“FİKR-İ KAVMİYETİ TEL’İN EDİYOR PEYGAMBER!”

Evet, sevgili okurlar.

4 gün önce üst üste yazdığım “BAŞBAKAN VE DEMOKRATİKLEŞME PAKETİ” başlıklı yazıyı ana çizgileriyle siz değerli okurlarla paylaşmaya çalışmıştım.

Bugün de o paralelde önemli bazı konuları ele almak üzere öncelikle İstiklal Marşımızın banisi merhum Mehmet Akif Ersoy’un bir şiiriyle söze başlamak istiyorum.

İnanın.                                    

Bu şiir; çok önemli, aynı zamanda çok kapsamlı manayı bünyesinde taşıyor.

Bugünkü İslam dünyasının düşmüş olduğu sıkıntıların ve çilelerin gerçek kaynağını bize bildirmektedir.

Olup-biten hadiselerin başını çeken, kör ırkçılık taassubu ve yüce İslam dininin ana gerçeklerinden uzaklaşma ve uzaklaştırmadır.

Aynı zamanda yüce İslam dininin içinden çıkan, tarih boyunca kötü niyetli, ilmiyle âmel etmeyen çok ucuz tinetli, kişisel rant ve dünya menfaatlerini her şeyden üstün tutarak, geçici makam ve mevki elde etmek için taşıdığı İslami ilimleri alet ederek, kötü fetva vermeye çalışan bazı önemli hıyanet erbaplarıdır.

Bu tür hıyanet erbapları elbette ki birçok millette, ülkede hatta semavi dinlerde bulunuyor ise de özellikle yüz elli yıldan buyana İslam dünyası içine sızdırılmışlardır.

Özellikle Mısır ve Türkiye’nin içine sızdırılmıştır.

Hiç kuşkusuz, kiralık, sözüm ona ulema kesimlerinin varlığı da söz konusudur.

Bariz bir şekilde yüce dinimizin kisvesi altında deyim yerindeyse kuzu postunu giymiş, kurt misali İslam ümmetine ve coğrafyasına zarar vermekten başka hiçbir şeyleri yoktur.

Bu ucuz fetvacı, sözde ulema kesimlerinin günümüzdeki en bariz örneği de Mısır’ın eski Müftüsü Ali Cumadır.

Sözde ulema kılığına, kisvesine bürünmüş, sarığıyla, sakalıyla, cübbesiyle ortaya çıkmış biri.

Başta söylediğim gibi kuzu postunu giymiş hain bir kurt gibi..

Darbeci cuntanın yanında yer almış ve darbeci cunta hainlerine uyduruk fetvalarla, darbecilere karşı direnen İhvanların tümünün "katline fetva" vermiştir.

“Sisi ve yandaşları cennetliktir” gibi alçakça bu şekilde fikir beyan etmesi inanın ki sevgili okurlar, yeryüzünü titretmiştir.

Kalpleri, vicdanları sızlatan ve sarsan bu sahte fetva çağımızın, insanlık dünyasının bir yüz karasıdır.

Bu sahtekâr, sözüm ona din adamı, general Sisi ve yandaşlarının nasıl ki birer kiralık katil, Haçlı ve Siyonist emperyalizminin birer kölesi olarak bu işi yapmışlarsa o da o uzantının kesinlikle bir bireyidir.

Yoksa Kur’anın tüm hükümleri orta yerde.

Bu paralelde Resulullah Efendimiz (s.a.v)’in de hadislerinin katliam işleyen kişilere hakk-ı hayat verilemeyeceğine dair tüm İslami hükümler ortadayken, bu satılmış herif her nedense, nereden gıdasını alıyor bilinmemekle beraber, küfre rıza göstererek bir katliamın işlenmesine fetva vermekle kendini ilan etmiştir.

Bunun yanı sıra İslam dünyasının özellikle Ortadoğu’nun önemli bazı petrol devletçiklerinin başında olan kiralık liderlerin de aynı paralelde adım atmaları çok düşündürücüdür.

Ne yazık ki yüce İslam dininin bünyesinde tefrika ve bölücülük yaratan, Arap derin ırkçılığına fetva verip, Müslümanların katliamına fetva veren geçmişte ve günümüzde hainlerin varlığı hep söz konusu olmuştur.

* * *

Evet.

Bu meyanda, bu işin peşini bırakmayarak, daha detaylarıyla bunları siz değerli okurlarımızla paylaşmakla bir yazı serimiz inşallah devam edecektir.

Gerek Mısır’da olsun, gerek Ortadoğu’nun birçok petrol krallığı ülkeler olsun..

Din dışı acımazlığını ve işledikleri hainliği, uşaklık hizmetlerini bir bir buradan deşifre etmeye çalışacağız.

* * *

Evet, sevgili okurlar.

Konunun başına geçelim.

Merhum Akif, Resulullah Efendimiz (s.a.v)’in dinsiz, kör taassuba dayalı bir ırkçılığa lanet okuduğunu, şöyle bir şiirle bize anlatmaktadır.

Bİzleri de aydınlatmaktadır.

Bakın merhum Akif, aynen şöyle diyor;

“Arap’ın Türk’e, Laz’ın Çerkez’e yahut Kürt’e, Acem’in Çin’liye rüçhanı mı varmış, nerede?

Müslümanlıkta anasır mı olurmuş ne gezer?

