinde.
Nitekim, Sosyalist, Marksist emperyalizmine dayalı komünist ülkeler ve İsrail’deki politikanın bir uzantısı gibi görünmektedir.
Evet, “Tavşana kaç, tazıya tut” misali kurtların cirit attığı dumanlı havada avlanma fırsatının yakalanması gibi.
İnanın, insan bunlara anlam getirmede ve ifade etmede zorlanıyor.
Çıkış bulamıyor.
Nasıl açıklayacak ve neye dayanarak, neleri söyleyebilecek bir durumda değiliz!
Ancak tek kelimeyle diyebiliriz ki süreç tam bir ihanet süreci.
Şebeke tam hıyanet şebekesi.
Kıblesiz, inançsız, kökü dışarıya bağlı bir takım Ergenekoncu, balyozcu, şarapcı despot bir gruhun işi olabilir.
Yoksa devletine bağlı, ülkesini seven, halkına inanan hiçbir yürek buna dayanamadığı gibi, bu tür haydutlaşma cesaretini de gösteremez.

* * *

Bakınız, daha dün “28 ŞUBAT’TA DÖRDÜNCÜ DALGA” diye manşetler atıldı.
Görsel medya operasyonu birinci haber olarak verdi.
“Özel Yetkili Ankara Cumhuriyet Başsavcı Vekilliğinin yürüttüğü soruşturma kapsamında altı ilde 17 asker ve 1 emekli sivil memur için gözaltı kararı çıkartıldı.
Gözaltına alınan 3. Ordu Kurmay Başkanı Tümgeneral Berkay Turgut Ankara’ya götürüldü.
Gözaltına alınanlar arasında 28 Şubat döneminde İçişleri Bakanı görevinde bulunan Meral Akşener’e;
“Söyleyin o kadına ayağını denk atsın, yoksa İçişleri Bakanlığı önünde yağlı kazığa oturttururuz” sözlerinin sahibi olduğu belirtilen Çetin Saner’in yanı sıra, 3. Ordu Kurmay Başkanı Tümgeneral Berkay Turgut da bulunuyor.

* * *

Evet, sevgili okurlar.
Gerçekten gündem çok yoğun…
Türkiye insanının, imkânsızlıklar içerisinde yıllar yılı devletine vergisini veren, devlet kurumlarının harcama bütçelerini temin eden bu fedakâr millet, her nedense cumhuriyetin kuruluşundan bugüne dek, devrim kanunları adı altında olaylar tersyüz edilerek "zülme" maruz kalmıştır.
Yanlış ve kasıtlı uygulamalarla bu milleti inim inim inleten mutlak bir küfür ve inkârcılık sistemi zaman gösterdi ki, her şeyiyle mutlak bir kirlenme, mutlak bir zulüm, mutlak bir terör ve anarşi’nin varlığı söz konusu olmuştur.
Ne hazindir ki, bu da devletin derininden çıkagelmiştir.
İşte, insanın en çok zoruna giden de bu.
Bakınız, Meral Akşener hanımefendi geç bile olsa büyük bir yüreklilik göstererek vatanperverliğiyle, kendisine yakışır ağırbaşlılığıyla, Emniyet eski istihbarat başkanı Bülent Orakoğlu’ndan sonra, kendisi harekete geçti.
Ve Ankara Özel Yetkili Cumhuriyet Başsavcı Vekilliğinin yürüttüğü 28 Şubat soruşturması kapsamında TBMM Başkan Vekili sıfatıyla Özel Yetkili Savcılığa başvurdu.
“Soruşturmayı yürüten Özel Yetkili Cumhuriyet Savcısı Mustafa Bilgin’in daveti üzerine Ankara Adalet Sarayı’na giden Akşener ilk olarak Ankara Özel Yetkili Cumhuriyet Başsavcısı Hüseyin Görüşen ile görüştü.
Akşener daha sonra yaklaşık iki buçuk saat Mustafa Bilgili’nin sorularını cevapladı.
Akşener adliyeden ayrılırken basın mensuplarına yaptığı açıklamada; “Sayın Savcı BÇG’ye yönelik bazı bilgiler sordu, ben de bu bilgileri kendisiyle paylaştım, bu kadar.” dedi”

* * *

Evet, sevgili okurlar.
CHP’nin tarihi efsanevi altı oklu rejimi Kemalizm, Atatürkçülük ve devrimler yasaları gölgesinde gerçekten bu millete kurtarıcılık adı altında çok büyük ihanetler yapılmıştır.
Başta söylediğim gibi bunları sorular halinde sıralayarak, bu daracık yerde yani bu dar sütunlu köşeye sığdırmak mümkün değil.
Ama Allah fırsat verirse, zaman elverişli olursa bu kirlenmeyi, bu hıyaneti, bu ihaneti artık uyanan Türkiye insanına bir bir peyderpey anlatacağız, deşifre edeceğiz, kimin kimin yanında olduğunu belirteceğiz.
Devletin çarkının nasıl döndüğünü, devlet kurumlarının kötü niyetli yetkili insanlarla nasıl doldurulduğunu ve bu memleketin ne kadar geri kaldığını tarih önünde halkımızla paylaşmayı taahhüt etmişiz, söz vermişiz ve bunu yerine getirmeye devam edeceğiz.
Ama her gün biraz daha delilli, ispatlı, mesnetli ve dayanaklı bilgi ve belgelerle anlatacağız.
Velev ki zülfü yâre dokunsa bile, “Yarası olan gocunur” misali.
Çünkü 28 Şubat’ın öncesinden de, sonrasından da aynı zihniyetten, aynı anlayıştan, aynı gruplardan zarar görmüş biri olarak elbette ki unutmayacağız ve fırsat buldukça, derli toplu olarak medyamızın günlük bilgilerinden yararlanarak da her şeyi buradan bildireceğiz.
Yalnız, “Allah değerli Başbakanımız muhterem Recep Tayyip Erdoğan’dan razı olsun” diye dua ediyoruz.
Bakınız, attığı her adım toplumun nabzına göredir, toplumun kaldırabildiği ve beklediği uygulamalardır.
Eğer bunları AK Parti hükümeti zamanında gerçekleştirmezse demek ki görevini yapmamış sayılır ki, bu da Başbakanımıza yakışmaz.

