BU HAİN FİLM, HAİN BİR TUZAKTIR!!!

Evet, sevgili okurlar.

Bir haftadan beri dünya gündemini işgal eden özellikle Sayın Başbakanın da gündeminden düşmeyen; İsrail asıllı Amerikalı Nakuiula’nın yüce İslam peygamberine karşı yaptığı hakaret!

Sayın Başbakanın da belirttiği gibi, İslam dünyasına karşı organizeli olarak yapılan bir tuzaktır bu film..

Bu tuzağın sıradan rasgele bir tuzak olmadığı, gün geçtikçe berraklaşıyor.

Ama unutulmamalıdır ki;

“El-küfrû milletûn vahide” küfür sistemleri tek millettir, ilkesiyle yola çıkılırsa, itin it olduğu unvanına varılır.

İster kara olsun, ister beyaz olsun, ister cinsli ister cinssiz olsun, ortaya çıkacaktır.

Zira it, ittir.

Yaradılış itibariyle necasetle damgalanmış bir hayvan, ama sahibine karşı sadık bir hayvan.

O ne ise küfür sistemleri de aynıdır.

***

İslam’a karşı saldırıya geçtiği zaman hep birlikte oluyorlar.

Ne haçlısı, ne putlusu, ne Siyonist’i, ne ateşperesti, ne olursa olsun hepsi aynıdır.

Hele hele bir de yanına bir takviye aracı olarak münafıkları da alsalar, apayrı bir hal alır.

Çünkü fırsat buldukları yerde tarih boyu İslam’a karşı birleşiyor ve kinlerini kusuyorlar.

Yeter ki İslam dünyası samimiyetle dik dursun, herhangi bir provokasyon şebekelerinin tuzağına düşmesin.

 “Kaş yapayım derken göz çıkarmamak” zaten organize edilen tuzak da bu beklentide.

***

Milletler arası kurulan çok karanlık bir film..

Hatta bu filmin ana kaynağı her ne kadar Amerika’daki İsrail lobisinden çıkmış olması düşünülüyorsa da...

Aslın da Türkiye’nin Kemalist Ergenekon, şoven, ırkçı, laikçi karanlık kurulundan gizliden gizliye çıkıp, Amerika’ya ihraç edilmiş olabilme düşüncesi de uzak değildir.

Zira ne vakit ki, Türkiye biraz kendini toparlayıp, devletle millet arasında bir barış havası sağlandığında, mutlaka bir şeyler ortaya çıkıyor..

Kavga, kargaşa, terör gibi büyük fitne unsurları ihdas edilmeye başlanıyor.

Bunun varlığı da bugün değil, ana kaynağı ve uzantısı Osmanlının yıkılışına neden olan, ittihat ve terakki cemiyetinin mevcudiyetine ve faaliyetine kadar dayanıyor ki, cumhuriyetin kuruluş biçimi de zaten o paralelde olmuştur.

Son 10 yılda Sayın Erdoğan’ın lideri bulunduğu AK Parti iktidarının Türkiye’yi ekonomiksel olsun, ahlaki olsun, kültürel olsun, her ne surette olursa olsun, elle tutulur, gözle görülür bir biçimde ciddi manada hizmet ortaya koymuştur.

Ve gelecek 11 yıl, yani 2023’lü yıllara kadar Türkiye’yi sağlıklı bir şekilde taşıyabileceğini gösteriyor..

İşte bundan dolayıdır ki; dünya Siyonizmi, haçlı anlayışlar, içteki hain hegemonya ciddi manada rahatsız..

Bunun için de; enva-i hilenin organizasyonu içerisindeler.

* * *

Hele hele Başbakanın Milli Eğitimle ilgili son aldığı ciddi reform kararları, birilerini elbette ki daha çok çok rahatsız etmiştir.

Diyorlar ya; “Su uyur, düşman uyumaz” misali.

Bu prensiple yola çıkan küfür dünyası, elbette ki hem dâhili hem harici gizli çalışmalarını sürdürecektir.

Terörün son tırmanışı hiç de hayra alamet değildir.

İnanın, insanın kutsalına zaman zaman yapılan hakaretler, hele hele bu son film fitnesi bize göre kesinlikle kökü yine içimizde derindeki hain, karanlık kuruluşların girişimiyle, anlaşmalarıyladır.

Bu itibarla herkese düşen görev ne ise, akıllıca hareket etmek gerekir.

Sayın Erdoğan’ın son yurtdışı gezisiyle, Azerbaycan, Ukrayna ve Bosna Hersek’e gitmesi, İslam dünyasının sevdiği ve güvendiği bir lider olarak zaten kendini tanıtmıştır.

Bu nedenle içteki çalışmayı hazmedemeyen hain görüntü, Başbakanın dışarıdaki itibarını da düşürmeye ve her an için büyük tuzak kurmaya çalışmakta olduğunu, Hindistan’daki Sağır Sultan’ın dikkatinden bile kaçmamıştır.

Bize göre, Başbakan kafasındaki birikimlerini hiç kimseye danışmadan uyguluyor ve bu paralelde de hep başarılı oluyor.

Zira partinin kuruluş gününden bugüne kadar hep sağlam adımlarla yürümüş ve gün geçtikçe halkın güvenini toplamış.

