BİR CUMHURİYET BAŞSAVCISININ YAKALANIP TUTUKLANMASI ?!! (2)

Dünden devam.
Evet, sevgili okurlar.
Dünkü sohbetimize başlık olarak "BİR CUMHURİYET BAŞSAVCISININ YAKALANIP TUTUKLANMASI ?!!" diye yazmıştık ve sohbetimizin sonunda da; "Doğrusu bir türlü anlayamıyoruz!  Başta söyledik ya müesses nizamın hal-i pür melali de bunu gerektiriyor" diyerek yazımızı sonlandırmıştık.
Evet, müesses nizam (kurulmuş hileli bir düzen).
Yıllar yılı Türkiye’yi çalkalıyor.
Futbol topu gibi! Bir o yana bir bu yana. Sonuç belli değil; ama gol yiyen hep millet.
Neden?
Çünkü devletin iç dinamizmi kavgalı! Kavganın sebebi mucibesi de devletin bünyesine sızmış, devleti eline geçirmiş milletten olmayan dış mihraklı, devşirme kökenli fesat bir anlayış.
Hedeflediği nokta milletin tüm imkânlarından faydalanmakla beraber her şeyi millet aleyhine çevirmek.
Özellikle de; milletin diniyle, imanıyla, inancıyla, tarihiyle, kültürüyle, ahlakıyla oynamak.
Buna da demokrasi, laiklik ve hukukun üstünlüğü diye yaldızlanmış kavramlar yüklemektedir.
Ve bu kavramları 'iliklere' kadar millete yutturmaktadır.
Ne hazin bir durum değil mi sevgili okurlar?
Adeta halkı enayi yerine koyarcasına halkla alay ediyorlar.
Ziya Paşa’nın Terkib-i Bent isimli eserinde şöyle bir mısra yer alıyor:
"Zalimleri adlin ne zaman ğak edecektir?
Mazlumların çıkmadadır göklere ahı.
Ey müftehir-i devlet-i yek-rûze-i dünya.
Dünya sana mahsûs u müsellem mi sanırsın (Bu dünya sana mı kalacak zannedersin)
İsnad-i taassub olunur merdi ğayyure.
Dinsizlere tevcih yeni çıktı. (Dinsizlere izzetül ikram yeni çıktı)
Sadıkları tahkir ile reddi kaide oldu. (Dürüst, gerçek vatandaşlar kötü görünür.)
Hırsızlara ikramu inayet yeni çıktı
İslam imiş devlete pabendi terakki (Devletin yücelmesine İslamiyet ayak bağı imiş sanki)
Ol yok idi işbu rivayet yeni çıktı."

* * *

Bakınız sevgili okurlar.
İşte tarih bize gösteriyor ki bu millet, bu ülke gerçekten çok büyük değerlere sahiptir.
Ve Ziya Paşa gibi nice ilim ve fikir adamları yetiştirmiştir. 
Amaç ve meramlarını şiirle özetlemiştir.
Az ama öz söylemiştir.
Manalı ve çok derin anlamlı ifade kullanmış o büyük Osmanlı İnsanı.
Hani demişler ya "Anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna bile az"
Bize göre olayların en çirkin yönü, en aldatıcı ve yanıltıcı biçimi kalıplaşmış kelimelerin bir şablona oturtularak üstü yaldızlanarak makyajlandırarak millete yutturma şeklidir.
Kimin ağzını açıyorsun.
Herkes ama herkes hukukun üstünlüğü deyip duruyor.
Demokrat olmaktan bahsediyor.
Uygulamasına gelince tam tersine mezalimin en acımasızını millete yutturmaya çalışıyor.
Eğer gerçek manada hukuk dünyasında, özellikle Türk yüksek yargısında hukukun üstünlüğü esas tutulursa hak ve hakkaniyet yansız olarak her alanda uygulanırsa zaten sorun kalmazdı.
Ama marangozun keseri gibi hep bir taraftan yontulursa o zaman tıpkı bugünkü gibi iş değişir.
Özellikle hukuk dünyasında herkes ama herkes demokrat kesiliyor.
Sütten çıkmış ak kaşık gibi.
Lekesiz olarak göstermek istiyor ise de ama heyhat hiç de öyle değil.
Zira demokrat olabilme şansının elde edilebilmesi için hukukun üstünlüğüne inanılması gerekir.
Hukukun bulunmadığı bir alanda demokrasi aranmaz.
Aransa bile bulunamaz, uçar gider.
Tıpkı bugünkü Türkiye’mizin hali gibi.

