ARAZİ ÇETE MAFYASINA TANINAN İMKÂN!?

Sevgili okurlar.

Dünkü yazı başlığımız;  “DEVLETLERİN VARLIĞINA SON VEREN UNSURLAR?!” ifadesiydi..

Yazının muhtevası içerisinde tarihi örnekleri belgeleriyle beraber sizinle paylaşmıştık.

Yakın geçmişimizin gerçek yüzüne baktığımızda, yalan söylemeyen tarih bize çok önemli doneler vermektedir...

Bu önemli doneler ve bilgilere dayanarak tarihten ders-i ibret almamız gerekirken, ne yazık ki hiçbir şey olmamış gibi “kafalar kuma” gömülü...

Millet, devlet ve otorite çok büyük fütur içinde yürüyor...

Yavaşlama döneminde...

Sanki, hiçbir şey olmamış gibi..

Hal böyle olunca da, davranışlarımızla ayaklarımızın altındaki zemin ne yazık ki her geçen gün, büyük heyelanlar yaşıyor..

Zemin, kayganlaşıyor.

Felaketler an meselesi...

Maazallah Allah korusun diyelim.

Çünkü ülkede de devlette de geçmişte olduğu gibi aynı kirli çetelerin eliyle kargaşa yaratılabilir...

Allah’tan temennimiz odur ki milletçe artık aklımızı başımıza almamız gerekir...

Yakın tarihimizden ders-i ibret almalıyız...

İnandığımız milli irade paralelinde büyük ve bölünmez bir kitle haline gelmeliyiz...

İç ve dış düşmanlara karşı güçlü bir yumruk olmalıyız...

Zira Osmanlın İmparatorluğunun son yüz elli yıllık dönemi içerisinde olup bitenler bugün için, çok şeyleri ifade etmektedir...

Osmanlı devleti zaafa düştüğü zaman, Ermeni, Yahudi ve yerli münafık çeteleri işbirliği içerisine girerek ülkeyi kan gölü haline getirdiler...

Her ne kadar devletin varlığı söz konusu olduysa da, “işgal” edildi...

Çünkü devletin içerisine nüfuz eden dış mihraklar palazlandı...

Fransa ve İngiltere gibi tarihi düşmanların bünyesinde barındırdıkları Siyonizm köleleri olan masonlar, devletin içine sızdı...

Devlet otoritesini, kıskıvrak ağlarına bağladılar...

Sultan Abdülhamid’in iradesini elinden alıncaya kadar “kirli ve sinsi” planlarla, Sarayın en kritik makamlarına nüfuz ettiler...

Her gün biraz daha devlet bünyesinde güçlendiler...

Kendilerini suret-i haktan gösterdiler...

“Dost olarak” görünmeye çalıştılar..

Ve nihayetinde, devletin varlığına, ülkenin bütünlüğüne nihai olarak son verdiler.

Nitekim, dünkü yazımda şu hakikate dikkat çekmiştim..

Allame ibn Teymiyye’nin dediği gibi;

Devletin bünyesinde hâsıl olan zulüm, insan vücudundaki hastalık gibidir...

O insanın mukadder eceli tamamlanıncaya kadar o hastalık vücudunda devam eder, müzminleşir...

Ve artık vücut dayanaksız hale gelir..

Nihayetinde, mevta olur...

Tıpkı devletlerin bünyesinde üreme gösteren; “yasadışı” yapılar gibi...

Devletin içerisine nüfuz eden çetelere, mafya türü çalışmalara göz yumulduğunda, teşhis ve tedavi edilmediği sürece; “bu çürüme” gelişir, büyür...

Dedik ya;

Rejimlerin ve sistemlerin bünyesinde yapılan mezalim, o devletlerin mukadder ecelini çabuklaştırır, yok olma evresine girer.

İnsanın eceli gibi...

Takdir edilen ecel gelmeden ölmez ama zayıflaşır, güçten düşer, iş yapamaz hale gelir..

Bugün yeryüzünde görünen, özellikle İslam dünyası içinde, devletlerin ve milletlerin düşmüş olduğu haller gibi...

* * *

Sevgili dostlar.