Anlaşılan odur ki, Başbakan inancı gereği ve dik durma hali bu başarıya ulaşmasında etkili olmuştur.

Her halükarda Başbakan, iyi yoldadır.

İyi olmayan bir görüntü varsa, o da bazı teşkilatlardaki yanlış insanların varlığıdır.

Sağdan soldan toplanan ve partinin kilit noktalarına çöreklenen, hep kişisel rantını düşünen, rantiyeci bir güruhun partinin içine sızması, Başbakanın bunca başarılı çalışmasının ömrünü kısaltabilir.

Zira bu hususta halkın dikkatinden hiçbir şey kaçmıyor.

Özellikle Doğuda ve Güneydoğuda olsun, Diyarbakır’ımızda olsun, devletin bazı kurum ve kuruluşundaki çalışma bozukluğu nedeniyle halkın nefretine sebep oluyor.

Yolsuzluklar diz boyu.

Adam kayırma o biçim.

Rüşvet, usulsüzlükler ve bazı milletvekillerinin nalıncı keseri gibi tek taraflı yontma şekli halkı huzursuz ettiği gibi ileride Başbakanı da huzursuz edebilir.

Bu hususta bize göre Başbakan, devrisaadetteki İslam tarihinin derinliğinden faydalanarak yola çıkmalıdır.

Yani Bedir savaşındaki başarının sırrı büyük bir azınlık olmakla beraber, zaferle neticelenmiş, çünkü sağlam kafa, sağlam düşünce ve dürüst inanç bunu Resulullah’a kazandırmıştır.

Bir yıl sonra Uhud savaşındaki geçici başarısızlık, o da sağlam olmayan ve Resulullah’ı dinlemeyen kişiler tarafından mağlubiyete neden olmuştur, hem de geçici de olsa ağır bir mağlubiyet.

Tıpkı Başbakanın ilk parti kuruluşundan bugüne dek, son seçimlerden sonra maalesef halkın beklentileri parti bünyesinde pek görünmüyor.

Bu da bazı teşkilatların yanlış kadro oluşumundan meydana geliyor.

* * *

Mesela Diyarbakır’a gelelim.

DEDAŞ’ından tut, Tarım İl Müdürlüğü’ne kadar, Özel İdaresi’ne kadar, çok kötü şaibelerin varlığı partiyi temelinden sarsabilir.

Başbakanın taşıdığı anlayış ve partinin bünyesinde yazılan muhafazakârlık anlayışını maalesef mumla arasan bulamazsın.

Çok yanlış insanlar üst kademelere taşınmış ve muhafazakârlıkla uzaktan yakından alakası olmamakla beraber, olanlar da her nedense yolunu şaşırırcasına başka yörüngelere gitmekte olduğu gözden kaçmamaktadır.

DEDAŞ’taki çalışma stilinin şaibeli kadronun geri getirilmesiyle ve başarısız bir yönetimin varlığı sebebiyle kaçak elektrik kullanımının gittikçe tırmandırılıyor olunması, hatta her an için ciddi bir müfettişlik çalışmasıyla DEDAŞ’ın kayıtlarının ne kadar yanlış olduğu, ortaya çıkabilecektir.

Saatlerin pazarlıklı okunuşundan tut, astronomik rakamlara kadar.

“Hadi sen de gel..” derler ya; “ne dersen bu pazarda bulabilirsin!”

Yani DEDAŞ’ın pazarında “yok yoktur.?”

Keza İl Tarım Müdürlüğü de...

Sayın Bakanımızın marifetiyle hep göz boyama politikasıyla köylüler, serbest çalışan bazı mafya türü veterinerlerin tuzağına düşmekten kendilerini kurtaramıyorlar.

Ama bunlar Sayın Başbakanımızın yüksek huzuruna henüz ulaşmamış herhalde veyahut istihbarat kaynakları yanlış çalışıyor.

* * *

Bu itibarla diyoruz ki;

Bize göre Başbakanın ciddi ve samimi çalışma stili ile partinin alt kademelerindeki çalışma stili birbirine uymuyor..

Ve birçok yönüyle birbiriyle çelişmektedir.

Gerçekten, Başbakanın son Milli Eğitim Bakanlığı bünyesindeki yaptığı reform yeni bir milattır ve bir devrimdir.

4+4+4’le beraber 66 aylık çocukların okula alışması terbiye, talim ciddiyetinin bir simgesidir.

İmam Hatip okullarına verilen yepyeni bir nurlu çehre tarihi unutulmaz bir başarıdır.

Yıllardan beri bu ülkeyi maceraya sürükleyen paslı beyinler, sarhoş kafalar, Kemalist bir anlayışla, laikçi bir anlayış adı altında bu milleti her şeyinden alıkoymuştur.

Millete verilen yeniden taze bir maya ile inşallah bu milleti gerçek kimliğine götürecektir.

Ama bu da unutulmamalıdır ki, tüm bu samimi gerçeklerin yolu partinin temiz kadrolarından geçiyor.

Yıllardan beri çöreklenmiş, makyajlı, aldatıcı bir görüntüyle halkı aldatanlarla Başbakanın artık çalışmaması gerekir.

Yepyeni bir kadro, terû taze bir ruh, çıkarsız, rantiyesiz bir potansiyel lazım.

En derin saygılarımla.