BU HAİNLER KİM?

Evet, sevgili okurlar!
17 Aralık 1999 tarihli Diyarbakır Söz Gazetesinin sürmanşeti..
Yani tam 11 yıl önce sürmanşetine taşıdığı "Ya şimdi hain kim" ifadesi.
Bakınız, sevgili okurlar.
O manşet haberde neler yazılıyor:
"Diyarbakır Söz Gazetesi ile Söz Televizyonunun bazı çevrelerin kirli çamaşırlarını gün ışığına çıkarmasını engellemek gayesiyle sindirme planı içerisinde olan karanlık çevrelerin son yıllarda Altındağ ailesine yönelik akıllara durgunluk veren hain planları yüce adaletin şaşmaz terazisiyle hep sonuçsuz kalırken bir kez daha şamar yediler.
Sözde Diyarbakır’ın Kulp ilçesi kırsalında ölen bir teröristin üzerinde ele geçirildiği ve Altındağ kardeşlerin örgüte parasal yardım yaptığı süsü verilen dokümanın sahte olduğu yönündeki 4 No’lu DGM’nin verdiği beraat kararını Yargıtay 9. Ceza Dairesi Başkanlığı da onadı.
DGM Cumhuriyet Başsavcısı Nihat Çakar’ın imzasıyla gönderilen temyiz itirazının Yargıtayca yerinde görülmeyerek reddedilmesiyle son bulan skandal davanın temyiz dilekçesinde geçen ifade hainlikle bizi suçlayan Nihat Çakar’ın gerçek yüzünü ortaya çıkaran adaletin şaşmaz terazisi bize bunu dedirtti; YA ŞİMDİ HAİN KİM? Sorusuna cevap verilmedi.
4 No’lu DGM gerekçeli kararında bu nevi belgeler delil olarak nazara alınıp uygulama yapılmaya kalkılacak olursa birbirlerine husumeti olanların aynı yola tevessül edip iftira yoluyla birbirlerini mahkûm etmeleri gibi tutarsız uygulamalara yol açılabilecek ibaresi Altındağlara yönelik hain planı ortaya koymuştur."
İşte bu hain belgeyi haince hazırlayan hainler bugün nerede diyoruz?
O haince hazırlanan kirli belgeye iddianameyi hazırlayan hainler kim? sorusuna da bugüne dek cevap yok.
Diyarbakır Söz Gazetesi ailesine karşı yıllardır karanlık senaryolar üreten ve iki kişinin trafik kazası süsü verilmesiyle ölümüne dahi neden olan dönemin DGM Başsavcısı Nihat Çakar neden hala görevde tutuluyor diyoruz.
Şantaj, tehdit hatta rant teminine kadar bir dizi senaryolar üretip hayali suçlamalarla hazırladığı komplo teorisi ne yazık ki o günün 7. Kolordu Komutanı Yaşar Büyükanıt ile Bölge Asayiş Komutanı Çetin Doğan ile birlikte bu haltı işlemişler.
Söz ailesini mağdur eden Çakar, Büyükanıt, Çetin Doğan ve Başçavuş Ali Kaya ile Cemal Temizöz ekibi bu suçu işlemişlerdir.
Nihat Çakar o günlerde Güneydoğu’nun dumanlı atmosferinden yararlanıp Milli İstihbaratı, JİTEM’i ve Kolordu Komutanlığı ile işbirliği yaparak işledikleri bu iğrenç senaryoya rağmen ne çare ki yargı mekanizmasının doğruluğuna toslamışlardı.
Yaptıkları yanlarına kar kalmamıştır.
Yargının şaşmaz terazisinin bu çetevari ağı artık günışığına çıkarması gerekir.
Ama ne çare ki, aradan tam 10 yıl geçmiş. O günün 4 No’lu DGM’nde yargılama dosyası olan 1998/153 Esas sayılı dosya bugün Diyarbakır Adli Arşivlerinde yoktur ve kayıptır, araklanmıştır.. Diyarbakır Adliyesi yani Cumhuriyet Başsavcılığı da buna suskun kalmaktadır.
Defalarca yazdığımız dilekçelere rağmen bu araklama hıyanetini bu satırlara taşıdığımız halde maalesef herhangi bir yanıt alamamışızdır.
Demek anlaşılan odur ki, birileri meslektaş itibarıyla koruma ve kollamayı yeğlemektedir.
Ya bir de 2006’dan bugüne dek geçen 5 yıl sürede defalarca bu olayın takipçisi olarak verdiğimiz dilekçelere bir türlü yanıt alamamış durumdayız.
