ARTIK HESAP SORMA GÜNÜ GELMİŞTİR

Sevgili okurlar!

Gerçekten Türkiye artık değişiyor.

Ve değişmelidir de…

Zira kurtuluş çaremiz bu değişimledir…

Bu tezimi kanıtlamak için Samanyolu Televizyonunda yayınlanmakta olan "Tek Türkiye" adlı dizi filmi izlemek gerekir.

O her şeyi bize anlatmaktadır. Yeter de artar bile…

Bilindiği üzere şöyle bir slogan var;

"Böl, parçala, yut"

Bu slogan, Türkiye'de yıllardan beri mevcut olan derin devletin bünyesinde oluşagelen karanlık tablolar ve ne idüğü belli olmayan gizli kuruluşların sloganıdır.

Anılan bu filmin gerek gösterim ve gerekse anlatım şekli tüm çıplaklığıyla Türkiye'nin gerçek yüzünü göstermektedir.

Cumhuriyet dönemindeki olup bitenlerin nasıl oluştuğunu, kimler tarafından ve ne şekilde yönlendirildiğini tüm çıplaklığıyla gözler önüne serilmektedir.

Bu paralelde yıllardan beri ülke öylesine bir hal almış ki içinden çıkılabilme şansı pek görünmüyor.

Adeta çağdaş(!) bir Bizans oyunu ile karşı karşıya gelen halk, ne yaptığının farkında değil.

Eğitiminden tutun da, kültürüne, tarihine, ekonomisine, ahlakına kadar.. Aile düzenine kadar, kişisel ve toplumsal yaşam şekline kadar.. Adeta bir karanlıklar yumağı…

İşte Türkiye'yi bu raddeye getiren oyun, aynı oyun.

Senaryoya konulan oyun kimler tarafından oynanıyor?…

Bilinmez bir şey değil.. Aslında O da biliniyor. Ama hep derin karanlıklarda gömülü tutuluyor.

Yıllar yılı bu milletin imkanlarıyla, nimetlerinden faydalanıp palazlanan bu tür karanlık kuruluşların dayanak noktası emperyalist siyon odaklardır.

Onun için dikkat edilirse Türkiye'yi sözde yönlendirmeye çalışan ve devlet ricaline akıl hocalığı yapmak isteyen bu tür karanlık kuruluşların, yani Encüman-i Danış üyelerinin birçoğu, oraya kaydolabilmeleri için illa ki İsrail'e gidip "Ağlama Duvarı" önünde esas duruşa geçip ordan icazet almakla ancak kurula girişleri sağlanabilir.

Başta anlatmaya çalıştığım ana konu da budur…

Hani dedik ya!

Artık hesap sorma günü gelmiştir…

Bu hesap sorma şansını yakalamamız için böylesine dizi filmlerini izlemeyi tavsiye ediyorum.

Bu tür filmler gerçekten her şeyi bize anlatmaktadır…

Artık bu siyasetin okulunu okumaya gerek kalmıyor bana göre…

Herkes, yediden yetmişe aklımızı başımıza almalıyız.

Nerden nereye geldik?

Neydik, nasıl olduk?

Tüm bunları düşünerek, tartışarak bir çıkış yolu aramamız gerekiyor.

Yoksa daha nelerle karşılaşırız ve dost, düşman belli olmayan daha ne gibi aktörler bu tür Bizans orjinli senaryolarla bizi aldatacaklar?…

Bu coğrafyada yıllardan beri bu halkın, bu insanlarımızın ne gibi acımasızca çektiği ızdıraplar ve çileler bunun kanıtlayıcı birer delilidir.

Coğrafyamızla oynanmış, insanlarımızla oynanmış, köylerimizle oynanmış, din ve inanışlarımızla oynanmış, ahlak ve kültürümüzle oynanmış, ekonomimizle oynanmış, adeta bizi bir sömürge haline getirerek içten içe yıkmaya çalışmışlardır.

Deyim yerindeyse arkadan farkında olmadan vurulmuşuz ama kimler tarafından?…

Oysa ki vuran ve vurduranlar günü gelmiş ama noktada toplanmışlar, birleşmişler ve ittifak halinde hareket etmişlerdir.

Yani tek kelimeyle zorbalığı, antidemokratik hukukdışılık baskıcı uygulamalarla kendilerini demoklesin kılıcı gibi görmüşlerdir.

Hep yazıyoruz, anlatıyoruz bu köşede ve bu gazetenin sürmanşetlerinde.

