ADALET BAKANI SAYIN BEKİR BOZDAĞ’A AÇIK MEKTUP!?

Sayın Bakanım..

Sizleri saygıyla, selamlıyorum.. Ve sizi bir medya mensubu olarak, yakından takip eden biriyim.. AK Parti iktidarları döneminde, üstlendiğiniz Adalet Bakanlığı görevini layıkıyla yerine getirmeye çalıştığınızı biliyoruz ve halen de aynı misyonla, bu görevi ifa ediyorsunuz.. Bu köşeden, zaman zaman sizinle ve Adalet mekanizmasıyla ilgili yaşanan ve yaşatılan bir çok mevzuyu dile getirdiğimi belirtmek isterim.. Ki son günlerde, Sizlerin ve Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın “hak, hukuk ve adalet” eksenindeki gerek somut adımlar olsun ve gerekse de, toplumsal mesajlar noktasında olsun, kapsayıcı değerlendirmelerim olduğu gibi, serzenişlerim de oldu…

***

Sayın Bakanım…

21 Eylül 2022 tarihinde, Türkiye Adalet Akademisi’nin “Eğitim Dönemi” açılış töreninde, Türk yargısının geneline yönelik yapmış olduğunuz açıklamalar tartışma götürmez bir hakikatle, takdire şayandır… Kamu vicdanını rahatlatan, tarihi önem arz edici bir konuşmaydı.. Özellikle, altı çizili çok önemli ve çok uyarıcı, anlam itibariyle kapsayıcı tespitleriniz, benim nazarımda tebrik ve takdir kazanmıştır…

***

Sayın Bakanım..

Sizin de ifade ettiğiniz gibi; “hiç kimsenin çalışma alanında yapmış olduğu görev ve çalışma, sıradan değildir.. Bu ifade yekûn şekilde, Yargı erkinin bünyesinde görev alan herkes için, kendini çek etme babında uyarıdır… Bazı kesimlerin keyfiyet ve vurdumduymazlık içerisinde olma hallerine “ikaz” edici noktada, parmak basmaktır..  Ki devletin tüm kurum ve kuruluşlarında çalışan ve görev yapan her kim ise, A’dan Z’ye kadar “sıradan insanlar” olduğu gibi icra ettikleri görev ve üstlendikleri misyon da sıradan değildir.. Üstlendikleri misyon, omuzlarında taşıdıkları sorumluluk, bir emanettir ve bu emanet de, halkın emanetidir..

***

Hiç kuşkusuz ki “emanetleri” taşıyabilmek, gerçek manada sorumluluğu yerine getirmek, tevdi edilen görevi layıkıyla ifa etmek, emanete sadakatle sahip çıkmanın önceliği, dürüstlüktür, şeffaflıktır ve doğruluktur.. Bu da “ehil ve liyakat” ölçüsüyle sağlanabilinir.. Aksi düşünülemez.. Özellikle Yargı mekanizmasında.. Ki hiç kimse, “layüs’el” değildir, sorumsuz değildir, olamaz da.  Zira hukuku temsil eden her kim olursa olsun, “hukukun üstünlük ilkelerine” bağlı ve sadakatle, görevini yapmalıdır…

***

Eğer ki aksi duruma meyil verilirse o zaman, hukuk hukukluktan çıkar “ukuk” olur.. Halka üzüntü verir.. Ve toplum nezdinde, “gukuk” vasfını alır.. Boş bir manaya dönüşür… Bunun da sorumluluğu ve vebali çok ağırdır.

***

Sayın Bakanım…

AK Partinin 20 yıllık zaman dilimi içerisinde- ikinci kez bu kutsal bakanlığın kutsal görevini üstlenmiş olmanız bize göre AK Parti için, Türkiye için ve Adalet camiası için büyük bir şanstır…

Sözü geldiğinde yazıyoruz, çiziyoruz, belirterek vurguluyoruz…

Yargının işleyişiyle alakalı mevzu ettiğimiz konularda, hiçbir zaman herhangi bir kimseyi hedefe almış değiliz…

Adalet mensupları ya da yargı mensuplarının şahsiyet-i manevilerine yönelik, makamlarına yönelik kesinlikle, gölge düşürücü, “çamur at tutmazsa izi kalır” mantığıyla hareket etmediğimiz gibi, kabulü de mümkün değil..

Kastımız da olamaz…

***

Sayın Bakanım…

Kamuoyunu temsil eden bir medya grubu ve bu medya grubunu temsil eden bizler, buradan dile getirmiş olduğumuz her hadise, özü itibariyle “delillere, belgelere ve gerçeklere” dayalıdır.. Ve bunu ifade ederken de tek gayemiz ve hedefimiz Yargı başta olmak üzere kamu kurum ve kuruluşlarında vuku bulan “kirli, sinsi ve hainlik” içerisinde olan virüslerin ayıklanmasıdır…

Çünkü bunların varlığı, üremesi söz konusu kurumlara “gölge düşürdüğü” gibi görevini layıkıyla yerine getiren, vicdanıyla hareket eden, ehil ve liyakatten şaşmayan zat-ı muhteremleri “şaibe altında” tutmaktadır. Bizim kimseye iftira atma gibi bir düşüncemiz olmadığı gibi, tenezzül de etmeyiz.. Şiarımız hep hakikatin söz konusu olmasıdır…

***

Sayın Bakanım..

Ne var ki “çürük elmalar” yok değil…

Zat-ı âlilerinizden beklentimiz, meslek taassubuna girilmeden, Diyarbakır’ımızın yargı camiasındaki özellikle Başsavcılığın bünyesindeki bazı savcıların yapmış olduğu çalışmalar vahim derecede bizleri düşündürmektedir..

