ÇAĞDAŞ BAYKUŞ DÜNYA MÜNAFIKLARI NEREDESİNİZ?

Evet sevgili okurlar!

Bugünkü kaleme almak istediğimiz makalemizin ana unsuru çağdaş, tağuti, dayatmacı kefere baykuşların tutumlarıdır.

Bu çağdaş(!), zorba, kan emici yahudi unsurunun masum Gazze insanlarını ablukaya alıp çocuk, kadın, bebek, yaşlı, hasta, hiçbirini seçmeden üzerlerine karadan, havadan, denizden "misket" bombaları atıyor.. Bölgeyi adeta komple yok etmiş durumda.

Bu hain baykuş keferelerin yaptıkları acımasızca saldırı, artık dünya insanlarının, özellikle İslam ülkelerinin gayretine, kanına dokunmalıdır.

İnanın!

İnsanlık tarihi bugün yaşanan kara lekeyi hiçbir zaman yaşamamıştır.

Evet! Tabi ki; söylediğimiz gibi yahudi ırkı karakterleri gereği bunu yapmaktadırlar.

Bugün değil, tarih boyu insanlığın başına bela olmuş bir ırk..  Elbette ki bugün de aynı görevini (!) sürdürecektir.

İnanın ki insanın kanını donduran bu alçakça saldırganlık bi yana, en çok kanımıza dokunan gayretsizlik, deyim yerindeyse dümbük baykuş ortadoğu ülkelerindeki devletçiklerin başında olanların suskunluğudur.. Ve olup-bitene uzaktan bakıp "pis pis" seyretmeleri, yahudi keferelerin yaptıklarından daha acıdır ve dokunaklıdır. Ve daha beterdir.

Ben şahsen dua ederken şöyle diyorum:

"Ya rab!

Öncelikle "haksızlığa karşı susan dilsiz şeytanların" en acımasız bir şekilde belalarını ver..

Ki diğer insanlara ibreti alem olsunlar.

Hele hele müslümanlık sıfatını kimseye bırakmayan ve sözümona müslüman geçinen münafık tinetli korkak, pısırık, rezil insanları kahret.. Ondan sonra yahudinin hakkından gel.

Zira, senin mutlak kudretinin gereği olarak zul intikam-sın (zalimden intikam alıcısın.)"

Bedduamız hep böyle olsun.

Sevgili dostlar!

Yüce kitabımız tüm açıklığıyla yer yer yahudinin tarih boyu portresini çizmektedir.

Damgasını vuruyor, bu bize yeter ve artar.

Sabırla bekliyoruz, günü gelir. Hiç kimsenin buna kuşkusu olmasın.

Zira tarih hep bunu yaşamıştır.

Yahudilerin meşhur beşyüzüncü yılındaki Avrupa’dan kovulmuş bir unsur olarak Osmanlı’nın himayesine girmiş, devletin sofrasından faydalanmış, nimetlenmiş, nemalanmış bir kavim olarak biliyoruz.

Ama buna rağmen "besle kargayı oysun gözünü" misali sonradan en ağır darbeyi yine bunlar vurmuştur. Cihanşümül Osmanlı devletinin başına indiren darbelerlerde yine bu hain unsurdan gelmiştir.

Ne yazık ki; İslam dünyası halen bu acının bedelini ödüyor.

Ancak tarihte yaşanan "o darbeyi" henüz Allah'ü Tealla onların başına indirmiş değil.

Ama ne yapalım takdir yine onundur, mutlaka o yüce kudretin bildiği vardır ki, bizim aklımız onu kaldıramaz.

Ancak bu mevzuuda Yüce Kur’anımız Al-i İmran Suresi’nin 112. ayetinin yüce meali şöyle bizi tesseli ediyor.

Ve yarınlar için bizi "ümitlendiriyor"!..

"Duribet aleyhimüz zilletun"

Ayetin tümünün türkçe meali şöyledir:

"Nerede bulunurlarsa bulunsunlar onlara zillet damgası vurulmuştur. Meğer ki Allah’ın ve müminlerin himayesine (barış ve emniyet) sığınmış olanlar o ayrı mesele..

Ama her halukarda Allah’ın gazabına uğramış ve miskinliğe uğramış bir kavimdir.

Bu da, onların Allah’ın ayetlerini inkar edip, peygamberleri haksız yere öldürmüş olmaları yüzündendir. Bunun sebebi ise, isyan edip aşırı gitmeleridir."

Bu maymun ve domuzlaşmış ecdadlarının bugünkü torunları, Tevrat’tan tahrif edilmiş (değişikliğe uğramış) Talmut kitaplarında şöyle bir tanım vardır.

"Küllül ümemi gayril yahudi devabbül hamli"

"Yahudi milletinden başka tüm milletler birer yük hayvanlarıdır. Yani onlardan başka tüm insanlık onlara köle olmaya yönelik batıl ve dayatma görüşleri bu şekilde hakimdir."

Bugünkü insanlık dünyası bunu düşünmelidir.

Bugünkü Filistin’e yapmış oldukları acımasızca saldırı ve katliam (soykırım) yalnız Gazze’ye ve Filistin’e yönelik olarak düşünen dünya, büyük bir gaflet ve dalalet içinde olur.

Aslında bu kuşatmanın temel hedefi ve ana stratejisi yine Talmut’ta yazıldığı gibi Nil ve Fırat nehirlerinin arasındaki "Ard-i Mev-ut (vaad edilmiş toprak)" denilen coğrafyadır.

Hiç kimse rahat uyumasın. Bu suskunluk, bu dilsizlik, bu duymazlık hiç kimsenin yanına kar kalmaz.

