ÇAĞDAŞ DEMOKRASİ EŞİTTİR ÇAĞDAŞ CEHALET!

Evet, sevgili okurlar.

Mısır’da olup bitenler, günümüzdeki yeryüzünün bir ayıbıdır.

‘Çağdaş’ ve  ‘medeniyet’  olarak adlandırılan demokrasi, haçlı anlayışlara göre uygulanmakta olup, hiçbir zaman insanlığa yarar sağlayamaz.Bugüne kadar sağlayamamış ve bundan sonra da sağlayamaz.

Zira hali  tablo  meydandadır.

Demokrasi kelimesinin  kullanılmakta olduğu an mutlaka altında bazı şeyler çıkıyor.

Tıpkı  fuhuşla hayatını geçiren hayat kadınlarına hayat kadınların fuhuş kelimesini kullanmaktan çekindiği  günümüzdeki parlak konuşmalar gibi.

Evet, bugün uygulanmakta olan demokrasinin altında uyuşturucunun son zirvede tırmanmasının varlığı söz konusudur.

Ama dünyanın her tarafında.

Demokrasi kavramının resmi dillerde kullanılmakta olduğu zaman altında fuhuşun çoğalması çıkmaktadır.

Demokrasi kavramı kullanıldıkça terör, gözyaşları, kan ve kargaşa altından çıkmaktadır.

Bu kavram kargaşasının bir nevi aldatmacasıdır.

Haçlılar, Siyonistler  veyahut emperyalistler sömürü düzenlerini güçlendirmek  için başka bir kavram bulamayıp, kendileri tarafından  uydurulan  demokrasi kavramını kullanıyorlar.

Ve  bunu  İslam ülkelerine de dayattırmaya çalışıyorlar.

Bize göre İslam ülkelerinin, özellikle Türkiye’mizin resmi zevatın gerek iktidar olsun, gerek muhalefet olsun, milletin ruhunu temsil etmeyen ve bilakis batı dünyasını kirli emellerine ulaştırmak için bir baskı aracı olarak kullanılan demokrasi kavramının, İslam ülkelerinin resmi zevatlarının ağzından çıkması  abesle iştigaldir.

Demokrasi kavramını kullanan batı dünyası, İslam dünyasını sömürmek için daha fazlasıyla aldatıp, zuufe sokmak için, güçsüz hale getirmek için bunu kullanıla gelmiştir.

Yıllardan beri ABD’nin ved Siyonist İsrail’in işbirliği yaparak, İslam dünyasının üzerine kurdukları hegemonya, bunun kanıtıdır.

Zira kan, gözyaşları, soykırımların tümü de demokrasi aldatmacasından çıkıyor.

Bize göre demokrasi, laiklik, cumhuriyet gibi kavramlar artık şişmiş balon gibidir.

Yeryüzünde hiçbir kıymet-i harbiyesi yoktur.

Zira demokrasiyle geçinelim, demokrasiyle hareket edelim, demokrasinin uygulamasına davet edelim diyen siyaset, saf dillikten başka bir şey değildir.

Emperyalist sömürücü dünya İslamiyet’ten korktuğu için, barış yerine kargaşayı hayata geçirmiştir.

Onların demokrasi aldatmacası beyt’ül ankebut gibidir.

Yani örümcek ağı gibi incedir ve güçsüzdür.

Hafif bir sıkışmayla, esen bir esintiyle dağılıp, havaya uçar.

Nitekim dünya bugün bunu yaşıyor.

İslam dünyası bunu yaşıyor.

Evet, 10 yıl öncesine kadar  Afganistan adaletle, hukuki insan temel hak ve özgürlüğüyle, milli iradeyle idare edilirken, ansızın darbeci, piyon bazı askerlerle devlete ve milli iradeye el konuldu.Bunların arkasındaki güç diğer İslam coğrafyalarında olduğu gibi ABD. Sonuç;kan ve gözyaşı,kaos ve çatışmalar.

Öbür yandan keza Irak’ı da dün piyon Saddamlar, bugün de Celal Talabani ile Malikiler  yönetiyor.

Hani demişler ya “Ölümü göster, sıtmaya razı olsunlar” misali.

