‘KESKİN SİRKE KÜPÜNE ZARAR VERİR’ MİSALİ

Evet, sevgili okurlar!
Bilindiği üzre Türkiye, artık adım adım seçim sath-ı mailine doğru yürüyor.
Aday adayları belirtme tarihi açıklanmış durumda.
Resmi bürokratlar dün büyük bir yoğunluk içerisinde milletvekili olmak üzere kendi kendilerini istifaya zorlamış oldular.
Buna da şans, kader, kısmet diyelim.
Kimin şansı yaver düşer, devlet kuşu kimin başına konar o da tabi şimdilik meçhulümüz.
Ancak ‘Görünen köy kılavuz istemez’ misali...
Resmi sıfatların yapmış olduğu istifalar çoğunlukla iktidar partisinin bünyesinde bürokrasiyi yürüten zevat.
Büyük ihtimalle parti genel merkezinden veya daha doğrusu Başbakan’dan sinyal almışlar ki cesaret gösterip istifa etmişlerdir.
Bu da kamuoyu nezdinde düşünülen bir gerçek…
Yani kocaman bir iktidar kazanı içinde "ben de bir kepçe olayım gibi hizmet aşkı (!?) ile yola çıkmış insanlar" olabilir.
Tabi bu hizmet aşkı (!?) yalnız kelimeden ibaret değil.
Mana ve cevher itibarıyla da aşık olma, yani aşkı mecazı değil aşkı hakiki bünyesinde taşıyan bu yola düşen Mecnun’un Leyla’sına aşık olduğu gibi.
Gecesini gündüzüne katan ve hep rüyasında milletvekili hele hele AK Parti’den milletvekili olmayı gören, sevdasını gönüllerinde yakıp tutan kimseler, bir aşk ateşi onları tutmuş bir türlü yerinde duramıyorlar, hep zıplıyorlar.
"Acaba ne zaman benim adaylığım gerçekleşir" diye sevdalı meczuplar da yok değiller.
Bir yandan onlara da hak vermek lazım…
Zira iktidar parti..
Hele hele başında Sayın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan gibi başarılı bir devlet adamının bulunduğu partide yer alabilmek ve orda siyaset yapmak herkese nasip olmaz.
Bu nedenle her ne pahasına mal olursa olsun, hizmet aşkını(!) gönüllerinde meşale gibi yanıp tutuşan insanlar çoğunlukta; ama her nedense bu hizmet aşkı(!) illa ki siyasette ve illa ki iktidar partisinin siyasetinde aramak insanları bazı düşünceli sorulara götürmüyor değil.
Yahu Allah aşkına bu ne hizmet, bu ne aşk?
Sormazlar mı acaba sevgili dost, sen hayat boyunca zigzaglı duruşlarınla gâh orada gâh burada ve aynı zamanda ne onun yanında ne bunun yanında istikrarlı bir tavıra sahip olmadığın halde hemen hazır sofraya konmak girişiminde ne derecede hizmet aşkında samimisin diye akla sorular zinciri gelmiyor değil.
Sayın Başbakan’ımıza ve yetkili kadroya buradan dostça tavsiyelerimiz ve kamuoyunun istek ve arzuları paralelinde yaptığımız çok önemli araştırmalar sonucunda elde etmiş olduğumuz bilgiler doğrultusunda hatırlatmak babında bunu sunmak istiyoruz.
Sakın zinhar ola ki yanlış anlaşılmasın!
Geçmişe yönelik dünya tarih akışı içerisinde yani milletlerin ve devletlerin tarih sayfalarına özellikle 1433 sene evvel Medine’de kurulan bir İslam devletinin hayat akışı çerçevesinde bakıldığında çok büyük ibret almak için inceden inceye göz gezdirmek lazım.
Tetkik etmek lazım, irdelemek lazım.
Biz bunu kendimize düstur ve ilke olarak kıldığımızda hiçbir zaman hedefimizden şaşmayız ve siyasetimiz, niyetimiz doğrultusunda geleceğimizi yakalar ve başarı kaçınılmazdır.
