BELİRSİZLİKLER İÇERİSİNDE YÜRÜYEN BİR TÜRKİYE’DEYİZ..!?

Evet, sevgili okurlar.

Dünkü sohbetimizde “Ortak acımızı istismar ediyorlar” ifadesini başlık olarak kullanmıştık.

Bu ifade bize ait bir ifade olmayıp, Cumhurbaşkanının CHP’li Kemal Kılıçdaroğlu hakkında kullandığı bir ifade olup, biz de iktibasen onu kullandık.

Ve gerçekten yerli yerinde bir ifadedir.

Cumhurbaşkanının konuşmaları içerisinde geçen çok önemli ifadeler, çok kapsamlı mana taşıdığı için biz de bu cümleyi yakaladık ve yazımıza başlık olarak kullandık.

Zaten dünkü yazımızın tüm ana hedefiyle neler içerdiğini siz değerli okurlarımızın takdirlerine bırakmıştık.

Devletin, birçok önemli kamu kurum ve kuruluşlarının hala da CHP’nin hegemonyasıyla karşı karşıya olduğunu dünkü yazımızda detayıyla ifade etmiştik.

Bugün de, dünkü sohbet yazımıza devam edecektik, ama devam edemiyoruz..

Zira dünkü Diyarbakır Söz Gazetesinin manşetinden büyük puntolarla yer alan; Diyarbakır Milletvekili Oya Eronat’la ilgili pür dikkat çekici, haber öncelik sırasını aldı...

Beynimizden vurulmuşa döndük.

Şaşırdık.

Şu Türkiye’mize neler oluyor diye kendi kendimize sorduk.

“Kimin eli kimin cebinde” olduğu sorusuna da bir türlü cevap bulamadık.

Dolayısıyla bugünkü sohbetimizi bu paralelde, gerçekleştireceğiz...

Bakınız, manşet aynen şöyle;

“ERONAT’IN KORUMASI PKK’DAN GÖZALTINDA”

Haberin devamı;

“AK Parti Diyarbakır Milletvekili Oya Eronat’ın yakın koruma polisinin, 15 askerin şehit edildiği Kayseri’deki bombalı saldırı soruşturmasıyla ilgili gözaltına alındığı ortaya çıktı.”

* * *

Evet, sevgili okurlar.

Bu haber çok derin, kapsamlı ve çok düşündürücüdür...

Vaziyete, “gülmek mi lazım, ağlamak mı lazım” bilemedik.

Bu memleket ne hale düştü?

Güneydoğu Anadolu’da özellikle Diyarbakır’ımızda yıllardan beri ne kadar kirli siyaset atmosferinin yaşandığı sorusuna da,  ne yazık ki cevap bulamıyoruz...

Bir türlü, yanıt bulan da yok..

Bu soru, aslında bir çok soruyu da beraberinde getiriyor?..

Bizde bu noktada, konuyu biraz detayıyla araştırmak istedik...

Bazı bilgi ve bulgulara ulaştık..

Onu da sizinle paylaşmak istiyoruz..

Şöyle ki;

Diyarbakır Milletvekili Oya Eronat’ı ikinci kez muhterem Diyarbakırlı seçmenlerin oylarıyla seçtirip TBMM’ne gönderen anlayışa doğrusu hayranım..(!?)

Neden mi?..

Yanıt basit...

Çünkü, Diyarbakır seçmenlerinin kaçta kaçının onu tanıyıp tanımadığı sorusuna cevap gelirse, diyebiliriz ki Oya Eronat’ı ilk seçildiği dönemde seçmenlerin ve Diyarbakır halkının yüzde 70’i tanımıyordu...

Zira Oya Eronat’ın, Diyarbakır’da herhangi bir aşirete veya kalabalık bir aileye mensup olmadığını herkes bilir.

Demek ki; Eronat’ın herhangi bir seçmen potansiyeline sahip olmadığı açıktır.

Siyaset alanında “gözle görülür, elle tutulur” bir aktifliğe sahip olmadığı da herkesin malumudur.

Ancak 2008’de bir terör saldırısı gerçekleştirildi.

Eronat’ın gencecik oğlunun saldırıda hayatını kaybetmesi, o dönemin Başbakanı Sayın Erdoğan’ın Diyarbakır’a teşriflerinde taziyesine gitmesiyle kendisine acıyarak, eşinden boşanmış dul bir kadın olarak kendisinin özel sektörde çalıştığına dair edindiği bilgiler doğrultusunda şefkat, merhamet kanadını açarak kendisini AK Parti’ye davet etti..

1 yıl sonraki seçimlerde ise milletvekili adayı gösterip seçtirmesi elbette ki Erdoğan’ın bu husustaki acıma duygusunun ağır basmasıdır.

Eronat seçildikten sonra diyebiliriz ki Diyarbakır insanına yönelik herhangi bir siyasi aktifliği görülmemekle beraber, 24. dönemden sonra, 27. dönemde bir kez daha AK Partiden seçilmesi, doğrusu düşündürücüdür.

Kimse kusura bakmasın.