Olup bitenler ya keyfiyete dayalı, ya mesleğini bilememe hali veyahut da kendini rant şaibesinden kurtarmamaya yönelik yanlış, iş ve işlemlerde bulunuluyor…

Bunlar gözle görülür, elle tutulur yanlışlar.. Ki birçok tespitlerimiz vardır.

* * *

Sayın bakanım…

Tespitlerimizden bir örnek vermek istiyoruz…

13 Ağustos 2021 tarihinde, Diyarbakır’ın göbeğinde bir iş insanına silahlı saldırı düzenlendi.

Eli silahlı tetikçi, söz konusu kişiye “eşinin yanında” kurşun yağdırıyor.. Tetikçi, şahsı öldürmek istiyor.. Şahsı Allah koruyor, saldırıdan ağır yaralı kurtuluyor.. Cani tetikçi, suçüstü elinde silahıyla yakalanıyor. Kamera görüntüleri, şahitler, her şey açık ve net.. Deliller, bulgular orta yerde.  Tabi saldırı, ferdi değil. Organizeli.. Çete misali.

***

Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturma başlatıyor ve dosyayla ilgili bir savcı görevlendiriliyor.. Ne gariptir ki Savcı tevsi’i tahkikatla, sözde olayları genişleterek araştırma yapıyor.. Ama gel gör ki hiç de öyle yapmıyor. İcra ettiği çalışma şekli hukukun hiçbir dalında görünmeyen bir uygulama biçimi.. Ki hukukçuların tespitlerine göre bu olay her nedense, “sürüncemeye” alınıyor..

***

Ne hikmetse, Diyarbakır’da elde edilen deliller ve bulgulara rağmen.. Dosya klasörlerle dopdolu.. Ama savcı bununla yetinmiyor… Dosyayı, ATK’ya gönderiyor.. Bekle de ATK’dan gelsin.. Dosya, 1 sene orda bekletiliyor. Ki buna rağmen yine gelmiyor..

***

Tabi işin sırrı ve işlemleri şaibeli duruma düşüren hadise, olayın sene-i devriyesinde, “tahliye kararıyla” boyut kazanıyor.. Ki 1 yılın dolmasına iki gün kala söz konusu o tetikçi için, Sulh Ceza Mahkemesi “tahliye talebini” reddediyor… Ancak iki gün sonra, Adli tatil döneminde davayla hiç alakası olmayan savcı devreye girerek, “tahliyesini” istiyor, iki gün önce ret kararı veren aynı mahkeme “tahliye istemine onay verip” şahsı serbest bırakıyor.

***

Sayın Bakanım…

Ne hikmetse tahliye kararından bir ay sonra, el çabukluğuyla İstanbul ATK’dan tanzim edilen rapor, Diyarbakır’a geliyor ve dosyaya konuluyor.. Tabi o raporun nasıl geldiği de malumumuz değil, gizli… Ancak şu var 1 sene boyunca ATK’dan gelmeyen raporun, tahliye sağlandıktan sonra 1 ay içinde dosyaya konulması da düşündürücüdür.

* * *

Sayın Bakanım…

Dava dosyası size “daha neler” diyecek bir seyirle, “tahliye işlemine ilişkin itirazın seyri de” şaibeler silsilesini içeriyor… Malum, tahliye kararı “itiraza kabil..” Ve itiraz merci olarak da bir üst mahkeme konumunda olan Asliye Ceza Mahkemesi, gösteriliyor. Davanın avukatları tahliye kararına yönelik itirazda bulunuyor.. İtiraza “ret veya kabul” noktasında, karar verecek olan Asliye Ceza Mahkemesi’nden karar beklenirken, gelmiyor..

Karar nerden geliyor, söz konusu tanığı tahliye eden Sulh ceza Mahkemesi’nden geliyor. Aynı hakim ve aynı mahkeme; itirazı reddediyor.

***

Sayın Bakanım…

Zat-ı âliniz bir hukukçusunuz. Ve bu mesleğe yıllarınızı vermiş bir insansınız.. Ki hukukun duayenlerindensiniz… Böylesi acube bir işlem, böylesi bir karar “hukuk literatürünün neresinde” vardır Sayın Bakanım?

Sayın Bakanım…

Biz bunları yazarken yanlış anlaşılmasın.

Türk adaletini ve Türk adalet mensuplarının hakim ve savcılarını “töhmet altına” alma gayretinde değilim, tam aksine kirli töhmetlerden, şaibelerden tenzih etmek adına yazıp, söylüyoruz.

Her zaman söylediğimiz gibi, adalet makamı ve mevkileri üstün mevkilerdir.

Ama “şeref’ül mekan-i bi’l mekin” diye bir kaide var.

Bir mekânın kutsallaşması, o mekânı ihraz edene bağlıdır.

O mekânı temsil eden mutlaka o mekânın kutsiyetini koruma sorumluluğunun bilincinde olması gerekir.

Aksi takdirde hiç kimsenin hakkı yok ki Türk adaletini, Türk hukukunu, Türk yargısını yanlış veya kirli rant emellerine alet ederek, küçük düşürmeye..

***

Sayın Bakanım..

Bu itibarla sizden taleplerimiz kamuoyu adına istek ve beklentimiz şudur…

Bu dosyanın gerçek yüzünü açığa çıkarmak için, dosyayı incelemeye almak üzere özel bir teftiş kurulunun Diyarbakır’a gönderilmesini saygılarımızla önemle talep ediyoruz.

En derin saygı ve sevgilerimizle…