28 ŞUBAT’TA JİTEMİN JAKOBENLİĞİ!? (9)

Evet, sevgili okurlar.

Malumunuz üzre, gündem bir hayli yoğun.

Zaten; gevşeme de göstermiyor.

Öyle ki,

İnsan nereye bakarsa baksın.

İstese de, istemezse de; sabahları uyanır uyanmaz, yeni gün doğuşuyla beraber yeni doğan gündemlerle karşılaşıyor.

Tabi bu da, "Türkiye'nin" ruh halini göstermektedir.

Nedeni de; yıllardır hız kesmeden, süre gelen bozuk ve çarpık, hukuk tanımaz, millete inanmaz bir sistemin işleyiş varlığıdır.

Ki her gün yeni bir "çarpıklığı ve hukuk dışılığı" doğuruyor.

Ama ne çare ki, gelen-giden çoğulcu parlamenter sistemine dayalı çalışan ve milli iradeyle iktidara gelen hükümetler ve o hükümetlerin başındaki başbakanlar ve tüm bakanlar kurulu adeta "olup-biten" bu çarpık-hukuk dışılıkları görmezlikten gelmiştir.

Gerek baskıcı jakoben askeri vesayetin etkisi altında kalmış olsun.

Gerekse de kendilerinin vurdumduymazlığı olsun.

"Batıl' bir düşünce içerisinde kalmışlar veya böylesine inanmışlar.

Bu fikri icrada, “halkı kurtarıyorum” derken, aslında halkı "badirelere" sürüklemişlerdir.

Gerçek ve asaletli kökenli olması gereken hizmetler yerine mecazi kandırmaca, boyalı, makyajlı politikalarla bu milleti bugüne kadar "oyalamışlardır".

Enva-i hileleri icra edilerek, bugünlere gelinmiştir.

Hiç kimse inkâr edemez.

***

Allah’tan ümit kesilmez ilkesiyle bu millet sabırla "kurtuluş" günlerini beklemiş.

Bugün;

İktidarda bulunan Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan taşıdığı misyonunu aksiyona dönüştürmesiyle halkta "mezalimlerden" kurtuluş ümitleri filizlenmiştir.

Hep ümit varız ki, istikbal behe mahal, İslam’ın ve ona inananların olacaktır.

Görülen tüm bu olumsuzluklara rağmen inanıyoruz ki, bunlar bir doğumun ön sancılarıydı, gerçek müjde veren doğum yapıldı ve sancılar yavaş yavaş dinmektedir.

Bu doğum sancılarından sonra ülke sathında yeni doğabilecek beklentiler hep inşallah başarılı, müjdeli, tarihi değerlerimiz olacaktır.

Zaten belirtiler de ortada.

***

Şimdi, tam dokuz gündür “28 ŞUBAT’TA JİTEMİN JAKOBENLİĞİ” başlığı altında devam ettiğimiz sohbetler biri diğerinden daha çarpıcı ve dikkat çekici ifadeleri taşıyor.

Yaptığımız tespitler paralelinde ele geçirdiğimiz belgeler ve edindiğimiz haberler gerçekten biri diğerinden daha orijinal ve daha muhkem gerçeklerden ibarettir.

Biz bu köşede hiç kimseye hakaret etme, aşağılama veya herhangi bir şekilde küçük düşürme sevdası peşinde değiliz.

Yasaların basına vermiş olduğu düşünce ve yazma özgürlüğü paralelinde yazdıklarımızın tümü, ya eleştiriye yöneliktir veyahut da kişilerin şimdiye kadar gizlenmiş, makyajlı yüzlerinin "maskesini" düşürmek ve gerçek yüzlerinin ortaya çıkması yönündedir.

* * *

Evet, sevgili dostlar.

Hakikaten demişler ya, “Görünen köy kılavuz istemez”

Hali âlem meydanda.

Türkiye hala da vesayetçi anayasanın etkisi altındadır.

Yasadışı hukuksuzluğun, vurdumduymazlığın sahrasında dolaşıyor.