Evet, fikr-i kavmiyeti tel’in ediyor Peygamber.

En büyük düşmanıdır ruh-i Nebi, tefrikanın

Adı batsın onu İslam’a sokan kaltabanın”

***

Akif’in bu güzel, aydınlatıcı ve vicdanları uyaran şiirinin paralelinde Yavuz Sultan Selim'in de tarihe dayalı, İslam dünyasını uyaran şöyle bir şiiri var.

“Arş-ı kanaat oldu beheçtiğına bize..

(Kanaatkârlığın arşı bize zengin bir varlık oldu)

Biz etmeyiz zemin-i medara rayete ol emin.

(Emin ol ki biz kendi karakter ve iman cevherimizi güncel oyunlara feda etmeyiz)

Mansabların, makamların en yücesidir

Vicdanımızla mansab-ı tahkir-i zalimin

(Zalimleri aşağılamak, yüzlerine tükürmek vicdanımızın en yüce makamıdır)

Aşinayız bize beganedir endişe-i mevt

Adl-û hak uğruna nezreylemişiz canımızı 

Bizim için ölüm endişesi yoktur

Adalet ve hakkaniyet uğruna canımızı adamışız.

Sarayı, zindanı yık, taşlarını başlara vur,

(Zindan saraylarını yık, zalimlerin makamlarının taşlarını başlarına vur)

Yere indir güneşi, yıldızı, felekleri savur”

* * *

Evet, şöyle güzel bir dörtlüğü daha var:

İhtilaf-ı tefrika endişesi

Koşe-i kabrimde bê karar eyler beni

(Toplumdaki ihtilaf ve bölünme endişesi beni kabrimde kararsız kılar)

İttihatken savlet-i a’dayı def’e çaremiz

(Bizim çaremiz düşmanın saldırganlığına karşı birleşmek gerekir.

İttihat etmezsek dağidar eyler beni”

* * *

Evet, sevgili okurlar.

Gerçekten yüce İslam dininde üstün karakterlerine sahip olan böylesi aydın adamların da bizi uyarması inanan bir toplum için büyük bir ümittir ve şeref kaynağıdır.

Bunlara sarılarak okursak kendimizi, toplumumuzu ve coğrafyalarımızı garantiye alırız.

Aksi takdirde başta söylediğim gibi ulema-ûssu denilen ilmini kendine oyuncak yapan ve İslam’ın yüceliğiyle alay eden hain kisvelere bürünen din uleması olarak geçinen bu tür insanların her Müslüman tarafından aşağılanması gerekir.

İmam-ı Rabbani Ahmed-i Faruki'ye, ebediyen Allah razı olsun.

Hicri ikinci bin yılın başında yaşamış, büyük bir zat.

Hindistan'da O dönem İslam devletini eline geçirmiş zalim, hain devlet adamlarına karşı her şeyi göz önüne alarak iman yürekliliğiyle karşı çıkmış ve cemaatleşmiş, bunlara galip gelmiştir.

Bu büyük insanların görüşleri ve uyanmaları, tüm İslam dünyası için bir düstur ve ilke olmalıdır.

Yoksa böyle ucuz fetvacıların, fetvalarının etkisi altında kalarak, aldanan bir İslam dünyası hiçbir zaman kurtuluş çaresi aramasın.

Zira İmam-ı Rabbani şöyle diyor;

“İslam’ın izzet ve üstünlüğü, gavurun ve küfür, şirk, nefak erbaplarının aşağılanmasıyla gerçekleşir”

Küfrü ve küfür sistemlerini üstün tutan her kim olursa olsun, nerede olursa olsun, hangi coğrafyada bulunsa bulunsun, kesinlikle İslam’dan zerre kadar hissesini alamaz.

Bilakis İslam’ı üstün kılması gerekirken daha da zilletine ve aşağılamasına neden oluyor.

Evet, bunları aşağılamak demek yüzlerine tükürmek değil, bilakis onlara destekçi olmamak, onların yanında kişisel rantını aramamak ve saflarında yer almamakla olabilir.

İmam-ı Rabbani bunların hakkında daha çok aşağılama kavramlarını kullanmıştır.

Ama buraya sığdıramayız.

* * *

Bakınız, sevgili okurlar.

İşte İslam dininin gerçek ulemaları o yüce İslam Peygamberinin varisleridir.

İslam dünyasında onların bulunması, İslam dünyası için diriliştir ve direniştir.

“Bir âlimin ölümü, bir âlemin ölümüdür” diyen o yüce Peygamber (s.a.v), bunu boşuna söylememiştir.

İslam uleması kılığına girip, maskaralaşan fırıldak kişiler, İslam dinini hiçbir zaman temsil edemezler ve bilakis zarar verirler.

Evet, tarih boyunca özellikle bu yakın tarihimizdeki olup bitenlerin ana kaynağı; İslamsız ırkçılıktır ve inançsız bir vatanperverliktir.

Yakın geçmişimize yönelik tüm olup bitenler, bugünkü Mısır’da, Suriye’de ve Irak’ta yaşananlar, Osmanlının son döneminde de yaşanmıştır ve kocaman cihanşümul bir devletin yıkılmasına neden olmuştur ve elli yıldan beri Türkiye’deki mevcut terör kaynaklarının kan dökmelerinde büyük rol oynamıştır.

En derin saygılarımla.

Bu yazı serimiz devam edecektir.

Hayırlı Cumalar.