AMASRA’DAKİ MUSİBET İBRETLERLE DOPDOLU?!

Ne hazin ki öyle.. Bartın’ın Amasra ilçesindeki Maden Ocağında yaşanan “Grizu Patlamasında” 41 işçi “şehadet” şerbetini içti.. 11 işçi de ağır yaralı.. Korkunç ve dehşet verici olay, elbette ki çok büyük üzüntü ve elem verici.. Yüreklere düşen kor ateşi.. Ateş düştüğü yeri yakar denilse de, elem ve keder veren olay Türkiye’yi yasa boğmuştur..

***

Öncelikle, “şehadete eren evlatlarımızın ailelerine” başsağlığı ve sabır diliyor, dua ediyorum.. Ve tüm kamuoyu adına da taziyelerimi sunuyorum… Duamız odur ki Allah ülkemizi, memleketimizi, insanlarımızı böylesi acı ve keder veren musibetlerden muhafaza eylesin.. Toplumumuzu, ülkemizi, insanımızı hıfz ve himayesi altına almasını yüce Allah’tan diliyor ve temenni ediyoruz.. Böylesi felaketlerin, acıların bir daha insanlarımızın başına gelmemesi için, Allah’ın rahmet ve şefkat sıfatlarına sığınarak, dua ediyoruz…

***

Gerçekten derin üzüntüler içerisindeyim.. Allah ailelerine, arkalarında bıraktıkları eşlerine, çoluk çocuklarına, ana babalarına, tüm aile fertlerine sabır ve dayanmayı nasip eylesin diye de dua ediyorum…  Tabi tüm bu dualarımızla birlikte, böylesi olaylardan, hele hele ansızın gelen olaylardan, toplumsal olarak ders-i ibret almamız gerekir… Çok önemli dersler çıkararak bir daha böylesi acılarla yüz yüze gelmememiz gerekir.. Hem maddi ve hem de manevi yönden; dersler alınmalıdır… İşte bu noktada, derinden derine düşünmek gerekir…

***

Beri yandan, Türkiye’deki bozuk siyaset, özellikle kin, nefret, tefrika ve bölücülük yaratan siyasetten de Allah bu memleketi korusun, muhafaza eylesin diye dua ediyoruz.. Aynı minvalde bünyesinde iktidarı ve ülkeyi ele geçirme hevesini taşıyan kirli siyaseti de buradan kınıyoruz ve lanetliyoruz…  Yıllardan beri gelen giden iktidarlar ve muhalefetlerin ne yazık ki stratejileri hep; “bozuk bir fikriyat” olmuştur…

Ülkenin bazı önemli meseleleri üzerine tartışmalar yaratılmış, kavgalar ihdas edilmiş, topluma kin, nefret enjekte edilmiş.  Muhalefet tarafından iktidara büyük suçlamalar getirilmiş.  Tıpkı bugünkü sosyal medyadaki toplumla paylaşılan yanlış yamalak ve fitne yaratan haberler gibi.

***

Bize göre, yaşanan o ölümcül musibetler kadar, bunlar da bir o kadar tehlikeli, bir o kadar üzüntü veren olaylardır.

Muhalif medyaya bakıldığında, “hükümetin görevini kötüye kullandığı ve ihmali olduğu” yaftasını yapıştırıyor ve onunla kendine malzeme bulmaya çalışıyor.. Cumhurbaşkanı ise “bu tür olaylar takdir-i hûdadır, Allah’ın ezeli kaleminde müteveffaların alnında yazılan kader eseridir, kader-i ilahidir, buna inanmak lazım” diyor.

***

Bu her iki görüş arasındaki görünen fark, birinci şık yani muhalefet hiçbir şeyi Allah’a bırakmıyor, tüm bu olayların baş müsebbibi iktidar partisi olan AK Partiyi görüyor, Cumhurbaşkanını sorumlu tutuyor… İkinci şıkka bakıldığında, Cumhurbaşkanı “başımız sağ olsun, mekânları cennet olsun, alilerine sabr-ı cemil diliyoruz, takdir-i ilahidir başımıza gelmiştir” diyor.  Hiç kuşkusuz ki, Allah’ın kudret kalemi oynamadan, bir yaprağın dahi bir daldan düşmeyeceğine inanıyoruz.  İslam, inanç ve akidesine göre de bu muhakkaktır.

Cumhurbaşkanı bu minvaldeki tespitinde elbette ki yerden göğe kadar haklıdır.  Zira Cumhurbaşkanının bu görüşünün dayanak noktasına baktığında karşımıza yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim’in ayetleri çıkıyor…

* * *

İşte “Teğâbun” suresinin 11. Ayeti.. Bakınız mealen bize şöyle sesleniyor…

“Allah’ın izni olmaksızın hiçbir musibet başa gelmez. Kim Allah’a inanırsa, Allah onun kalbini doğruya iletir. Allah, her şeyi hakkıyla bilendir.”

