BELİRSİZLİKLER İÇERİSİNDEKİ KAVRAMLAR VE TÜRKİYE! (II)

Evet, sevgili okurlar.

Cuma günkü yazımıza kullandığımız başlığın aynısını bugün de kullanıyoruz.

Zira her iki yazıdaki konu paralellik arz etmektedir.

* * *                  

Yıllardan beri yani Cumhuriyetin kuruluşundan, hatta Cumhuriyetten önceden başlamak üzere günümüze dek Türkiye üzerinde karanlık oyunlar sahnelenmektedir.

Oynanan oyunların, tezgahlanan planların, hazırlanan senaryoların senaristleri her dönemde renkten renge girerek, kendilerini başka pozisyonlarda göstermektedirler.

Ne yazık ki bu tezgâhların senaristleri, hep devletin bünyesindeki otoritelerin ve iktidarların arasına yerleşerek kendilerine meşruiyet verdirmekle yola çıka gelmişlerdir.

Yine Allah’a şükürler olsun ki aziz milletimizin, yani tüm Türkiye insanlarının çok sağlam geçmişe dayalı iman, inanç ve İslam gerçeği olduğu içindir ki, bu karanlık senaryolara itibar etmektedir.

Bel bağlamadığı gibi yeri gelince de tepkisini ortaya koymuştur.

Hiç kuşkusuz ki, İslam medeniyeti, İslam ahlakı, İslam terbiyesiyle yetişip büyüyen bir toplum, kendisini geliştirme açısından siyasetin tüm alanında büyük engellerle karşılaşmışsa da o engelleri her seferinde aşabilmiştir.

Tıpkı 12 yıllık AK Parti iktidarının içinde bulunduğu manzaralar gibi.

Nihayet bugüne dek fersah fersah aşama aşama mesafeyi katetmiştir.

12 yıllık bir geçmişe dair Recep Tayyip Erdoğan’ın siyasi dehasıyla bu süreç bitmiş, bu milletin tezahürü ve sevgisiyle 10 Ağustos 2014’te tekrar bu millet büyük bir imtihan vermiştir.

12 senelik bir Başbakanını, Cumhurbaşkanlığı gibi devletin en zirvesine oturtturmuştur.

Kendisine halef olarak Başbakanlık koltuğuna oturan Sayın Ahmet Davutoğlu da büyük bir siyasi titizlikle işi ele almış, işin ciddiyetine vakıf olan genç bir Başbakan…

Nihayetinde TBMM’nden de salt çoğunlukla güvenoyunu almıştır..

Güvenoyu aldıktan sonra “Allah bizi utandırmamış” demiştir.

Ve işe başlarken, Sabah Namazını Eyüp’te, Cuma namazını da Süleymaniye Camii’nde kıldı. Ki Davutoğlu kendisine adet haline getirdiği sabah namazlarını farklı camilerde cemaatle kılması apayrı bir samimiyetin ifadesi olsa gerek..

Allah’a hamdu senalar ediyoruz ki bu millet yakın geçmişimize dayalı namaz kılan Cumhurbaşkanlarıyla ve Başbakanlarla tanışmış durumda.

Artık bundan sonra Türkiye’nin başına örülmek istenen siyasi çoraplara, kirli oyun ve tezgâhlara rağmen, Türkiye yavaş yavaş istikrara doğru yürümektedir.

Yüce İslam dininin inancıyla yaşayan bir ülkenin siyasilerden beklentileri de budur.

Fazla tuhaf olmamakla beraber, bu ülke insanı 28 Şubat 1997 yılına kadar ve ondan sonrasında da öylesine Bizans oyunlarıyla karşılaştı ki tüyler ürperten, antidemokratik, baskıcı mezalimlerin haddi hesabı yoktu

* * *

Başta anlattığımız gibi özellikle “Kavram kargaşası” denilen o derin olgu, Türkiye’yi gerçekten içten hep vurmuştur.

Yargı’sından tut Emniyetine kadar, Askeriyesine kadar, Jandarma Genel Komutanlığı’ndan tut, rasgele ilçedeki Jandarma Bölük Komutanlığı’na kadar, ülke; yasa dışı, hukuk dışı, anayasa hükümlerini çiğneyerek öylesine keyfi uygulamalarla karşılaştı ki tarih sayfalarına altın harflerle yazılması gereken hukuk dışı mezalimler bu topluma yaşatıldı.

İşte bunlar büsbütün sonlandırılmamış ise de en azından AK Parti iktidarından bu yana peyderpey azalarak buraya kadar gelmiştir ve bundan sonra da azalarak son bulacaktır, diye düşünüyoruz.

* * *

Evet, sevgili okurlar.