Eronat’ın ilk milletvekili olarak seçilmesinden sonra iki dönem sonrası bir daha Diyarbakır’dan milletvekili olarak seçilmesine Diyarbakır kamuoyunun vicdanı bir türlü, herhangi bir mana veremiyor.

Yıllardan beri gerek iktidardan, gerek muhalefetten seçilen milletvekilleri içinden aktiflik bakımından bize göre en geri planda olduğunun kanaatindeyiz.

Bir artısı var(!)

O da şudur ki Oya Hanım seçildikten sonra “ben milletvekili olarak seçildim, insanlara nasıl hizmet vereyim” düşüncesi olması gerekirken, tam tersine insanlara hep kuş bakışıyla bakıp, insanları hor görme bakışı bize göre yeter de artar bile.

Seçildiği iki dönemde Oya Hanım çıkıp da herhangi bir milletvekili gibi “ben de Diyarbakır’a şu hizmeti verdim, şunları şunları yaptım” diyerek kamuoyunun karşısına çıkıp ispat edeceği, kanaatine sahip değiliz.

Şu halde sormazlar mı?

Hayrola, bu hanımefendiyi AK Partiden iki dönem arayla iki kez seçtirip “Parlamenter” unvanının verilmesi düşüncesi, anlayışı acaba nereye dayanıyor?

Hasbelkader öğrenci olan çocuğunun terör saldırısında hayatını kaybetmesiyle oluşan “acıma duygusu” ön planda tutuluyor diyelim.

Peki, Yasin Börü’nün ve arkadaşlarının 2014 yılında kurban bayramında kurban etini yoksul ailelere dağıtırken, çok acımasız, çok işkenceli ve hain bir terör saldırısı neticesinde vefat etmiş olduğu halde, AK Parti siyaseti acaba Yasin Börü ve arkadaşlarının mağduriyetini bertaraf etmek için ailelerine de Sayın Eronat’a gösterildiği gibi bir iltifat gösterildi mi?..

Veyahut millet sizin için çok gözyaşı döktü, nice aileler sokağa döküldü, terörü protesto ettiler, hele hele HDP’nin Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ı ne kadar lanetlediler.

Hatta bir gün Ankara’dan Diyarbakır’a gelen bir uçakta ben de olaya şahit oldum.

Yasin Börü’nün babası da uçaktaydı.

Selahattin Demirtaş da uçağın ön koltuklarında oturuyordu.

Börü’nün babası Selahattin Demirtaş’a yönelik el sallayarak “ULAN SELO, HANGİ GÜN OLURSA SEN BENİM ELİMDEN KURTULAMAZSIN” diye ağlamakla bu cesaretli çığlığını attığı halde, neden bu babaya siyasi bir terfi verilmedi?

Netice itibariyle fazla başınızı ağrıtmayalım.

Şunu da yazmadan geçmek istemiyorum.

Oya Hanım bir Kadın Milletvekili olma hasebiyle, kendisine erkek koruma polisi tahsis edilmesi ve aynı zamanda Batmanlı olması, yani eski Milletvekili İhsan Arslan’ın hemşehrisi.

Zira kendisi de Batmanlıdır.

Koruma polisinin habere göre PKK’lı olması ve önceki gün gözaltına alınması, ardından tutuklanması şayan-ı dikkattir ve çok endişe vericidir.

AK Partinin, böyle yanlışlıkların altından nasıl kalkacağı da ayrı bir soru olarak önümüze çıkıyor..

Güneydoğu Anadolu’da siyaset madrabazlığını becerip AK Partiye enjekte edebilen güç acaba AK Partili biri midir, yoksa sinsi ve gizli AKP’lilerin gücü müdür?

Gizli PKK endeksli birilerinin gücü müdür?

Veya başka nasıl bir mana insanın aklına gelebilir?

Doğrusu bir türlü işin içinden çıkabilecek bir düşünceye sahip olmadım.

* * *

Bakınız, sevgili dostlar.

Hatırlıyorum.

Siyaset alanında Başbakanların, Cumhurbaşkanlarının, hatta daha geri gidersek eski Başbakanlardan Tansu Çiller Hanımefendinin dahi korumalarının çoğu erkek değil, bayanlardan oluşmaktadır...

İşte İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener..

Bir çok koruması bayan...

Buna rağmen illaki Oya Hanım’a Batmanlı erkek koruma polisi tahsis edilmesi, hem de yıllardan beri koruma polisinin değişmemesi çok düşündürücüdür.

Kayseri’de meydana gelen terör saldırısı neticesinde şehit edilen 15 askerin yargı davasında PKK’ya hizmet veren ve sahte kimlikle insanları Avrupa’ya kadar gönderme başarısına sahip olan bu koruma polisinin ucu acaba Güneydoğu Anadolu’daki bazı AKP’li siyasetçilere değmiyor mu?

Yazımızı sonlandırırken, Allah encamımızı hayreylesin diye dua ediyoruz.

Hepimiz için Hayırlı Cumalar olsun.

En derin saygı ve sevgilerimle.