Bu da bilimsel gerçeğe dayanarak söylüyoruz ki, samimi ve ciddi olarak davasını göğüsleyen ihlâslı insanların varlığına bağlıdır.
O yolda maddi ve manevi eğitimden geçmiş, okumuşluğunu güzel okumuş ve ona amel etmiş, dopdolu bir halk kitlesi gerekir.
Boş macera peşine düşen, vurguncu kozmopolit devşirmeci ve aldatıcı yalaka insanları rastgele bu partiye yanaştırmamak lazım.
Parti teşkilatı güvenilir insanlar tarafından bu tür insanların geçmişine yönelik iyi bilgi toplaması gerekir.
Aksi halde ceviz çuvalının içinde çekirdeği çürümüş, kurtlaşmış, ceviz olma fonksiyonunu yitirmiş ceviz, o sağlam cevizere zarar verir.
Bir meyve sepeti içine veyahut sebze kasası içine çürük elma veya domates koyarsan onlar sağlam olan diğer cinsini de tez elden çürütür.
Tarih buna şahittir ki devletlerin ve başlarında bulunan liderlerin başarı sırrı; niceliklerde değil, niteliklerde görülmüştür.
Örneğin; Ben-i İsrail toplumunda "Talut ile Calut" arasındaki savaş kesinlikle imanla, küfür savaşı olarak tarihe geçmiştir.
Talut’un Calut’a galebe çalması ordusunu ve tabasını büyük deneyimlerden geçirdikten sonra yola çıkmış ve Calut’u mağlup etmiştir.
Yani küfür ordusunu mağlup etmiştir.
Bu nedenle yüce Kur’an’ımız El-Bakara Suresi’nin 249. Ayet’in son bölümü bize bunu söylüyor.
"Allah’ın izniyle nice nice azınlıklar, daha nice nice çoğunluklara galebe çalmıştır.
Keskinlikle Allah sabırlı insanlarla beraberdir"
Bu Kur’an gerçeği bize gösteriyor ki bugünkü çoğulcu demokratik parlamenter sistemi Meclis’teki parmak kaldırma çoğunluğuna yönelik ise de fakat bize göre bu geçici bir manzaradır.
Önemli olan, kıymet ve değer nicelikte değil, nitelikte olmasıdır.
Niteliksiz insanlar ruhi cevherden yoksun, kalitesiz siyasetciler yani, bazı siyaset yaratıkları sonuç itibariyle zarar verirler.
Ve yazımızın başına konulan "Keskin sirke küpüne zarar verir" misali bu ifade tarihi bir gerçektir.
Hiç kimse inkâr edemez.
İster siyasi arenada olsun, ister askeri arenada olsun, ister sivil toplum kuruluşları arenasında olsun, her nerede olursa olsun ruhi yücelikleri bünyesinde taşıyan beyinler lazım, vurguncu, cepçi, çantacı bunalmış anlayışlar, halkın büyük potansiyeline ait olan AK Parti gibi bir partide bu tür yaratıklar yer almasın.
Sayın Başbakan’ımızdan kamuoyunu temsilen istirhamda bulunuyoruz.
İzninizle burada geçmişe yönelik çok ufak bir misal vermek istiyoruz.
Tabi İslam ordularının ve İslam devletlerinin çalışma samimiyetlerine binaen tarihe geçmiş çok büyük örnekler var.  Ama biz buraya hepsini sığdıramayız.
Ancak bariz bir iki örneği burada sizinle paylaşmak istiyoruz.
Bakınız, yüce İslam Peygamberi Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.v), Mekke müşrikleri tarafından savaşa zorlanırken "Büyük Bedir savaşı" üzerine anlaşmışlar.
Medine’den yaklaşık 120-130 km uzaklıkta bulunan bu büyük meydan muharebesinin adı "Büyük Bedir Savaşı"dır.