Nitekim, Âl-i İmrân suresinin 117. Ayeti de aynı uyarıyı yapıyor..

“Onların bu dünya hayatında harcadıkları malların durumu, kendilerine zulmeden bir topluluğun ekinlerini vurup mahveden kavurucu ve soğuk bir rüzgârın durumu gibidir. Allah, onlara zulmetmedi. Fakat onlar kendi kendilerine zulmediyorlar.”

***

Ki, “Nisa” suresinin 62. Ayeti..

Kendi işledikleri yüzünden başlarına bir musibet geldiği, sonra da “Biz iyilik etmek ve uzlaştırmaktan başka bir şey istememiştik” diye Allah’a yemin ederek sana geldikleri zaman hâlleri nasıl olur?

Yine Nisa suresinin 79. Ayeti şöyle;

“Sana ne iyilik gelirse Allah’tandır. Sana ne kötülük gelirse kendindendir. (Ey Muhammed!) Seni insanlara bir peygamber olarak gönderdik. Şahit olarak Allah yeter.”

Hadid suresinin 22. Ayeti ise aynen şöyle;

“YERYÜZÜNDE VE KENDİ NEFİSLERİNİZDE UĞRADIĞINIZ HİÇBİR MUSİBET YOKTUR Kİ, BİZ ONU YARATMADAN ÖNCE, BİR KİTAPTA (LEVH-İ MAHFUZ’DA) YAZILMIŞ OLMASIN. ŞÜPHESİZ BU, ALLAH’A GÖRE KOLAYDIR.”

* * *

Evet, sevgili okurlar.

Sizinle paylaştığımız yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim’deki ayetlerde ifade edildiği gibi, Sayın Cumhurbaşkanımızın bu derin üzüntü yaratan Grizu patlaması olayını  “Elbette ki Allah’ın takdiridir” sözüyle bütünleştiriyor…

Çünkü biz Müslüman’ız ona inanıyoruz. 

Bir de “Enfâl” suresinin 25. Ayetine bakıldığında, apayrı bir ders-i ibret çıkarmamız gerekir.

Ayet aynen şöyledir;

“Sadece içinizden zulmedenlere erişmekle kalmayacak olan bir azaptan, bir musibetten sakının ve bilin ki Allah, azabı çetin olandır.”

***

Bu ve yukarıda okuduğumuz ayet-i kerimeler, toplumun her gün Allah’ın inancından ve yüce İslam dininden uzaklaştırılmasına neden olan mevcut müesses nizamın varlığı, elbette ki ders-i ibret olsun.  Velev ki masum, günahsız, mağdur insanların başına gelse bile…

Kesinlikle bilinmelidir ki toplumsal bir zulmün mevcudiyeti, Allah yolundan ayrılma hareketi ve her gün biraz daha toplumsal haram yeme, özellikle devlet bünyesindeki rüşvet şaibeleri, terör odakları vs. vs.

Bunların hepsi masum, günahsız bir milletin başına çökmüş olması yine gerek devlet olsun, gerek iktidar olsun, gerek muhalefet olsun, mevcut bozuk bir siyasetin, adil olmayan hukuk dışı, Allah’ın kitabına uymayan uygulamalar silsilesinin varlığı… Ansızın gelebiliyor ve nitekim tarih hep tekerrür etmiştir, gözümüz de görüyor.

***

Enfâl suresinin 25. Ayetinin meali gibi, Allah’ın böylesine mezalimleri def etmek için gönderdiği musibetlerin illaki zalimlere münhasır gelebileceği düşünülemez, geldiği zaman masum, günahsız, mustazaf insanları da götürmekte olduğuna inanmalıyız.  Bu itibarla acizane görüşümüz budur ki bu tür olaylardan toplumsal olarak, gerek millet olsun, gerek devlet olsun, gerek gelen giden muktedir olmayan iktidarlar olsun, gerek muhalefet olsun şu gerçeği iyi bilmeleri lazım.

Toplumu yöneten biçimlendirme hali, insan temel hak ve özgürlüğüne uygun olmadığı için, hukukun üstünlüğüyle ters düştüğü için, bize göre böylesi musibetlerin masum insanların başına gelmesi de kaçınılmazdır ve mukadderdir.. Ama bu musibetler bu dünyada böylesi insanların başına geliyorsa inşallah ahiretleri için büyük bir mükafat olur ki Cenab-ı Allah o mükafatı verecektir.

Ama bu sistem, sistemin alkışlayanları ve uygulayıcıları için Allah nezdinde kesinlikle birer ihtarat-ı Rabbani olduğu unutulmamalıdır.

Bize göre herkes bundan ders-i ibret çıkarmalıdır.

Nasibini almalıdır.

En derin saygı ve sevgilerimle.