Gerçekten Türkiye’nin yüzü değişiyor.

Yepyeni terû taze, pırıl pırıl bir Türkiye’yi bekliyoruz.

Sayın Davutoğlu’nun hükümetinin güvenoyu aldıktan sonra söylediği ifadeler zaten müjdeleyici birer ifadelerdir.

Başbakan Davutoğlu AK Parti grubuna verdiği teşekkür yemeğindeki konuşmasında, güvenoyunun hayırlı olması temennisinde bulunurken, “Rabbim utandırmasın” dedi.

Davutoğlu, bu tarihi değişikliğe AK Parti grubunun gösterdiği vakur ve kararlı tavrın vesile olduğunu söylerken, şu ifadeleri yarınlar için güven tesis ediciydi.

“Eğer kendi içimizde bu sınavı verebilirsek, dıştan gelecek hiçbir etki bizi sarsamaz, aksine bizi birbirimizle kenetler.

Güzel bir başlangıç oldu, onu gerçekleştirdik ama sonrasında son 15 gün içinde açık söyleyeyim, eminim bundan 10-20-50 sene sonra Türk Siyasi Hayatını yazanlar, belki de en kritik dönemi bu 15 gün içinde yaşananlar olarak zikredecekler.

Çünkü çok büyük başarılara imza atmış bir kadronun ortak akıl, vicdan ve ahlakının tarih sahasına çıktığı bir 15 gün yaşadık”

* * *

Evet, Sayın Başbakan; tüm Türkiye’ye hatta tüm Dünyaya bu mesajı vermiş durumda.

Ümit varız ki geçmiş yüz yıllık veyahut yüz on yıllık süreçten günümüze kadar, İttihat Terakki hareketinden Cumhuriyetin kuruluşuna kadar ve günümüze kadar Türkiye’nin karşılaştığı karanlıkları bir daha yaşamayacaktır.

Kavram kargaşaları artık resmi dil durumundan çıkar, anayasaya ve tüm yasalara yerleşmiş olan yanlış kavramlar son bulur. Çünkü keyfilik içerisinde dayatılan o yanlış kavramlar artık bu millete yutturulamayacaktır.

Milli Eğitim camiasından tut, yani İlkokul birinci sınıfından tut Üniversitenin son sınıfına kadar, öğrencilerimize ve gençlerimize enjekte edilen yanlış eğitim sistemi, inşallah büyük çapta değiştirilecektir.

İnancımıza, kültürümüze, tarihimize, dinimize, ahlakımıza hitap edebilecek, yepyeni terû taze bir Milli Eğitim sistemi getirilmelidir.

Ve o sistemle yetişecek gençler, hangi branşta ve meslekte olurlarsa olsunlar Türkiye'nin ve bu milletin yarınlarını aydınlatacaktır…

Özellikle Yargıda, özellikle Emniyet’te, artık aldatıcı oyunlarla bu millet baskı görmeyecek, üzülmeyecek.

Kemalizm, demokrasi, laiklik, cumhuriyet, hukukun üstünlüğü gibi önemli kavramları yanlış ideolojilerle, kişisel veya siyasi rant olarak, devleti kullanarak, zulümkar olunamayacak.

Devletin yasaları ideolojik kavramların paralelinde, biçimlendirilemeyecek.

Hukukun gerçek anlamını adaletin adil terazisine koyarak uygulayan hakim ve savcılarımız olacak.

Rasgele, keyfi işlemlerle artık kimse vatandaşları potansiyel suçlu olarak gösteremeyecek.

Devlet eliyle yani bazı kamu kurum ve kuruluşlarındaki ehliyetsiz kişiler tarafından keyfi olarak hazırlanan sahte evraklara savcılık gibi önemli ve kutsal makamlar kötüye kullanılarak, o sahteciliği meşrulaştırarak, iddianameler hazırlanamayacak.

Bazı yargıçlar, bilirkişilerle el altından anlaşmak suretiyle, özel dosyalar gönderemeyecek.

İşte “Yeni bir Türkiye”nin, yeni iktidar anlayışının, özellikle bunlarla mücadele edeceğine hiç kuşkumuz yoktur.

Yakında yapılacak olan HSYK seçimlerinden çıkacak sonuc inşallah böylesine denklemlere çözüm formülü olacaktır.

İşte, her zaman söylediğimiz gibi belirsizlikler içerisindeki kavramlar kargaşasıyla Türkiye artık karşılaşmayacaktır.

Evet, sevgili okurlar.

Gerçekten söylediklerimiz havadan cıvadan değil, büsbütün belgelerle kanıtlanmış olaylardır.

En derin saygılarımla.