AKİL DİNAMİKLER VE TÜRKİYE?!!

Evet, sevgili okurlar.

Yazılı medyada yazılan ve kamuoyuna yansıtılan önemli birçok haberler ve olaylar gerçekten kamuoyu nezdinde çok büyük etki yaratmaktadır.

Keza bu paralelde görsel medyanın da sunduğu ve özellikle programlar dizilerine giren çok önemli can alıcı konular da öyle.

Kamuoyunu deyim yerindeyse büyüleyip, adeta esir alıyor.

Bakıyoruz ki, gece geç saatlere kadar değişik akil dinamiklerinden oluşturulan programlar ve o programların içerisinde sorulan sorular ve alınan cevaplar hakikaten çok çarpıcı, çok dikkat çekici ve çok düşündürücüdür.

Açık oturumlara alınan zevatın birçoğu kendi kendilerini akil dinamikleri, kanat önderleri olarak tanımlayarak ilan etmişlerse de, ne çare ki ağızlarından çıkanları kulakları duymuyormuş gibi rasgele çok serbest konuşuyorlar.

***

Bize göre usulde bir kaide var.

“Deli insanlar ne kadar korkaksa, cahil insanlar da o kadar cesurdur” diye bir darb-ı mesel var.

“El-cahilû cesuru”

Cahil adam genellikle cesaretle, rasgele dayanaksız, ağzından çıkanı kulakları duymuyormuş gibi dolu dolu konuşur.

İzliyorum..

Ekrana yayılmış vaziyette bir terörü anlatıyor ki filozof gibi(!)..

Kürt meselesini anlatıyor.

Kendi kendine bunlara proje sunuyor, iktidara ve muhalefete tavsiyeler diziyor,

“Kürt sorunu böylesine çözülür, böyle yapılmasa daha da derinleşir, çözülmez” gibi akıl almaz atmasyonlarla, kaş yapayım derken fazlasıyla göz çıkarıyorlar.

Keşke kendi kendilerine taktıkları “akil adamlar” veya kanat önderleri gibi bu isimlerin ruhundan fışkıran manaları taşımış olabilseydiler.

Ama heyhat!

Hiç de öyle değil.

***

İnanın, izliyoruz-okuyoruz bunların düşüncelerini, ileri sürdüklerini…

Hiçbirisi bilimselliğe, tarihi gerçeklere, ülkemizin, milletimizin, coğrafyamızın kültürel ve inanç değerleriyle alakası yok.

Hiçbiri uygun değil.

Çünkü konuştukları Marksizm’e, Komünizm’e yöneliktir.

Zımnen o ideolojinin propagandasını yapmaktır veya da önemli bazı masonik kafaların yıllar yılı memleket üzerine oynadıkları oyunların hayal ürünlerinden ibarettir.

O nedenle diyorum ki ceviz kabuğunu dolduramayacak kadar kıymet-i Harbiyeleri yoktur.

* * *

Bu nedenle diyoruz ki bu memlekette tarihi Kürt sorunu çözülebilsin.

Tarihi devlet sorunu çözülebilsin.

Ülkemizde, özellikle devletin bünyesinde biriken hukuk dışı, antidemokratik, insan temel hak ve özgürlüklerine aykırı sorunlar yumağına bir çözüm aranıp, bulunsun.

Ama heyhat!

Kahraman kanat önderlerinin (!) hiçbirisinde çözüm anahtarı bulunmıyor.

Ama ne var ki bravo diyeceğiz.

Medyanın manşetlerinden, birinci sayfalarından, hele hele görsel medyanın ekranlarından, kendi kendilerine makyajlı poz vermekten başka da verebilecekleri bir şey yok.

Çünkü “Görünen köy kılavuz istemez” demişler ya, hali âlem meydanda.

Bunca yıllar yılı toplanıyorlar, Abant Platformu’ndan tut, bilmem nerelere kadar bırakın sorunların çözümü için bilakis her konuştuklarından bir sorunlar silsilesine birkaç sorun silsileleri ekleniyor.

Neden mi?

Zira konuştuklarının hiçbirisi sadra şifa vermediği gibi, aydınlatıcı gerçeklerden de yoksun.

Rasgele masa üzerine devletten, hükümetten, parlamentodan, deyim yerindeyse her akşam bir hükümeti kuruyorlar, sabah yine yıkıyorlar öğleden sonra da bir yenisini inşa etmeye başlıyorlar.

***

Doğrusu;

Dün bu gerçek dışı olumsuzlukları düşünürken yazıyı da kaleme alırken, yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim’in “Maide” suresinin 13. ayeti aklıma geldi.

Yahudileşen İsrailoğulları’nın yeryüzüne bir fitne unsuru olarak yayılmaları ve Allah’a vermiş oldukları sözlerini, ahd û peymanlarını hiçbir zaman yerine getirmedikleri gibi, kelime ve kavramlarını gerçek manasından saptırarak tahrif, tağyir ve tebdil ederek, başka mana ve ideolojilere oturttukları için lanetlenmiş bir toplum durumuna girmişler.

Yani kendilerini Allah’ın lanetinden uzak durmaktan kurtaramamışlar.

Evet, bu kutsal ayeti kerimenin yüce meali şöyledir;

“Sonra bu sözlerini bozdukları için onlara lanet ettik, kalplerini katılaştırdık, kelimeleri yerlerinden oynatarak tahrif ederlerdi. İhtar edildikleri hakikatlerden hisse almayı unutular.

İçlerinden pek azından başkasının daima hainliklerini görürsün, yine sen onları affet ve aldırma.

