BU OYUN ESKİ OYUN!

Evet, sevgili okurlar.

Dün de aynı bu köşede belirttiğim gibi!…

Osmanlı gibi cihanşümul bir devletin son Padişahı olan Ulu Hakan Abdülhamit Han ittihatçılar tarafından Yahudilerle işbirliği yaparak, tüm olup bitenleri kamuflaj etmek suretiyle sahneye konulan büyük bir oyunla, tahtından edilmişti.

Ve aynı oyunun senaristleri de, dün belirttiğim gibi üç Yahudi’nin Sultan Abdülhamit’in saltanat makamında dost görüntüsü vermekle Filistin’de masumane bir parça toprak isteyerek tüm dünya Yahudilerini oraya toplaması ile yola çıkmıştılar.

Merhum Sultan Abdülhamit, gözlerinden okuduğu fitneyi hissetmiş ve onları makamından tart etmiş olması neticesinde kendisi de makamından olmuş ve cihanşümul bir devlet de tarihten silinmiş duruma girmiş.

***

Nitekim dünkü Akit Gazetesinin sürmanşete taşımış olduğu “Asırlık oyun yine sahnede” başlıklı haber dünkü yazımla mana itibariyle aynı paralellik arz ediyor.

Bakın, haber şöyle devam ediyor;

“104 yıl önce dış güçlerin desteğiyle Sultan 2. Abdülhamit’i devirmek için yapılan ve tarihe 31 Mart Vakası olarak geçen oyunun bugün bir benzeri sahnelenmek isteniyor.

Tiyatro sanatçısı Ahmet Yenilmez, Gezi Parkı eylemleri ile 31 Mart Vakasının benzerlikler gösterdiğine dikkat çekerek, 104 yıl önce topçu kışlasında başlatılan eylemlerin benzeri bugün yine aynı yerde sergileniyor.

O gün isyanı İngilizler desteklemişti, bugün Fransız ve Alman liseleri destek veriyor.

O zaman hedef Abdülhamit Han idi, bugün hükümet ve Başbakan.

O dönemde Avrupa’ya borcun son taksiti ödenmişti, yakın zamanda ise IMF’ye olan borç kapatıldı.

Büyüyen Türkiye dış güçleri rahatsız ediyor”

* * *

Evet, gerçekten olaylar aynı paralellik arz etmektedir.

O günün ne idügü belirsiz dönmeler tarafından, Haçlı ve Siyonistlerin, çapulcu piyon kölelerinin eliyle ittihat ve terakki partisi kuruldu.

Ve kurtarıcılık adı altında devleti âliye 1914’te I. Dünya Savaşına girdi ve netice itibariyle bir yılda mağlup oldu.

1918’li yıllara kadar mütareke anlaşmasıyla devletin varlığı, nerde ise son buldu.

Her ne kadar milli mücadele diye bir çaba gösterildiyse de netice itibariyle oyun aynı oyundu!

Kurulan cumhuriyet sadece şekli bir kurtarıcılık simgesi olarak göründü.

Ve bu söylediklerimizin ne kadar tarihi bir gerçek olduğunu merak eden insanlar bunun farkında.

İngiliz murahhası Lord Gürzon’un İsmet İnönü’nün de Lozan’da attığı imza dün de belirttiğim gibi kanıtlayıcı bir delildir.

Hele hele bundan önce İngilizler!…

İstanbul’u işgal ederken, Mustafa Kemal’in Samsun’a ayak basıp, Anadolu’ya girmesiyle Erzurum’a gidip Erzurum Kongresi ve Sivas Kongresi’nde İstanbul’daki hükümetten artık ümidini kestiği, yeni bir devletin kurulmasını son çare olarak görmesi, elbette ki olup biten tarihi yanılgılar ve yalan söyleyen tarih, hep bu şekilde okutulmuştur.

Ama gerçekten yabancıların diliyle yazılan objektif tarih, bu tarihimizin anlatım şeklini daha değişik yorumlara yorumlamaktadır.