* * *

Bakınız, dünkü medyanın önemli manşetlerinden biri de;
“28 ŞUBAT’IN 104 ÇAĞDIŞI UYGULAMASI TARİH OLDU” başlıklı haber ..
Şöyle devam ediyor;
“28 Şubat darbesinin bürokrasideki izleri silindi, 6 milyon kişinin fişlenmesine hukuksuz takibatlara, illegal dinlenmelere gerekçe gösterilen 104 çağdışı emir, talimat, olur, tamim, direktif ve genelge kaldırıldı.
Erdoğan, iki yıl önce İçişleri Bakanlığı’na bu yönde emir vermişti”
Buradan Sayın Başbakanımızı tebrik ederiz.
Allah ebediyen onu korusun ve rızasına mazhar olsun diye dua ediyoruz.

 

***

Dünkü Sabah gazetesinin büyük puntolarla yazdığı çok manalı, geniş anlamlı şu habere dikkatinizi çekiyorum;
“KEYFİ TUTUKLAMA BEDEL ÖDETECEK”
“Haksız tutuklamalar yüzünden bir yılda 2 milyon lira tazminat ödeyen devlet bunu ilgili hâkim ve savcıların maaşından kesecek”
Evet, haksız tutuklama ve keyfi ideolojik kararlar devlete niye o kadar pahalıya mal olsun ki?
Adli ilahi nezdinde de kimse kimsenin suçunu taşıyamaz ve onun yerine de cezalandırılamaz.
Gerçekle yola çıkılırsa, fakir-fukaranın, dulun-yetimin, yoksulun-işsizin alın terinden meydana gelen bir vergi ile oluşan bütçeden hâkim ve savcıların vermiş olduğu keyfi ve ideolojik kararlar yüzünden AİHM Türkiye’yi büyük tazminata tabi tutmuştur.
Ama tüm bu ağır tazminatları devlet elbette ki, dulun-yetimin-yoksulun alın terinden değil, onların maaşlarından ve alacaklarından kesmelidir ve ödetmelidir.
Gerçek adalet de bu.
“Hâkim ve savcıların keyfi tutuklama ve gözaltına maruz kalıp sonra beraat edenlerin kazandığı tazminatlardan bunalan hazine, HSYK’ya başvurarak, kamunun zararı bu kararlarda imzası olanlara rücu edilsin” dedi.
Bu münasebetle HSYK, dosyaları bir bir istedi.
Ah bu yeni HSYK, yüreklilik göstererek 1997 ile 2000 yılları arasındaki DGM Cumhuriyet Başsavcılığı’nda başta dönemin başsavcısı Nihat Çakar olmak üzere ve onun uydusu olarak sahte fişlemeleri meşrulaştırarak, iddianameleri hazırlayan savcılara da sıra getirseydi ne güzel olurdu.
Bizce, eğer onlara sıra gelmezse bu adalet eksik kalır, yamuk durur.
Neden mi?
Nedeni belli, yani illa ki darbe yapanlara mı yöneliktir bu araştırmalar, bu uygulamalar?
Nice Anadolu insanını mağdur eden, zarar veren, batıl inanç ve ideolojilere uymayan insanları adeta birer tutsak olarak kullanmışlar, maddi ve manevi büyük zarar vermişlerdir.
Bunun için hep söylüyoruz, Sayın Meral Akşener, nasıl ki İçişleri Bakanıyken ona yapılan hakareti unutmamış, 15 yıl sonra da olsa fırsatı yakalamış ve gerekeni yasalar önünde yapmıştır.
Aynı şekilde bize de o dönemde çok acımasızca yapılan ihanetleri, verilen zararları, hıyanetleri hiç kimse örtbas edemez.
Her zaman söylüyoruz.
Özel savcılar nerede?
Niye bizim de ifadelerimize başvurmuyorlar?
Elbette ki bizim de söyleyeceklerimiz var.
Ama bir türlü bu sorulara cevap verilmiyor.
Olay açıktır, suç meydanda.
Keza suçlularda.
Keşke web adreslerinde “www.analitikbakis.com” sitesine baksalar, dudak uçuklatan tarihi gerçeklerle karşılaşacaklardır, Sayın Özel Yetkili savcılarımız.
Keşke ona da girebilseler.
Faili meçhul cinayetler davasıyla ilgili tutuklu bulunan Albay Cemal Temizöz ile ilgili çok ilginç detaylar yer alıyor.
Temizöz hakkında itirafçı Abdulkadir Aygan bakınız neler anlatmıyor ki?
Bu derin Albay ve onunla beraber olan dönemin başsavcısı Nihat Çakar, Yaşar Büyükanıt ve onun tanıdığı “iyi çocuklar” ve bunların Diyarbakır’daki işbirlikçisi olan sivil bazı yalaka işadamları.
Para karşılığında insanları sindirmeye, ocakları söndürmeye çalışan nice bazı PKK yanlısı işadamları var.
Bize inanmıyorlarsa, Abdulkadir Aygan’ın bu sitesini incelesinler, çok önemli, zengin malzemeleri ele geçirebilirler.
Ama gerçekten, görev aşkıyla yola çıkılırsa.
En derin saygı ve sevgilerimle.
İyi günler ve iyi mesailer.