* * *

Düşünün, devletin bir başsavcısı makamını-mevkisini bir çırpıda ayaklar altına alırcasına kendi ideolojisini ön planda tutarak özbe ve öz vatandaşlarını dini inançları yüzünden devletin tüm imkânlarını kullanarak komplo teorilerini hazırlıyor.
Hem de yalnız değil. İllegal bir biçimde MİT ve askeri odaklarla işbirliği yaparak.. Kurtla-kuzu misali illaki vatandaşlarını yemeye çalışacak.
Vatandaşları suçlu duruma getirip mahkûm etmek için..
Büyük meblağlar karşısında ajan kullanarak evlerine silah, uyuşturucu ve mühimmatlar yerleştirilmeye çalışılıyor.
Ondan sonra da mahkemeden bir arama kararı ile evlerini basıp potansiyel suçlu haline getirmeye çalışıyor.
Bize göre eğer Türkiye böylesine garipliklerle, acımasız ve insafsız zalimlerle karşı karşıya kalmışsa vay halimize.
İmamla cemaat meselesi!
Bu anlattıklarımız havadan cıvadan değil. Özel yetki ile görevlendirilmiş Erzurum Savcısı Osman Şanal’a anlatan gizli tanık.
Zaten bu gizli tanığın artık gizliliği ortadan kalkmış. Tüm çıplaklığıyla açığa vurulmuş bir biçimde her akşam TV’lerin Ana haberlerinde bölüm bölüm anlatılmaktadır.
Demezler mi ey benim Türkiyem, sana ne oldu?
Nereden nereye geldin ve nasıl küfrün, inançsızlığın, acımasızlığın çukuruna yuvarlanıp düştün?
Sana karşı böylesine hileli komplo teorilerini hazırlayan bir cumhuriyet başsavcısı veya askeri üniformayı üzerinde taşıyan bir general, ya da Türkiye’nin can damarı olan Milli İstihbarat Teşkilatı’nın adamları..
Bundan daha ağır ve iğrenç bir vaka düşünülebilinir mi?

* * *

Birinci Dünya Savaşı’ndaki saldırgan İngilizlerin, İtalyanların, Fransızların, Yunanların yapamadıkları kendi bütçenle yetiştirdiğin insanlar tarafından sana reva görülüyorsa!
Süreç ve zaman vahimlik arz  ediyor.
Savcı İlhan Cihaner’in dosyası gerçekten kabarık.
Bize göre ondan daha ağır ve daha üzücü olan da TSK’nın şerefli üniformasını omuzlarında taşıyan bir generalin milletine karşı haince yaptığı teşebbüs.
Gerçekten çekilecek gibi değil.
Tüm medyada yazılıp kamuoyuna yayınlanan ifade aynen şöyledir.
Erzurum Özel Yetkili Cumhuriyet Savcısı Osman Şanal’a ifade veren gizli tanık X, şöyle diyor:
Cemaatlere yönelik komploda kendisini kullanmak isteyen askerlere karşı çıkınca Savcı Cihaner’in devreye girdiğini ve kendisini "Sen niye ağabeylerini dinlemiyorsun, dediklerini niye yapmıyorsun ailen var, enişten var, kardeşlerin memur yaptığın hata onların hepsinin hayatına mal olabilir"
Bu nasıl bir tehdit!
Gizli tanık ayrıca kendisinden cemaatlerin arasına sızmasını, bazı kişilerin çantalarına silah ve yasadışı doküman bırakmasını istendiğini, sızdırılacak bilgi ve yapılacak komplolar karşılığında kendisine büyük meblağda para teklif edildiğini söylüyor.
Velhasıl! Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı Cihaner’i cezaevine götüren gizli tanığın şok ifadeleri oldu.
Erzurum Özel Yetkili Cumhuriyet Savcısı Osman Şanal’a ifade veren gizli tanık X’in ifadesi her şeyi ele veriyor.
Mevcut planları anlamak için yeter de artar.  
Başta söylediğimiz gibi, devlet nereden yürüyor millet nereden?…
İnanın buna düşünerek, çıkış yolu bulmak çok zor. Daha doğrusu bulamıyoruz.
Bize ne oldu da içimize böylesi hıyanet erbapları üşüştü.
Devletin bünyesine yerleşip adeta bakteri üreten bataklıklarda gizlenmiş virüs misali bizi içten içe yıkıyor.
Hem de hukuk adına hem de kahraman Türk askeri adına (!!!)

* * *

Tüm bunlardan daha üstün seviyede yüzen ve asrın olayı denilebilen hadise ise; HSYK’nın kararı.
Yani komplo teorisyenlerinin yanında yer alarak, savcı Osman Şanal dâhil olmak üzere 5 savcının 'yetkilerinin' elinden alınması.
Fedakar namuslu dürüst savcılara bu yapılanlar reva mı?
Hukukun ve adaletin hangi nizamına sığar?
Bize göre en büyük ve en karanlık olay da 'bu yetki' kıyımıdır.
Anayasa mahkemesi eski raportörü Osman Can şöyle diyor.
HSYK kararının Şemdinli soruşturması sonrasında meslekten ihraç edilen Ferhat Sarıkaya olayını hatırlattı..
Andıççı Başsavcıya sahip çıkan HSYK, ikinci Şemdinli vakasına imzanın daniskasını atmıştır.
Zira Cihaner’i sorgulayan savcıların özel yetkilerini kaldıran kurul yargı bağımsızlığını da balyozlamıştır.
AK Partili Bozdağ, "yasadışı tavır hukuk devletine müdahaledir" diyor.
Adalet Bakanı Ergin ise, "bu uygulama doğrudan verilen yetkiye karşı bir nevi gasptır."
İşte buyurun sevgili can dostlarımız.
Türkiye nereden nereye gidiyor?
Batıl, yanlış, hukuk dışı uygulamalar ve komplo teorileri artık had safhasında.
Millet bundan çok rahatsız.
Halk ne yaptığının farkında değil.
Hep ümitsizlik içerisinde kıvranıp durmaktadır toplum.
Allah encamımızı hayreyleye.
En derin saygılarımla.