Yıllar öncesinden dile getirdiklerimiz adeta bir mucizeymiş gibi gün geçmeden bir bir ortaya çıkmaktadır.

Bakınız dünkü Star Gazetesi'nin sürmanşetinde şöyle bir başlık; "Korsan Emirlerle Fişleme Yapmış"

Ve bu başlığın sol üst köşesinde "Çok Gizli Belgeler Resmi Değil" üst başlıklı haber şöyle devam ediyor:

"Ergenekon sanığı emekli orgeneral Şener Eruygur'un ‘fişleme' için TSK sisteminden korsan emirler düzenlediği ortaya çıktı."

İşte bakın devletin en önemli kurumu olan TSK bünyesinde böylesi varlıkların mevcudiyeti nasıl Genelkurmay'ı ve nasıl Türk Silahlı Kuvvetleri'ni yıpratmaya çalışmıştır.

Ne gibi tezgahlar kurmuştur?

Bu, her şeyin bariz bir şekilde alameti farikası değil midir?

İşte bu Üstad-ı Azam (!) ve bu Muallim-i Ekber (?!) aynı aktörlüğü ile aynı senaryoyu bünyesinde çalışan, onun emir ve komutası altında bulunan Levent Ersöz'lere, Veli Küçük'lere, Cemal Temizöz'lere öğretmiştir ve yaptırmıştır.

Ve bakın aynı yazı gazetenin 15'inci sayfasında şöyle devam etmektedir:

"Darbe Dalavereleri"

"Şener Eruygur, darbe sevdası uğruna faturasız 1.5 milyon dolarlık ‘darbe kulak' sistemi almış. Savcılıkta parayı nerden bulduğunu açıklayamamış. TSK'nın resmi sisteminde darbe için ‘korsan emirler' hazırlamış."

Sevgili okurlar!

Daha geçmişlerde de İsveç'te bulunan itirafçı Abdülkadir Aygan'ın söylediklerini bir internet sayfasından indirip bu köşeden size aktarmıştık.

Ancak buradan bir iki ilave daha yazmak istiyorum.

Aygan'ın bu açıklamaları paralelinde dün Abdülhakim Güven ile Hıdır Altuğ, özel yetkili iki savcı tarafından gözaltına alınarak tutuklandılar.

Aygan'ın beyanları paralelinde hareket ederek özel olarak tahsis edilmiş iki tane değerli savcımız lütfedip bizi de bir çağırsalar onlara daha detaylı bir biçimde bildiklerimizle yardımcı oluruz.

Ama burada bunu yazmadan geçemiyoruz.

Eğer Abdülhakim Güven ile Hıdır Altuğ tutuklanıyorlarsa, sayın savcılarımız bunu da sormaları lazım.

Belki de sormuşlar bizim malumumuz değil.

1998'lerde Ergani yolu üzerinde 4. Kilometrede bulunan A.İ.K isimli bir firma sahibiyle ilişkileriniz neydi?.

Abdülkadir Aygan diyor ki, "hepimiz beraber Cemal Temizöz'ün ve Mutkili Ali Kaya'nın girişimleriyle itirafçı olarak oraya gidip geliyorduk. Bize imkan sağlıyordu aynı firma, maddi olarak sıkıntılarımızı gideriyordu ve bunun karşılığında da bazı rakip firmaların sahiplerine de suikast düzenlenmesini istiyordu."

Peki bunun sebebi mucibesi neydi ve sonucu ne oldu?

Acaba bu düzenlemeyi hazırlayan o firmanın sahibinin de sorgulanması gerekmiyor mu?

Ve Hıdır Altuğ'a sorulmalı.

Hangi yetkiyle ve ne için söz konusu firmanın sahibine "özel koruma" olarak seni verdiler?

Ve kaç sene bu şahsa korumalık yaptın?

Bu bir…

İkincisi, 1996'da Altındağ Dinlenme Tesisleri'ne yapılan bir katliam saldırısı sonucunda 4 nolu DGM'de yargılanan aynı o firmanın sahibi değil miydi?

İşte sevgili okurlar!

Son günlerde, yani Jitem Albay'ı Cemal Temizöz'ün yakalanmasından sonra Diyarbakır Ağır Ceza Mahkemesi'nce özel olarak görevlendirilen iki savcının ciddi çalışmaları sonucunda öyle ümit ediyoruz ki bu yörede bir çok hedeflere ulaşacak ve bir çok karanlık olaylar aydınlanacaktır.

Ve herkesin yüzü gülecektir.

Ve biraz daha devletin varlığına güven sağlanacaktır…

En derin saygılarımla…