CHP’nin altı oklu rejiminin getirdiği şeflik ve dipçik döneminin kalıntıları hala da direnç gösteriyor.

Günlük toplumsal hayat akışlarına bakıldığında hep gayriciddî, ahlakdışı, helal-haram demeden olumsuzlukları icra eden, bu "milleti tanımaz" direnci görüyoruz.

***

Velhasıl,

Devletin muhafazakâr, milli iradeyi temsil eden AK Partinin yönetiminde dahi birçok devlet daireleri yasa dışı, kanun tanımaz kişilerle dopdolu, çıkar peşindeler.

Yararını başkasının zararından gören mideci ve cepçi bürokratlar "kol" geziyor.

Rüşvet, usulsüzlük, yolsuzluk ve şaibeler diz boyu.

İnanıyoruz ki, dokuz yıldan beri Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın mahiyetinde çalışan bakanlar ve bakanlıklar hala da kendilerini eski ANAP ve Doğru Yol’un uygulamalarından kurtaramamışlardır.

Günlük medya, yazılı olsun görsel olsun, her yönüyle bazı kamu kurum ve kuruluşlardaki olup biten olumsuzlukları deşifre etmeye devam ediyor.

İşte gazete manşetlerine taşınan, TEDAŞ Genel Müdürü Haşim Keklik ve BEDAŞ Genel Müdürü Abdullah Atalay'ın, "kurumu" soyup-soğana çevirme, rezaleti.

Zaman zaman biz de bu köşede diyoruz ki,

“Ah keşke böyle olmasaydı”

***

 

Bu millet muhterem Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a gösterdiği bağlılığı ve güler yüzlülüğü, beklediği beklentileri maalesef istenilen düzeyde alamıyor.

Beklentilerinin karşılığını bir türlü bulamıyor.

Sayın Başbakanımızın ne kadar iyi niyetli olduğunu, hep düşüncelerini, fiilleştirip aksiyona dönüştürmek istediği halde, görüyoruz ki bazı bakanlıklar bu sınavı veremiyor ve zaman zaman sınıfta kalıyorlar.

Kuşkusuz ki, dokuz yıllık AK Parti iktidarının geçmiş beş yıl hariç; dört yıldan beri, yani cumhurbaşkanının değişiminden sonra atılan her adım yavaş yavaş hedefine ulaşmaktadır.

En büyük çarpıcı olay da şu Ergenekon ve Balyoz terörünün suçüstü yakalanması ve böylesine küfürbaz, inançsız, şımarık generallerin bir bir yakalanıp adaletin pençesine teslim edilmesi, işte bu Türkiye için yeni bir aydınlıktır ve acılı doğum sancılarının sonucunda yeni doğan nur topu gibi müjdeli geleceklerimizdir.

Bundan hiç kimsenin şüphesi olmasın.

* * *

Bakınız, bir haftadan beri medyanın ilk haber olarak birinci sayfaya taşıdıkları olay;

“28 Şubat soruşturmasında 4. Dalga”

“BATI ÇALIŞMA GRUBUNUN KRİZ MASASI GÖZALTINDA” diye büyük puntolarla haber yazılmış.

Diğer bir manşet şöyle;

“Kazıklı voyvoda dalgası”

Bu ifadenin altında Yeni Şafak’ın göbekten verdiği yakalanan generallerin resimleri var…

Her zaman ifade ettiğim gibi, Allah billâh aşkına bu memleketin, bu toplumun boğazından alınan vergilerin devletin önemli kurumlara yedirdiği o helal lokmalar hiç bu generallere yaramamıştır.

Suretlerine objektif bir gözle bakıldığında, yahu Allah aşkına hiçbirinin simasında bir nuraniyet, aydınlık göremiyorsun.

Ne hikmettir?

Evet, 28 Şubat soruşturmasının 4. dalgasında çoğunluğu BÇG kriz merkezi üyesi 15 kişiden oluşmaktadır.

