BU SÜREÇ; ÖNEMLİ BİR SÜREÇTİR?!!

Evet, sevgili okurlar.

Gerçekten Türkiye; devletiyle, milletiyle, Türküyle, Kürt’üyle, Arap’ıyla, Acemiyle, Lazıyla, Çerkeziyle, ülke coğrafyasının bütünlüğünü gözetleyerek yeni bir sürece girmiştir.

Bu süreç, kaçınılmaz bir barış sürecidir.

Esastan anlaşılan ve gerçekleşen bu süreç usulde olmasa bile önemli değil, gerisi teferruattır.

İktidar, hükümet ve Sayın Başbakan, İmralı’yla fiilen el sıkmamışlar ise de görünen odur ki hükmen ve manen el sıkmış durumdadırlar.

Başta söylediğim gibi, gerisi teferruat.

Bize göre bu iş bitmiştir.

***

Her zaman bu köşede ifade ettiğim gibi, böyle bir Başbakan Türkiye için fırsattır ve şanstır.

Sayın Başbakan gerçekten büyük düşünüyor.

Böylesine önem taşıyan barışın içinde herkesin seviyesine inen Başbakan ve hükümet çok sevindiricidir.

Geçen haftalarda Başbakan Yardımcısı Sayın Beşir Atalay’ın Diyarbakır’a gelip, ileri gelen din ulemalarıyla fikir alışverişinde bulunması çok önem kazanmıştır.

Keza önümüzdeki günlerde Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan da Tillo’ya gidip, oradaki büyük din ulemalarından Molla Burhan Efendi dâhil olmak üzere birçok din adamıyla sabah kahvaltısında bir araya gelecek.

Bu da önemli bir aşamadır.

Atılan bu adım yalnız Doğu ve Güneydoğu halkını sevindirmiş değil, inanan tüm Türkiye insanını sevindirmiştir.

Bu iş ciddi bir iştir ve Allah izin verirse en yakın bir zamanda gerçekleşecektir.

Bize göre hükmen gerçekleşmiş bile.

Velev ki gizli hain planların planlayıcıları istemezlerse bile.

Kirli tuzakçı Ergenekon çevreleri ile dışa bağımlı adeta piyon görevini yapan Türk Solu her an için bu işi akamete uğratmak isteseler bile hiç de başaramayacaklardır.

Çünkü artık bu millet onların kirli tuzaklarına aldanmıyor.

Prim de vermiyor.

Bu kirli tuzağın senaristleri Yahudiliğin, dönmeliğin, masonluğun, kozmopolitliğin gösterdiği bir dünyaya artık paydos demeliyiz.

Yıllar yılı kin kusan kendi kişisel ve örgütsel rantını masum insanların kanında arayan hain tuzakçıların tuzaklarına bu halk artık düşmez.

* * *

İstiklal marşımızın şairi merhum Akif’in bu hususta şöyle güzel bir dizesi var.

Onu sizinle paylaşmak istiyorum.

Der ki;

“Arap’ın Türk’e, Laz’ın Çerkez’e yahut Kürt’e Acem’in Çinliye rüçhanı mı varmış nerede?

Müslümanlıkta anasır mı olurmuş ne gezer

Fikri kavmiyeti tel’in ediyor Peygamber

En büyük düşmanıdır ruhi nebi, tefrikanın

Adı batsın onu İslam’a sokan kaltabanın”

***

Evet, sevgili dostlar.

İmam-ı Rabbani, müceddid-i el fisani Ahmed-i Faruk-i Serhindi’nin İslam Birliğini ve birlikteliğindeki gücü Farsça bir şiirle şöyle anlatıyor;

“Cümle Şiran-i cihan bestein silsile-end

Rube ez hile çısand in silsilera”

Yani şiirin Türkçesi şöyle;

“Cihanşümul aslanlardan oluşan bir kopmaz silsile..

Silsileyi yıkmak için tilkilerin hangi hileli oyunuyla bu silsilenin halkalarını kırabilecek”

İşte bu şiir, hem tasavvufu mana cihetiyle hem de fiilen mevcut olan halimizin iç yüzünü ortaya koyan bir şiirdir.

Ta 300 sene evvel kültürümüzü ve günümüzü bize anlatan bir şiirdir.

Evet, her şey de bir ittifak gerekir.

İttifaktan birliktelikten güç doğar ve böylece toplum hiçbir zaman hedefinden şaşmaz, yeter ki baş iyi olsun.

Yıllar yılı bu milleti kandırarak, arkadan vurarak, birbirine düşman haline getirerek coğrafyamızı dahi bölünme tehlikesiyle karşı karşıya bırakarak çalışan kirli senaryoların senaristleri artık bu millete deşifre edilmelidir.

Zira baş çok önemlidir.

Hayvanlarda dahi başıboşluk söz konusu değildir.

Nerde kaldı ki inanan İslam topluluklarında olsun.

* * *

Bakınız, Üstat Bediüzzaman Hazretleri şöyle bir örnek göstererek, bize yol gösteriyor.

“Nübüvvet (Peygamberlik) silsilesi insanoğlunun kilit noktalarında zaruridir (vazgeçilmez)”

“Karıncayı emirsiz, arıları ya’subsuz (lidersiz), bırakmayan kudret-i ezeliye elbette beşeri de (insanları) başıboş bırakmaz.

Şeriatsız, Peygambersiz bir toplum düşünülemez.

Sırrı nizamı âlem böyle ister”

* * *

Önümüzdeki günlerde muhterem Başbakanın Siirt Tillo’ya gidip, ulema kesimlerinin fikrini almak üzere istişare etmesi Türkiye’yi her kesimiyle ne kadar sevindiriyorsa o kadar da batıla inanan, küfre hizmet eden, inkârcı, palavracı, Ergenekon kesimini de o kadar kızdıracaktır.

Artık Türkiye’nin darbelerin himayesinde yaşaması çağdaşlığımıza gölge düşürür.

Türkiye, komşumuz olan Suriye’den ibret almalıdır.

Komşumuz olan Suriye iki seneye yakın bir süreç içerisinde milyonu aşan insanların kanını dökmüş, o insanların kanına giren yeryüzünde hainler çoksa da fakat en büyük hain aranırsa Suriye’de olduğu gibi Türkiye’nin bazı hain terör odaklarında da rastlanabilir ki bu bir gerçektir.

Medya zaten gün gittikçe manşetlerine bunları taşımaktadır ve deşifre etmektedir.

Âcizane tavsiyemiz bu sürece gölge düşürülmesin.

En derin saygılarımla.