2006/19198 sayılı hazırlık dosyası 3 büyük klasörden ibaret olan bu şikâyet dosyamız yıllardan beri Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’nın tozlu raflarında beklemektedir.
Bunları hep yazdık çizdik.
Ama bir netice alamadık.
Bu konuyu tekrar bugünkü köşeye taşımamızın temel esprisi Diyarbakır Adliyesine gelen bir teftiş heyetinin dikkatini çekmek içindir.
Lütfen iki yılda bir rutin olarak Adalet Bakanlığı’ndan gelen Adli müfettişler her nedense bu dosyayı ve diğer kayıp olan dosyayı bir türlü nazarı itibara almaması da doğrusu bizi üzmektedir.
İşte sosyal bir hukuk devletinin eşitlik ilkelerine dikkat olması da vatandaşın beklentisidir ve vazgeçilmez temel hakkıdır.
Evet, bunu burada özetlerken dünkü yazılı medyamızda yer alan, Ahmet Altan'ın köşesine götürmek istiyorum.
Altan’ın dün Orgeneral İlker Başbuğ’la alakalı yazı gerçekten manidar ve önemlidir.
Öncelikle Sayın Ahmet Bey’i bu yazısından dolayı kutluyorum.
Yüreğine kurban diyorum.
Gerçekten Türk basınına laik ve onurlu bir kalem olarak her zaman yâd edilmesi gereken bir kişi..
Bakınız, Ahmet Bey dünkü köşesine neleri yazmıştır?
"Dinleyin Orgeneral Başbuğ"
"Edep sınırlarını epeyce aşan saygısız ve küstah bir üslupla bizi hainlikle mütakere basınından da beter olmakla suçladınız.
Ciddi bir ülkenin ciddi bir Genelkurmay Başkanı birini hainlikle suçladığında elinde kanıtlar vardır.
Ve hainlikle suçlanan adam derhal bu ağır suçtan yargılanır.
Ama siz ciddi biri olmadığınız için hayatlarını asker yandaşlığına hasretmiş bir iki utanmaz yazar taslağından başka kimse sizi ciddiye almadı.
"Söyledikleriniz en fazla hain olduklarını Genelkurmay Başkanı’ndan öğrendiğim adamlar kanıma dokunduğu için onları vurdum."
Diyecek bir yeni yetmenin herhangi bir girişimine artık olmaktan fazla bir anlam kazanmadı.
İhanet ciddi bir suçtur.
Darbe planı hazırlamak ihanettir.
Mesela 1 Mayıs’ta insanların üzerine ateş açmak ihanettir.
Ülkeyi kaos ortamında tutmak için katliamlar düzenleyip karışıklıklar çıkarmak ihanettir.
Danıştay cinayetinde kamera görüntülerini silerek bütün ülkeyi yanıltıp çatışmaları kışkırtmak ihanettir.
Dağlıca baskınında resmi belgelere de yansıdığı gibi PKK militanlarının geçeceği yolun üstündeki mevzileri boşaltıp onca çocuğun ölümüne yol açmak ihanettir.
Aktütün'e gelen PKK’lılar uydu görüntülerinde saptandığı halde saldırıyı caydıracak önlemler almayarak karakoldaki çocukları ölüme teslim etmek ihanettir.
Bu suçların bir kısmı bugün artık yargı da diğerleri de Türkiye demokratikleştikçe teker teker yargının önüne çıkacaktır.
Şimdi gelelim sizin bizi hainlikle suçlamanıza yol açan Sarıyayla baskınına, bence de burada bir ihanet ve hainlik var; ama hainlik o çocuklar neden öldü? diye sormak değil.
Hainlik, o çocukları ölüme terk etmektir."
Evet, sevgili can dostlarımız.
Deneyimli, yürekli ve kahraman ruhlu Ahmet Altan bunları dünkü köşesine taşımıştır.
Biz de bu paralelde diyoruz ki;
Fi tarihinde yani geçmişe yönelik, 1998–99 ve 2000’li yıllarda hakkımızda yargısız infaz hazırlayıp sahte fişlemeyi düzenleyenler her kim olursa olsun haindir.
Hain olduğu kadar aşağılıktır ve alçaktır.
Bunu Merhum Emin Altındağ ile Münir Mennan’ın önünü kesip Abalı Karakolunu geçtikten sonra zırhlı araçla vurarak dereye yuvarlayıp ölümlerine sebebiyet verip, trafik kazası olarak lanse etmeye çalışanlar da haindir ve yaptıkları da ihanettir.
Bunları koruma ve kollama altına alan anlayış ta haindir ve yönünü tespit etmeyen budala anlayışlardır.
En derin saygılarımla.