Yazı başlığımın muhtevasına gelirsek..

Ne demiştik...

 “ARAZİ ÇETE MAFYASINA TANINAN İMKÂN!?”

Hazin bir ifade, dehşetli bir çürümüşlüğün beyanı!...

Ülkemizde bu minvalde yaşanan hadiselerin haddi hesabı yok...

Özellikle bölgemizde...

Özelde ise Diyarbakır’ımızda “arazi çete mafyası” cirit atıyor, kol geziyor...

Ne hikmetse gören yok..

Ne belediyeler görüyor.

Ne kayyımlar görüyor.

Ne de valiler görüyor.

Ve ne de adli mekanizmayı elinde tutanlar görüyor?

Her şey oldukça “zafiyetler” zinciriyle başını alıp gidiyor.

Hele hele şu belediyelerin imar müdürlüklerindeki hantallaşma var ya; akla ziyan!...

İş yapmama, ya da illaki rant temini veyahut mafya türü çetelerle dayanışma halinde olunması...

Vaziyet, apayrı düşündürücü bir hali içermektedir.

Ortalık güllük gülistanlık olarak gösteriliyorsa da hiç de öyle değil.

Bu belediyelerin, özellikle kayyımların yönettiği bazı önemli belediyelerin, özellikle Büyükşehir Belediyesinin halka göstermiş olduğu zorbaca yalpalama şekilleri...

Ki bazı alt belediyelerin imar kadrosunda çalışan gruplar, hala da vatandaşa “bugün git, yarın gel”  muamelesinde bulunuyorlar...

Bezdiriyorlar..

Vatandaşı iş yapmaktan, istihdam yaratmaktan adeta bezdiriyorlar, caydırmaya çalışıyorlar.

Biz burada bunları dile getirirken, her an için yer ve arazi türlerini de gerektiği gün belirterek, ifşa edebiliriz...

Zira elimizde çok büyük doneler var?

Kim kimi koruyor, kolluyor gibisinden?

Kim kimin yanında?

Kimlerin kendini suret-i haktan göstererek, hem de iktidar yanlısı olarak lanse etmeleri...

Ve bu libas altında neler yaptıklarını çok iyi biliyoruz ve görüyoruz.

Yeri ve zamanı gelince, kesinlikle deşifre edeceğiz.

Hiç kimsenin gözyaşına da bakmayız, bakmıyoruz da!.

* * *

Biz burada İçişleri Bakanı değerli insan Sayın Süleyman Soylu Beyefendiye itafen diyoruz ki;

Sayın Bakan!

Lütfen.

Bakın seçimler yaklaşıyor.

Halk sizden hizmet bekliyor.

Teşrif buyurunuz.

Şu belediyelerin, özellikle kayyımların mahiyetindeki çalışan belediyelerin çalışma şekline bir göz atın, bir denetim altına alın.

Bir teftiş heyeti marifetiyle, çalışmalar gözden geçirilsin...

Dosyalar incelensin..

Vatandaşların,  özellikle iş çevrelerinin görüşlerine başvurulsun...

Şikâyetleri kayıt altına alınsın...

Göreceksiniz ki belediyelerin altından neler çıkar?..

Tekrar ediyoruz.

Kamuoyu adına söylüyoruz.

Lütfen!

Bu bölgede, Diyarbakır’ımızda insanlarımıza ve iş çevrelerine bazı belediyeler tarafından çok büyük zorluklar çıkarılıyor.

İşler oldukça gecikiyor.

Nerdeyse sumen altı ediliyor.

Zımnen ve hükmen de olsa halet-i ruhiyeleri zaten bunları ele veriyor.

Ne yazık ki arazi çete mafyası kol geziyor.

Devletten ve iktidardan karşılık da bulmuyor.

Bu işten şikâyetçi olan vatandaş da mağdur...

Dünkü yazımda belirttiğim gibi, tarihi Diyarbakır Valisi Deli İbrahim Paşa’nın zorbalığı gibi şikâyet eden de cezalandırılacak endişesiyle kimse sesini çıkarmıyor.

En derin saygı ve sevgilerimle.

HAYIRLI CUMALAR.