İster Türkiye olsun, ister Arap dünyası olsun, ister sözümona çağdaş batı dünyası olsun.

Eğer yahudinin önünü kesmezlerse kesinlikle bir gün aynı bela onların da kapısını çalacaktır.

Ve coğrafik sınırlarını da aşacaktır.

Mısır’ın baş Baykuşu, maymun torunlarının uşağı durumunda olan Hüsnü Mübarek, dört bin sene evvel Hz. Musa’nın karşısındaki o diktatör Firavun’un bugünkü baş temsilcisi gibidir.

Gazzelilere refah kapısını kapatan bu Mısır maymunu her nedense 27 yıldan beri büyük allame merhum Seyyid Kutub’u asarak şehit eden o günün Nemrut’u Cemal Abdulnasır’ın bir kalıntısıdır.

O kadar satılmış, en yüksek derecede mason olan bu Mısır firavunu İsrail işbirlikçisi olarak adlandırılmaktadır.

Her ne kadar Mısır’ın Devlet Başkanı olarak görünüyorsa da aslında bir piyondur. Hüsnü Mübarek, Libya lideri Muammer Kaddafi’nin oğlu Seyf’ül İslam’ın Gazze Şeridi’ne girmesine izin vermemiştir.

Evet sevgili okurlar!

Bu faslı burda noktalayalım..

Ülkemizi ilgilendiren skandal bir vakadan söz etmek istiyorum. 

Filistinlilerin tepesine bomba yağdıran İsrail pilotlarının hala da Konya ovasında "eğitildiklerini" biliyor musunuz?

İnsanı utandıran bir tablo..

"Konya’daki eğtiim uçuşlarında kullanılan bombaların etkisi 9 milyar yıl sürüyor" diye gazetelerde haber olarak geçmiştir bu iğrençlik.

U-238 bombalarının yaydığı uranyum izotopunun tesirinin kısa sürede bitmediği, milyarlarca yıl sürdüğü de yine bu bombayla ilgili raporlarda dile getiriliyor. Bu konuda verilen bilgilere göre, U-238 uranyum izotopunun tesirinin tamamen kaybolması için 9 milyar yıl geçmesi gerekiyor.

Uranyum izotopunun insanlar ve hayvanlar üzerinde tesiri olduğu gibi, bitkilere de büyük zarar veriyor.

Oysa Konya Ovası Türkiye’nin en çok tahıl yetiştirilen ovası durumunda. Hatta Türkiye nüfusunun üçte birinin un ihtiyacının burada yetiştirilen tahıldan elde edildiğini söylemek mümkün.

Ne hazindir ki o uçuş eğitimleri 28 Şubat belasıymış.

İsrail’in Gazze’de sergilediği vahşet, bütün Türkiye’de telin edilirken, 28 Şubat’çıların boynumuza doladığı ve kolay kolay atamayacağımız bir utancı taşıyoruz. Gazze’ye bomba yağdıran İsrail pilotlarının Konya’da eğitilmesi utancı yeter de artar bize.

Siyonist İsrail devletinin pilotları, burada öğrendikleri savaş ve saldırı tekniklerini ise yarın ya Filistin halkına, ya Lübnan halkına, ya da bir başka müslüman halka yönelik kullanacaktır.

Evet sevgili okurlar!

Gerçekten bu utanç verici olay.. Yani Konya’daki eğitim şekli insanı 28 Şubat ve daha öncesindeki bazı darbeci generallerin tutumlarına götürmekten alıkoyamıyor.

Şerefli Türk ordusunun omuzlarında taşıdığı Harp simgesi olan üniforma sayesinde kendi kimliklerini saklayıp, İsrail’e bağlılıklarını zaman zaman ortaya koymuşlardır.

Darbeci cuntacıların kendi dönemlerinde hep İsrail’e bağlılık dostluğunu kurmuşlar ve gidip Ağlama Duvarı önüne deyim yerindeyse arz-ı endam etmişlerdir.

Ülkeye de dönüşlerinde işleri güçleri islama karşı kin beslemeleri ve şehitlerin baş örtülü analarını ordu evlerine sokmamalarıdır.

Adeta bulaşıcı hastalık varmış gibi.

İslamın ana kurallarına çağdışı ve irtica yaftalarını yakıştırmışlarıdır. Bu da Türkiyemizin, ülkemizin, milletimizin başına ayrı bir makus kader mi diyelim veya keyfi zorbalık mı diyelim.

Evet sevgili dostlar!

Problem çok büyük, derdimiz çok ağır, ama her halukarda İslam’ın yüceliğine, izzet ve şerefine dua edelim, Allah’a yalvaralım.

Kimin elinden ne gelirse, kendi çapına göre yahudi ırkının bozgunculuğuna karşı dimdik ayakta duralım ve hep lanetliyelim.

Özellikle Sabah namazlarından evvel, seher vaktinde uyanık olalım.. İki rekat namaz kıldıktan sonra elimizi yukarıya kaldıralım, yalvaralım bu kirli baykuş ırkını o temiz toprakların başından sildirmek için dua edelim.

Özellikle islamın izzet ve şerefini ayaklar altına alan keferelere karşı susan dilsiz şeytanları da o bedduanın içine alalım.

Sözlerimizi burada bitirirken, Maide Suresi’nin 64.ayetinin son iki cümlesini yüce mealiyle sizinle paylaşmak istiyorum. Bakın yüce ayet ne diyor:

"Veyes avne fil ardi fesaden vallahu layuhibbül müfsidin."

"Allah fesat ve bozgunculuğu çıkaranları sevmez.. Ve haklarından gelir."

En derin saygılarımla…