Küfür ile iman savaşçıları orada karşı karşıya geldikleri zaman hücum ve taarruza geçmeden önce, Resulullah Efendimiz (s.a.v), secdeye kapanarak iki rekat namaz kılar ve ayağa kalkar.
Yüce Allah’a doğru her iki elini açar, gözyaşlarıyla beraber yüce huzura arzı hallerini dile getirir ve başarı isteğinde bulunur.
Her iki el ve avucunu açarak son derece de yüksek tutar, omuzlarındaki abası dahi omzundan aşağıya doğru sarkarken farkında bile olmayınca arkasında duran Hz. Ebubekir’i Sıddık, abasını yine omuzlarını doğru çeker.
Ve Efendimiz’in yalvarış, yakarış durumu da şundan ibaret;
"Ya Rabbi benim ordum 300 neferden ibarettir, müşriklerin ise 1000 neferden ibarettir.
Biz bunlara nasıl galip geleceğiz.
Oysaki senin davan için, tevhid inancı için yola çıktık ve onlarla savaşıyoruz"
Her iki mübarek ellerini indirdikten sonra hemen taarruza geçilir ve çok büyük bir azınlık içerisinde bulunan İslam ordusu her ne kadar nicelik itibariyle azınlıkta ise de fakat nitelik itibariyle çok ciddi ve çok samimi davasına sımsıkı sarılan nitelikli insanlardan oluşuyordu.
Ve bu duadan sonra o an için bin tane melaike gelir, orduya katılır.
Bunun yanı sıra müşriklerin gözlerini kum taneleriyle doldurmak üzere dehşetli bir rüzgar ve kum fırtınasıyla beraber müşrikler ordusu kırılır ve nice Ebu Cehillerin orada leşleri yere serilir.
Sözün kısası, tavsiyemiz ve kamuoyu olarak istek ve arzularımız, muhafazarlık kıyafetine bürünmüş, kirli sakal bırakmış veya yalaka sanatını çok güzel kullanabilen, devşirmeci münafıklara çok dikkat edilmesi gerekir.
Bunlar her ne kadar nicelikte çoğunluk sağlıyorlar ise de ama nitelikte eninde sonunda partiye zarar verirler..
Ve Sayın Başbakan’ın ve yönetim kadrosunun sekiz yılda yapmış olduğu dahiane başarı siyaseti bir çırpıda sıfıra indirilebilirler.
Elbetteki halk üzülür!
Tıpkı Demirel’in Doğru Yol Partisi gibi, tıpkı Özal’ın ANAP’ı gibi, tıpkı Merhum Erbakan’ın tutarsız ve ürkek politikası gibi daha doğrusu seksen yıldan beri Türk Siyaset Piyasası’nda rol oynayan ve adını da Atatürk Partisi olarak konulan CHP’nin bugünkü düştüğü durum gibi.
Cumhuriyet kuruluşundan beri CHP, Türk siyaset meydanında aldığı rol hep karanlıklarla dopdolu zulüm, zorba ve dikta yöntemleriyle yola çıkmış ve hep geride kalmış, halk buna bir türlü iktidar şansını vermemiş.
Neden mi, çünkü taşıdığı misyon paralellik arz etmiyor.
Bakınız, sevgili dostlar.
Bu CHP’nin bugünkü siyaset portresine keskin sirke gibi hep küpüne zarar veriyor.
Maalesef nitelikli insanlarla değil, niteliksiz ve niceliklere kapısını açmış bu parti yıllardan beri lider kadrosu dahi birer çürük elma durumuna düşmüş, sağlam elma çuvalını da çürütmüştür.
Nedir bu Atatürk’ün partisinin bu hali?
Şehvet, kadın ve içki  ile derin yapılanma skandallarıyla hep karşı karşıya gelmiş.
Bu partinin düştüğü bu hal herkese siyaset aranasında bir dersi ibret olması lazım.
İnsan nasıl bunlara itibar eder?
En derin sevgi ve saygılarımla.
Hayırlı Cumalar dileğiyle…