Allah iyilik yapanları şüphesiz sever”

* * *

Evet, bu yüce ayetin hedeflediği ve mana değeri paralelinde açıklayıcı yorumun özeti şöyledir;

Allah’ın İsrailoğulları ile olan misakı (sözleşme) iki taraflı bir misaktı, şart ve cezayı tazammun eden (bünyesinde taşıyan) gerçek bir ahitnameydi.

Ayeti kerime, bu ahitnameyi (sözleşmeyi) onun şart ve cezasını açıkça ifade ediyor, ama önce misak akdini ve onun karıştırıldığını zikrediyor.

Yani gerçeği yerinden saptırıp, büyük çaplı değişmeye yöneldikleri için, Allah onları lanetlemiştir.

Çünkü Allah’ın onlarla yaptığı sözleşme maddelerini bir bir değiştirerek başka kirli ideolojilere taşıdıkları için, Allah’ın lanetinden kendini kurtaramamış o Yahudileşen İsrailoğulları.

* * *

Sevgili okurlar bakıyoruz ki;

Gerek siyaset alanında olsun, gerek medya alanında olsun, gerek bürokratik alanlarda olsun, rasgele herkes ahkâm kesiyor.

Sözde Millet için, devlet için, ülkenin siyaseti için adeta birer barış güvercini(!) pozisyonuna giriyorlar, amma kimleri kandırabiliyorlar ki diye herkes sormaktan kendini alıkoyamıyor.

Evet, burada diyoruz ki;

Eğer yüreğiniz varsa, hakikaten gerçekçi iseniz, demokrat iseniz, hukukun üstünlüğüne inanıyorsanız, yıllar öncesine dalın, yüzünüzü 1920’lerden ta günümüze kadar tarihi gerçeklere cevirin.

Ve gerçekleri bulun.

Kurulan bir cumhuriyet sistemi ne kadar yanlış zeminlere oturtturulduğunu ve ne kadar insan temel hak ve özgürlüklerini tank paletleri gibi üzerinden geçip ezdiklerini, nice nice ocakların söndürüldüğünü, bugün Suriye’deki olup bitenlerden kat be kat milli mücadeleden sonra kurulan altı oklu CHP rejiminin mezalimini görürsünüz.

İşte o gerçekleri dile getirin.

O zaman gerçekten Kürt sorununun çözümlemesine ulaşabilirsiniz.

Gerçek mana da barış hukukunu yakalayabilirsiniz.

Kusura bakmayın, gerçek dışı konuşuyorsunuz.

Bu memlekette Kürt halkının 1000 yıllık tarihi vardır.

Kürt milletinin bünyesinde yetiştirdiği çok büyük İslam ulema potansiyeli vardır.

Askeri dehasına sahip olan çok büyük askeri kahramanlar vardır.

Selahaddini Eyyubi’den tut,

Günümüzdeki Bediüzzamanlara, Şeyh Said’lere kadar, önce bunları dile getirin, o zaman Kürtlere ve sorunlarına sahip çıkmış olursunuz.

Bu coğrafyada oluk gibi akıtılan masum insanların kanı boşuna akıtılmadı.

Zira onların her birisi birer İslam kültürünün kahramanlarıydı.

Komünizm’e, inkârcılığa, Marksizm’e, sapık Rafızî mezheplere yönelik değil, tümüyle medreselere, Kur’an tedrisatlarına, Ezan-ı Muhammedi’nin değiştirilmesine, kadınların kılıf ve kıyafetlerine, tarihi kültürüne yönelik yapılan saldırılardı.

Tek kelimeyle Kürtlerin dili de elinden alınmıştı, dini de elinden alınmıştı, coğrafyası da elinden alınmıştı.

Siz nerede, Kürt halkının sorunlarının çözümü nerede?

Hala da birçok fakir aileler ekonomiksel olarak ne kadar imkânsızlıklar içerisinde kıvranıp durduğunu, sabah akşam pencerenizden bakın, çöp bidonlarından ekmek kırıntılarını topluyorlar.

Siz, tüm bunları görmezden geliyorsunuz.

Ondan sonra Kürtlerle, Türkleri, yani iki kardeş unsuru düşmanca karşı karşıya getirip nice katliamların oluşmasına sebep oluyorsunuz.

Siz nerede, kanat önderlikleri nerede, akil dinamikleri nerede, barış güvercinleri nerede?

Bırakın, bu dolmaları artık, gerçekçi olalım.

Gerek Kürtler olsun, gerek Türkler olsun, gerek bölgede yaşayan diğer dillere ve ırklara mensup insanlar olsun, hepsi tevhit inancı paralelinde kardeştirler.

Tarih buna şahittir.

Edirne’deki, Çanakkale’deki şehitlerin taşı üzerinde ne yazılı ise, Hakkari’nin de, Kars’ın da, Ardahan’ın da aynı o ruh yazılıdır, hala da aynı mana değerini koruyor.

* * *

Gelen giden hükümetler, Başbakanlar, siyasi iktidarlar olsun, muhalefetler olsun kimse kusura bakmasın, Kemalizm gibi, Atatürkçülük gibi, Laiklik gibi batıl ve yanlış ideolojilerin birer savunucuları olmuştur, millet her alanda inim inim inlemiş de kime ne?

Milletin yüreğine şifa veren kimse abı hayat bu halka vermemiştir, vereceğe de pek benzemiyor, vermek isteyen varsa da engel olunuyor.

Kirlenme ve karartmalar diz boyu.

En derin saygılarımla.