Gözaltına alınan isimler arasında İçişleri Bakanı Meral Akşener’e “Söyleyin o kadına ayağını denk alsın, bakanlık önünde yağlı kazığa oturturuz” tehdidi savuran, dönemin Genelkurmay İstihbarat Daire Başkanı emekli Korgeneral Çetin Saner ve yine çarpıcı isimlerden birisi de gözlüklü ve şapkalı emekli Tümgeneral Erdal Şenel.

Bu zatı NAmuhterem, tam 17 sene Genelkurmay Başkanlığında sözde Hukuk Müşavirliği görevini üstlenmiştir.

General Fevzi Türkeri’den tut, nereye kadar gidersen git.

Hep asık, buruşuk ve nursuz yüzlerle karşılaşıyorsun.

Bundan anlaşılıyor ki, o mümtaz seçkin TSK’nın bünyesinde böylesine şımarık insanların yetişmesi Türkiye için bir züldür, bir hakarettir, tarihi yanlışlıklardır.

* * *

Bakınız, sevgili okurlar.

Sayın Meral Akşener hanımefendi devletin en önemli kurumlarından birisi olan İçişleri Bakanlığı görevini yaparken ne hazindir ki, en ağır ağza alınmayacak hakaretlerle karşılaşmış.

Böylesine edepsizlik, böylesine şımarıklık, böylesine vurdumduymazlık, inanmıyorum yeryüzünün hiçbir ülkesinde hiçbir devletin hiçbir ordusunda rastlanamaz.

Anlaşılan odur ki dün de söylediğim gibi, bunların almış olduğu zehirli gıda, toplumumuzun, milletimizin helal lokmasından değil, Yahudileşen İsrail’in, İngilizlerin, Fransızların yani haçlıların ve Siyonistlerin himayesinde yetişen ve yetiştirilen bozuk tinetli lokmalardan mütevellittir

Bunları aklımızdan geçirirken ve nursuz yüzlerini görürken, ilk imdadımıza yetişen inandığımız yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim’in bazı ayetleridir.

***

Evet, sevgili can dostlar.

El-Maide suresinin 78. ayeti ile 79. ve 80. ayetlerin yüce meallerine bakalım.

Bu ayetlerin yüce mana değerleri her ne kadar 1400 sene evvel o yüce İslam Peygamberi Hz. Muhammed’in (s.a.v) kalbi üzerine inmişse de, tazeliğini o kadar muhafaza ediyor ki, sanki günümüze yönelik olarak inmiştir ve yaşanmakta olanları anlatıyor.

Bakınız, 78. ayet mealen şöyledir;

“İsrailoğullarından küfür edenler, (küfürbaz, inançsız olanlar) hem Davud’un hem de Meryem oğlu İsa’nın dili ile lanetlenmişlerdi.

Bu onların yaptıkları isyan etmeleri ve daima had ve sınırı aşmaları yüzünden lanetlenmiş kimselerdir”

79. ayet ise şöyle ifade edilmektedir;

“Yaptıkları kötülüklerden birbirini vazgeçirmeye çalışmıyorlardı.

Ne kötü iş varsa onu yapıyorlardı.

İyilikler yerine hep kötülükleri yaşatıyorlardı”

80. ayet ise mealen şöyle;

“Çoğunun müşriklerle dostluk yaptıklarını görürsün, nefislerinin kendileri için hazırladığı şey ne kötü.

Allah onlara gazap etmiştir ve sonsuza dek azap içinde kalacaklardır”

* * *

Bakınız, sevgili okurlar.

İşte yüce Kuran’ımızın bugün günümüzde bize tanımladığı bir güruh var, o güruh işte bu Ergenekoncu, Balyozcu sureti gülmeyen, asık yüzlü ve ağızlarından çıkan galiz küfürlerin elbette ki sahipleri olacaktır.

Yalnız bunlar mı?

Durumumuz her halükarda hiç iyiye gitmiyor, iyi ki bu medya var.

Bu olmasaydı, böylesine toplumda yaşayan hayâsızca ve edepsizce gayrimeşru helalini harama karıştıran devletin bünyesinde nice nice bürokratlar var ve yarar verdiği yerde zarar verenler var.

Bugün için bunlarla yetinelim.

En derin saygı ve sevgilerimle.