* * *

Burada özetlemek gerekirse, İngiliz murahhası Lord Gürzon’un yeğeni veyahut kuzeni diyelim Albay Lavrans’ın o an için Erzurum’da bulunması ve Mustafa Kemal’in hareketini yakından takip etmesi ve onunla ayrı görüşmesi akıllara birçok soruları getirmektedir.

Ama tüm bunlara rağmen “Geçmişe mazi” diyelim.

Olup bitenleri unutmamak kaydıyla geride bırakalım.

* * *

Bugün, o dönemin 31 Mart Hadisesini oluşturan İttihat ve Terakki Cemiyetine mensup darbeci, ihtilalci Ergenekoncular, kendini nasıl kurtarıcı göstermişler ise bugün sahneye konulan oyunların oyuncuları, o günün senaristlerinin bir uzantısı olduğundan kimsenin kuşkusu olmamalıdır.

Gerçekten Türkiye şu son 10 yıl içerisinde AK Partinin ve gerçek, çağdaş, demokrat bir Başbakanın sayesinde dev adımlarla büyüyerek ileriye doğru gidiyor ise elbette ki bunu hazmedemeyen başta İsrail lobisidir, haçlı anlayışlardır, batı dünyasının büyük kefereleri ile Amerika’dır.

Bunların değirmenine su taşıyan, kimliği bir türlü İslam’la ve ehlisünnetle barışmayan İran’dır ve Şiacılığın, Nusayriciliğin, Rafızîlerin işbirlikçileridir.

Ama bu da bir gerçektir ki bu halk uyanmıştır.

Fetbaz, fitne unsurlarını oluşturup, demokratik sistemlerle hiçbir zaman iktidar olmayan ve bundan sonra da iktidar olamayacağını anlayan CHP anlayışıdır ve Reyhanlı olaylarının paralelindeki Esed’le yaptığı yakın ilişkiler, tüm bu olup bitenlerin olmazsa olmazıdır.

Bu halkın gözünden hiçbir şey kaçmıyor.

Ve halk gerektiği anda bu ihtilalci, darbeci Ergenekon şebekelerinin karşısında maddi manevi bütün varlığını ortaya koyuyor.

Ve Başbakanını, iktidarını destekliyor.

Siyasi bir Başbakan veya siyasi bir iktidar partisinden öte Milli İradeyi “çapulcu” “hunhar” “kan emici” ve “marjinal” itlere fırsat bırakmayacaktır.

Türk Ekonomisinin ibresi her gün biraz daha yukarılara vururken, halk bundan çok mutlu olur.

Halkın büyük potansiyeli elbette ki bundan mutluluk duyar.

Tabii büyüyen, gaflet uykusundan uyanan bir halkı istemeyen, işgalci marjinal maşaların işlerine gelmez.

* * *

Bakınız, yine günlük yazılı medyadan aldığımız bir haber şöyle;

“ARTIK EYLEM DEĞİL İŞGALDİR BU” başlıklı haber şöyle devam ediyor;

Yorgo Angelopulos isimli blogda gezide yaşadıklarını paylaşan Can adlı eylemci “Parkta yaptığımız şeyin adı eylem değil artık.

Orada olan şey, işgal…

Ne istediğimiz bile belli değil.

Eylem düşüş sürecine girdi, artık bıraktık, yorulduk” diye yazdı.

Can, eylemin çevreciler değil, marjinal solun kontrolünde olduğunu da söyledi.

“SODEP, ÖDP, TKP, EDP, DB, İP, orada.

Hani siyasi değildik?

Orada her kesimden insan yok, sol var sol.

Çevrecilerin davasını b.k ettik.

Her sabah sarhoş kavgası orada var” sözleriyle şu gerçeği anlattı.

Evet, sevgili okurlar.

En iyi dileklerimiz, Allah ülkemizi, toplumumuzu, kötü badirelerden korusun.

Bu inanan milleti himayesi altına alsın.

Kalın sağlıcakla.

En derin saygılarımla.