Yani bu anlayış Saddam gibi emperyalist bir piyonu, bir ajanı, bir haini, devlet başına getirip, yıllar yılı o ülkenin petrollerini dış mihraklara peşkeş ettirip, yağmalamakla beraber bir o kadar da insan kanını yağmalamıştır, bir o kadar insan katline girmiştir.

Elbette ki bunu yapanın arkasındaki güç, yine Siyonist ve emperyalist güçlerdir.

ABD’dir, İsrail’dir, İngiltere’dir ve Rusya’dır vs. vs.

İnsanlık cibilliyetini zedelemiştir ve son haddine gelmiştir, artık bıçak kemiğe dayanmış misali, ABD’yi davet etmiş, ABD gelmiş Irak’ta oturmuş, bir milyon insanın katline girmiş ve askerini alıp, apar topar gitmiş.

Aynı güç Saddam’ın yerine ne idügü belirsiz Maliki gibi ve Celal Talabani ,Saddam’ın diğer bir versiyonu olarak oraya oturtturmuştur.

Keza Suriye.

İşte iki seneden beri yüz binlerce masum insanı öldürüyor.

Öldüren kim?

Nusayri ve Rafızi bir mezhebe bağlı acımasız bir general Hafız Esed’ın oğlu,koltuğu  aldığı babasından daha fazla havlıyor ve insanları öldürüyor, acımasızca.

Kimin adına yapıyor?

Elbette ki arkasındaki patronlar.

Rusya, ABD ve İsrail’dir.

* * *

Müslümanların kanına doymayan, petrollerin de yağmalanmasından doymazlar.

Hain oluşumlar ne çare ki demokrasi kavramını kendilerine perde yapıyor.

Keza Mısır.

70 yıldan beri general Abdulnasır’ın, Enver Sedat’ların, Hüsnü Mübarek’lerin doyasıya İsrail’e ve ABD’ye yaptığı kölelik dönemini artık doldurmuş, Mısır halkı ayaklanmış, İhvan-ı Müslimin teşkilatları tüm güçleriyle teşkilatlanmış, onların dedikleriyle şeklen demokrasiyle iktidara gelmiş, ne yazık ki o iktidarı bir sene bile içlerine sindirememiştir.

Daha ne olsun?

Bugün yaklaşık iki aydır, yapılan sözüm ona demokrasi rejiminden darbe rejimine gitmeleri, bilemiyorum hangi vicdan, hangi akıl buna evet der.

İlla ki kendini, şuurunu kaybetmiş, vicdan namına bir şey kalmamış, şekli olarak insan suretiyle yaşayan, yoksa olmaz böyle.

Üstat Bediüzzaman şöyle buyuruyor;

“İnkılab-ı Siyasi cihetiyle dininden havf eden adam (dinden korkan adam), dindeki hissesi beyt’ül ankebut gibi zayıf bir cehalettir”

Evet, beyt’ül ankebut dedik.

Yani örümcek ağı, örümcek ağıyla kendini korumaya alan zayıf istibdat mutlak bir cehaletten hiçbir zaman kendini kurtaramıyor.

Onu telaşa düşürten yine taklitçiliktir.

Hiçbir müfsit bozguncu, “ben bozguncuyum, müfsidim” dedirtmez kendine.

Darbeci Mısır generali gibi daima kendini sureti haktan göstererek, batıl ve zorbalığını meşru kılmak için demokrasinin gölgesine sığınıyorlar.

Evet, kimse demez ayranım ekşidir.

Herkes kendine bir kurtarıcı aramakta ümit eder.

Ama hiç şüphesiz ki bu dökülen masum insanların kanı, kesinlikle çok yakın bir zaman içinde boğduracaktır.

Kendini daima dev aynasında gören darbecilerin bu hali, yine bizim saf dilliğimizden, bölünmüşlüğümüzden faydalanarak yapıyorlar.

Biz uyanık olsak, hiçbir zaman bunlara bir çare, bir yol gösterilemez.

* * *

Evet, dünya buna şahittir ki darbeci Mısır hükümeti, kendi milletine karşı haydutça davranıyor.

Kendi beynini yitirmiş durumda.

Bakalım sonuç nereye gidecek?

En derin saygı ve sevgilerimle.